10 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkı ahalisi diyor ki...

İster evde oturan yüzde 50 olun,
İster sokağa çıkan yüzde 50...
Ne olursanız olun, mutlaka ama mutlaka Gezi Parkı Direnişçilerini tanıyın...
Tanımadan karar vermeyin...
Tanımadan yorum yapmayın...
Tanımadan fikir yürütmeyin...
Tanımadan cehennemin kapısını açıp kıçlarına tekmeyi yapıştırmayın..
Mutlaka tanıyın...
Bir gün sessiz sedasız çıkın Gezi Parkı'na ve oranın ruhunu tanımaya çalışın...
Gezi Parkı ahalisini tanıdıkça eminim fikirleriniz daha sağlıklı olacaktır...
***
Evet çoğunun dediği gibi "3-5 ağaç" meselesiydi onların meselesi...
Kısa sürede o "3-5" ağaç meselesi "benim meselem" oldu...
Neydi benim meselem!?
Başbakanın hükümetin açma-kapama ücreti adı altında yapılan soyguna duyarsız kalması...
Sonra Ahmet'in meselesi oldu...
Neydi Ahmet'in meselesi!?
Türkiye'de açlık sınırının altındaki asgari ücretle zengine kölelik etmek...
Sonra Zeynep'in meselesi oldu!
Neydi Zeynep'in meselesi?
Yeni doğmuş bebeğine pişik yapmayan çocuk bezi alamayışıydı...
Sonra Özgür'ün meselesi oldu.
Neydi Özgür'ün meselesi?
Üniversite'de okuyabilmek için aynı zamanda çalışmak zorunda kalmasıydı...
Sonra Ayça'nın meselesi oldu.
Neydi Ayça'nın meselesi?
Üniversite'de özgürce düşüncelerini dile getiremiyor olmasıydı...
Sonra esnaf Rıza'nın meselesi oldu...
Neydi esnaf Rıza'nın meselesi?
AVM'ler ve Dev Marketlerin mantar gibi çoğalması sonucu küçük dükkanının kepenklerine kilit vurmasıydı...
Sonra Hasan'ın meselesi oldu.
Neydi Hasan'ın meselesi?
Şehide kelle, teröristbaşına sayın diyen bir başbakanın olmasıydı...
Sonra Mehmet'in meselesi oldu.
Neydi Mehmet'in meselesi?
Amcasının oğlu teröristlerle vatanı korumak için savaşırken şehit düşmüş ve bugün devlet onu şehit edenlerle pazarlık yapıyordu...
***
Evet o "üç-beş ağaç" meselesi bir gün içinde hepimizin meselesini bünyesinde toplayan koca bir direniş olmuştu...
Millet'ten aldığı yüzde 50'lik güç ile kendisini BÜYÜK GÜÇ ilan eden ve diğer yüzde 50'yi yok sayan bir zihniyete karşı uzun zamandır insanların vicdanlarında sindirdikleri duyguların patlama noktası oldu bu üç-beş ağaç direnişi...
Anlayacağınız, Gezi Parkı'nda yeşeren o küçük fidan birden bire devasa bir ağaç haline geldi ve bütün meselesi olanların sembolü oldu...
Bu sembol  her geçen daha da büyüyor...
Sembol'ün etrafında toplananlar çoğaldıkça çoğalıyor...
Fakat elbetteki bu büyümenin de getirdiği bazı sıkıntılar ortaya çıkıyor...
Bunlardan en belirgin olanı da özellikle sol örgüt ve partilerin orada kendilerini reklam etme çabaları...
***
Gezi Parkı Direnişçileri bize yeni bir neslin doğuşunu anlatıyor aslında...
Partilerin kendilerini sadece "Seçmen" olarak görmesine isyan ediyorlar...
Zekalarıyla dalga geçme cüreti gösteren politikacılara isyan ediyorlar...
Çözüm üretemeyen, alternatif olamayan partileri isyan ediyorlar...
"Bizim adımıza düşünmeyin!, bizim adımıza karar vermeyin" diye haykırıyorlar...
Bu direniş hükümete karşı...
Sadece AKP'ye karşı süren bir direniş değil bu...
Tüm siyasi partiler bu direnişten ders almalıdırlar...
Artık halk seçmen olmaktan bıkmış...
Gençlik artık kendilerinin sadece seçim dönemlerinde adam yerine konulmasından bıkmış...
Orayı iyi analiz edip, herkes alacağı dersi almalı oradan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder