18 Mayıs 2018 Cuma

Saray sofralarını bırakın 'DİŞ KİRASI''na bakın

Efendim ömrü yetenlere bir Ramazan daha geldi çattı.
Her ne kadar, her yeni Ramazan'da ''Nerdeeeee o eski Ramazanlar'' diye hayıflananların sayısı kat be kat artsa da Ramazan ayının farklı bir yeri vardır Türk Milleti'nin hayatında.
Her geçen sene değerleri, tadı, lezzeti eksilse de elde kalan değerleriyle bile güzeldir Ramazan...
***
Evet dedik ya hep kaybediyoruz eski tatları, lezzetleri...
Öyle lezzet dediysek yediklerimizin,içtiklerimizin lezzeti değil; o lezzetlere daha fazlası ekleniyor ancak manevi lezzetler tükeniyor...
Bu sene dikkatimi çeken en acı durum şu oldu:
Eskiden evin erkeği zaman zaman iftar yemeğine geç kalırdı.
Ezan okunurken evin erkeği kan ter içinde koşturarak, sofradakileri daha fazla bekletmemek için çabalardı.
Sofradakiler de okunan ezan ile birlikte sularını içer, zeytin ya da hurma iftariyelik ne varsa birer tane yiyerek iftarlarını açar, evin babasını beklerdi.
Şimdi ise, evin annesi de iftara geç kalabiliyor!
Evet belki de Ramazanların tadını kaçıran en vahim durumlardan biri bu.
Çünkü içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar öyle bir hale geldi ki artık evin annesi de bir iş bulup çalışmak zorunda.
***
Her sene Ramazan ayı boyunca TV ekranlarına çıkıp, acıklı İslam tarihi öyküleri anlatan hocaefendiler bu vahim durumdan hiç bahsetmezler...
70-80'li yıllarda kadının çalışması toplumun büyük bir kesiminde hayal bile edilemezken, bugünkü ekonomik durum bunu zorunlu hale getirdi.
Toplumsal hayatın en büyük yaralarından biri budur aslında.
***
Bir de şu saray sofraları var...
Evlerde, lüküs restoranlarda, otel salonlarında koca koca masalara kurulan saray sofraları...
Eş, dost, akraba birbirini daha güzel bir sofrada ağırlama yarışına giriyor...
Fakir - zengin ayrımı yapmak yok artık.
''Efendim ben o davete gelemem, bugün bir iki yoksul ile birlikte bolkepçe lokantasına gideceğim'' deseniz Allah muhafaza sizi tefe koyar tımbır tımbır oynatırlar!
Sonra da karşınıza geçip, Osmanlıcılık oynarlar!
Evet ahali hepten Osmanlıcı oldu!
Ramazan gelince daha bir Osmanlıcı oluyorlar maşşallah!
***
Efendim o kadar kolay mı Osmanlı olabilmek!
Türk Milleti'nin asırlar boyu dünyaya hükmettiği Osmanlı olabilmek hangi babayiğidin harcıdır ki!?
Hani derler ya ''Lafla peynir gemisi yürümez!''
Belki de bugün Osmanlıcılık teraneleri atanların alayının bilmediği bir gelenek var ki, o bile yeter bunların Osmanlıcılık naralarının susmasına.
Kısaca bahsedeyim efendim.
Saray sofralarına kurulmadan önce belki bir okuyan çıkar.
DİŞ KİRASI!
Evet diş kirası...
Osmanlı'da Ramazan aylarının en can alıcı geleneklerinden biridir diş kirası...
Osmanlı döneminde hali vakti yerinde olan mahallenin zengini mahalle ahalisini iftara davet eder...
İftara gelen mahalle ahalisi, zenginin sahip olduğu bütün nimetlerden faydalanır.
Zengin de baş köşeye kurulup, gelen ahaliyi ayağına getirtmezmiş.
Kapıda el pençe divan bekler, muazzam bir saygı ve minnet duygusu ile gelenlere hoşgeldiniz dermiş...
***
Tabii hoşgeldiniz demekle de hoş gelinmiyor.
İftara katılan ve iftar sahibinin sevap kazanmasını sağlayan ahaliye hizmet etmek de vardır o zengin iftar sahibinde.
Çoğu zaman iftar bile açmadan misafirlere hizmet ederlermiş...
Şimdi var mı böyle bir zengin!?
Ya efendiler Osmanlı olmak öyle basit bir mesele değildir.
***
Efendim bitmedi meselemiz.
İftar yemekleri yenilir, tatlılar ikram edilir ve ardından sohbetler, muhabbetler...
Teravih vakti yaklaşınca iftar sahibi zenginimiz yine kapıya dikilir ve gidenleri tek tek kucaklayarak uğurlar, minnet duygularını sunarmış...
Sadece lafta değil tabii ki!
Evden ayrılan her misafire ev sahibi bir hediye verirmiş.
Kadife keseler içinde değerli hediyeler...
İşte bu hediyelere de ''DİŞ KİRASI'' denirmiş...
***
Ecdat, böyleydi işte!
İftarına katıldı, onun sevap kazanmasına vesile oldu, dişleriyle onun ikram ettiği yiyecekleri çiğnedi, zahmet çekti diye o dişlerin kirasını ödeyecek kadar yüce bir gönüle sahip olan ecdadımızın adını bile anmak insanın gönlünü titretmez mi!?
Kolay mı ulen öyle Osmanlı olmak!?
Kolay mı, diş kirası ödemek!?
Haydi bakalım şimdi saray sofralarınıza kurulun da kendinize ''Osmanlıcılık'' masalları anlatın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder