Efendim bu kutsal günlerde davulcu denildiği vakit ilk akla gelen Malatya oluyor. Aslına bakarsanız benimde kastım bu konuya değinmek. Ancak öncelikle bu maharetli Ramazan davulcuları ile alakalı bir anımı anlatayım.
Malatya'daki malum vakıa henüz sıcaklığını korurken bizim mahallenin davulcusu ahaliye sahura kaldırmak üzere var gücüyle davulu tokmaklamaktadır. Tokmak ardı ardına ve öylesine iniyor davulun böğrüne, ritim yok, aheng yok... Tımbırtının ötesinde gürültü.... Bizim davulcu o gece bir keşifte bulundu. Bir aracın yanından geçerken davulun gümbürtüsünden aracın alarmı ötmeye başladı. Davul-tokmak ikilisinin gürültüsüne bir de oto alarmının gaz sancısıyla çığrınan bebe misali ciyaklayan sesi birlik oldular beynimizi kemirmeye başladılar.
***
Her sahurda dinlemeyi ihmal etmediğimiz Hatipoğlu Hoca'nın anlattıkları bile fayda etmedi bu gürültü senfonisinin beynimizi kemirmesine. Bir ara kendimi alel acele balkona fırlattım. Şu davulcuya iki çift laf edeyim de çalacaksa doğru dürüst bir Ramazan davulu çalsın. Bizde eski Ramazanları anımsayıp, daha bir huzur içinde sahurumuzu yapalım diye niyetlenmiştim. Tam balkonda davulcuya seslendim ki, içimdeki "sağduyu"lu vatandaş ikaz etti beni:
- Dur be adam ne yapıyorsun sen!?
- Ne yapacağım sayın sağduyu, görmüyor musun adam davul çalmıyor adeta gürültü çıkarmak için yarış ediyor, şunu bir uyarayım. Dedim ben de.
Sağduyu akıllı;
- Be adam sana mı kalmış, bak Malatya'da aynı şey oldu adamların evlerini taşladılar, üstelik de din düşmanı ilan edip, nerdeyse bir mezhep kavgasına sebep olacaklardı.
- Evet ama sayın sağduyu, bununla onun ne alakası var?
- Sen alaka kuramazsın ama maharetli insanlar bir alaka kurar meraklanma
Evet içimdeki ses haklıydı sanırım.
Ve ben de sustum. Davulcuyu takip ettim. Yaptığı keşif hoşuna gitmişti. Araçlara daha yakın mesafeden yürüyerek tokmağı davulun böğrüne daha kuvvetli vuruyor ve arabaları "öttürüyor!"...
***
Eminim ki Malatya'da yaşanan da benim yaşamış olduğum bu olay ile "üç aşağı - beş yukarı" aynıdır. Oradaki tek fark rahatsızlığını dile getirenler Alevi, rahatsız eden ise, Sünni... Davulcu kendisine bu şekilde bir tepki gösteren aileye "gününü göstermek" istemiş ve bunun en kolay yolunu seçmiş. Uyanık bulduğu herkese "Aleviler davul çaldığım için bana saldırdı, Din elden gidiyor gardaşlar" naralarıyla bütün akraba-i taallukatı toplayıp karşı taarruza geçmiş. Taarruz neticesinde tepki gösteren aileye "günü gösterilmiş" dahası ertesi günü de gösterilmiş. "Bir daha bana tepki verirsen sana gelecek haftayı bile gösteririm" demeye de getirmiş davulcu...
***
Düşünüyorum acaba ben de o davulcuya böyle bir tepki gösterseydim, ben de din düşmanı mı olurdum!?
***
Tabii böyle bir ortamı bulan, şarlatan medya ve kendilerini ön plana çıkarmaya çalışan siyasetçiler arenaya çıkmışlar. Medya "Ürküten Gerginlik" manşetleriyle haberi verdi. Ardında milletvekilleri olay mahalline giderler ve onlar da orada ortamı yumuşatacaklarına birbirlerine "gider" yaparak ürkünç gerginliği daha da ileri boyutlara taşıyorlar... Milletin vekilleri birbirlerine söveceklerine, gidip şu davulcuyu ikna ederek basının karşısında iki tarafı bir araya getirip, efendim vakıa bir yanlış anlaşılmadan kaynaklanmıştır, her iki tarafta birbirinden özür dilemiş ve olay tatlıya bağlanmıştır" diyemediler. Devlet bu gücünü, şefkatini göstermek yerine halkın karşısında birbirlerine gider yapmışlardır. Hepsi taraf olmuş orada. Bir kısmı davulcunun tarafında bir kısmı ailenin tarafında. Sağduyu'nun barışın kardeşliğin yanında olan yok!
***
AKP hükümeti sürekli hava basıyor ya, "bölgede süper gücüz" diye. Bu olay ile gördük ki, hükümet kendi topraklarında bile gücünü gösteremiyor, birleştirici, bütünleştirici, kucaklayıcı özelliğini kendi vatandaşına bile gösteremiyor ki, bölgede bu rolü üstlensin...
***
Bu arada ben de bu fırsatı iyi değerlendirip bizim mahalledeki davulcuyu şikayet etmiş oldum en azından sizlere. Bir de ezan faciası var ki, ondanda bahsetsem acaba yazımızı okuyan belli zümreler "Vay ezan düşmanı, vay din düşmanı" deyip seçme sövgülerle dolu mesajlar yazıp, tehdit ederler mi diye korkmuyor değilim... Lakin haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır düsturu ile ben bu konudaki düşüncelerimi de yazmak isterim. Benim yaşadığım bu ezan faciasını eminim ülkemizin birçok yerinde insanlarımız yaşıyorlardır. Ezanların en güzeli sabah ezanıdır. Layıkıyla okunduğu vakit namaza meyli olmayan insanların bile kalbine işleyen bir kutlu havası vardır sabah ezanının. Fakat sağolsunlar bazı müezzin ya da imam efendiler öylesine kötü okuyorlar ki, insan duymamak için kulaklarına pamuk tıkamayı bile düşünebiliyor. Burada Ezan-ı Muhammediye'ye haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Özellikle sabah ezanlarını ehil olmayan kişiler okumasınlar. Diyanet buna mutlaka bir çözüm bulmalıdır.
***
Ramazan davulu Anadolu topraklarında yüzlerce yıldır süren bir gelenektir. Ümit ederim ki, yüzlerce yıl da devam eder. Fakat usulünce, insanların beynini tırmalayan gürültü ile değil, kalbini okşayan nağmelerle sürmeli. Davula düşman olanı din düşmanı olarak görmekten kurtulmak gerekli. Ezan'ın kötü okunduğunu söyleyenleri değil, ezanı kötü okuyanları sorgulayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder