Büyük Balon - Büyük Takım

İstanbul medyasının futbolun emperyalist güçleri olan üç takım için uydurduğu "büyüklük" kavramının bir balon olduğu her geçen  gün biraz daha açığa çıkıyor. 17 Kasım 2012 tarihinde Eskişehir Atatürk Stadı'nda oynanan Eskişehirspor - Fenerbahçe maçında bunu bir kez daha gördük. İstanbul'un Lacivert-Sarılı takımı Eskişehirspor karşısında tam bir "yatan takım" görüntüsünde idi. Allah'tan Eskişehirspor'un forvet oyuncuları bu maçta "Beceriksizlik" kelimesinin bile ifade edemeyecekleri bir hal içindeydiler. Eskişehirspor forvet oyuncularının kaçırdıkları o golleri Türkiye'de kaçırabilecek çok az sayıda futbolcu vardır. Bundan eminim. Bu kaçan golleri tekrar tekrar izlediğim vakit Lacivert - Sarılı takımın nasıl büyük bir hezimetten kurtulduğunu çok daha iyi anladım.
***
Maçın daha ilk dakikalarından itibaren beraberliğe "yatmak" için süre çalmaya çalışan FB'li oyuncular, Caner'in haksız yere gördüğü kırmızı kart sonrasında Eskişehirspor karşısında tamamen yatarak oynamaya başladı. Her pozisyonda yattılar. Hemen hemen her ikili mücadelede lacivert - sarılı forma yere yığıldı, pamuk çuvalı gibi. Maksatları zaman çalmak ve maçı berabere bitirmek. Eskişehirspor defans oyuncularının seyrettiği pozisyonda hayatının en rahat golünü atan FB'li oyuncu adeta maçın bitiş düdüğünü çalmıştı. Bu dakikadan sonra lacivert-sarılı ekip tamamen yatmaya başladı. Eskişehirspor'lu futbolcular maçın genelinde ortada sıçan oyununu oynadılar. FB'li topçular vatan-millet-sakarya duygusu içersinde kapandıkça kapandı. Adeta Eskişehirspor'u oynatmamak için sahaya çıkmışlardı.
***
Maçın son 7-8 dakikasını nerdeyse hiç oynatmadılar. Oyuncu değişikliği, yerde yatma gibi taktiklerle Eskişehirspor'un baskılarını geçiştirdiler. Ve maç sonundaki manzara gerçekten görülmeye değerdi. İstanbul'un lacivert-sarılı ekibi adeta şampiyon olmuşcasına büyük bir coşku içindeydi. Tribünde taraftarları, sahada oyuncuları birbirlerine öylesine sarıldılar öylesine büyük bir kutlama yaptılar ki, sanırsınız FB, Barcelona'yı devirmiş. Böylesine aciz ve korkak bir futbol sonrasında, (tabii buna ESES'in forvet oyuncularının beceriksizlik ötesi bir kabiliyet örneği ile atamadıkları golleri de ekleyelim) FB'li futbolcu ve taraftarların böylesine büyük bir coşku yaşamaları gerçekten düşündürücü. Bu durumu en güzel bir şekilde Erkan Zengin ifade etmiş: "Eskişehirspor'un büyüklüğü ortada, artık İstanbul takımları bizden 1 puan aldıkları zaman şampiyon olmuş gibi seviniyorlar"
***
Maç sonrasında İstanbul medyasını takip ediyoruz. Bütün dertleri Caner'e gösterilen kırmızı kart. Yatıyorlar kalkıyorlar kırmızı kart. Sanki kırmızı kart olmasaydı, maçı 15-0 alacaklardı. Hiç kimse takımın oynadığı aciz oyundan bahsetmiyor. Hiç kimse "büyük"(!) bir takımın 10 kişi dahi kalmış olsa bu kadar aciz bir futbol ortaya koyamayacağı gerçeğini görmüyor. Öyle bir hava estiriliyor ki; Türkiye'de ilk defa haksızlığa uğrayan,. hakem hatasına maruz kalan sanki FB... Eskişehirspor'un Süper Lig'e çıktığı ilk sezonda hakem hatalarından 14 puan kaybetmişti. Ve o 14 puanın 6'sı bizim hanemize geçmiş olsaydı belki de Avrupa Kupalarına katılacaktık. Peki FB'nin bu kırmızı kartı için kıyametleri koparan İstanbul medyası o zaman nerelerdeydiniz!? Siz sadece bu üç takımın öğradığı haksızlıklarda mı "gazeteci" oluyorsunuz? Gazetecilik kutsal bir meslektir. Doğruları tarafsız ve adil bir şekilde halka duyurma mesleğidir gazetecilik. Siz kendinizi bu tanımın içinde bulabiliyor musunuz!?
***
Futbolcumuz Veysel Sarı, delikanlı çocuktur. 
Çıkıp gerçeği açıklamış. 
Böyleyken böyle oldu demiş. 
Ey İstanbul medyası, siz de iki dakka delikanlı olun da üç takımın yalakalığını yapmaktan kurtulun...
Ey FB taraftarı, siz de biraz delikanlı olun da takımınızın oynadığı aciz futbolu eleştirin...
Takımınızın yatarak kazandığı 1 puana sevineceğinize sizi bu hale getirenleri eleştirin, sorgulayın...
Baylona sevdalanmayın, gerçek BÜYÜK'e selam durun!