14 Nisan 2016 Perşembe

Kim kazanacak? Algı İmparatorluğu mu, Ülkücüler mi?

2002 yılında ülkemizde yepyeni bir dönem başladı.
Hakkında bir çok yolsuzluk dosyası bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan o güne kadar yaşanan en büyük algı operasyonlarından birinin sonucunda kahraman yapıldı ve ardından Recep Tayyip Erdoğan ve kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)'nin önlemez yükselişi başladı.
Bakanlığı yayınlamış olduğu ders kitaplarında bile yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atıldı, medya vasıtasıyla bu durum bir mağduriyet efsanesine dönüştürüldü, hapiste kaldığı süre içinde RTE bir anda tüm ülke sathında bir kahraman oluverdi.
İşte Türkiye'nin yeni dönemi böyle başladı.
Bugün 75 milyon insanı egemenliği altına alan ALGI İMPARATORLUĞU'nun kuruluşu bu şiir okuma tiyatrosu ile başlamış oldu.
***
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP ile başlayan bu algı yönetimi döneminin baş aktörlerinden biri de Gülen Cemaati oldu. Ardından binlerce askerimizi, polisimizi, korucumuzu şehit eden, kadın, çocuk, yaşlı genç demeden binlerce vatandaşımızı da kahpece pusularda ve baskınlarda öldüren Pkk ve siyasi uzantısı durumundaki siyasi partiler eklendi bu algı imparatorluğunun unsurları arasına.
Algı imparatorluğunun elindeki en büyük malzeme "İslam" idi.
Hem Gülen Cemaati hem AKP dini söylemler ve eylemler ile halkımızı tam bir cendereye alıyor ve yapılan her şeyde dini referans olarak kullanıyorlardı.
***
Bu dönemde bizler neler yaşamadık ki!?
Güneydoğu'da teröristlere karşı savaşan askerlerimiz komutanlarımız hain ilan edildi.
Genel Kurmay Başkanlarımız bile sudan sebeplerle hapse atıldı.
MHP'nin hükümet ortağı olduğu dönemde verilen amansız mücadele ile terör bitirilmiş, analar ağlamıyor, şehit haberi gelmiyordu.
Yapılan algı operasyonları ile özellikle bu dönemde verilen mücadele itibarsızlaştırıldı, hainlik noktasına getirildi.
Ordumuz zayıflatıldı.
Komutanlarımız Ergenekon ve Balyoz gibi davalar ile sindirildi.
Ordu'nun elindeki yetkiler alındı, valilere verildi.
Millet olarak bütün bu olanları sükunet içinde izledik!
Çünkü bizi yönetenlerin etkili bir silahı vardı: "İslam"
***
Bu algı imparatorluğunun ülkemizdeki algı operasyonlarını burada tek tek saymakla bitiremeyiz.
Biraz hafızalarımızı tazeleyecek olursak, neler yaşandığını, nelere "alıştırıldığımızı" çok net bir şekilde görebiliriz.
Benim burada bahsetmek istediğim Ülkücüler üzerinde yapılan algı operasyonlarıdır.
Hükümet ortaklığından sonra baraj altında kalan MHP ilk etapta tehlike olarak görülmüyordu.
Ülkemizdeki 1000 yıllık Türk varlığını sonlandırma projesi olan BOP'un eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, baraj altında kalan MHP'yi tehlike olarak görmüyor, en büyük tehlikenin Türk Ordusu olacağını öngörüyor ve operasyonları bu yönde yoğunlaştırıyordu.
MHP, yeniden barajı aşınca biraz olsun tehlike arzetmeye başlamıştı.
Başbuğ Alparslan Türkeş döneminde başlayan muhalefet rüzgarını güçlendirmek, Ülkücüleri birbirleriyle didiştirmek en akıllıca algı operasyonu olacaktı ve öyle de yapıldı.
***
Dikkat ederseniz "Eski Ülkücüler" tanımlaması bu dönemde ortaya çıkmıştır.
AKP, geçmişinde Ülkücü bağlantısı bulunan bazı kişileri kendi saflarına katmaya başladı.
Bir yandan Milliyetçilik ayaklar altına alınıyor, bir yandan da zayıf halka olarak gördükleri "eski ülkücüler" ile yakın temasa geçiyorlar ve "Bahçeli karşıtlığı" üzerinden MHP'de önemli kırılma noktaları oluşturuyorlardı.
İş öyle bir noktaya getirildi ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir mafya hükümlüsü ile hükümet olan bir siyasi parti adeta koalisyon kurdu.
Kendisini "Eski Ülkücü" olarak tanımlayan Sedat Peker ne hikmetse birden hapisten çıkarılıyor ve bu kişi AKP ve Recep Tayyip Erdoğan lehine mitingler yapıyor, MHP lideri Devlet Bahçeli ve MHP'liler hakkında olumsuz propagandalar yapıyor...
***
Türk Milliyetçileri bu Algı İmparatorluğu dönemindeki kadar hiç bir zaman bölünüp, parçalanmadılar.
Dönemin Algı İmparatoru Turgut Özal'ın fitnesi ile Başbuğ Alparslan Türkeş'e karşı başlayan ayrılık rüzgarları Devlet Bahçeli döneminde daha da arttı.
Devlet Bahçeli karşıtlığı temelinde Türk Milliyetçileri'nin bölünüp parçalanması sürekli olarak teşvik edildi.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun BBP'si,
Tuğrul Türkeş'in ATP'si,
Osman Pamukoğlu'nun HEPAR'ı,
Ahmet Yılmaz'ın MTP'si...
Bu partilerin Türk Milliyetçiliği söylemi ile Türk Milliyetçileri'ni bölmekten başka bir işe yaramadığını hepimiz gördük.
Bunun yanı sıra, Atsızcılar, Turancılar, Turan Ocakları, Osmanlı Ocakları, Osmanlı Diriliş Ocakları, Nizam-ı Alem Ocakları, Alperen Ocakları ve resmi olmayan irili ufaklı bir çok oluşum...
Hepsi Türk Milliyetçisi ve hepsinin ortak paydası Devlet Bahçeli, dolaylı olarak da MHP  karşıtlığı...
***
Bugüne geldiğimiz de yaşanan algı operasyonu ise, gerçekten akıllara durgunluk verecek derecede.
MHP, 1 Kasım seçimleri sonrasında 2 milyon oy kaybına uğradı ve iç muhalefet isyan bayrağını çekti.
İç muhalifler 4 koldan "Bahçeli gitsin MHP iktidar olsun" kampanyası başlattı.
Muhalefetin bu kampanyasını AKP karşıtı medya unsurlarının tamamı ve Gülen Cemaati destekliyor.
AKP ile uyum sağlayamayan kim varsa, sağcı, solcu, cemaatçi...
Hepsi "Bahçeli Gitsin" ortak paydasında buluşup, "MHP'yi teslim alma" mücadelesi veriyor.
Bu mücadelede AKP de taraf olmak zorunda.
Çünkü AKP'nin temel felsefesi "kazanmak" üzerine kurulmuştur.
Ergenekon'da, Balyoz'da, Çözüm Süreci'nde, Gezi Olayları'nda, 17/25 Aralık vakasında yenilmediği güruhu bir kere daha yenmek için kendisine bir zemin olarak görüyor MHP'nin içinde bulunduğu durumu.
Yoksa, daha dün seçim meydanlarında Bhçeli'ye "Bu adamın çocuğu bile yok, çocuk sevgisini nereden bilecek" diyecek kadar alçaklaşan bir zihniyetin umurunda bile değildir Devlet Bahçeli...
***
Türk Milliyetçileri'nin son kalesi MHP büyük bir kuşatma altındadır.
Muhalif kesim, cemaat, doğan medyası, AKP karşıtı sağ ve solcular tarafından kuşatılmış, buna karşılık vermeye çalışan AKP cephesi de kontra yapmak amacıyla şimdilerde Devlet Bahçeli yanlısı görüntüsü çizmektedir.
Devlet Bahçeli'nin yıllardır söylediği gibi "Ülkücüler bu sinsi kuşatmayı yarmalıdır, hep birlikte yaracağız!"
Ülkücüler bu kuşatmalardan, bu algı yönetimlerinden sıkılmışlardır...
MHP Genel Başkanlığı'na aday olanlar öncelikle kendileri üzerinde bulunan gölgelerden kurtulmalıdırlar.
Bu gölgeler ile MHP Genel Başkanlığı makamına yürümek isteyenler, bu gölgelerden kurtulmadıkları sürece Bu davaya ihanet yolunda ilerlemiş sayılacaklardır Ülkücülerin nazarında...
Ülkücüler, CHP gibi kolay kolay teslim etmeyecektir Milliyetçi Hareket Partisi'ni...
Ülkücüler MHP'yi ve Ülkü Ocakları'nı BABA OCAĞI olarak bilirler...
Baba Ocağı'nın üzerine kara bulutlar çökertilmesine de asla ve asla izin vermeyeceğiz!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder