21 Haziran 2012 Perşembe

Uludere ve Dağlıca...

Kısa aralıklarla meydana gelen iki olay. Uludere bombalaması ve Dağlıca katliamı. İki olayı karşılaştırmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Uludere'de yaşananları millet olarak henüz tam anlamıyla öğrenemedik. Halen tartışmaya devam ediyoruz. Fakat ortada bazı gerçekler var. Uludere'de ölenlerin kaçakçı oldukları söyleniyor. Masum vatandaş olmasalar da böylesi bir saldırıya kesinlikle ve kesinlikle maruz kalmamaları gereken bir konumdalar. Yani sıradan suç işleyen vatandaşlarımızdan birileriydi onlar. Devlet de bunu kabul ederek "özür" diledi ve yüklü bir tazminat ödedi ölenlerin yakınlarına. Elbette bunlarda yetmedi. Başta "dindar" gazeteci ve yazarlar olmak üzere bugün bile gazetelerde ve televizyon programlarında Uludere'nin faillerinin bulunması tartışılıyor. Herkes hafiyeliğe soyundu Uludere'nin faillerini arıyor. Sanatçılar, yazarlar, ölenlerin yakınları ile birlik olup gösterilere katıldılar, eylemler yaptılar. Failler bir türlü bulunamadı. Emri veren kimdi, istihbaratı veren kimdi bir türlü çözemedik. Bundan sonra da çözülmesi mümkün değil gibi görünüyor. Çünkü bu hengame arasında AKP bir yasa hazırladı ve "Devlet Sırları"nın ne olduğunu belirleme yetkisini sadece başbakan'a verdi. Başbakan bu devlet sırrıdır dediği vakit olay bitmiştir.
***
Uludere tartışmaları sürerken terör örgütünün küçük çaplı saldırıları sonucunda birer ikişer askerimiz, polisimiz şehit oldu. Şehitlerin sayısı az olunca kimse umursamıyor zaten. TV'ler 45 saniyelik haber olarak, gazeteler ise, tek sütunluk haber olarak görüyor 1-2 şehit olduğu vakit. Bu arada terör örgütü geniş çaplı saldırı gerçekleşmediği için aziz milletimiz de bu uyutma taktiğine yenildi. Başbakan Yardımcı Bülent Arınç'ın "Abdullah Öcalan'ın ev hapsinde tutulması konusu tartışılmalıdır" açıklaması hiç tepki almadı. AKP tarafından sessiz sedasız çıkartılan yasa ile terör örgütü liderlerine "sayın" denilmesi de suç olmaktan çıkartıldı. MHP Lideri Bahçeli'nin "Devlet terör örgütü ile pazarlık yapıyor" şeklindeki iddiasına seçim meydanlarında "Bunu ispat etmeyen şerefsizdir" diyen Başbakan, Oslo görüşmeleri ortaya çıktıktan sonra çok sıkça eleştirmeye başladığı Süleyman Demirel'in "dün dündür bugün bugündür" sözlerinin arkasına sığındı.
***
Dağlıca'da yüzlerce terör örgütü mensubu tarafından yapılan saldırı sonucunda 8 askerimiz şehit düştü. Sayı fazla olunca gazete ve tvler, milletin gazını almak için olmalı ki, geniş yer verdiler haber bültenlerinde ve sütunlarında. Askerlerimizin acıklı hikayeleri ortaya çıktı. Başbakan her zaman olduğu gibi askerlerimizin şehit olmasını umursamadan yurtdışı gezisine çıktı. Yardımıcısı Bülent Arınç açıklama yaptı: "Sayıları bizden fazlaydı üstelik de silahları vardı" İşte Dağlıca şehitleri için devletin tepesindeki isimlerden biri bu "aciz" açıklamayı yapıyor. Ordumuzu, askerimizi teröristler karşısında kim bu kadar küçük düşürebilir ki!? MHP ve CHP gibi muhalefet partileri bu sözlerinden dolayı Arınç'ı mahkemeye vermeliler. Halkımız ile alay edercesine bu açıklamayı yapan ve hükümetin en üst kademesindekilerden biri olan bir zat nasıl olur da böylesine talihsiz bir açıklama yapar!?
***
Aradan iki gün geçti. TV kanallarında Dağlıca saldırısı konuşuluyor. Dağlıca saldırısının sebepleri, terör örgütünün vermek istediği mesajlar konuşuluyor. Hiç kimse şehit olan ve yaralanan Mehmetçikleri konuşmuyor. Bir dindar aydın çıkıp "Mehmetçiklerimizin hakkını arayacağız" açıklaması yapmıyor. Sanatçılar olayın yaşandığı karakola gidip sağ kalan askerlerimize moral desteği vermeyi düşünmüyor bile. Milletvekillerimiz de yoklar ortada. Mehmetçiklerin anaları babaları, kardeşleri ağabeyleri, yavukluları, eşleri, nişanlıları tv ekranlarına ya da gazete sütunlarına çıkamıyorlar. Devlet onların ailesinden özür dilemiyor en azından Uludere'de öldürülenlerin ailesine verildiği kadar bile tazminat veremiyor. Çünkü onlar Mehmetçik. Başbakanımızın tabiriyle "kelle"... Çünkü orası Uludere değil. Dağlıca... Yani asker ocağı. Başbakanımızın tabiriyle "orası yan gelip yatma yeri değil"...
*** 
Başbakanımız doğru söylüyor. Asker ocağı yan gelip yatma yeri değildir. Her birimiz ve her birimizin evladı bu cennet vatan için bu görevi yapacak gerekirse canını verecek. Amenna! Fakat bir şey takılıyor kafamıza. Acaba sayın Başbakanımızın oğlu nerede yan gelip yattı....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder