TÜRK!..
Egemen olduğu coğrafyalarda yaşayan diğer milletlerin tüm kültürel varlığını koruyan ve yaşamasını sağlayan tek milletin adıdır TÜRK!
Türk'e faşist yakıştırması yapanlar ya faşist kavramının anlamını bilmezler ya da tarih bilmezler.
Bir diğer seçenek de yeryüzünde faşist olmayan tek milleti karalamak için bir algı operasyonu yapıyor demektir.
Türk'ün egemen olduğu coğrafyalara bakarsanız bunu net bir şekilde görebilirsiniz!
Bu sebepledir ki, Asya ve Afrika'da sömürülen milletlerin uyanışı olan Türk milletinin Anadolu topraklarındaki varlığının sonlandırılması için yüzyıllardır büyük bir mücadele vermektedirler bu Türk ve insanlık düşmanları.
***
Anadolu topraklarında 1000 yıl önce başlayan Türk varlığı, başta Kürtler olmak üzere bu coğrafyada yaşayan tüm milletlerin kültürel varlığının teminatı olmuştur asırlardır. Bu sebepledir ki, 1000 yıldır Türk egemenliği altında yaşayan Kürtler bugün kendi dillerini konuşabilmekte, kendi kültürlerini yaşatabilmektedirler. Ve ne gariptir ki, Kürtçülük adına siyaset yapanlar da bu tarihi gerçeğe rağmen Türk milletini Kürtleri asimile etmekle suçlayıp, faşist damgası vurmaktadırlar. bu yönde siyaset yapan ve farklı amaçlar uğruna verdikleri mücadele de bu milletleri kandıranların tek amaçları Anadolu'da Türk varlığını sonlandırmaktır.
***
Türkler Anadolu'da egemen olduktan sonra kurdukları Selçuklu Devleti ile Anadolu kültürüne büyük katkılar sağlamıştır. Türk kültürünü bu coğrafyada hakim kılarken diğer taraftan da diğer milletlerin kültürel varlıklarının korunmasında büyük bir hassasiyet göstermişlerdir.
Selçuklu ve Osmanlı'nın ilk dönemlerinde Hoca Ahmet Yesevi dergahında yetişen erenlerin çabalarıyla da İslam inancı bu coğrafyada büyük bir hızla yayılmış ve buradan da Avrupa ile Afrika kıtasına geçmiştir.
Ezilen ve sömürülen Asya milletlerinin Avrupa'ya açılan kapısı haline gelen Anadolu'daki Türk varlığı insanları sömüren, köleleştiren batı medeniyeti için büyük bir tehlike arzediyordu.
Tarihteki en büyük Türk devletlerinden biri haline gelen Osmanlı İmparatorluğu yıkılmalı ve Türk milletinin diğer milletleri uyandırması, mazlum halkları koruması önlenmeliydi.
***
Sömürgeci ve kölelik düzeni ile varlığını sürdüren batı medeniyeti Osmanlı'yı yıkmak için büyük ordular topladı. Haçlı Ordusu adı verilen bu ordular Türklerin karşısında hiç bir varlık gösteremediler. Türkler büyük bir hızla yayılıyor ve Avrupa'da bile etkili hale gelmeye başlıyordu. Askeri alanda Türkleri bitiremeyeceklerini anlayan sömürgeci ülkeler kültürel savaş başlattılar.
Egemen oldukları her yere HAK - HUKUK - ADALET götüren Türkleri yenmenin ve yok etmenin tek yolu buydu.
Bu amaçla Türkler'in İslam kültürü adı altında Araplaştırılması için yoğun çabalar sarfedildi. Osmanlıca diye bir dil icat edildi ve Fars - Osmanlı alfabesi karışımı bir alfabe Osmanlı alfabesi olarak Türk milletine yutturuldu. Kılık, kıyafet, yaşam biçimi "sünnet" adı altında toplumun geneline yayıldı. Arap tarikatlarının güçlenmesi sağlandı.
***
Türkleri, TÜRK olarak kaldıkları sürece bitirmenin mümkün olmayacağını anlayan sömürgeci Avrupa milletleri bir olarak Türkleri Araplaştırma çalışmalarına ağırlık verdiler. Bu duruma ilk karşı çıkanlardan Nihal Atsız ve Ziya Gökalp yıllarca büyük bir mücadele verdiler. Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte bu mücadele iyi bir sonuç verdi ve Türk milleti yeniden TÜRK kimliğine büründü.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatı sonrası özellikle Adnan Menderes döneminde bu Araplaştırma çalışmaları yeniden güçlendi ve yaygınlaşmaya başladı.
"Araplaştır, kolaylaştır" taktiği ile TÜRK milletinin tüm kültürel özelliklerini yok etmek artık daha kolaydı. Çünkü insanların dini duyguları buna çok müsait bir haldeydi. İsmet İnönü döneminde uygulanan Türkçe Ezan dayatması Türk düşmanlarının eline büyük bir koz vermişti. Yıllarca bu türkçe Ezan meselesi siyüset mlzemesi yapıldı ve son derecede başarılı oldu.
***
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yapılan yasal düzenlemelerle Kürtçe'nin yasamlanması Kürt halkı üzerinden siyaset yapanlara, bu siyasi oyunu terörize edenlere büyük bir malzeme olmuş, ellerine son derece önemli bir koz verilmişti.
12 Eylül 1980 darbesinin en önemli unsurlarından olan Turgut Özal ile birlikte TÜRK milletinin Araplaştırılması çalışmaları daha da büyüyerek devam etti. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)'in Peygamber olduğu için değil Arap olduğu için giydiği kıyafetler İslam'ın temeli olarak halka sunuldu ve kabul gördü. Arap gelenek ve görenekleri İslam geleneği olarak sunuldu ve kabul gördü.
Özal döneminde tarikatlar, cemaatlar büyük bir hızla gelişti büyüdü.
2002 yılında AKP'nin kurulmasıyla birlikte bu Araplaştırma çabaları daha da güçlendi.
Cemaatler artık devlet yönetiminde bir siyasi parti kadar etkili olabiliyordu.
Bugün öyle bir hale geldik ki, sanki Türkiye'de ana muhalefet partisi CHP değil de Gülen Cemaati'dir.
Hükümet siyasi partilerden çok cemaati ve terör örgütü Pkk'yı muhatap alır hale geldi.
***
Dilimizle, kültürümüzle hızla Araplaşıyoruz.
Kinimiz, nefretimiz, sevgimiz, saygımız, aşımız, eşimiz...
Aklınıza ne gelirse büyük bir hızla Araplaşıyoruz...
1000 yıldır kurduğumuz HAK - HUKUK - ADALET düzeninin sürmesi, bu coğrafyada yaşayan milletlerin yeniden huzur bulması için tek çare TÜRKLÜK BİLİNCİ'nin yeniden canlanması ve yaşamasıdır. Özellikle de Kürt halkının bu gerçeği bir an evvel görmesi ve TÜRK'ün adaletine sığınması gerekmektedir. Aksi takdirde bu sürecin sonunda en büyük zararı onlar görecektir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder