Baktım.
Arayan ''Ateş Abinin eşi''
Açmadım, korktum.
Sessize aldım.
Duymak istemiyordum.
Aslında bunu duyacağımız Ateş ağabeyim 2 ay evvelden söylemişti bana.
Ve bana en çok söylediği iki kelimeyi söylemişti o kulaklarımdaki en güzel ses tonuyla:
- Üzülme Selahattin!
Gözlerim, almıştı haberi.
Damlalar kirpiklerimi yakmaya başlamıştı.
Bir daha çaldı telefon.
Baktım, yine ''Ateş Abinin eşi'' yazıyor ekranda.
Yine korktum.
Yine açmadım.
Ama gözyaşlarım korkmuyordu. Acı haberi onlar çoktan almış ve yanaklarımdan süzülmeye başlamışlardı.
10 dakika bekledim.
Ben aradım.
Ben ağladım, o ağladı.
- Biliyorsunuz değil mi Selahattin bey, sizi çok severdi ve önce sizi aramamı tenbihlemişti!
***
Biliyordum elbet!
Biz aynı kaderin yolcularıydık.
Dürüstlüğümüz enayilik, iyiliğimiz budalalıktı bizim.
Ya sevdamız!?
Aynı takıma sevdalanmıştık.
Ne o Eskişehirliydi ne de ben!
Fakat ikimizde aynı kaderi paylaşıyorduk birbirimizden habersizce...
O da İstanbul'da doğup büyümüş ben de!
O Fındıkzade sokaklarında yaşamış Eskişehirspor sevdasını, ben Kasımpaşa sokaklarında...
Ona da acayip acayip bakmışlar ''Eskişehirsporluyum!'' dediğinde bana da!
- Yahu arkadaş, Eskişehirli değilsin, Eskişehir'den evlenmemişsin, Eskişehir'de yaşamamışsın ne alaka Eskişehirspor!? sorusunu kim bilir o kaç bin kere cevapladı ben kaç bin kere cevapladım!?
Kaderimiz birdi!
Birbirimizden habersiz geçen kader yoldaşlığımız gün geldi bizi bir araya getirdi!
***
Kadıköy sahilinde bir çay ocağının taburelerinde otururken siyah - kırmızı örme şapkası, çantasından çıkardığı Eskişehirspor atkıları, şapkaları ve rozetleri halen gözümün önünde.
- Arkadaşlar, bu ürünleri Eskişehir'den aldım. Eskişehir'de satılan bu ürünlerin bile tamamı hatalı! Bu rozete yıldızları koymamışlar! Bu kaşkoldaki yıldızların renkleri tamamen yanlış! Bu formamdaki armamızın topu temsil eden çizgileri tamamen yanlıştır. Bu armayı çizen Selahattin Vapur'un ruhu bu durumdan çok rahatsız olmaktadır!
Allahım!
Bu nasıl bir aşktır Ya Rabbim!
O güne kadar hiçbirimizin aklına dahi gelmeyen ayrıntılar Ateş Ülker'i nasıl rahatsız etmiş!
Kızgındı!
Öfkeliydi!
Üzgündü!
Ama ümitliydi!
- Bunlar bizi üzmesin! Biz bu yanlışların hepsini düzeltebiliriz!
Ve Ateş ağabeyin bu sözleri eşliğinde kurmuştuk Boğazın Kırmızı Şimşeklerini!
***
Yıllarca birlikte YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR mücadelesi verdik!
Biz üzüldükçe O, ''Üzülme'' dedi.
YÜKSEK ESKİŞEHİRSPORLULUK BİLİNCİ ile BKŞ oluşumu çatısı altında birlikte çalıştık.
Yıllarca gayri resmi faaliyet gösterdikten sonra derneğimizi kurarken de bize hep destek oldu.
- Sıkıntılar olabilir Selahattin. Bunlar seni üzmesin! Ben her zaman sana destek olacağım! Çünkü sen hep güzel şeyler yaptın. Bu dernek de her zaman söylenen Anti Bizans söyleminin hayata geçişi olacaktır!
Evet, BKŞDER bir hançer gibi saplandı ''Bizans'' entrikalarının bağrına!
Biz, yüreklerimizdeki Eskişehirspor sevdası birbirimize bağlandık, birbirimizi bu ortak kaderimiz sayesinde baba-oğul gibi, ağabey - kardeş gibi sevdik.
Ve benim en büyük kazançlarımdan biridir yüreğimdeki Ateş Ülker sevgisi...
***
Ateş ağabeyin mıhterem eşiyle karşılıklı ağlayarak anlaşabilmiştik.
Ne o bir şey söyleyebildi ne de ben.
İkimiz de biliyorduk bu anın geleceğini.
Kendisini sevenleri daha az üzebilmek için de çok gayret sarfetmişti o güzel yürekli insan.
16 Eylül 2018 Pazar günü cami avlusunda Ateş ağabeyin tabutunu bekledik Eskişehirspor'a gönül vermiş kardeşlerimle.
Bir çoğu Onu hiç görmemişti genç kardeşlerimin.
Ama ben onlara o kadar çok Ateş Ülker anısı anlatmışım ki, hepsi yıllardır tanıdıkları bir Ateş Ülker'in cenazesine gelmiş kadar üzgün...
Cenaze aracı geldi.
Güçlü olmaya çalışıyordum.
Tabuta doğru giderken Ateş ağabey yine bana ''Üzülme Selahattin!'' diyordu.
Üzülüyordum!
Ama Ateş ağabey beni üzmemek için kendisinin eriyip gitmesini görmemi istememişti ve ben de Onun kadar güçlü olabilmeliydim.
***
Tabutu görünce bir an tereddüt ettim!
- Bu Ateş ağabey değildir! Bu tabut küçücük! Ateş ağabey bu tabuta nasıl sığsın! dedim kendi kendime.
Tabutun üzerindeki notu okudum emin olmak için!
Dr. Ateş Ülker!
O an anlamıştım Ateş ağabeyimin son günlerinde kendisini görmemi neden kabul etmediğini.
Yine bizi düşünmüştüm.
O dağ gibi adamın eriyip tükendiğini hiç birimizin görmesine müsaade etmemişti.
- Üzülme Selahattin!
Demişti son günlerini yaşarken bile!
Son telefon konuşmamızda;
- Ateş ağabey çok kısa da olsa sadece ben gelsem!
Sözümü tamamlamama bile izin vermedi.
- Selahattin sen gelirsen çok üzüleceksin. Sen çok üzülünce ben de çok üzüleceğim. Beni ümek mi istiyorsun!
- Hayır Ateş ağabey, siz nasıl uygun görürseniz!
Demek ki bunun içinmiş bütün çaban koca yürekli adam!
***
Namazını kıldık, duasını okuduk...
Ve ellerimizle toprağın bağrına yatırıp üzerine de yorganını kürek kürek attık Ateş ağabeyimizin.
Ve hep o dağ gibi adam olarak anımsayacağız Onu!
O kocaman ama yumuşacık elleri!
Kocaman ama yumuşacık yüreği!
Sarıldığım vakit hem Onun göbeğinde hem benim göbeğimden dolayı kavuşamayan kolları!
Ve o beyaz kefene sarılmış küçücük bir beden!
Ellerimle indirdim toprağa!
Ve toprağı avuçlarımla attım üzerine!
Kefenini okşadım!
Toprağını kokladım!
***
Zeki!
Akıllı!
Duygusal!
Naif!
Yumuşak huylu!
İyi kalpli!
İyilik meleği!
Dürüst!
Mert!
Dost!
Arkadaş!
Babacan!
Cesur!
İçi dışı bir!
Baba!
Ve
Eskişehirspor'u sevme sanatının en güzel sanatçısı!
Bir ''ATEŞ ÜLKER'' geçti bu dünyadan!
Allah mekanını cennet etsin inşaallah...
Selahattin abiciğim;
YanıtlaSilYüreğine, kalemine sağlık ..
Duygularımıza tercüman olmuşsun, hem de nasıl ...
Merhum Ateş ÜLKER abimizin ruhu şad olsun ..
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun ..
H.Basri ABIDIN