27 Eylül 2018 Perşembe

Bedirhan ALTUNBAŞ'a: Elimiz Elinizde, Yüreğimiz Yüreğinizde!

Bedirhan ALTUNBAŞ...
Bizim Çocuklar'dan...
Eskişehir'in ayaza nöbet tutan kaldırımlarında başlayıp, tribünlerimizde devam eden ve nihayet o mazisi şan ve şeref dolu kutlu formayı sırtında taşıyarak zirveye ulaşan bir Kara&Kızıl sevdalı çocuk Bedirhan ALTUNBAŞ...
Henüz 19 yaşında...
Kanı kaynıyor, yüreği yerinde durmuyor.
Eskişehirspor'u öylesine sevmiş ki,
Sosyal medyada bizlere, yani Eskişehirspor sevdalılarına seslenerek;
''ELİMİZİ SAKIN BIRAKMAYIN!'' demiş...
***
Sevgili çocuk!
Koca yürekli çocuk!
Biz Eskişehirspor sevdalıları bize uzanan eli ne dün bıraktık ne de yarın bırakırız.
Yeter ki, sen elini uzat!
Yeter ki, sen elini elimizden çekme!
Hem sana hem de takım arkadaşlarına bir anımı anlatmak istiyorum.
Hem sahadaki, hem de tribünlerdeki Bizim Çocuklar zihinlerinin bir köşesine yazsınlar bu anımızı...
***
Belki 5 belki de 6 sene evveldi.
Bir gazete tarafından düzenlenen yılın sporcusu yarışmasının ödül töreni için İstanbul'daki Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Sarayı'na gittik.
Oraya gitmemizdeki amacımız törene katılmak falan değildi.
Tören için davet edilenler arasında efsane hocamız merhum Abdullah Gegiç ve efsane kaptanımız Prof. Dr. Fethi Heper de vardı ve biz onları böylesi görkemli bir törende yalnız bırakmamak için gittik o salona.
Abdullah Gegiç hocamızı Hilton Otel'den alıp salona getirdik.
Salon'da spor, sanat ve siyaset dünyasının çok çok ünlü simaları bir aradaydı.
Tören henüz başlamamıştı ve çevrede herkes koyu sohbetlere dalmıştı.
Biz de boynumuzda ESES kaşkollarımızla Abdullah Gegiç ve Fethi Heper'in yanından hiç ayrılmıyorduk.
***
Bir ara benim dışarı çıkmam gerekti.
Dışarıya çıkıp hızlı adımlarla kaptanımız ve hocamızın yanına dönerken bir den ''Es Es Es Ki Ki Ki Eski Eski Es'' narası geldi kulağıma...
Döndüm baktım.
Hiç Eskişehirsporluya benzeyen birileri yoktu.
GS'nin merhum başkanı Özhan Canaydın beyfendi bana bakıyordu tebessüm ederek.
Benim şaşkın bakışlarım üzerine Özhan bey elini kaldırarak ''Hey ESES!'' diye seslendi.
Hemen onun bulunduğu yere doğru yöneldim.
Öylesine centilmen bir adamdı ki, benim ona doğru yürüdüğümü görünce yanındakilerden müsaade isteyip o da bana doğru yürümeye başladı.
Tokalaştık.
- Başkanım çok teşekkürler bizi onure ettiniz.
- Ben teşekkür ederim. Burda EsEslileri görmek beni sevindirdi.
Şaşkındım.
Ve tabii büyük bir gurur içindeydim.
Merhum Özhan Canaydın beyfendi koluma girdi;
- Siz buradaysanız Fethi kaptan da buradadır dedi.
- Burada tabii ki başkanım. Gegiç hocamızda burada. Biz de onlar burada oldukları için geldik.
- Biliyorum.
Dedi gülerek.
***
Özhan Bey ile kol kola bir kaç dakika yürüdükten sonra bizim grubun yanına geldik.
Özhan Canaydın, Fethi kaptan ve Gegiç ile hasret giderdikten sonra yine benim kolumu tutarak;
''Kaptan size imreniyorum. Bunca zaman geçmiş bu insanlar sizi hiç unutmamış ve sizi sevmekten vazgeçmemişler. Ne mutlu sizlere'' dedi.
Mutluyduk hepimiz.
Gururluyduk.
Kendimizi daha çok sevmiştik bu sözler üzerine.
Sohbet koyulaştı.
Benim gözüm Özhan Canaydın beyfendide.
Beklediğim oldu.
GS kulüp başkanı Özhan Canaydın kaptanımız Prof. Dr. Fethi Heper'in koluna girdi.
Ben de hemen Fethi kaptanın diğer koluna girdim.
Durumun farkında olan sadece ben ve merhum Özhan Canaydın idi.
Benim Fethi kaptanın koluna girmemle birlikte bir kahkaha attı ve;
- Yahu arkadaş halen unutmadınız mı, merak etmeyin kaptanınızı almayacağız artık!
Dedi...
***
Evet yıllar önce futbol sahalarının en parlak yıldızlarından biri olan Fethi Heper'i GS transfger etmek için çok çabalamıştı. Rahmetli Metin Oktay'ın olağanüstü çabalarına rağmen Eskişehirspor'u bırakmayan kaptanımıza bugün de sahip çıkmak bizim en büyük vazifemizdi.
Grupta durumu farkeden arkadaşlar da gülmekten kendilerini alamadılar.
Evet sevgili Bedirhan Altuntaş kardeşim...
Hemen hemen senin yaşlarına yakın bir yaşta bize elini uzatan ve bizim de elini mahşere kadar hiç bırakmamak üzere tuttuğumuz efsane kaptanımız Fethi Heper'in elini aradan yıllar geçse de bırakmadığımız gibi senin elini de bırakmayacağız.
ESES sevdası ile taçlanmış hiç bir yüreğin elini bırakmadık, bırakmayız!
Yeter ki, siz elinizi uzatın!
Yeter ki siz elinizi bizden çekmeyin!
Yeter ki siz elinize hükmeden yüreğinizi ve aklınızı ESES'ten çevirmeyin!
***
Bizim Çocuklar...
Unutmayız!
Unutursak kanımız kurusun be çocuk!
Ne Agop Mehmet'i unuturuz, ne de Ayhan Aşut'u...
Ne Aziz Bolel'i unuturuz, ne de Abdullah Gegiç'i...
Ne Abdullah Matay'ı unuturuz, ne de Selahattin Vapur'u...
Unutmayız Bedirhan kardeşim...
Eli ve yüreği bizde kalanları biz asla unutmayız.
Eskişehirspor'a gönlünü veren,
Gönlünde Eskişehirspor sızısı hisseden,
Hiç bir insan evladını biz unutmayız.
Sen ve senin gibi yüreğiyle sahada bu armanın şerefi için mücadele eden bütün arkadaşlarının;
Eli elimizde!
Yüreği yüreğimizde!
Eskişehirspor düşmanlarına karşı sahadaki ve tribünlerdeki Bizim Çocuklar'ın YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR ülküsü gün gelecek hedefine varacaktır.

YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!
BİZİM ÇOCUKLAR UMUTTUR!

24 Eylül 2018 Pazartesi

Taraftar Sizinle, Güç Sizde, Fırsat Elinizde. BİRAZ DAHA GAYRET ÇOCUKLAR!

Bizim Çocuklar dedik...
Çünkü, bizim kentin çocukları...
Bizim mahallenin,
Bizim semtin çocukları.
Transfer tahtamız kapanmasa belki bir çoğunu hiç tanımayacaktık.
Adlarını bilmeyecektik.
''Her şerde bir hayır vardır'' düsturu bir kere daha tecelli etti ve hepimizin içini kaplayan karamsarlık genç oyuncularımızın elde ettiği başarılar ile içimizde umutlar yeşerdi...
Bu Yeterli mi!?
ASLA!
Sadece genç futbolcularımız değil, tüm camia olarak yıllardır çaba sarfettiğimiz YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR ülkümüzün gerçekleşmesi için önümüzde büyük bir fırsat var.
Bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz.
Kravatlılardan, atkılılara kadar...
Formalılardan, sokaktaki vatandaşa kadar...
Hepimiz bir seferberlik bilinci içinde bu büyük mücadeleye katkı sağlamalıyız...
***

#BİZİMÇOCUKLAR'a...

Bizim Çocuklar!..
En iyi oynayanından en vasat oynayanına kadar, hepiniz hayatınızın fırsatını yakaladınız.
Tüm Eskişehirspor sevdalılarının umutlarının tükendiği bir anda sizler tükenen umutlarımızı yeşerttiniz.
Karamsarlık duygularımıza umut ışığı oldunuz.
Sadece bedenlerinize değil, yüreklerinize giydirdiğiniz o kutsal forma ile sahada akıttığınız ter ile tüm Eskişehirspor sevdalılarına can verdiniz.
Böylesi umutsuz bir ortamda sizin mücadeleniz karşısında sizlere övgüler yağdırmaktan kendimizi alamıyoruz.
Ancak bu övgülerimiz sizleri rehavete sokmasın!
Bir profesyonelin en büyük düşmanı taraftarın aşırı övgüsü karşısında rehavete girmek, daha da kötüsü ''havaya'' girmektir.
Henüz yolun başındasınız ve yolun başında kendinizi yok etmeyin!
Yeni Eskişehir Atatürk Stadı'nda oynadığınız maçlarda bizlerin de desteği ile yenilmez armada oldunuz!
Ancak deplasmanlarda rakiplerinizden fark yemekten kurtulamıyorsunuz.
Sizin gücünüz bu değil!
Siz çok daha iyilerini başarabilecek, deplasmanlarda bile rakiplerinizi dize getirebilecek güce sahipsiniz.
***
Unutmayın, Eskişehirspor'u ''YAŞAYAN EFSANE'' yapan ağabeylerinizde sizin gibiydi.
Bu kentin çocuklarıydı.
Bizim mahallenin,
Bizim semtin çocuklarıydı onlar da...
11 kişilik kadronun 9'u henüz üniversite öğrenimi gören sizin yaşınızdaki ''Çocuklar''dı...
Yeni Eskişehir Atatürk Stadı'ndaki güç sizindir.
Sizin bu gücünü sizlere anımsatan binlerce sevdalı yüreğin seslerini duyamasanız da deplasmanlarda da onların duaları sizinle.
Umutlarımız sizinle birlikte her deplasmana koşturuyor.
Siz kendi sahamızdaki gücünüzü deplasmanlara da taşımaya MECBURSUNUZ!
Koca bir kentin yükünü omuzlarınıza aldınız.
Bu yükü başarıyla taşırsanız, bitiş noktasına geldiğinizde kazanan siz olacaksınız.
Rehavetten uzak kalın!
Yükünüzün manevi ağırlığını her zaman yüreğinizde hissedin!
Ve en önemlisi de;
GÜCÜNÜZÜ FARKEDİN!
***

YÖNETİCİLERİMİZE...
Şunu hiç bir yöneticimiz unutmamalıdır ki;
Eskişehirspor bugün tamamen yönetim hataları ile bu noktaya geldi.
Ne var ki; Eskişehirspor sevdalıları her zaman olduğu gibi böylesi kritik bir dönemde suçlu arama derdine düşmeyecek.
İçine düştüğümüz bu durumdan kurtulmak için yöneticilerimize her türlü destek verilmektedir ve verilmeye devam edilecektir.
Mevcut kadromuz bizleri mutlu etse de Eskişehirspor'un hedefi her zaman ''EN İYİSİ'' olmalıdır.
Ocak ayına kadar transfer tahtamızın açılması için sadece mevcut Yönetim Kurulu ve Kulüp Başkanımız değil, bu duruma düşmemizde pay sahibi olan tüm başkan ve yöneticilerimiz ellerinden geleni yapmalıdır.
Tribünlerde, farklı siyasi görüşlere, farklı inançlara, farklı yaşam biçimlerine mensup onbinlerce Eskişehirspor sevdalısı ''Eskişehirspor ortak paydası'' etrafında ''TEK YÜREK'' olabiliyorsa, tüm eski/yeni yöneticilerimiz de en azından Ocak ayına kadar bu ortak sevda etrafında bir araya gelebilmelidirler.
Eskişehirspor sevdalılarının bunu sizlerden istemeye hakkı vardır!
Ocak ayına kadar tüm yöneticilerimiz güç birliği içinde çalışmalı ve sorunsuz bir şekilde transfer tahtası açılmalıdır!
***

ESKİŞEHİRSPOR SEVDALILARINA...
Bütün Türkiye bizi konuşuyor!
Yeni Eskişehir Atatürk Stadı'ndan yapılan naklen yayınlarda TV spikerleri nerdeyse maçtan çok bizleri anlatıyor.
Hatta iş öyle bir boyuta geldi ki, başka takım taraftarlarından bizim ortaya koyduğumuz güzelliklerin içinde olabilmek için stadımıza geldiklerini bile biliyoruz.
Yeterli mi!?
ASLA!
Biz daha iyisini yapabileceğimizi çok iyi biliyoruz.
Tüm Türkiye'nin bizi konuşması bize yetmez.
Bizi tüm dünya konuşmalı!
1965'ten bu yana Türkiye'nin en tutkulu futbol şehri olma ünvanını elimizde tutuyoruz.
Bu ünvan bizi rehavete sokmamalı ve her geçen gün çok daha iyi tribün gösterileri yapmalıyız.
İşimiz tribünde bitmiyor.
Gevşemeden, rehavete kapılmadan #BizimÇocuklar'a verdiğimiz tribün desteğinin dışında hepimiz Eskişehirspor misyoneri olarak sokaklarda, caddelerde, işyerlerimizde, okullarımızda tüm yaşam alanlarımızda YÜKSEK ESKİŞEHİRSPORLULUK BİLİNCİ'ni tüm Eskişehirspor sevdalılarına anlatmalıyız.
Artık Eskişehirspor'u sevdiğimiz kadar sahip çıkmayı da öğrenmeli ve öğretmeliyiz!
***

SEÇİLMİŞLERİMİZE ve ATANMIŞLARIMIZA...
Eskişehir kentini yönetenler...
Belediye başkanlarımız;
Valimiz;
Kaymakamlarımız;
Bürokratlarımız;
Ve en önemlisi Milletvekillerimiz...
Biz ESKİŞEHİRSPOR'a SEVDALIYIZ!
Bunu anlayın artık!
Bizim Eskişehirspor sevdamız siyaset üstüdür!
O şanlı ARMA söz konusu olunca biz her şeyden VAZGEÇERİZ!
Eskişehirspor 1965'te kurucu başkanımız merhum Aziz BOLEL'in ''Eskişehir'de bir fabrika kurar gibi Eskişehirspor'u kuracağız'' sözleriyle futbol sahalarına indiği günden bu yana kentimizin en büyük markası ve değeridir!
Bu markayı ve değeri korumak, kollamak ve geliştirmek her seçilmiş ve atanmış büyüğümüzün görevidir.
Eskişehirspor'a destek olmak bir lütuf değil GÖREVDİR!
Kendi aranızdaki siyasi çekişmelere bizim bu büyük sevdamızı alet etmeyin!
Eskişehir kentine yapacağınız hizmetlerden birisi de Eskişehirspor'u layık olduğu yerlere taşımaktır.
Bizler sizlerden bundan öteye bir şey talep etmiyoruz....
***

SANAYİCİ, TÜCCAR ve ESNAFIMIZA...
Kentimizde binlerce aileye ekmek kapısı açan, Eskişehir'in gelişmesinde önemli payları olan değerli işadamlarımız ve değerli esnafımız...
Bu şehir hepimizin...
Ve bu şehrin en büyük marka ve değeri Eskişehirspor da hepimizin.
Eskişehirspor'un büyümesi,
Eskişehirspor'un yeniden eski günlerine dönmesi eminiz ki, sizlerin de en büyük arzusudur!
Sizlerden en çok duyduğumuz bahane;
''Falancaya güvenmiyoruz!''
Ya da;
''Bize kimse gelmedi''
Burada birilerine güvenmek durumunda değilsiniz.
Güvenmemek için haklı sebepleriniz olabilir.
Eğer gerçekten güvenmediğiniz için destek vermiyorsanız kulübten alacaklı olan kişilerden birisiyle direkt olarak irtibata geçip alacağını kapatın!
''Bize kimse gelmedi'' diyorsunuz.
Peki neden siz gitmiyorsunuz!?
Kulübün yolu çok uzak değil!
Hem bu kentin onuru için mücadele eden çocuklarımıza manevi destek verin tesislerimizde hem de bu kulübün gerçek sahibi olduğunuzu gösterin.
***

‪Değerli Eskişehirliler ve Eskişehirspor Sevdalıları;
Bu bir kurtuluş mücadelesidir.
1965 ruhunu yakalamalı ve üzerimize düşen sorumluluğun ağırlığını bilerek hareket etmeliyiz. Gevşemeden, rahatlamadan birbirimize daha sıkı sarılarak yolumuza bakmalıyız.

ESKİŞEHİRSPOR YOK OLUYOR, TÜRK FUTBOLU EKSİK KALIYOR!
Buna izin vermemeliyiz.!

‪Başkan ve yöneticiler,
hoca ve teknik heyet,
Futbolcular ve LİSANSI ÇIKMAYAN CESUR YÜREKLER,

Yerel ve ulusal basın,
Yerel yönetimler,
Seçilmiş ve atanmışlar....
Son olarak değerli Büyük Eskişehirspor taraftarı olarak ANADOLU YILDIZI'nın Onur mücadelesine sonuna kadar destek vermeliyiz‬..


YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!

17 Eylül 2018 Pazartesi

Bir ''ATEŞ ÜLKER'' Geçti Bu Dünya'dan

Telefonum çaldı.
Baktım.
Arayan ''Ateş Abinin eşi''
Açmadım, korktum.
Sessize aldım.
Duymak istemiyordum.
Aslında bunu duyacağımız Ateş ağabeyim 2 ay evvelden söylemişti bana.
Ve bana en çok söylediği iki kelimeyi söylemişti o kulaklarımdaki en güzel ses tonuyla:
- Üzülme Selahattin!
Gözlerim, almıştı haberi.
Damlalar kirpiklerimi yakmaya başlamıştı.
Bir daha çaldı telefon.
Baktım, yine ''Ateş Abinin eşi'' yazıyor ekranda.
Yine korktum.
Yine açmadım.
Ama gözyaşlarım korkmuyordu. Acı haberi onlar çoktan almış ve yanaklarımdan süzülmeye başlamışlardı.
10 dakika bekledim.
Ben aradım.
Ben ağladım, o ağladı.
- Biliyorsunuz değil mi Selahattin bey, sizi çok severdi ve önce sizi aramamı tenbihlemişti!
***
Biliyordum elbet!
Biz aynı kaderin yolcularıydık.
Dürüstlüğümüz enayilik, iyiliğimiz budalalıktı bizim.
Ya sevdamız!?
Aynı takıma sevdalanmıştık.
Ne o Eskişehirliydi ne de ben!
Fakat ikimizde aynı kaderi paylaşıyorduk birbirimizden habersizce...
O da İstanbul'da doğup büyümüş ben de!
O Fındıkzade sokaklarında yaşamış Eskişehirspor sevdasını, ben Kasımpaşa sokaklarında...
Ona da acayip acayip bakmışlar ''Eskişehirsporluyum!'' dediğinde bana da!
- Yahu arkadaş, Eskişehirli değilsin, Eskişehir'den evlenmemişsin, Eskişehir'de yaşamamışsın ne alaka Eskişehirspor!? sorusunu kim bilir o kaç bin kere cevapladı ben kaç bin kere cevapladım!?
Kaderimiz birdi!
Birbirimizden habersiz geçen kader yoldaşlığımız gün geldi bizi bir araya getirdi!
***
Kadıköy sahilinde bir çay ocağının taburelerinde otururken siyah - kırmızı örme şapkası, çantasından çıkardığı Eskişehirspor atkıları, şapkaları ve rozetleri halen gözümün önünde.
- Arkadaşlar, bu ürünleri Eskişehir'den aldım. Eskişehir'de satılan bu ürünlerin bile tamamı hatalı! Bu rozete yıldızları koymamışlar! Bu kaşkoldaki yıldızların renkleri tamamen yanlış! Bu formamdaki armamızın topu temsil eden çizgileri tamamen yanlıştır. Bu armayı çizen Selahattin Vapur'un ruhu bu durumdan çok rahatsız olmaktadır!
Allahım!
Bu nasıl bir aşktır Ya Rabbim!
O güne kadar hiçbirimizin aklına dahi gelmeyen ayrıntılar Ateş Ülker'i nasıl rahatsız etmiş!
Kızgındı!
Öfkeliydi!
Üzgündü!
Ama ümitliydi!
- Bunlar bizi üzmesin! Biz bu yanlışların hepsini düzeltebiliriz!
Ve Ateş ağabeyin bu sözleri eşliğinde kurmuştuk Boğazın Kırmızı Şimşeklerini!
***
Yıllarca birlikte YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR mücadelesi verdik!
Biz üzüldükçe O, ''Üzülme'' dedi.
YÜKSEK ESKİŞEHİRSPORLULUK BİLİNCİ ile BKŞ oluşumu çatısı altında birlikte çalıştık.
Yıllarca gayri resmi faaliyet gösterdikten sonra derneğimizi kurarken de bize hep destek oldu.
- Sıkıntılar olabilir Selahattin. Bunlar seni üzmesin! Ben her zaman sana destek olacağım! Çünkü sen hep güzel şeyler yaptın. Bu dernek de her zaman söylenen Anti Bizans söyleminin hayata geçişi olacaktır!
Evet, BKŞDER bir hançer gibi saplandı ''Bizans'' entrikalarının bağrına!
Biz, yüreklerimizdeki Eskişehirspor sevdası birbirimize bağlandık, birbirimizi bu ortak kaderimiz sayesinde baba-oğul gibi, ağabey - kardeş gibi sevdik.
Ve benim en büyük kazançlarımdan biridir yüreğimdeki Ateş Ülker sevgisi...
***
Ateş ağabeyin mıhterem eşiyle karşılıklı ağlayarak anlaşabilmiştik.
Ne o bir şey söyleyebildi ne de ben.
İkimiz de biliyorduk bu anın geleceğini.
Kendisini sevenleri daha az üzebilmek için de çok gayret sarfetmişti o güzel yürekli insan.
16 Eylül 2018 Pazar günü cami avlusunda Ateş ağabeyin tabutunu bekledik Eskişehirspor'a gönül vermiş kardeşlerimle.
Bir çoğu Onu hiç görmemişti genç kardeşlerimin.
Ama ben onlara o kadar çok Ateş Ülker anısı anlatmışım ki, hepsi yıllardır tanıdıkları bir Ateş Ülker'in cenazesine gelmiş kadar üzgün...
Cenaze aracı geldi.
Güçlü olmaya çalışıyordum.
Tabuta doğru giderken Ateş ağabey yine bana ''Üzülme Selahattin!'' diyordu.
Üzülüyordum!
Ama Ateş ağabey beni üzmemek için kendisinin eriyip gitmesini görmemi istememişti ve ben de Onun kadar güçlü olabilmeliydim.
***
Tabutu görünce bir an tereddüt ettim!
- Bu Ateş ağabey değildir! Bu tabut küçücük! Ateş ağabey bu tabuta nasıl sığsın! dedim kendi kendime.
Tabutun üzerindeki notu okudum emin olmak için!
Dr. Ateş Ülker!
O an anlamıştım Ateş ağabeyimin son günlerinde kendisini görmemi neden kabul etmediğini.
Yine bizi düşünmüştüm.
O dağ gibi adamın eriyip tükendiğini hiç birimizin görmesine müsaade etmemişti.
- Üzülme Selahattin!
Demişti son günlerini yaşarken bile!
Son telefon konuşmamızda;
- Ateş ağabey çok kısa da olsa sadece ben gelsem!
Sözümü tamamlamama bile izin vermedi.
- Selahattin sen gelirsen çok üzüleceksin. Sen çok üzülünce ben de çok üzüleceğim. Beni ümek mi istiyorsun!
- Hayır Ateş ağabey, siz nasıl uygun görürseniz!
Demek ki bunun içinmiş bütün çaban koca yürekli adam!
***
Namazını kıldık, duasını okuduk...
Ve ellerimizle toprağın bağrına yatırıp üzerine de yorganını kürek kürek attık Ateş ağabeyimizin.
Ve hep o dağ gibi adam olarak anımsayacağız Onu!
O kocaman ama yumuşacık elleri!
Kocaman ama yumuşacık yüreği!
Sarıldığım vakit hem Onun göbeğinde hem benim göbeğimden dolayı kavuşamayan kolları!
Ve o beyaz kefene sarılmış küçücük bir beden!
Ellerimle indirdim toprağa!
Ve toprağı avuçlarımla attım üzerine!
Kefenini okşadım!
Toprağını kokladım!
***
Zeki!
Akıllı!
Duygusal!
Naif!
Yumuşak huylu!
İyi kalpli!
İyilik meleği!
Dürüst!
Mert!
Dost!
Arkadaş!
Babacan!
Cesur!
İçi dışı bir!
Baba!
Ve
Eskişehirspor'u sevme sanatının en güzel sanatçısı!
Bir ''ATEŞ ÜLKER'' geçti bu dünyadan!
Allah mekanını cennet etsin inşaallah...

16 Eylül 2018 Pazar

Gözyaşlarımıza ''ATEŞ'' düştü...

Ciğerimiz  yandı...
Yüreğimiz kanadı...
Göz pınarlarımızdan düşen yaşlara ateş düştü...
Ve bir parça daha koptu içimizden.
Bir tırnağımız daha söküldü etimizden.
Bir sevdalı yürek daha umutsuz aşklar kabristanına gömüldü.
Yakalandığı amansız hastalığın pençesinden kurtulamayan Ateş Ülker ağabeyimizi kaybettik...
***
Bir adam düşünün ki;
3 ay sonra öleceğini bilen bir adam!
Gözlerinden bir iki damla yaş akarken;
- Selahattin üzülme! Ben ağır bir hastalığa yakalandım ve bu hastalığın sonunda sizlerden ayrılabilirim. Ailemin üzülmesini istemiyorum. Mümkün olduğunca geç öğrenmeleri için çaba sarfedeceğim. Fakat sana söylemeliyim. Ben akciğer kanserine yakalandım.
Gözümden akan yaşlara engel olamadım.
Elimi tuttu yine tekrarladı;
- Üzülme, biz güzel yaşadık! İyilikten ve dürüstlükten asla taviz vermedik. Sen çok güzel işler yaptın. İstanbul'da birbirinden habersiz olarak Eskişehirspor'u seven insanları bir araya getirdin. Benim çok güzel insanlar tanımama sebep oldun. Bu hastalığımı sadece sana söylememin sebebi de budur. Bu güzel aileyi sen ortaya çıkardın, bu ailenin büyüğü sensin, sana söylemeliyim ki, sen diğer arkadaşlarımızın üzülmemesini sağlamalısın.
Düşünün yahu!
Öleceğini bilen bir adam, bu süreçte kendisini sevenlerin üzülmemesi için çaba sarfediyor!
Sen nasıl güzel bir yüreğe sahipsin be adam!!!
***
O dağ gibi vücut bu amansız hastalığın pençesinde erimeye başlayınca çaresiz yatırıldı hastaneye.
Halbuki, tedaviyi kabul etmeyeceğini söylemişti.
Muhterem eşine ve bana sıkı sıkı tenbih etti.
Kesinlikle ziyaretçi kabul etmiyordu.
Çok ısrar etmeme rağmen benim dahi kendisini görmeme razı olmadı.
Kendisini hem dimdik ayakta gördüğümüz haliyle anımsamamızı arzuluyordu.
Ateş ağabeyi iyi tanıdığım için çok ısrar etmedim.
Ağzından çıkan her sözü ölçüp biçen Ateş ağabeyim elbette bu konuda da en iyisini düşünmüştür dedik.
Zaman zaman aşırı ısrarcı olanlara kızıyordu!
Muhterem eşi de kendisini görmek isteyenlere hak veriyordu, ancak Ateş ağabey belki de en güzelini yapmıştı yine.
Onu sevenler onu hep o ihtişamlı haliyle anımsayacaklar...
***
Ateş Ülker 1 Mayıs 1948 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiş, aslen Bartınlı olan bir güzel yürekli adamdır. İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesi mezunudur.
Eskişehir ile uzaktan yakından hiç bir bağı yoktur.
Fakat öylesine muazzam bir Eskişehirspor aşkı vardır ki yüreğinde çevresindeki herkes onu Eskişehirli olarak bilir.
Ben de Eskişehirli olmayan bir Eskişehirspor sevdalısı olarak bu yönden de daha bir farklı severdim kendisini.
Yıllar önce tanıştığımızda Eskişehirspor ile ilk tanışmasını anlatmıştı.
1965 Yılında Eskişehirspor kurulmuş ve henüz ilk maçlarında bile tüm Türkiye Eskişehirspor'dan bahseder olmuş.
Ateş ağabeyin İzmir'de bulunduğu bir gün Eskişehirspor'un Karşıyaka ile maç yapacağını duyar.
Çok merak ettiği Eskişehirspor'u izlemek için stada gider Ateş ağabey.
Şu sözleri halen kulaklarımdadır:
- Maçın 65. dakikasında kendi kendime dedim ki; Ateş Ülker sana Eskişehirspor'u tutmak yakışır!
Ne güzel demişsin be Ateş ağabey!
Eskişehirspor'a sevdalanmak bir insana bu kadar mı yakışırdı!
***
- Neden size Eskişehirsporlu olmak yakışırdı Ateş ağabeyim. Ne gördünüz ki, o takımda!?
Diye sormadan edemedim.
İşte bir muhteşem Ateş Ülker cevabı daha!
- Futbolcuların hepsi sakal traşlarını olmuş, saçları muntazam taranmış, formaları ütülenmiş, formalarını şortlarının içine sokmuşlar ve hakeme itirazları bile müthiş bir saygı içinde yapıyorlardı Selahattin.
Şimdi söyleyin bakalım şu yeryüzünde sahada maça çıkan futbolculara kim bu gözle bakar?
Futbolcuların birbirlerine seslenişleri, hakem ile konuşmaları bile Ateş ağabeyin dikkatinden kaçmıyor.
Böylesine ayrıntılı bir aşktı Ateş Ülker'in Eskişehirspor'a olan aşkı.
***
2B liginde şampiyonluk maçına gidememiştik.
Kasımpaşa'da bir kafede birlikte takip ettik.
Takımımız şampiyonluğu kazandı fakat ikimizde sevinemedik.
Bütün Eskişehir şampiyonluk kutlamaları yapıyordu.
Stadda bulunanların coşkusu görülmeye değerdi.
Biz ise, Eskişehirspor'un daha güzel yerlerde olması gerektiğini konuşarak, Tepebaşı Yokuşu'nu tırmanıyorduk.
Bir ara Ateş ağabeyin ağladığını farkettim.
- Ağabey hayırdır bir şey mi oldu. Dedim
- Hayır. Fakat Eskişehirspor taraftarının 2B şampiyonluğuna bu kadar sevinmesi zoruma gitti Selahattin. Biz 1. Ligde şampiyon olmadığımız için ağlamalıyız.
İşte bir muhteşem Ateş Ülker cevabı daha.
Ne yapalım şimdi biz!?
Ateş Ülker için ağlamayalım mı!?

9 Eylül 2018 Pazar

Neden, ''YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR'' !?

Biz;
Sürekli dillendiriyoruz.
Sesleniyoruz.
Haykırıyoruz.
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!
Evet, Eskişehirspor yaşamalı.
Sonsuza kadar yaşamalı.
Hem Eskişehir kenti için yaşamalı, hem de Türk futbolu için yaşamalı...
Neden, Yaşasın Eskişehirspor!?
Eskişehirspor neden yaşamalı!?
Neden varolmalı Eskişehirspor!?
O kadar çok sebebi var ki, Eskişehirspor'un yaşamasının üşenmeyip yazacak adam olsa kitap olur...
***
Fakat ne yazık ki, bazı kesimler bunu anlamıyor.
Ya da biz yeterince anlatamıyoruz.
Dilimizin döndüğünce, elimizin vardığınca yazıp anlatmaya çalışıyoruz.
Duygusal sebeplerden tutun da ekonomik sebeplere kadar bir çok sebep var.
Şimdi bunlardan birine örnek teşkil edecek bir anımı kısaca anlatacağım sizlere.
Umarım anlaması gerekenlere anlatabiliriz.
Anlaması gerekenler de anlamak için birazcık çaba sarfederler umuduyla buyrun okuyalım.
***
Efendim 8 Eylül 2018 Cumartesi günü, Boğazın Kırmızı Şimşekleri Derneği başkanı sıfatıyla bir ziyaret gerçekleştirdi.
Dernek yönetiminde bulunan diş hekimi arkadaşımız Oğuz Şengel'in bir kaç kez bahsettiği fakat bir türlü ziyaret etmek nasip olmayan Şişli - Bomonti'deki ES PİLAV'ı ziyaret ettim.
Ziyaret etmeden evvel karşı kaldırımda tahminen bir 5 dakika tabeladaki ES yazısına baktım.
Bu civarda hiç Eskişehirli yaşamaz desek yeri var.
Adamın maksadı burada yaşayan Eskişehirlileri dükkanına çekmek olamaz.
Eskişehirspor logosundaki E ve S harflerini almış farklı renklerle hoş bir tabela asmış.
ES PİLAV...
***
Bir süre bu ''enfes manzara''yı izledikten sonra dükkana girdim.
Yakınlarda bir sağlık kuruluşunda çalışan Adem Sarıçoban kardeşimi aradım.
O da tatilden henüz dönmüş ve işbaşı yapmamıştım.
Ziyareti tek başıma gerçekleştirdim.
Dükkan sahibi ile tanıştık.
- Beyfendi kolay gelsin, ben Boğazın Kırmızı Şimşekleri Dernek başkanı. Eskişehirsporluyuz!
Genç adam birden elindeki tabakları bırakıp;
- Ooooooo abim hoşgeldiniz, şeref verdiniz.
Dedi, heyecanla.
Tokalaştık.
Dükkanın önünde bulunan masalardan birine oturduk.
- Nerelisiniz?
- Rizeliyim başkanım.
- Memnun oldum ben de Antalyalıyım.
***
Ziyareti bitirip, derneğe döndükten sonra farkettim.
45 Dakikalık sohbet boyunca ne o bana adımı sordu, ne de ben ona sordum.
Eskişehirspor sevdalısı olmamız tanışmamız için yeterli olmuştu.
Ama ikimizde Eskişehirli değildik!
Birimiz Rizeli, birimiz Antalyalı...
Birbirine ''Eskişehirli değilsin, neden Eskişehirspor!?'' diye sorma gereği duymayan iki adam!
Bu çok güzel bir duygu inanın...
Başta Eskişehirli Eskişehirspor sevdalıları olmak üzere pek çok insanın anlayamadığı bir hal...
***
Ben, İstanbul'da Eskişehirsporlular'ın evi, ailesi durumundaki bir derneğin başkanıyım. Bu arkadaşımızda Eskişehir ile hiç bir ilişkisi olmadan ESES'e sevdalanan, üstelik İstanbul'da hiç Eskişehirli'nin yaşamadığı bir semtte işyerinin adını ES koyan bir adam...
İşte bunun için YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!
Eskişehir'in tanıtımında, Eskişehir kentinin ülkemiz insanınca sevilmesinde en büyük etken olan ESKİŞEHİRSPOR Yaşasın elbette!
Ve Eskişehir'i yönetenler,
Eskişehir'de yatırım yapıp ekmek parası kazananlar,
Eskişehir'in daha çok tanınması, daha çok büyümesi için Eskişehirspor'u yaşatmalı ve bunun için ellerinden geleni yapmalıdırlar...
***
Eskişehir'i yönetenlere buradan bir kere daha sesleniyorum.
Varsa bir ''Eskişehir'i Tanıtma Fonu'' bu fondan en büyük payı Eskişehirspor almalı.
Bugün Türkiye'nin neresine gidilirse gidilsin ''Eskişehirliyim'' dediği vakit bir hemşehrimiz hemen karşısındaki vatandaş ''Vaaaayyy ESES'' diye gıpta ediyorsa Eskişehir'e;
Eskişehir'i yöneten atanmış ve seçilmişler Eskişehir'in bu en büyük markasını korumalı, kollamalı ve yaşatmalıdır. Bu Eskişehirspor'a karşı bir lütuf değil, Eskişehir kentine karşı bir görevdir.
Balıkesirspor maçı öncesiydi!
İstanbul'da yaşayan bir GS taraftarı arkadaşım; ''Abi Eskişehir'i çok merak ediyorum. Bu hafta sonu gidip, hem Eskişehir'i gezmek hem de o muhteşem taraftarın içinde maç izlemek istiyorum'' dedi ve hafta sonunda 3 gün Eskişehir'de kaldı.
Otele para kazandırdı.
Kafeye para kazandırdı.
Lokantaya para kazandırdı.
Çay ocağına para kazandırdı.
Simitçiye, börekçiye para kazandırdı.
Ve son olarak en büyük hayali olan Eskişehirspor taraftarının arasında maraton altta o muazzam ambiyansı da yaşayarak geri döndü.
Bir Galatasaray sevdalısı, kendi tribünlerinde yaşayamadığı güzellikleri bizim tribünlerimizde yaşadı.
O anı yaşamak için de 3 gün Eskişehir esnafına para kazandırdı.
Daha sonra aynı şekilde Eskişehirspor taraftarına hayranlığını defalarca dile getiren bir Fenerbahçe taraftarı olan başka bir arkadaşım da Karabükspor maçına gitti 2 günlüğüne...
***
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR diye haykırırken, Eskişehirspor'un sadece bir futbol takımı olmadığının bilincini yaşıyoruz biz.
Efendim bunca borcu belediyeler mi yaptı ki belediyeler ödesin!?
Elbette belediyeler yapmadı. Elbette belediyeler ödemesin!
Efendim bunca borcu Vali bey mi yaptı ki, valilik ödesin!?
Elbette ne vali bey bu borçları yaptı ne de valilik ödemeli!
Ancak olağanüstü bir durum var ortada.
Eskişehir'in en büyük markası beceriksiz yönetimler tarafından çarçur edilen kaynaklar ve yapılan borçlar sebebiyle yok oluyor!
Bugüne kadar sevdiği kadar sahip çıkamayan taraftar artık fiilen yönetimin içindedir ve bir çok konuda söz sahibi olmuştur.
Kurulan ESKİŞEHİRSPOR TARAFTAR KOMİTESİ Türkiye'de yine diğer kulüplere örnek teşkil eden bir ilke imza attı ve bu zor günlerde Eskişehirspor'un yaşaması için büyük bir mücadele başlattı.
Taraftarın yetemediği yerde, Milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız ve Valimiz bu komiteye maddi ya manevi bir destek olsa kıyamet mi kopar!?
***
Sokaktaki ayakkabı boyacısından tutun da Organize Sanayi'deki sanayicilerimize kadar, küçük esnafımızdan, büyük tüccarlarımıza kadar, Eskişehir'de ekmek parası kazanan her işletmecimiz, hemşehrimiz az demeden, çok demeden ''Çorbada benim de tuzum olsun, çünkü ben de bu çorbayı çok içtim ve içeceğim'' dese kıyamet mi kopar!?
''Efendim kulübe yardım için beni aramadılar!''
Aramasınlar efendim!
Bu takım sizin!
Bu kulüp Eskişehir kentinin.
İstanbul'da bir Fenerbahçeli ve Antalyalı arkadaşım bana telefon edip, ''Arkadaş bir yardım kampanyası açılırsa bize de haber ver, biz de 5-6 arkadaş gücümüz yettiğince destek vereceğiz'' diyebiliyorsa sen neyin davetini bekliyorsun.
***
Eskişehir halkı, Eskişehir halkının tüm Türkiye'ye armağan ettiği ve bugün bile Türkiye'de en çok sempatizanı olan Eskişehirspor'a sahip çıkmalıdır.
Sebep aramadan,
Davet beklemeden...
ve biz yine haykıracağız sonsuza kadar YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!!!

7 Eylül 2018 Cuma

Eskişehirspor Tribünlerinde Yeniden Yükselen Bir DİRİLİŞ TÜRKÜSÜ: ESKİŞEHİRS MARŞI

Eskişehirspor sevdalıları farklıdır...
Yıllar önce tribünlerde sıkça söylenen, tribün kültüründeki yozlaşma sebebiyle uzunca bir süre Eskişehirspor tribünlerinde duyamadığımız ESKİŞEHİR MARŞI yeniden tribünlerde daha güçlü bir şekilde yükselmeye başladı.
***
Çocukluk yıllarımdı... Beyoğlu - Tepebaşı'nda bulunan yazlık Cumhuriyet sinemasının caddeye bakan duvarının dibinde caddeden geçen araçları izlerken, Aksaray istikametinden, Taksim'e doğru ellerinde Siyah - Kırmızı bayraklarla giden bir gruptan duymuştum ilk defa bu marşı. Kaldırımda ikişerli sıra olmuş, askeri yürüyüş düzeninde ellerinde bayrakları sallayarak, muazzam bir ahenk içinde söylüyorlardı Eskişehir Marşını. *** Tarlabaşı'ndan Taksim'e giden cadde boyunca arkalarından biz de gittik. Apartmanların pencerelerine çıkan ziyadesiyle Ermeni ve Rum olan kadınlar alkışlarla onları karşılıyor, bir çok evin penceresinden de Türk bayrakları sallanıyordu. Sonradan öğrendim. Bu grup İstanbul - Aksaray'da bulunan Eskişehir Öğrenci Yurdu'nda kalan Eskişehirspor sevdalılarıymış. İşte benimde o küçücük yüreğimdeki Eskişehirspor sevgisinin ebedi bir AŞK'a dönüştüğü andı belki de o an... *** Son dönemlerde Eskişehirspor sevdalıları bu milli marşımızı yeniden tribünlerde büyük bir coşkuyla söylemeye başladı ve tüm Türkiye'nin beğenisini kazandı. Bu marşı büyük bir milli coşkuyla söyleyenlerin dahi bilmediği bir öyküsü vardı Eskişehir Marşı'nın. Eskişehirspor'un sevdalı yüreklerinden Tolga Kolca, sosyal medyada bu öyküyü tüm Eskişehirspor sevdalılarıyla paylaştı. Tek temennisi bu marşın gözleri yaşartan öyküsünü herkesin okuması ve marşı söylerken bu öyküyü de ruhlarında yaşamasıydı. Biz de Tolga Kolca'nın bu temennisin gerçekleşmesi için sosyal medyadaki paylaşımını sayfamıza aktardık... Buyrun hep beraber okuyalım.... Eskişehir Marşının tüyleri diken diken eden hikayesini paylaşmak istedim. Bu marşın son yıllarda
tribünlerinde söylenmesine vesile olan herkese şükranlarımı sunarım. Buyrun okuyun ve okutturun... *** Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi. İvrindi'nin Mallıca köyünden 104 yaşındaydı Azman Dede. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu, dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış, soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. *** Esas ismi unutulmuştu. Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi.Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sorduklarımı cevapladı *** Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı : -"Bir hücum sırasında bölük erimişti.Yüzbaşı telefonla takviye istedi. *** Geceyarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi.Hepsi gencecik insanlardı.Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti.Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tektek ilgileniyor,sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. *** Sıra o çocuklara geldiğinde, cıvılcıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular.Yüzbaşı sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri"Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!" diye cevap verdi.Gönlüm akıverdi o çocuklara.Savaş için çok küçüktüler. *** Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı.Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır.Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim.Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. *** Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor *** Bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu.Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. *** O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı.Ürkmüşlerdi. *** Yüzbaşı yandık demekte haklıydı Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!.. *** Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı Al sancağı teslim etti Allah'a ısmarladı Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana! Yastığımız mezar taşı yorganımız kan olsun! Biz bu yoldan döner isek Namus bize ar olsun! *** Baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha.Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Avaz avaz!Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı *** O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum! "diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an.Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi.Hepsi sipere geri düştüler. *** Kucağıma dökülüverdiler. Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.." Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu. Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi; "Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." dedi. (C. Bayar Ünv. Öğrenci Konseyi'nin hazırladığı Çanakkale adlı kitapçıktan) Umarım tribünde bu marş her söylendiğinde taraftarının gözünde bu hikaye canlanır.

1 Eylül 2018 Cumartesi

Eskişehirspor ile dertlenmek!

Değerli Ömer Uçar'ın kaleme aldığı bu güzel yazıyı hepimizin mutlaka okuması gerekli.
Kalemine yüreğine sağlık Ömer Uçar...


Yin yang nedir bilir misiniz ? İsim olarak olmasa da aslında o simgeyi görünce hatırlayacağınız ; hani her beyazın içinde bir siyah, her siyahın içinde bir beyaz olan tamam şimdi dediğiniz bir öğreti. Çince’de Yin gölgeli veya karanlık taraf anlamına gelir. Yang ise güneşli veya aydınlık taraf demektir. Çin felsefesinde ise Yin Yang ; karanlık ve aydınlık, negatif ve pozitif gibi anlamlara gelir. Başlıkla alakası ise bugün Eskişehirspor taraftarının hislerine ayna olmasıdır. Aslında görünürde 3 hafta, yakın zamanda 3 yılda gerçekte ise 53 yılda yaşadıklarının bir birikimidir. Bugün Eskişehirspor taraftarı için yıl 2018 olarak, 30 Ağustos’un ertesi olarak ya da transferin son günü olarak hatırlanmayacak. Bugün kimileri için bir bitiş kimileri içinse başlangıç olarak tarihteki yerini alacak.

    
Hava sıcak, can sıkılmış, balkondaki hafif rüzgarın esintisiyle bazılarımız içiyor bazılarımız içine atıyor Eskişehirspor’un derdini kendimize dert ediyoruz. Başka biri görse deli deme cesaretini gösterecek bu can sıkıntısını bizim gibiler normal karşılıyor. Belki de onların normalliği bize delilik geliyor ama söylemiyoruz. Bitti mi sorusunun cevabını her defasında farklı versek de aslında bitmediğini çok iyi biliyoruz. Yarın maç olduğunu, haftaya da olacağını, seneye de olacağını hep olacağını bildiğimiz halde bu soruyu soruyoruz yine de. Kaza yapan sürücülerin travmayı atlatmaları için çok yakın zamanda araba kullanmalarını söylemek ne ise bugün de bizim bitmediği gerçeğiyle uyumamız aynı şeydir. Eğer bugün bitmiş gibi uyursak yarın gerçekten kaybetmiş olacağız.
     
Yin yang sadece bir giriş değildi bu yazı için. Yaşadığımız o karanlıktaki beyaz, bizim tertemiz, saf, karşılıksız duyguları simgeliyor. Her şartta var olabilen ve bugün daha da anlamlı olan, ayakta kalmamızı sağlayacak tarifi imkansız o duygular. Bu kadar siyahın içinde beceriksiz hırsız sahtekar yöneticinin ortasında beyaz kalmayı başarabilen kıskanılacak hisler. Zaten bu davaya hep geride başlamış ama yine de pes etmemiş o hissettiklerimiz olmasa nasıl ismimiz geçtiğinde bizden efsane olarak bahsedilirdi. Öyle ki futbolla ilgisi olmayan biri televizyonda zap yaparken Eskişehirspor ismini duyduğu anda geri gelebilir miydi ? Eskişehir isminin geçtiği yerde Eskişehirspor, Eskişehirspor’dan bahsederken tribün konu olur muydu sohbete ? Yıllardır sahalarda kaybettik, yenildik ama ölçüyü hep tribün olarak aldık. Zor kazandığımız şeyleri basit kaybetmek, işte gerçek son bu olur.
    
Şimdi ne olacak ? Evet Eskişehirspor küme düşecek. 1 değil 2 değil belki de BAL’a kadar yolu olacak. Yetmezse Süper Amatör... Battıkça o sevgi daha da artacak. Kimin şüphesi var ki bundan ! Önüne yeni gelmeden yeniden doğacak. ESkisi gibi ESecek ve birilerine inat hep var olacak. Bizler zaten futbolu Eskişehirspor var diye sevmedik mi ? Büyüklerimizden Fethi Nihat Ender’i dinleyerek alt liglerde ESESli olmadık mı ? Tuttuğumuz takımı televizyonlardan değil radyodan, internetten değil teletext’den bulmadık mı ? Göte minder sesleriyle o betonda yer kavgası etmedik mi ? Koltuksuz yer için oraya kombine almadık mı ? Bunları biz yapmadık biz yaşamadık mı ? Yine yaparız gerekirse yine yaşarız. Bizim hiç İstanbul ve memleket diye 2 takımımız olmadı. Tesadüfen değil gerçekten bir takım tuttuk ve ilk aşk diye hep onu yaşattık. Şimdi öldü diyorlar ölse de yaşayacağını bilmiyorlar. Canlı gözlerin gördüğü sevgiyi HD ile savunuyorlar. Maçı gireceği sınava tercih eden öğrencilere, torunuyla maça gelen dedelere, Eskişehirspor için Kur’an okuyan ninelere, fıs fıs diye bilenen ilacını sokmak için kapıdaki güvenlik görevlileriyle kavga eden amcalara gerçek sevgiyi anlatmaya çalışıyorlar. Anlatmayın kardeşim. Bizim öğrettiğimiz şeyleri bize anlatmayın.
    
O yüzden bugün belki karanlığın dibinde olsak da o beyaz nokta bizi yaşatacak tek şey. Futbolcu, lig, maç her şeyi kaybedelim ama onu asla. Gidiyoruz ama and olsun geleceğiz. Daha güçlü, eskisinden daha iyi. Geldiğimizde kim bilir kaç yaşında ve nerede olacağız. Hikayelerle büyüyen o çocuklar bugünü tebessümle anımsayarak hikaye anlatacak. O gün geldiğinde öldü sanılan Eskişehirspor daha sağlam bir şekilde emin adımlarla bilgili yöneticilerle düzgün adamlarla ama aynı ruh aynı coşku aynı aşkla ESkisi gibi ESmeye devam edecek.

AYAĞA KALK ESKİŞEHİR!

1965'ten bu yana Anadolu'nun zaferi için mücadele veren Eskişehirspor, ilk kez diz çökmedi.
Belki son da olmayacak.
Her seferinde zor da olsa ayağa kalkan Eskişehirspor ruhu, bu kez de ayağa kalkacak ve Eskişehirspor düşmanlarını bir kez daha hüsrana uğratacaktır.
Bundan eminiz!
Buna kararlıyız!
Buna yeminliyiz!
Yeminimizi unutmadık, unutmayacağız:
''Seni tahtına oturtmadan ölmek bize haram olsun ESESİM!''
***
Nedir bu Eskişehirspor düşmanlığı!?
Eskişehirspor düşmanlığı Anadolu düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı dürüstlük düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı mertlik düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı futbol düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı tribün kültürü düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı futbolda barış ve kardeşliğin düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı Eskişehir düşmanlığıdır!
Eskişehirspor düşmanlığı bu düşmanlık duygularını besleyenlerin kendilerine olan düşmanlığıdır!
***
1965'te doğan Anadolu Yıldızı, 10 yıllık kısa bir zamanda Türk futbolunda bir devrim gerçekleştirdi.
O yıllara kadar Türkiye'nin en ücra köşesindeki insanımız bile futbol söz konusu olduğunda 3 takımdan birini tutmak zorundaydı. Eskişehirspor'un doğuşu Anadolu semalarında parlayan bir yıldız gibiydi. Artık Anadolu insanı malum 3 takım dışında bir takımın daha başarılı olabileceğini, üstelik bu takımın İstanbul merkezli değil Anadolu'nun tam bağrından, Eskişehir'den doğduğunu görmüşlerdi.
Karslılar,
Urfalılar,
Maraşlılar,
Antalyalılar,
Zonguldaklılar,
Gümüşhaneliler,
Edirneliler,
Bir uçtan bir uca tüm Anadolu insanın da büyük bir Eskişehirspor sevdası filizlenmişti.
***
O parlak dönemlerin ardında oynanan masabaşı oyunları ve dahili hainlerin bu oyunlara maşa olmasıyla yaşanan çöküş dönemlerine rağmen bugün ülkemizde kendi kenti dışından en çok taraftara sahip olan takım Eskişehirspor'dur. 1 tane bile şampiyonluk kazanmamış olmasına rağmen bugün bile Eskişehirli olmayan nice Eskişehirspor sevdalısı vardır.
Şampiyonluklar elde eden ne Trabzonspor ne de Bursaspor kendi kentleri dışında taraftar edinememişlerdir.
Bugün Türkiye'de en çok ''Sempatizanı'' olan takım da yine Eskişehirspor'dur.
En ezeli rakiplerimizin taraftarları dahi Eskişehirspor'a sempati duyar ve Eskişehirspor'un Türk futbolunun vazgeçilmez bir unsuru olduğunu bizzat dile getirir.
***
Eskişehirspor sevdalıları takımlarına çok farklı anlamlar yükler.
Bu kitlenin içinde futbol oyunundan zerre hoşlanmayan fakat Eskişehirspor'un deplasman maçlarını bile kaçırmayan, yenilgilerinde gözyaşı döken nice Eskişehirli ve Eskişehirli olmayan ESES sevdalısı tanıdık gördük...
Bütün Türkiye'nin imrenerek izlediği Eskişehirspor tribünlerine girdiğinizde o insanlar için Eskişehirspor'un ne anlam taşıdığını daha iyi anlarsınız.
Takım 3. dakikada gol yemiş.
Dakika 18 olmuş ve delikanlı yanındaki arkadaşına soruyor:
- Oğlum ne zaman gol yedik lan biz?
Arkadaşı cevap verir:
- Ne gol yemesi oğlum manyak mısın la sen, bırak konuşmayı da bağır!
Ve;
ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!
***
Ve bugün hepimizi yıkan gerçekle yüzleştik.
Üzüldük.
Sabahlara kadar ağladık.
Baş ağrımıza sigaraları derman etmeye çalıştık.
Kapanmaya çalışan göz kapaklarımızı tribünde gol yedik diye bağırmayan arkadaşımızı bağırmaya ikna eder gibi kapanmamaya ikna etmeye çalıştık.
Uyumamalıydık!
Neden!?
Bilmiyoruz...
Eskişehirspor bu kadar zor günler geçirirken biz uyumamalıydık!
Sebebi yok!
***
Her şey bitti mi!
Elbette hayır!
Şu fotoğrafta görülen ana geri döndük!
Aziz Bolel'in manevi şahsiyyeti önderliğinde 1965 ruhuna geri döndük!
Bugün sahaya çıkacak olan ''BİZİM ÇOCUKLAR''a peşinen yenilmeyi kabullenmiş bir edayla bakmayalım. Onlara ''Ama bunlar çok tecrübesiz'' demeden evvel şu fotoğrafa iyice bakalım. Eskişehirspor'un Kasımpaşa ile oynadığı ilk resmi maçı.
Bu kadroda yer alan oyuncuların hiçbirisi ''yılların topçusu'' değildi!
Hepsi Eskişehir'in mahalli liglerinde farklı takımlarda oynayan genç futbolculardı.
Ve en önemlisi ''BİZİM ÇOCUKLAR''dı...
Kent onlara güvendi!
Aziz Bolel onlara güvendi!
Ve o ''Bizim Çocuklar'' bugün uğruna onbinlerce insanın gözyaşı döktüğü yaşayan efsane ESKİŞEHİRSPOR'u yarattılar...
***
Bugün yine ''Bizim Çocuklar'' var sahada!
Bir efsane yaratan ''Bizim Çocuklar''ın yeğenleri, evlatları belki de torunları...
Ben bugün kü maç öncesinde yönetim ve teknik heyetten rica ediyorum.
Eskişehir'de bulunan ve bu efsaneyi yaratan tüm eski futbolcularımız maç öncesinde soyunma odasına girsinler. O gencecik evlatlarımıza ''Korkmayın çocuklar biz bu efsaneyi yarattığımızda aynı sizin yaşınızdaydık. Biz görevimizi tamamladık. Şimdi sıra sizde'' diyerek güç versinler moral versinler.
Ve bugün, imkanı olan herkes tribünlere koşsun ve evlatlarımıza destek versin.
Onlara verilecek destek bu kentin onuruna verilecek destektir.
Onlara verilecek destek, bu efsaneyi yaratanlara ödenecek bir vefa borcudur.
Onlara verilecek destek Merhum Aziz Bolel, Merhum Necdet Yıldırım, Merhum Sinan Alağaç, Merhum Ediz Bahtiyaroğlu ve daha nice ahirete intikal etmiş ESES sevdalısının ruhlarına okunacak rahmettir.
***
Nefer,
Altes,
Efeler,
ÜniESES,
BandoESES,
Çekirdekçiler,
Münferit ESES sevdalıları...
Haydi Allah aşkına!
Tükenmedik!
Bitmedik!
Yılmadık!
Yıkılmadık!
Yüreğimiz bu AŞK için yandıkça;
YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR mücadelemiz sürecektir!
Kıyamete kadar başaramasak bile, bizden sonra gelenlere bu savaşımızı miras olarak bırakmak bizim boynumuzun borcudur!
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!
YAŞASIN YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR MÜCADELEMİZ!