6 Haziran 2013 Perşembe

Halk hareketi ve halk düşmanları...

Ülkemiz yıllar sonra Taksim Gezi Parkı Direnişi ile gerçek anlamda bir halk hareketine tanıklık etti.
"Üç-beş! ağaç için başlatılan bu eylem başbakanın kanun tanımaz tavrı ile bir patlamaya sebep oldu.
Onuncu gününü dolduran bu eylemin, büyük ölçüde başarıya ulaşmış olması yaşanan can kayıplarının ve bu hareketin bazı guruplar tarafından kirletilmeye kalkışılmasının verdiği acıları biraz da olsa hafifletmiş de olsa acılarımızı dindirmesi mümkün değildir.
Hükümet tarafından yönlendirilen ve yönetilen Polis güçlerinin orantısız güç kullanması,
Yakalanan eylemcilerden bazılarının 10-15 kişilik eli sopalı sivil - resmi polisler tarafından kıyasıya dövülmesi, eylemcileri olay yerinden uzaklaştırmayı amaçlayan ve direk sıkılması gereken biber gazı kapsüllerinin direkt olarak eylemcilere nişan alınarak atılması sonucu can kayıpları yaşadık, bir çok yaralı verdik.
Bir cami yaralıların tedavi edilebilmesi için seyyar hastaneye dönüştürüldü.
Ambulanslar çoğu yerde yaralıları hastanelere taşımaya yetmedi.
Hastaneler doldu taştı...
***

Bu 10 günlük süreçte yaşananlar, ülkemizde uzun süre tartışılacak gibi görünüyor.
Ulusal basın - yayın organlarının uyguladığı sansür sonucunda Türkiye bu büyük eylemle ilgili haberleri 2 TV kanalı ve bir kaç gazeteden takip etmek durumunda kaldı. Bunun sonucunda sosyal medyada muazzam bir bilgi kirliliği, provakasyona çok açık bilgi ve tahrif edilmiş belgeler yayıldı.
Eylemcilerin camide bira içtiklerinden tutun da, sabah namazından çıkanlara ve dine, imana, namaza ağza alınmadık küfürler edildiği söylenip, bu yalanlar tahrif edilmiş, düzenlenmiş, montajlanmış YALANlarla bu halk hareketi kirletilmeye ve zayıflatılmaya çalışıldı.
Kısmen de olsa başardılar.
Bir çok samimi dindar insan bu görüntülere, bu yalanlara kandılar...
Başbakanın kanun tanımayan açıklamaları karşısında dumura uğrayan ve bu halk hareketine destek veren dindar kesim bu uydurma belgeler ve haberlerle yeniden kanun tanımaz başbakanın tarafına çekildiler...
***

Hükümetin 10 yılı aşkın zamandır, halktan aldığı güç ile "Ali kıran baş kesen" bir tavır içine girmesi sonucu yaptığı zulümlere karşı bir patlama anı olan bu eylemlere Ülkücü kesimin de destek vermesi dindar kesimin destek vermesi kadar ürkütmüştü birilerini.
Hemen harekete geçtiler...
Sivil eylemcilerin arasına ajanlar yerleştirdiler...
Marjinal sol örgütlerin bayraklarıyla, flamalarıyla bu eylemcilerin arasında boy göstermelerini teşvik ettiler...

Oslo sürecinde Pkklı yandaşlar ile terör örgütü ile pazarlığı destekleyen AKP'li yandaşların bebek katili Apo ve Türk Bayraklı Atatürk posterlerini ellerine alarak yanyana bir Avrupa ülkesinde çektirdikleri fotoyu sanki bugün taksim Gezi Parkı eylemlerinde çekilmiş gibi servis ettiler ve Ülkücü kesime "Siz bunlara mı destek vereceksiniz?" sorusunu sorarak Ülkücülerin bu eyleme olan desteklerini bitirmeye-zayıflatmaya çalıştılar.
Eylemcilerin arasına karışarak sol örgütlerin flamalarını taşıyanların, polise taş atanların resimlerini yayınlayarak, "Siz 12 Eylül öncesinde savaştığınız bu sölcularla mı birlikte olacaksınız!?" sorusunu sordular.
Soruyu sorarken cevabı da veriyorlardı aslında...
***
Ülkücüler üzerine oynanan bu oyunu farkeden MHP lideri Devlet Bahçeli, yaptığı her açıklamada eylemin meşruiyetini savunmuş, bu eylemin demokratik bir halk eylemi olduğunu söylemiş ancak provakatörlerin kol gezdiği bu meydanlarda MHP'nin olmayacağını da açıkça ifade etmiştir.
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin bu sözleri ve tavrı bence süreçte en makul ve mantıklı açıklamalar olmuştur.
MHP'nin kurumsal olarak bu eylemlerin içinde bulunmaması;
Eylemlere destek veren MHP seçmeninin MHP bayraklarıyla, MHP'nin kurumsal kimliğiyle bu eylemlerde bulunmaması ve Bahçeli'nin de bu yönde çağrısı yapması son derece makul, mantıklı ve sağduyulu bir tavır olmuştur.
MHP seçmeninin bir bölümü Devlet Bahçeli'nin bu mesajlarını doğru okumuş ve Pkk'nın bölücü emellerine hizmet eden AKP'ye karşı başlatılmış olan bu eyleme destek vermişler ancak eylem içinde bulundukları süre boyunca MHP kimliklerini meydanlara taşımamışlardır.
MHP Genel Başkanı'nın milletvekillerine yönelik "Bu eylemlere katılacak olanlar istifalarını versinler öyle gitsinler" şeklindeki sözleri her ne kadar antidemokratik gibi algılansa da eylemin "siyasi bir kimliğe" büründürülme çabalarının altına konulmuş bir dinamit gibidir.
Milletvekilleri ve yöneticiler partilerin kurumsal kimliğini temsil ederler...
Şunu çok rahat söyleyebilirim ki; MHP lideri 10 gündür süren bu eylemlere, bu halk hareketine en büyük saygıyı gösteren siyasi lider olmuştur...
Bahçeli isteseydi diğer liderler gibi parti bayraklarıyla seçmenlerinin o alanlara gitmelerini ve bu halk hareketinden siyasi rant elde etme yolunu seçebilirdi.
Ancak sayın Bahçeli, halkın tamamen siyasi duygulardan uzak bir şekilde başlattığı bu eylemin siyasilerce kirletilmemesi için kendisine yakışanı yapmıştır.

Bahçeli'nin bu tavrı belki de ajan provakatörlerin yapabileceği ve sonuçlarını aklımızın ucundan bile geçiremeyeceğimiz çok büyük provakasyonların da önüne geçmiştir...
***

Gezi Parkı'nın içinde çok az sayıda duyarlı vatandaşlar tarafından başlatılan ve bir öfke patlamasıyla bir halk hareketine dönüşen bu eylemler aslında çok daha büyük kitlelerin katılımıyla gerçekleşebilirdi.
Yıllardır halk için mücadele ettiklerini söyleyen ancak halkın tüm değerlerini ok sayan marjinal sol guruplar bu eylemde de kendilerini gösterdiler ve halkın bu eylemi çok daha büyütmesine mani oldular.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin gösterdiği sağduyuyu gösteremeyen bu guruplar, bayraklarıyla, flamalarıyla eylemcilerin içine dalarak kendi reklamlarını yapmaya kalkıştılar...
AKP yandaşlarının ekmeklerine yağ süren bu marjinal guruplar, bir kez daha halktan ne kadar uzak kaldıklarını ispat ettiler.
Bu marjinal guruplara sempati duyup da bu eylem sırasında onların arasına katılmadan halkın arasına sade bir vatandaş olarak giren bir çok sağduyulu insanı da gördüm.
Onlar da böyle bir eylemde gurup ya da siyasi parti bayraklarının bulundurulmasının bu hareketi ne kadar zayıflattğından yakınıyorlardı.

CHP ve İP de bu eylemlere parti bayraklarıyla katılarak halkın direnişini zayıflatmışlar ve bu direnişten siyasi rant elde etme yönüne gitmişlerdir.
***
Halk bu halk düşmanlarını bir çok yerde aralarından attı...
Eylemin başladığı Gezi Parkı'nda öyle bir ortam oluşturuldu ki; siyasi kimliklerinden bir an için sıyrılıp sade vatandaş olabilmeyi başarabilenler öyle bir dayanışma sergilediler ki; kelimelerle tarif etmek mümkün değil...
Bu manzara karşısında ağlayanlar gördüm...
Hakim bir noktaya çekilip insanların o dayanışma manzarasını hayranlıkla izleyenler gördüm...
Medya organlarından olayları izleyip, bu hareketi tasvip etmeyen bir arkadaşımı zorla o meydana götürdüm ve inanın gidiş o gidiş bir daha oradan çıkaramadık. 15 dakika o meydanda dolaştıktan sonra gözyaşlarıyla "Allah senden razı olsun arkadaş, vallahi bu millet bu ruh ile her türlü zorluğu yener, ben de artık buradayım" dedi...
Yeter ki siz o ruhu anlamaya çalışın...
Yeter ki siz bir milletin uyanışını anlamaya çalışın...
Yeter ki siz ruhunuzu kaplayan o siyasi kimliklerinizden bir an da olsa sıyrılıp aynı bayrağın altında, aynı kutsal topraklarda, aynı kutsal değerler etrafında yaşayan vatandaşlar topluluğundan bir fert olarak görün kendinizi...
***

Bu eylemi kuşatan siyasi sembollerinizi alın ve gidin arkadaş...
Bu eylem halkın eylemidir...
O meydanlar halkın meydanlarıdır...
Bir kere olsun halktan yana olun ve siyasi sembollerinizi evlerinize bırakıp bizim gibi, sade  bir vatandaş olarak aramıza yeniden katılın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder