11 Haziran 2013 Salı

Gezi Parkı Direnişi ve Güç Zehirlenmesi...

Gezi Parkı Direnişi bize bir gerçeği daha öğretti...
Güç zehirlenmesi bizim milletimizde genetik bir hastalık...
AKP iktidarından önce de gördük...
CHP'nin Atatürk sonrasındaki tek parti iktidarı döneminde yapılan uygulamalar...
Astığım astık, dediğim dedik...
Halk bu iktidarı büyük bir teveccüh ile destekliyordu...
Halktan aldıkları destek ile kendilerini BÜYÜK GÜÇ ilan eden CHP'liler, ortalığı kasıp kavurdular...
Zamanla kendi halkına zulmeden,

Kendi halkının değerlerine küfreden bir iktidar haline geldiler...
Halk bunlara dur demesini bildi...
"Yeter Söz Milletin!" sloganı ile seçim meydanlarına çıkan Demokrat Parti (DP) büyük bir zafer kazandı...
***
Sıra Demokrat Parti'ye gelmişti...
Şimdi güç onların elindeydi...
CHP'ye gösterilen büyük destek ve teveccüh bu kez DP'ye gösteriliyordu...
Halkın hoşuna gidecek işlerle başlayan DP iktidarı da zamanla kendilerinden olmayanlara zulmetmeye başladı...
İntikam duygularıyla devlet yönetiliyor ve astığım astık dediğim dedik zihniyeti DP iktidarında da hortluyordu...
İdamlar, basına sansürler, ABD'den alınan yardımlar...
Halkın büyük bir kısmı artık bunları kendilerine yapılan bir zulüm olarak görüyorlardı...
DP - CHP ikilisinin yürüttüğü siyaset halkı laik - dindar diye ikiye bölmüştü...
Tabii her zaman kazanan kendisini halktan aldığı destekle BÜYÜK GÜÇ olarak ilan eden DP oldu...
Sadece onların dediği doğruydu,
Sadece onlar haklıydı,
Sadece onlar dindardı...
DP iktidarından önce BÜYÜK GÜÇ olan CHP;
Halkın dini değerlerini yok saymış,
Dini bile kendilerinin istediği şekilde yaşamalarını istemişti halktan...
Bunun sonucunda da DP iktidara gelmişti...
Bu kez de aynı jargonu DP kullanıyor ve dini değerlere saygı duyarken laik kesimin değerlerini ayaklar altına alıyordu...
***
DP demokrasi ile gelmişti ancak demokrasi ile gitmedi...
Ordu yönetime el koymuş ve Cumhuriyet tarihinin kara bir lekesi olarak tarihteki yerini almıştı bu darbe...
İdamların ardı arkası kesilmiyordu...
Gücünü topyekun Türk Milleti'nden alan Türk Ordusu yine kendi halkına zulmediyor,
Astığım astık, dediğim dedik anlayışıyla iktidarını sürdürüyordu...
Onlar laik kesime de dindar kesime de taviz vermiyordu...
Biz ne dersek o olur düşüncesiyle ülkeyi uzun süre yöneten cunta yönetiminin bilançosu oldukça kanlı idi...
CHP ve DP'nin yaşadığı güç zehirlenmesinden Cuntacılar da nasibini almışlardı...
Kendileriyle birlikte bu darbeyi gerçekleştirenleri dahi düşman belleyip sürgünlere yolladılar...
Bir çok subay ve astsubayı hapse atıp işkenceler  yaptılar...
Sağcı ya da solcu herkesi hapse atıp tırnaklarını söktüler...
Askeri cunta güç zehirlenmesini zirvede yaşıyordu...
***
Askeri cunta yönetiminden sonra iktidara gelen partiler yıllarca BÜYÜK GÜÇ olamadılar...
70'li yılların tek büyük gücü vardı : ANARŞİ...
Anarşi memleketin her sokağında kol geziyordu...
Sağ - sol çatışmaları binlerce gencimizin hayatına maloldu...
Araya mezhep çatışmalarını sokuşturmak istediler başaramadılar...
Sağ- sol çatışması daha etkili oluyordu ve 1980 yılına kadar bu devam etti...
Gücünü dış mihraklardan alan Anarşi o yıllarda kendisini BÜYÜK GÜÇ ilan etmiş ve ülke tarihinin en kanlı iç savaş günlerini bizlere yaşatmıştı...
***
12 Eylül 1980 gecesi ne olduysa oldu...
Birden bire BÜYÜK GÜÇ ünvanı el değiştirdi...
Anarşi oyundan alınmış Ordu oyuna sokulmuştu...
Yıllardır süren Anarşi'den canı yanan halkımız, adeta denize düşen yılana sarılır misali 12 Eylül Cuntacılarına büyük destek vermişti...
%90'ın üzerinde bir destek alan 12 Eylül Cunta yönetimi de bu genetik hastalığımızdan, yani güç zehirlenmesi hastalığından nasibini alıyordu...
Devlet için,
Vatan için,
Bayrak için,
Ordu için savaştıklarına inananlar ile, vatan haini oldukları söylenenler aynı tabutluklarda tutuluyorlar,
İşkencelerde insanlar can veriyor,
Analar ağlıyor, yürekler yanıyordu...
***
12 Eylül Cunta yönetimi 1983 yılında yeniden demokratik - parlamenter sisteme geçilmesini sağladı...
Bu kez iktidar yine DP çizgisinden gelenlere verildi...
Anavatan Partisi (ANAP) Turgut Özal liderliğinde halkın büyük desteğini almış ve yeni getirilen seçim sistemi sayesinde tek başına iktidar olmuştu...
Halkımız parlamenter rejimin yeniden hayata geçirilmesinden dolayı mutluydu...
Sokaklarda terör bitmiş, artık rahatça sokağa çıkabiliyordu halkımız...
ANAP döneminde de iktidarın ilk yılları çok parlak geçti...
Dört siyasi eğilimi çatısında toplayan ANAP halktan aldığı destek ile kendisini BÜYÜK GÜÇ ilan ediyordu...
İşte o büyük güç yine öncekilerin hatasına düşüyor ve kendisi gibi düşünmeyenleri yok sayıyordu...
"Halk bana bu gücü vermiş benim karşımda kimse duramaz" zihniyeti yine hortlamıştı...
ANAP döneminde zenginler daha zengin olmuş fakirler ise daha fakir olmuştu...
"Benim memurum işini bilir" diyerek tarihe geçen merhum Turgut Özal bir süre sonra gücünü kaybetmeye başladı...
ANAP iktidarı da güç zehirlenmesi hastalığına yakalanmış ve kısa bir süre sonra bu hastalığın pençesinden kurtulamayarak yok olmuştu...
***
Kısa bir koalisyon döneminden sonra yine bir BÜYÜK GÜÇ ortaya çıktı...
2002 yılında halkımız DP, ANAP çizgisinde kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)'ne teveccüh göstermiş ve bu kez onları iktidara getirmişti.
70'li yıllarda koalisyon hükümetlerinden bıkan halkımız ANAP'tan sonraki koalisyonlu yıllarda belki de o yıllara dönme korkusu yaşamış ve yeni kurulan bu partiye teveccüh etmişti...
AKP iktidarının ilk yıllarında mavi boncuk dağıtıyordu tüm kesimlere...
Başbakan 10 yılı aşkın iktidarlarını çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi olarak üçe ayırmıştı...
Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde kendilerine destek vermeyen halkın fazlaca tepkisini almıyorlardı...
Ancak ustalık dönemlerinde onlarda DP ve ANAP gibi kendilerini BÜYÜK GÜÇ ilan etmişler ve güç zehirlenmesi hastalığına yakalanmışlardı...
Başbakan son konuşmalarında "halkım bana güç vermiştir ben de bu gücü istediğim gibi kullanırım, bana oy veren yüzde 50'nin dışında kalanları tanımam, maçanız yiyorsa sandıkta indirin bizi" tarzındaki konuşmalarıyla bu hastalığın en büyük belirtilerini sergiliyordu...
AKP dayatmacı politikaları sürerken birden bire bir Gezi Parkı çıktı ortaya....
AKP ısrarla Gezi Parkı'nı yıkacağını söylerken yurdun dört bir yanından milyonlarca insan direnişe geçmiş ve Gezi Parkı'nı yıktırmayacağız ana temasıyla hükümete karşı eyleme başlamıştı...
***
Gezi Parkı tam anlamıyla güç zehirlenmesine yakalanan hükümete karşı başlatılan direnişin bir sembolü oldu...
Halk siyasi görüş ve ideoloji ayrımı yapmadan direniş noktalarına gidiyor ve direnişçilere destek veriyor...
Başbakan ve AKP bu direnişe karşı direniyor...
Tam bir güç zehirlenmesi örneği izliyoruz...
Başbakan meydanlarda toplanan kalabalıklara karşı kendisi de kalabalık toplama derdine düşüyor...
Ülke giderek bir kaosun içine sürükleniyor...
Devleti yönetenler sokaktaki gençlerle inatlaşıyor...
Ortamı yumuşatıp, devletin şefkatli yüzünü halkına göstermesi gerekenler adeta sokak dalaşı yapar gibi davranıyor...
Sokaklarda toplanan ve adeta bir isyan provası yapan kalabalıklara karşı AKP "Ben de bizim mahallenin çocuklarını toplayayım da görün" dercesine basit bir tutum içersinde...
Halk direniyor, halktan güç alanlar direniyor...
Bakalım bu inatlaşma ülkemizi nerelere götürecek...
***
Bugün güç zehirlenmesinin bir örneğini de Gezi Direnişi'ne destek olduklarını söyleyen marjinal sol guruplar yaşamaktadır.
Halk bu direnişe büyük bir destek veriyor.
Bunu fırsat bilen sol guruplar hemen meydana çıkıyor ve bu direnişi sahipleniyorlar...
Siyasi parti bayraklarını, siyasi düşüncelerini evlerinde bırakıp ellerinde sadece Atatürk posteri ve Türk Bayrağı ile bu direnişe destek olan milletin "siyasi parti bayraklarınızı, gurup flamalarınızı ve pankartlarınızı bu meydanda istemiyoruz" şeklindeki çığlıklarını yok sayan bu guruplar ısrarla durumdan vazife çıkarma gayreti içindeler...
İşte bu da bir güç zehirlenmesidir...
Bu direnişi kendileri için bir tanıtım arenası gibi görenler halkın sesine kulak verin...
Terör örgütü paçavralarınızı, siyasi bayraklarınızı ve pankartlarınızı oradan uzak tutun...
Bu millet tarih boyunca güç zehirlenmesine yakalanaları nasıl yok ettiyse sizi de yok edecektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder