24 Mayıs 2018 Perşembe

Ülke siyaseti geçmişin karanlığına mahkum edilemez

24 Haziran'da yapılacak olan genel seçimlerin propaganda dönemi büyük bir hızla devam ediyor.
Cumhurbaşbakanı adayları ve milletvekili adayları olanca güçleri ile seçimi kazanan taraf olabilmek için yarışıyor.
Bu seçimler ülkemizde hiç tükenmeyen siyasi kutuplaşmayı ''CUMHUR İTTİFAKI'' ve ''MİLLET İTTİFAKI'' adlarıyla resmileştirmiş oldu.
Bu seçimlerde 2 kutup yarışacak.
BU iki kutup halka kendilerini anlatarak seçimi kazanan taraf olmak için elinden geleni yapacak.
***
Buraya kadar her şey normal.
Yaşananların hepsi demokrasi kuralları çerçevesinde yaşanıyor.
Bana göre normal olmayan, hatta acayip derecede saçma olan bir durum var bu seçimlerde.
Özellikle Millet İttifakı tarafında olanların hemen hemen tamamı Cumhur İttifakı içinde yer alacağını erken seçim kararının alınmasıyla birlikte açıklayan MHP Lideri Devlet BAHÇELİ'ye ağır eleştiriler getiriyorlar.
Söylemleri de şu:
AKP ve sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN geçmişte hem MHP camiasına hem de Devlet BAHÇELİ'ye seçim meydanlarında ağır eleştiriler getirmiş hatta hakaretler etmişti. Aynı şekilde Devlet BAHÇELİ ve MHP camiası da Cumhurbaşkanı ve AKP'ye ağır eleştirilerde bulunmuştu. Şimdi nasıl olur da Devlet BAHÇELİ ve Ülkücü camia AKP ile bir ittifak kurabilir!?
***
Millet İttifakı mensuplarının bu söylemi halka da yansıyor.
İlk bakışta haklı denilebilir.
Örneğin bir mahalle kavgasında olsa bu durum, evet insanların bir daha bir araya gelmemeleri normal karşılanabilir.
Kaldı ki, günümüzde kan davaları bile sona erdiriliyor, hatta bu kan davalarının sona ermesi için devlet aracı olabiliyor.
Mahalle kavgalarında da durum aynı.
Örneğin bizim mahallede Mediha abla ile Türkan teyze 3 senedir kavgalı idiler ve konuşmuyorlardı. Ramazan başında konu komşu bir araya gelip bu iki ablamızı barıştırdılar. Şimdi can ciğer kuzu sarması oldular.
Ancak bizim bahsettiğimiz durum bir kan davası ya da mahalle kavgası değil.
Biz Ülke siyasetinden bahsediyoruz.
Devlet meselesi,
Ülke meselesi,
Millet meselesi kinle, nefretle çözülmez.
***
Hani bir de atalar sözü vardır.
''Dinime küfreden bari Müslüman olsa'' demiş atalarımız.
MHP ve Devlet BAHÇELİ'yi fütursuzca eleştiren CHP, İYİ PARTİ, SAADET PARTİSİ ve HDP bloğu aynaya dönüp kendilerine bakma gereği duymuyorlar. Çünkü aynaya baktıkları vakit, geçmişte yaşananlar ile siyaset yapılacaksa kendilerinin de nasıl bir araya gelebildiklerine kendileri de hayret edecekler.
Eğer MHP, ''Tüm milliyetçilikleri ayaklar altına aldım'' diyen AKP ile bir araya gelemez ise;
Toplantı salonlarında, mitin alanlarında bir tek TÜRK Bayrağı bulundurmayan, bir tek Atatürk posteri bulundurmayan, olanları indiren, CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' sözünü ayakları altına alan, bölücü terör örgütü liderinin heykelini dikme vaadinde bulunan HDP ile nasıl bir araya gelebiliyor!?
Aynı CHP, ülkemizde yaşanan en vahim olaylardan biri olan Sivas Katliamı sırasında belediye başkanı olan ve Madımak Oteli'ni yakanlara hitaben ''Gazanız Mübarek Olsun'' diye seslenen daha sonra bu sözünü dil sürçmesi diye açıklayan Temel Karamollaoğlu ile nasıl bir araya gelebiliyor ve bunların hayal bile edemeyeceği milletvekili sayısını kendilerine armağan edebiliyor.
Aynı CHP, temsil ettiği sol kesimin İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemdeki uygulamalarıyla ''Faşist katil'' olarak tanımladığı Meral Akşener ile nasıl bir araya gelebiliyor ve onun aday olabilmesi için 15 solcu vekili bir ticaret malı gibi İyi Parti'ye nasıl ödünç verebiliyor!?
***
Birilerini eleştirirken insan dönüp kendisine bir bakmalı.
Geçmişte yaşananlar her ne olursa olsun;
Mesele memleket meselesi ise, her parti kendisine daha yakın gördüğü parti ile ittifak yapabilir ve yapmalıdır da.
Burada sorun, bir partiyi eleştirirken eleştirilen eylemlerin daha fazlasını kendilerinin yapmasıdır.
Artık bu siyaset yöntemi bırakılmalıdır.
Mahalle kavgası yapar gibi siyaset yapılmamalıdır.
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ'nin yaptığı gibi ''Devlet'in Bekası ve Millet'in huzuru için'' siyaset geçmişin karanlığından çıkartılıp, geleceğin aydınlık yarınları için çalışması sağlanmalıdır.
Özellikle şuursuzca Devlet BAHÇELİ düşmanlığı yapanlar, Devlet BAHÇELİ'yi anlamak için birazcık kafa yorsalar 24 Haziran sabahı Türkiye bambaşka bir dünyaya uyanır.
Ancak birileri geçmişte kendi başarısızlıklarını örtmek ve bugün halkımızın beklentilerini, halkımızın haykırışlarını duyurmamak için körü körüne bir Devlet BAHÇELİ düşmanlığı ile arz-ı endam ediyorlar.
Devlet BAHÇELİ'nin ''Önce Ülkem ve Milletim, sonra Partim ve ben'' sözünü dahi anlasanız siz de Devlet BAHÇELİ'nin dizinin dibine oturur, Türkiye'nin geleceğinin aydınlatılması için çalışırdınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder