25 Nisan 2016 Pazartesi

Ülkücülük Hukuku!

Aslında yok böyle bir değer!
Hepimizin dilinde ama hiçbirimizin yüreğinde değil Ülkücülük Hukuku!
12 Eylül Darbesi öncesinde var olan bu kutlu değer ne yazık ki, Başbuğ Alparslan Türkeş'e karşı isyan bayrağının açılmasıyla başlayan süreçte tükenmiştir.
Tek hukuk kalmıştır koltuk hukuku!
MHP çatısı altında görev yapan Ülkücülerin büyük bir kesimi sürekli olarak ilçe yönetimi olsun, il yönetimi olsun, delegelik olsun...
Hep bir hesap kitap içinde olmuşlardır.
***
Yıllardır söylerim.
Bizim en büyük hastalığımız kongre hastalığıdır.
Hemen her ilçede, her ilde durum aynıdır.
Bir kongre yapılır biter, 1 saat sonra bir sonraki kongrenin kulisleri başlar.
2 sene sonra yapılacak kongrenin kulisleri yapılan kongrenin salonundan çıkmadan başar ve bir sonraki kongreye kadar sürer gider.
Kim kimin ayağını kaydıracak?
Kimin gözü kimin koltuğunda?
Kim kime çizik atacak?
Hangi Ülkücü hangi Ülkücüye küsecek?
Hangi Ülkücü hangi Ülkücü ile barışacak?
Bu sorular ve alternatif cevaplar sürer gider...
Sonra da lafa gelince bunun adı Ülkücü Hukuku olur!
***
Bu Ülkücü Hukuku'nu halen yüreğinde taşıyabilen çok az insan kaldı.
Kendimden örnek vermek istiyorum.
Beyoğlu'nda Ülkücü Camia'da herkes bilir beni.
Bu güne kadar hiçbir şekilde bir görev talebim olmamıştır.
Hatta zamanın CHP Genel Başkanı sayın Deniz Baykal tarafından bizzat yapılan bir teklifi dava arkadaşlarımla istişare ettikten sonra "Kabul et elbette, daha sonra istifa eder partimize geçersin, bizim de bir meclis üyemiz olur" kararı sonrasında bir görev telakki ederek kabul etmişliğim de vardır.
Hatta bir kongrenin aday listesini kendi bilgisayarımda hazırlayıp, seçimlerde kullanılacak olan oy pusulalarını kendi matbaamda basıp da kendi adımın listeye konulmadığını farkedemeyecek kadar makam ve mevki düşmanı bir adamım. Bu konuyu bilenler anımsayacaktır. Oy pusulalarını salona getirdiğimde bir dostumuzun "Yahu bu listede Hoca'nın adı yok" uyarısı üzerine kalemle ismim yazılmıştı.
***
Ben davamın her görevine gönülden talibim.
Ne görev verilirse onu layıkıyla yapmaya çalışırım.
Makam teklif edilirse kabul etmem ama "Sen şu işi yapacaksın" denilirse boynum kıldan ince kalır.
En azından Beyoğlu'nda bunun aksini söyleyebilecek tek bir kişi çıkamaz Allahıma şükürler olsun.
Bugüne kadar bu dava için yaptıklarımı hiçbir zaman bir övünç vesilesi olarak dile getirmedim.
Bunu her zaman riya, ikiyüzlülük sayarım.
Davaya hizmet borcum vardır, bu borcumu ödemeye çalıştım ve çalışıyorum.
Ancak bazen anımsamak ve anımsatmak gerekiyor bazı şeyleri.
***
Selahattin Erdoğan bu dava için ne yapmıştır ve kaç kongrede "Beni şuraya yazın, beni buraya yazın" demiştir.
Ülkü Ocakları bünyesinde yıllarca genç kardeşlerimi bilgisayar kullanmaya teşvik ettim. Çok şükür bugün o teşvik ettim kardeşlerimin bir çoğu bilgisayar sektöründe hayatlarını kazanıyorlar. kitap okumayı teşvik ettim. "Sen zaman gelecek bu partide çok üst seviyelerde yönetici olacaksın" dediğim kardeşlerim çok şükür bugün o noktalara geldiler. Kaç kardeşime Kur'an okumayı öğrettim. Kaç kardeşime meslek öğrettim meslek sahibi yaptım, iş buldum.
Derdi olanın derdini paylaştım, sevinci olanın sevincine ortak oldum.
Ben Ülkücü Hukuku'na biat etmişim.
İş kurana destek oldum, alacağım olana sıkılmasın diye yolumu değiştirdim.
***
Peki o kardeşlerim ne yaptılar?
Kongrede bana çizik attılar.
Devlet Bahçeli'yi destekliyorum diye sosyal medyada arkadaşlıktan sildiler.
Bir zamanlar DYP'den gelme, devşirme dedikleri Meral Akşener'i desteklemedim diye beni ve yıllardır süren ÜLKÜCÜ HUKUKU'nu yok sayıp, kendilerine faydadan başka bir şey vermediğim kardeşlerim beni silip attılar!
Bu mudur Ülkücü Hukuku!?
Siz beni sosyal medyadan silip atabilirsiniz ama ben sizi YÜREĞİMDEN SİLİP ATAMAM değerli kardeşlerim.
Her şeyi yapın ama elinizi vicdanınızdan çekmeyin benim değerli Ülkücü kardeşlerim....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder