8 Mayıs 2020 Cuma

Eskişehirspor'un Yaşam Savaşı...

Türk futboluna büyük hizmetleri dokunan, Türk futboluna nice yenilikler ve güzellikler kazandıran Türkiye'nin en büyük futbol kentinin takımı Eskişehirspor büyük bir yaşam mücadelesi veriyor. Eskişehirspor Türkiye 2. Ligi'nde başladığı futbol mücadelesinin daha ilk sezonunda Türk futbolunu dünya futbol tarihine yazdırdı.
1965 yılında kurulan Eskişehirspor ''Kurulduğu sene şampiyon olarak 1. Lig'e terfi eden 2. takım'' ünvanıyla dünya futbol tarihine geçmiş bir kulübümüzdür.
Bu kadarla da kalmadı Eskişehirspor.
Hem Türkiye 1. Ligi'nde hem de Avrupa Kupaları'nda elde ettiği başarılarla 10 yıl gibi kısa bir sürede tüm dünyada adını duyuran bir takım olmuştu.
***
Sadece sahada yaşayan efsane olmadı Eskişehirspor.
Eskişehirspor taraftarıyla da kısa zamanda futbol seyir zevkine müthiş katkılarda bulundu.
Maçlarda ilk düzenli ve tezahüratları Amigo Orhan önderliğindeki Eskişehirspor korosu başardı.
Hele bir ''Es Es Es Ki Ki Ki Eski Eski Es!'' tezahüratı var ki, bugün bile Eskişehir'de maça çıkan pek çok rakip futbolcunun dizlerini titretir.
Efsane takımın mimarlarından rahmetli futbolcumuz Necdet Yıldırım'ın tedavisi için İngiltere Kraliçesi'ne mektup yazan ve Kraliçe'den mektup alan tek taraftar grubudur Eskişehirspor sevdalıları.
Hasılı kelam Eskişehirspor takımı ve Eskişehirspor sevdalılarının Türk futboluna kazandırdıklarını sıralamaya kalkışsak böyle kısa bir makalede değil ancak bir kitapta anlatabiliriz.
***
Eskişehirspor, hem Eskişehir kentinin hem de Türkiye'nin önemli bir değeridir.
Bu değere sahip çıkmak, bu değeri yaşatmak da hem Eskişehir'in hem de Türkiye'nin görevidir.
Eskişehirspor'un bu hale nasıl geldiği tüm futbol camiasının malumudur.
Beceriksiz ve art niyetli yöneticiler ve bu yöneticilerle rant işbirliği yapan menejerler sayesinde bu borç batağına saplandı Eskişehirspor.
Eskişehirspor'a gönül bağıyla bağlanan onbinlerce futbolseverin içinde bulunduğumuz bu durumda hiç bir katkısı yoktur.
Fakat cezalandırılan bu onbinlerce insan oluyor.
Eskişehirspor'a zerre faydası dokunmamış dandik topçuları rant ortaklığı yaptıkları yöneticiler sayesinde kakalayan menejerler şimdi ''Eskişehirspor'u yok etme operasyonu''nun kumanda masasında oturuyorlar.
Eskişehirspor'da 90 dakika dahi top oynayamamış futbolcular şimdi milyonlarca lirayı almak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Hiç birisi o paraları alamayacak.
Bunu çok iyi biliyorlar.
***
Belli ki, geçmiş yönetimlerde görev alan bazı yöneticilerle rant paylaşımından kaynaklanan bir kavgaları var.
Bunun intikamını almak için ''kulüp kapansın'' diyorlar ve art arda cezaları gönderiyorlar.
Takımın bu hale düştüğü dönemlerde yöneticilik yapanlar da elleri popolarında rahat rahat dolaşıyorlar Eskişehir caddelerinde...
Eskişehirspor'a aşk ile bağlanan taraftarın çektiği acı kimsenin umurunda değil.
Taraftar 3 senedir takımı yaşatma mücadelesi veriyor.
1965'ten bu yana bir çok destan yazan ESES sevdalıları yeni destanlar yazdı bu 3 senelik süreçte.
İnanıyorum ki, ''Eskişehirspor tamamen kapansın, biz bu takıma para falan harcamayalım yeni bir takım kuralım, Eskişehir halkı da en kısa zamanda Eskişehirspor'u unutup, yeni takıma alışır'' düşüncesinde olanlara onbinlerce ESES taraftarı gereken cevabı verecektir.
***
Eskişehirspor bir yaşam biçimidir bizim için.
Benim 54 yıllık ömrümün tamamında yer alan Eskişehirspor'u unutup, yeni bir takıma alışmam için alzaymır hastalığına yakalanmam gerekir.
Antalya'da doğup, İstanbul'da büyüyen, Eskişehir kenti ile Eskişehirpor dışında hiçbir bağı bulunmayan bir adam Eskişehirspor'u nasıl unutabilir.
Aziz Bolel'i kim unutabilir?
Yalçın Kılıçoğlu'nu kim unutabilir?
Necdet Yıldırım'ı kim unutabilir?
Abdullah Matay'ı, Abdullah Gegiç'i kim unutabilir?
Sevilla destanını zihinlerimizden kim silebilir?
Şemsettin'i, Deli Kubilay'ı, Ateş Ülker'i kim unutabilir?
Mezitlispor karşısındaki hüznümüzü kim unutabilir?
Ali Sami Yen Stadı'nda gaspedilen şampiyonluğumuzu kim yaşanmamış sayabilir?
Sinan'ı, Ediz'i, Kaan'ı, Mehmet Yağcı kardeşimi kim yok sayabilir?
***
Diyelim ki, Eskişehirspor'un adını her yerden sildiniz.
Abdullah Gegiç'in mezar taşından hangi kudret silecek Eskişehirspor'un adını!?
Boğazın Kırmızı Şimşekleri Derneğimiz tarafından İstanbul'da dalgalandırdığımız şanlı bayrağımızı hangi kudret indirebilir?
Onbinlerce sevdalı yüreğe nasıl unutturacaksınız bu muazzam aşk hikayesini?
Unutulmaz!
Sevda unutulmaz!
Unutturamasınız!
Alıştıramazsınız!
***
''Eskişehirspor'un kurtulması ve Yeniden Büyük Eskişehirspor olması için Eskişehir'de her şey var. Tek eksik bir lider. Bir lider bulunursa Eskişehirspor o eski günlerine yeniden döner!''
Rahmetli Abdullah Gegiç hocamızla son görüşmemizde söylemişti bu sözleri.
Ne kadar haklı olduğunu şimdi iyice anladık.
Kuruluştaki liderimiz Aziz Bolel ve Yalçın Kılıçoğlu gibi yürekli neferler vardı.
Şimdi onlar yoklar!
Bütün sıkıntımız bu aslında.
Yaşam Destek Ünitesine bağlı olarak sürdürdüğümüz Yaşam Savaşı'nı kazanmak için sadece bir lidere ihtiyacımız var.
Ve biz o lideri bir türlü bulamıyoruz.
Onbinlerce sevdalı yüreğin önüne geçip ''YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR'' diye haykıracak ve Anadolu'nun en ücra köşelerine yeniden Eskişehirspor ateşini düşürecek bir lider arıyoruz!
***
Eskişehirspor'u bir daha beceriksiz ve rantiyeci yöneticilerin eline düşürmeyecek, bunların ortakları menejerlere kapıları en sert şekilde kapatacak, yüreği Eskişehir ve Eskişehirspor sevdasıyla dolu bir yönetim oluşturacak bir lider bulamıyoruz ne yazık ki!
Eskişehir'de yürekli bir liderin kalmadığına inanmıyorum ya da inanmak istemiyorum.
Onbinlerce ESES neferi hazır.
Bir komutan arıyoruz.
Zengin adam değil, bir lider arıyoruz.
Tüm kentin güveneceği bir lider.
***
O lideri bulamıyoruz.
Tüm zenginler yeni takım kurulsun mu diyor!?
O halde kurun takımınızı.
Bize gölge etmeyin.
2. Amatör kümenin son sırasında yaşatalım biz sevdamızı.
Tel örgülerle çevrili semt sahalarında o tel örgülerin etrafına binlerce yüreğimizle etten duvar örer yine dalgalandırırız bu şanlı bayrağı.
Biz bir futbol takımının değil Anadolu Futbol Devrimi'ni gerçekleştiren, Türk Milleti tarafından Anadolu Yıldızı payesi verilen Eskişehirspor'a sevdalıyız.
Bizim sevdamızı; NE PAZARA NE DE MEZARA KADARDIR! BİZİM SEVDAMIZ MAHŞERE KADARDIR!
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!


4 Mayıs 2020 Pazartesi

Küfür Kültürü ve Namus Anlayışımız....

Sene 2020...
Ramazan ayının ilk günleri...
Corona virüs sebebiyle evlere mahkum olduğumuz sıkıntılı günler.
Sahur vaktini evde eski dizileri izleyerek bekliyorum.
Yine bir diziyi pür dikkat izlerken dışarda birden küfür kıyamet koptu.
Hemen balkona koştum.
Sahur vakti mahallede kavga çıktı.
Balkonumuzun tam karşısındaki sokakta, yaklaşık 100 metre mesafedeki apartmanın giriş kapısı önünde 2 delikanlı aklınıza gelebilecek en galiz küfürleri kusarak apartmanın giriş katındaki pencereyi tekmeliyorlar.
***
Bu sahurda tüm mahalle Ramazan davulcusu yerine küfürbaz gençlerin en galiz en çirkef küfürleriyle uyandı. Balkonlar pencereler doldu.
Herkes birbirine ''Ne olmuş komşu'' diye soruyor.
Küfürleri çok iyi anlıyor herkes ama neden küfür edildiğini bir türlü öğrenemiyoruz.
2 genç pencereyi tekmelemeye devam ediyor.
''Çıksana ulan dışarıya O.Ç...'' haykırışları tüm mahalleyi kapladı.
Olay mahallini göremeyenler yavaş yavaş sokağa inip, görüş açısı iyi olan bir yerlerden durumu izlemeye başladı.
***
Aynı apartmandan yaşlıca bir amca ''Evladım noluyor bu mübarek vakitte derdiniz nedir!?'' diye sorma cesareti gösterdi yavaş yavaş biz de meseleyi anlamaya başladık.
Sürekli küfür eden gençler bir soluklanıp, birinci kattaki amcaya cevap verdiler.
''Yahu abi bu O.Ç'ları evde küfürlü konuşuyorlar!'' dedi ve sövmeye devam etti.
Tekmeler sonunda camları kırmayı başardı.
İçerden hiç bir karşılık duyamıyoruz.
Gençler aklınıza gelebilecek her türlü küfürü haykırmaya devam ediyor.
***
Yorulmuş olmalılar ki, bir ara yine soluklanıp, yine yukardaki amcaya hitaben; ''Bu O.Ç. evde küfürlü konuşuyor. Benim yengem bunun ettiği küfürleri duyuyor!'' dedi.
Ve yine mahalleyi küfürlerle inletmeye devam etti.
Kızkardeşinden, annesine kadar adamın yedi ceddine küfürler savurdu.
Ve bu küfürleri bütün mahalle dinledik.
İşte memleketimizdeki namus kavramına en açık örneklerden biri.
Saldırıya uğrayan adam kendi evinde küfürlü konuşmuş ve sadece saldırganların yengesi duymuş.
Ama bunu bahane ederek saldırıya geçenlerin küfürlerini yüzlerce insan 1 saate yakın dinledik.
***
Bu durum ne demektir?
Ben şu anlamı çıkarıyorum:
''Hiç kimse benim yengem ya da başkaca bir yakınım duyacağı şekilde küfürlü konuşamaz. Ama ben yengem de dahil anam bacım kısacası etrafımda kim varsa hepsinin duyacağı şekilde söverim!'' demeye getiriyor bu namus bekçisi!
Ülkemizde yaşanan onca namus cinayetinin, onca tecavüz ve istismarın, kadına yönelik şiddetin de temel çıkış noktası bu değil mi!?
Hiç kimse onların yakını olan bir kadının yanında küfür dahi edemez ama onlar en yakınlarına bile en adice taciz ve tecavüzleri gözlerini kırpmadan yapmıyorlar mı!?
***
Küfür kültürünün ülkemizde sinema, tiyatro ve tv dizileri ile normalleştiği ve büyük beğeni kazandığı günümüzde kendi evinde, dört duvar arasında küfürlü konuşan bir adamın saldırıya uğraması nasıl izah edilebilir. Eminim o 2 genç son günlerde çok revaçta olan bir çok diziyi sırf küfürlü yani sansürsüz yayınlandığı için televizyondan değil de internet üzerinden izliyorlardır.
Sinema, tiyatro ve tv dizileri sayesinde küfür artık kadınlar arasında bile normalleşmişken böyle bir olay yaşamak çok enteresan geldi bana.
Bu olay aslında Türkiye'deki namus kavramının bir yansımasıydı.
Kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin, tacizlerin temelinde yatan anlayış budur.
Ben en yakınımdakine bile istediğimi yaparım ama benim yakınlarımın duyacağı şekilde hiç kimse küfürlü bile konuşamaz anlayışı olduğu sürece ülkemizde cinsel canavarların katliamları durmayacak.
***
Toplumsal olarak büyük bir ahlaki yıkım içinde olduğumuz kaçınılmaz bir gerçek.
Küfür günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu artık.
Hayatım boyunca evimde tek kelime küfür etmedim ama şimdi bu sansürsüz internet tv mevzusu sayesinde birileri evimize kadar girip küfür edebiliyor.
Birey olarak ne yapabiliriz. Hükümet ne yapmalı?
Bilemiyorum.
Bildiğim bir tek şey var. Manevi değerleri en tutucu bir şekilde savunan bir çok insan bile bu küfür kültürüne teslim olmuş durumda.
Namus anlayışımız tamamen değişmiş, namussuz namuslular bir film adı olmaktan çıkmış ve hayatımızın en yerinde var olmuşlar.
Allah sonumuzu hayretsin...