Türk Milliyetçiliği düşüncesi Türkiye'de iktidar olabilir mi?
Bu sorunun sorulması bile abesle iştigal aslında.
Türk yurdunda, Türk Devleti'nde Türk Milliyetçiliği neden iktidar olamasın?
İyi de nasıl iktidar olacağız?
Ne Başbuğ Alparslan Türkeş döneminde ne de Devlet Bahçeli döneminde iktidar olamadık.
Bunun sebepleri nedir?
"İktidar olalım" demekle iktidar olunmuyor.
İktidar olmak için ne yapmak gerekli, Ülkücüler iktidar yürüyüşünde nerede yanlış yapıyorlar!?
***
Türk siyasi sisteminde iktidara yürümenin temel kuralı lidere itaattir.
Türk siyasi sistemi lider esaslı bir siyasi sistem olduğundan dolayı birinci kural budur.
Lidere itaat etmeyen siyasi oluşumlar iktidarı rüyasında bile göremezler.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Hareket'i düşünelim.
MHP ve Ülkü Ocakları kuruluşundan 1980 darbesine kadar bildiğimiz anlamda pek siyaset yapma derdine düşmedi.
Sokaklarda süren mücadele öylesine çetin ve zorluydu ki TBMM çatısı altında yapılan iktidar mücadelesine pek giremedik.
***
1980 darbesinden sonra Başbuğ Alparslan Türkeş'in hapishanede olması sebebiyle Onunla talimatları ışığında kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi ile bugün anladığımız anlamda siyasi mücadelemiz başlamış ve Türk Milliyetçiliği düşüncesinin TBMM çatısı altında politik çoğunluğu yakalama zorunluluğu ortaya çıkmıştı.
Başbuğ Alparslan Türkeş'in özgürlüğüne kavuşması ile birlikte MÇP yeniden MHP oldu ve siyasi iktidar mücadelemiz yeni bir ivme kazandı.
İşte bu noktada Türk Milliyetçiliği'nin iktidar mücadelesinin temelleri atılıyordu.
Sağlam bir temelle çıkılacak yoldaki yürüyüş daha hızlı ve daha sağlam olacaktı.
Olmadı.
Yapamadık.
Beceremedik!
***
Ülkücü Gençler Derneği Genel Başkanlığı yapmış, bu davanın sembol isimlerinden, Başbuğ Türkeş'in en güvendiği isimlerden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu "Lidere itaatsizlik" hastalığının ilk ürünü olarak ortaya çıkıyordu. Yapılan ittifak ile MHP ilk kez TBMM'de gurup kurma aşamasına gelmişken Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ'e ağır eleştiriler yönelterek partiden ayrıldılar.
Tehlike büyüktü.
MHP oylarını her seçimde ikiye katlıyordu.
Türk Milliyetçileri'nin iktidar yürüyüşünün ayak sesleriydi bunlar.
Türk Milleti'nin Anadolu topraklarındaki egemenliğini sona erdirmek için mücadele eden küresel güçler bunu durdurmak zorundaydılar.
Ve ilk darbeyi de Muhsin Yazıcıoğlu'nu kullanarak yaptılar.
***
MHP'nin katlanarak devam eden büyümesi Yazıcıoğlu olayına rağmen durdurulamadı.
İlk seçimde MHP yine oyunu ikiye katlamıştı.
Türk Milliyetçilerinin son başbuğu Alparslan Türkeş'in vefatı sonrasında MHP'nin başına geçen Devlet Bahçeli ile girilen ilk seçimde MHP yüzde 18 oy alarak Türk düşmanlarını şoka sokmuştu.
Her şey mükemmel gidiyordu.
Başbuğ Alparslan Türkeş'in önderliğinde başlatılan siyasi iktidar yürüyüşünde artık önlenemez bir yükselişe geçmişti MHP.
Küresel güçlerin en gelişmiş silahları olan BÖL - PARÇALA - YUT taktiği devreye girmişti.
MHP'nin tarihinde en yüksek oyu alan Lider konumundaki Devlet Bahçeli'ye karşı muazzam bir muhalif hareket başlatılmıştı.
***
Arif Şirin, Ahmet Yılmaz, Tuğrul Türkeş gibi isimlerin önderliğinde "Bahçeli Düşmanlığı" tohumları ekiliyordu Ülkücü Hareket'in gönüllerine...
Partisinin oylarını yüzde 8'den yüzde 18'e kadar yükseltmesine rağmen bu kadar ağır bir eleştiri yağmuruna tutulan belki de tek liderdir Devlet Bahçeli Türkiye'de.
Herkes Devlet Bahçeli'nin hatasını arama yarışına girmiş, adeta Peygamber olmasını istiyorlardı Bahçeli'den.
Olmadı.
Peygamber olamadı Devlet Bahçeli ve elbette bir beşer olarak hatalar yaptı.
Her hatasını ortaya döken muhalifler Milliyetçi Düşünce mensuplarının bölünüp parçalanması için gerekli zemini hazırladılar.
Yeni partiler kuruldu, yeni ocaklar kuruldu, yeni akımlar oluştu.
Hepsinin ortak paydası ise Devlet Bahçeli düşmanlığı idi.
***
TÜRK'süz ve dolayısıyla MHP'siz bir YENİ TÜRKİYE hedefleyen küresel güçlerin ekonomiye yaptıkları darbeler, hükümet ortaklarıyla yaşanan sorunlar ve iç muhaliflerin çabalarıyla MHP 12 Eylül sonrasında ilk kez oylarını düşürdü ve yüzde 8'e geri döndü.
Devlet Bahçeli dışında herkes mutluydu.
İstedikleri olmuştu.
Devlet Bahçeli'yi partiden uzaklaştırmak için ellerine çok iyi fırsat geçmişti ama beceremediler.
ÜLKÜCÜ İRADE liderine sahip çıktı ve Devlet Bahçeli BİLGE LİDER olarak yeniden partinin genel başkanlığına seçildi.
Bahçeli düşmanları dolayısıyla MHP düşmanları dumura uğramışlardı.
Ancak durmak bilmiyorlardı.
MHP daha sonraki tüm seçimlerde Bahçeli düşmanı kesimin "MHP baraj altında kalacak" propagandalarına rağmen hiç baraj altında kalmadı. Başbuğ Alparslan Türkeş'in başlattığı süreci Devlet Bahçeli devam ettirdi ve MHP baraj sorunu yaşamadan TBMM çatısında kalabilen 3 partiden biri olarak Türk siyasi yaşamında yerini aldı.
***
Bilge Lider Devlet Bahçeli bu iktidar yürüyüşünde hep yalnız kaldı.
En yakınındakilerden Brütüs hançerleri yedi.
Başbuğ Alparslan Türkeş'in oğulları bile Devlet Bahçeli'yi ve Ülkücüleri hançerledi.
Biz Ülkücüler ülkemizin en temiz, en dürüst, en şerefli liderlerinden biri olan Bahçeli'ye itaat etmemek için sudan sebepler yaratırken, hakkında 100'ün üzerinde yolsuzluk dosyası bulunan, devasa yolsuzluk iddiaları ile operasyonlara maruz kalan bir lidere kayıtsız şartsız itaat eden bir kesim ise, tek başına iktidar olarak kalmaya devam ediyor ülkemizde.
Şimdi kendimize şu soruları soralım ve düşünelim:
1. Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ'e karşı ilk isyan ateşini yakan Muhsin Yazıcıoğlu LİDERE İTAAT EDİP partide kalsaydı ne olurdu?
2. Başbuğ ile girdiğimiz son seçimde Yazıcıoğlu partide kalsaydı yüzde 8 yerine yüzde 12 oy alır mıydık?
3. Başbuğ'a yapılan bu isyanın sebebi neydi? Başbuğ hain miydi? Başbuğ beceriksiz miydi? Başbuğ, Türk Milliyetçilerinin iktidar olmasını istemiyor muydu?
4. Devlet Bahçeli liderliğinde yüzde 18 oy almamıza rağmen başlatılan isyan ile Başbuğ'a karşı yapılan isyan arasında ne fark var?
5. Yüzde 18 oy almış bir partide, partinin sembol isimleri Devlet Bahçeli düşmanlığı yapacaklarına partiye destek olsaydılar bugün durum ne olurdu?
6. Partiyi yüzde 18'e taşımak hainlik mi? Partiyi baraj sorunu yaşamayan bir parti haline getirmek beceriksizlik mi?
7. Partinin başına hiç hata yapmayan, yani peygamber seviyesinde birini mi getireceksiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder