28 Eylül 2012 Cuma

Yazmak, Anlamak ve Eleştirmek... ("Bir Kasımpaşalı Aranıyor" başlıklı yazımla alakalı)

Ülkemizde yazmak zor iştir...
Okumak çok daha zor...
Anlamak okumaktan daha zor...
Eleştirmek ise hemen hemen mümkün değil gibi...
Ortada bir mesele var. Bu meseleye bir şekilde gündemde tutabilmek meseleye belli çerçeveler içersinde çözümler üretebilmek amacıyla yazmak gerekiyor. Bilirsiniz ki, eğer siz yazmazsanız, bu meselenin üzerinin küllenmesi çok daha hızlanacaktır. Öyle şeyler yazmalısınız ki, bu meselenin üzerini tozlandırmak isteyenlere engel olmalı, en azından bir meltem rüzgarı gibi meselenin üzerine çöreklenen tozları az da olsa dağıtmalısınız.
***
Yatar kalkar düşünürsünüz...
Hassas noktalardan vurmak istersiniz...
Mesele ile ilgili insanların hafızalarında ve yüreklerindeki hassasiyeti daha canlı tutmak için beyninizde fırtınalar estirirsiniz. Bir labirentin içinde çıkar bir yol bulmak için mücadele ederken, sonunda o yolu bulursunuz...
İnanın o yolu bulduğunuz an yaşadığınız rahatlama her şeye bedeldir...
Belki hiç tasvip etmediğiniz bir yol bulmuşsunuzdur...
Ama bu yola girmek zorundasınızdır...
Gelebilecek eleştiriler aklınızın ucundan bile geçmez...
Varsın olsun, bu meselenin üzeri tozlanmasın da birileri çıkıp beni eleştirsin dersiniz...
Başlarsınız yazmaya...
***
İşte bu ARMA meselesi de böyle bir mesele...
Ben Kasımpaşa taraftarı değilim...
Doğma büyüme Kasımpaşalı olmama rağmen yüreğimde 1972 yılından bu yana Eskişehirspor sevdası var...
Semtime sevdalıyım...
Kasımpaşalı olmaktan her zaman gurur duymuşumdur...
Kasımpaşa taraftarı olmasam da semtimin değerlerine sahip çıkmak, semtimin değerleri için mücadele etmek benim asli vazifemdir.
Bu vazife anlayışı içinde elimden geleni yapmak zorundayım...
Şu an itibariyle elimden gelen "yazmak"...
Yazdıkarımız okunuyor mu diye bir kaygımız olmadan, yazdıklarımız anlaşılıyor mu diye bir kaygımız olmadan yazmak zorundayız. 
***
ARMA meselesinde önemli eleştirel yazılar yazdığımı sanıyorum...
Bu eleştirel yazılarımızda muhatabımız sürekli yeni yönetim oldu...
Eleştirilmesi gereken başkaları yok mu!?
Ebette var...
Zamanı vakti geldiğinde onları da eleştireceğiz...
ARMA meselesi ortaya çıktığından bu yana boykot kararı dışında sessiz kalan tribün önderlerini de gerektiği vakit elbette eleştireceğiz. Ancak edindiğimiz bilgiler o arkadaşlarımızın da boş durmadıkları yönünde. Onlar da kızlca kıyamet koparmadan önce meseleyi sessizce çözme düşüncesi içersinde olabilirler. Bekleyip göreceğiz bunun sonucunu da...
***
Son olarak sayın başbakana hitaben bir yazı yazdık...
Bu yazımızı ARMA sevdalısı bir Kasımpaşalı Tribün Dergi adlı siteye aktarmış...
Dün bir arkadaşmın haber vermesiyle orada yapılan eleştirileri gördüm...
O eleştirilere cevap vermek gerektiği kanaatine vardım...
Orada yazılanların bir çoğuna eleştiri demek mümkün değil...
Eleştiri anlamına gelebilecek bazı yazılar var...
Ancak bu yazıları yazanlar da ne yazık ki, yazımızın içeriğini tam olarak anlayamamışlar...
***
Öncelikle şunu belirtmek isterim:
Ben AKP'li değilim...
Bu partiye de hiç oy vermedim, vermem de...
Beni semtten tanıyanlar çok iyi bilirler ki, yalakalık benim kitabımda yazmaz...
"Allah'ın verdiği canı Allah'tan başka kimse alamaz" şiarıyla yaşar, "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" ilkesiyle Rabbime şükürler olsun ki, bu güne kadar kimsenin karşısında susmadık...
Bahse konu olan yazımızın tamamı sayın başbakana yönelik ince bir eleştiridir...
Özü de şudur:
Sayın başbakan her vesile ile üzerimizde bir gölge gibi durdunuz. Nurettin Sözen döneminde yapılan stada bile adınızı verdiniz. Siyasi emelleriniz doğrultusunda Kasımpaşa adını her zaman kullandınız. Bugün, yani Kasımpaşalı'nın size en çok ihtiyaç duyduğu gün nerelerdesiniz! Herkes biliyor ki bu ülkede size rağmen hiçbir şey yapılamaz! Size rağmen 90 yıllık ARMA'yı kim LOGO yapabilir!
Eminim yazımızı okuyan akl-ı selim herkes bu anlamı çıkarır.
***
Tribün Dergi adlı sitedeki konu başlığına eleştiri yazanların hemen hemen tamamı Nasrettin Hoca'nın "Yahu arkadaş bu hırsızın hiç mi kabahati yok" diye feveran ettiği fıkrasındaki kişiler gibi. Sadece ARMA için doğru ya da yanlış metodlarla mücadele eden bizleri eleştiriyor olmaları gerçekten çok ilginç.
ARMA için mücadele eden bir avuç insanın asıl mücadelesi o ARMA'daki AY YILDIZ'ın küçültülmesinden kaynaklandığını bilmiyorlar tabii...
O ARMA'da yer alan AY YILDIZ oraya nasıl gelmiş bunu da bilmiyorlar...
Çocukça yazılar yazmak yerine yazımızın içeriğini eleştirseler, mücadeledeki yanlışlıkları dile getirseler, bunları da yapamıyorlarsa ARMA'yı çalanları eleştirseler ne olur ki!?...
***
Yazımızda en çok eleştiri alan kısım şurası olmuş:  "Sırf o Kasımpaşalı diye,
Bir çok Kasımpaşalı kendi partisini terkedip sırf onun hatırına AKP'li olmadı mı!?
O başbakan olsun diye, bir çok Kasımpaşalı geceli gündüzlü çalışmadı mı!?
Şimdi sıra onda..."
Aslına bakarsanız bunu herkes yapar. Bu ülkemiz insanının bir gerçeğidir. Kendisi gibi gördüğü insana sonuna kadar bağlanır ve destek verir. Üstelik Tayyip Erdoğan öyle sıradan siyasetçiler gibi değildi. Bizim gibiydi.
Fakirdi...
Semtin çocuğuydu...
Esnaftı...
Caminin yanındaki çay ocaklarında oturan adamdı...
Balıkçı Ömer'in hamsileriyle karnını doyuran adamdı...
Kaldırımda oturan adamdı...
Geyikli sinemasında karate filmi seyreden adamdı...
Sokakta "Kasımpaşalı" gibi yürüyen adamdı...
Yolda gördüğü arkadaşına "Naber moruk" diyen adamdı...
Küfür eden adamdı...
Namaz kılan adamdı...
Yani bizim gibi biriydi. 
Sevelim ya da sevmeyelim, ama o böyle bir adamdı. Yani Kasımpaşa'da yaşayan herkes kadar Kasımpaşalıydı. Ve Kasımpaşalı ona Başbakan ya da Belediye başkanı olduktan sonra değil, Beyoğlu Belediye başkan adayı olup da kazanamadığı seçimden bu yana büyük destek veriyor. Tayyip Erdoğan'ın o "Kasımpaşalı" haline farklı bir partiden olmasına rağmen "hasta" olan bir çok kişi destek verdi ona. Halen Kasımpaşa'da Başbakan'a kimse sayın başbakan demez, herkes "Tayyip" der sadece...
Yani Kasımpaşalı, Başbakan Tayyip Erdoğan'a değil, Kasımpaşalı Tayyip'e destek oldu...
Bugün pek çok kişi karar değiştirmiş olabilir...
Onun Kasımpaşalılık vasfını kaybettiğini düşünebilir...
Özellikle babasının mezarını Kulaksız Mezarlığından naklettirmesinden sonra Kasımpaşalılık vasfını kaybettiğine inananlar daha çoktur...
***
"Yahu Hoca yine çok uzun yazmışsın" deyip yazımızı yarıda bırakmadan sonuna kadar okuyanlara teşekkür ediyorum. Ne yazık ki, biz yazmaktan erinmiyoruz ama insanlarımız okumaktan eriniyorlar. Hal böyle olunca da yazımızı düşüncelerimizi anlamakta zorlanıyorlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder