21 Ağustos 2012 Salı

Akıllı Olun! Başka Eskişehirspor Yok!!!


Aslına bakarsanız, 0-1 mağlup olduğumuz Akhisar Belediyespor maçı Eskişehirspor için bir başlangıç değildi. Süper Lig'in açılış maçı olmasına rağmen Eskişehirspor için Ersun Yanal'ın gelmesinden bu yana süregelen bir sürecin son anlarından biriydi Akhisar Belediyespor maçı. Topla oynama süresi tavan yapan ancak rakip kaleye gol yapamayan kendi kalesinde ise, sürekli ecel terleri döken bir takım oluşturdu Ersun Yanal. Kalecimizden aldığımız hemen hemen tüm topları kendi ceza alanımız ile orta saha arasında dolaştırarak, sıkıştığımız anda da kalecimize rakip sahadan bile geri pas verebilen bir takım olduk. Nitekim bu oyun düzeni sayesinde kendi taraftarınca ıslıklanan bir takım olma şerefini de yakalamış olduk.
***
Ersun Yanal döneminde kafaları karıştıran en önemli maçlardan birisi İzmir'de oynanan Bursaspor maçıdır. Taraflı tarafsız herkesin ortak kanaati, "Eskişehirspor bu maçta adeta yenilmek için sahaya çıkmış" şeklinde idi. Maçı izleyen herkes bu düşünceye sahip olabilirdi. Bu maçın bir kopyasını ise, Marsilya'da izledik. Bursa'daki kadronun önemli bir kısmının değiştiği Marsilya kadrosu bu değişikliklere rağmen İzmir'deki maçın tam bir kopyasını sahnelemeyi becerdiler. Süper Lig'in açılış maçında da hemen hemen aynı senaryo sahnelendi. Eskişehirspor %70 topa sahip olma oranıyla rakibine büyük bir üstünlük kurduğu maçı 0-1 kaybetti. Vatan, Millet, Sakarya anlayışıyla savunma yapan bir Akhisar Belediyespor karşısında Eskişehirspor'un neler yapması gerektiğini maçın spikeri bile çok basit bir şekilde anlattı. Ancak ne hikmetse ülkemizin önde gelen(!) hocalarından biri varsayılan Ersun Yanal maç spikerinin bile çözdüğü taktik hatasını bir türlü çözemedi. Ya da çözmek istemedi. Çözmek istemedi söze belki çok ağır gelebilir fakat yılların tecrübesi olan bir hocanın bu taktiksel beceriyi gösteremiyor olması benim aklıma başka bir söz getirmiyor.
***
Akhisar Belediyespor, her iki kanada da çok iyi bir savunma hattı kurmuş. Sahadaki tüm oyuncuları can siperane savunma hattında görev yapıyorlar. Eskişehirspor'un en önemli özelliklerinden birisi ise, kaleyi karşıdan gören yerlerde kazanılan frikikler. Bu frikikleri kazanmak içinde rakibe göbekten saldırmak gerekli. Maç içinde yaşanan birkaç pozisyonda bunu işaret etti. Ancak Ersun Yanal hiçbir şekilde bu yönde girişimde bulunmadı. Oyunu okuyamadı. Değişikliklerin tamamı yanlıştı. Maça müdahale etme yeteneği sıfırdı. Özellikle maçın son anlarında kaleci Buffin'in sürekli öne çıkması karşısında hiçbir tedbir alamadı. Maçın sonunda da Buffin'in öne çıktığı bir anda gölü yedik.
***
Saha içinde gördüğümüz bu yanlışlıkların yanında bir de görünmeyen yanlışlar var. Fısıltı gazetesinden edindiğimiz bilgilere göre takım içinde hiçbir futbolcu Ersun Yanal'ı sevmiyormuş. Son olarak Batuhan ile yaşanan kriz bu duyumları haklı çıkaracak gibi görünüyor. Ayrıca yeni transfer edilen genç oyuncu Ferhat Çapa'nın takımdan ayrılmasının da Ersun Yanal'ın eseri olduğu söyleniyor. Teknik Direktör bir oyuncuyu gönderebilir, istemeyebilir. Bunlar gayet normaldir. Fakat takım içinde futbolcular ile teknik direktör arasında bir sorun varsa, bu normal değildir. Bu bir tehlikenin ayak sesleridir. Teknik Direktörlüğün en önemli aşamalarından biriside takım içinde kendisini sevilen bir lider olarak kabul ettirmektir. Bunu yapamıyorsanız orada başarılı olmanız mümkün olmayacaktır. Eğer o ekibe kendinizi sevdiremiyorsanız o ekipten başarı beklemeniz tam bir hayalperestlik olur.
***
Takım içinde bunlar yaşanırken bu takımın patronu konumundaki yönetim neler yapıyor!? İşte "zurnanın zırt dediği yer"de burası. Yıllardır bir kesim yönetimin derhal gitmesi gerektiği yönünde bir kampanya sürdürüyor zaten. Haklılar da. Eskişehirspor bir kurum ise, o kurumun tüm sorumluluğu o kurumu yönetenlere aittir. Eskişehirspor'u oluşturan tüm unsurlar yönetimin kontrolündedir. Taraftardan tutun da malzemeciye kadar, tüm unsurların sorumlusu yönetimdir. Mali Bilanço'dan anladığımız kadarıyla kulübe kuruş para vermeyen yönetim kurulu üyeleri en azından bu kulübü layık olduğu şekilde yönetmeli, takımın huzurunu bozanları anında tespit ederek gerekli önlemi derhal almalıdır. Yaşanan şu süreçte yönetimin bu yönde hiçbir girişimine tanık olmadık. Gerek teknik heyet gerekse futbolcular, herkes istediği gibi at oynatıyor. Transfer dedikoduları almış yürümüş. yapılan transferlerin tamamı fiyasko olmuş, futbolcular ile teknik direktör arasında gerginlikler yaşanmış fakat yönetim hiçbir şekilde müdahale etmemiş. Pardon son olayda, yani Batuhan - Ersun gerginliğinde yönetim müdahil olmuş ve yıllardır boş yere tuttuğumuz Batuhan için herkes “Nihayet adam oldu, iyi oynamaya başladı, takımın forvet eksiğini giderebilir” şeklinde düşüncelere kapılmışken Batuhan’ı resmen BJK’ye hediye ettiler.
***
Genel olarak baktığımız vakit yönetimin Süper Lig karnesi oldukça iyi gibi görülebilir. Fakat iyi görülmesi biz Eskişehirspor sevdalıları için asla ve asla yeterli olmamalıdır. Çünkü gördüğümüz birçok eksiklikler bu süreçte kulübün çok daha iyi yönetilebileceğini göstermektedir. Yönetimin elinde oldukça geniş imkanlar ve fırsatlar vardır. Kent takımları arasında hiçbir kulübün sahip olmadığı bu imkan ve fırsatlar ne yazık ki, mevcut yönetim tarafından iyi kullanılamamaktadır. Bu imkan ve fırsatlara kısaca değinecek olursak; en önce Eskişehir’in ülkemizde nadir rastlanılan bir futbol kenti olmasıdır. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, “Eskişehirliyim” dediğiniz anda size “Vaayyy ESESli” ya da “Hey gidi ESES Heeeyy” demiyecek adamın alnını karışlarım. Yani her kentin meşhur olduğu bir ürünü, bir özelliği vardır. Mesela Malatya kayısı ile, Bursa şeftali ile, Rize ile, Konya Mevlana ile, Aydın incir ile, Isparta gül ile, Amasya elma ile meşhurdur. Peki Eskişehir nesi ile meşhurdur!? Bu sorunun tek cevabı vardır Türkiye’nin her yerinde : “ESKİŞEHİRSPOR”
Yediden yetmişe herkes Eskişehirsporludur. Herkes Eskişehirspor’un başarısı için elinden geleni yapmaya hazırdır. Analarımız, bacılarımız bile Eskişehirspor denilince ellerindeki dantel nakış işlerini bile boşlayıp göreve hazır durumda beklerler. Böylesine önemli bir potansiyeli Eskişehirspor yönetimi şu ana kadar bir güç haline getirememiştir.
***
Bunun dışında Eskişehirspor için her türlü maddi imkânını seferber edebilecek bir sanayi kentidir Eskişehir. Eskişehirspor’un ulusal ya da uluslar arası bir mücadelede şampiyonluk kovalaması durumunda sanayici ve işadamlarımızın ne kadar büyük fedakârlıklar yapabileceklerini geçtiğimiz günlerde bir kez daha gördük. Gerekirse fabrikalar tatil edilir, gerekirse trenler kiralanır, gerekirse binlerce otobüs seferlerini durdurup Eskişehirspor’un emrine verilir. Eskişehirspor denilince gerekirse hayat durur. Eskişehirspor yönetimi bu süreçte bu gücü de kullanmayı beceremedi. Nasıl becerecek sorusunun cevabını kimse benden beklemesin. Yönetici makamında bulunanlar bu sorunun cevabını bulmak ve uygulamakla mükelleftirler. Gün gelir ben o makamda oturursa mutlaka bu sorunun cevabını bulur ve uygularım. Bulamazsam o makamda bir dakika bile oturmam.
***
Yazılacak, konuşulacak çok şey var. Fakat insanımız ne ylazık ki, uzun yazıları sevmiyor. Elimden geldiği kadar kısa kesmeye çalışıyorum fakat içimiz öylesine acıyor, öylesine burkuluyor ki, içimizdekileri dökmeden bırakamıyoruz yazmayı, söylemeyi. Bu yazımın sonunda taraftarımıza da söyleyeceklerim vardı. Fakat çok uzun oldu. İnşaallah bir daha ki sefere bu konuya devam edeceğim…
Bu bölümün sonunda yönetim ve futbolcu kesimine sesleniyorum. Başka Eskişehirspor yok. Akıllı olun. Ya ESES sevdalılarının gönlünde taht kurarsını ölene kadar da o tahtın keyfini sürersiniz, ya da nefretimizi toplar bir daha Eskişehir’de rahat yürüyemeyecek kadar nefretimizi kazanırsınız….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder