21 Aralık 2012 Cuma

Zulme boyun eğmek...

Bugün sizlere bir öykü aktarmak istiyorum.
Bu öykümüzün kahramanları, bir padişah ve halk...
Padişah adil biridir.
Her ne kadar padişah da olsa halkının zulme boyun eğmemesini diler.
Padişah bilir ki, yönettiği ülkenin halkı zulme karşı ne kadar dirençli olursa;
Ülkesi de o denli güçlü olur.
Padişah halkının zulme karşı direncini ölçmek için bir oyun hazırlamış
***
Vezirini yanına çağırmış ve talimatı vermiş:
- Vezirim filanca kasabaya git ve o kasabanın girişindeki köprünün bundan böyle ücretli olacağını söyle. Köprüden her geçen vatandaş 1 akçe ödeyecek!
Vezir;
- Ferman padişahımızındır
Deyip huzurdan ayrılır.
Talimatlar bir bir yerine getirilir.
Kasabanın girişindeki köprü artık ücretlidir. Köprübaşına dikilen bir asker her geçenden 1 akçe para toplar.
***
Bu uygulama 1 ay devam eder.
1 ay sonra padişah vezirini çağırır huzura.
- Vezirim söyle bakalım filanca kasabanın halkı bu zulme nasıl başkaldır!?
Vezir halkın sessizliğinden padişahın memnun kalacağını düşünerek gülümser ve başını hafifçe eğerek;
- Efendimiz kullarınız hallerinden memnundurlar
Der.
Padişah şaşkınlık ve öfke karışımı bir hissiyatla;
- Nasıl olur vezirim, halkım böyle bir zulme nasıl sessiz kalır!?
Vezir padişahın bu tepkisine şaşkın bakışlarla karşılık verir.
***
Padişah halkının zulme karşı çıkacağından emindir.
Zulmün miktarını çoğaltırsa halkın kesinlikle isyan edeceğine inanır ve Vezire talimatı verir:
- Vezirim, tez elden oraya gidip köprü geçiş ücretlerini arttıralım. Hem gelenden hem de gidenden 1 akçe alalım!
Vezir yine öne doğru eğilerek;
- Ferman padişahımızındır!
Deyip huzurdan ayrılır.
***
Kasabadaki köprü geçiş ücretleri artık çift yönlü hale gelmiştir.
Kasabaya girişte çıkışta herkes 1 akçe ödemektedir.
Bu halde 1 ay devam eder.
Padişah 1 ay sonra vezirini çağırıp sorgu sual ettiğinde büyük bir şaşkınlık yaşar. Şaşkınlığını atlatan Padişah halkının bu zulme boyun eğmesinden dolayı büyük bir öfkeye kapılır. Padişah bu öfkeyle atına atladığı gibi kasabaya gider. Kasaba halkını meydanda toplayan padişah halka sorar:
- Ey halkım, sorarım sizlere şu köprüden geçerken verdiğiniz paralar sizin için bir zulüm değil midir. Bu zulme karşı çıkan yok mudur!?
Padişah sorusuna cevap bekler. Herkes başını öne eğer. Aralarından birisi fırlar havaya:
- Padişahım çok yaşa!
Sonra bütün ahali eşlik eder ona:
- Padişahım çok yaşa!
Padişah iyice sinirlenmiştir.
Halkının bu zulüm karşısında sessiz kalması onu derinden yaralamıştır.
Tekrar sorar:
- Ey halkım bu zulümden rahatsızlık duyan yok mu aranızda?
Bir süre sessizlik olur.
Sonra arkalardan ürkek bir el kalkar.
O eli gören padişah umutlanır.
Hemen adamı yanına çağırır.
Padişah vatandaşlarından birinin bari olsun zulme karşı çıkacağını düşünerek sevinmektedir.
Adama sorar:
- Söyle bakalım nedir senin şikayetin!?
Adamcağız başını yerden kaldırmadan, kem küm ederek konuşmaya çalışır.
- Efendim zat-ı şahaneleriniz emir buyurdunuz bizler için son derece hayırlı bir iş yaptınız lakin bizler hem girişte hem de çıkışta akçelerimizi öderken çok sıra bekliyoruz. Birer tane daha asker koysanız da sıra beklemeden geçiş yapsak!?
Der ve padişah o an olduğu yere yığılır kalır...
***
Şimdi bizde böyle bir padişah yok.
Fakat halkımızın bu öyküdeki halktan bir farkı var mıdır!?
Varın buna da siz karar verin...

1 yorum: