Ankara...
Türk'ün Anadolu'daki son başkenti Ankara.
Bahtı kara Ankara...
Türk'ün Anadolu'daki mührü Ankara!
Ağlıyordu Ankara bir kere daha!
Ve üşüyordu kaldırımlar,
Sokaklar, caddeler üşüyor
Ağlayan bulutların gözyaşları donuyordu tane tane...
Bir çınar devrilmeden;
Dimdik uğurlanıyordu sonsuzluğa...
***
Ağlıyordu Bozkurt yürekler...
Hoyrat hıçkırıklarını yüreklerine gömüyordu Asenalar.
Eller üşüyordu, donuyordu Bozkurt yapan eller...
Nisan'ın donan göz yaşlarıyla alınan abdestler tir tir titriyordu,
Göğe yükseliyordu selâlar,
Yürekleri yakıyordu ezanlar...
Ve gidiyordu gönüllerin sultanı,
Gidiyordu Türk'ün son BAŞBUĞ'u sonsuz yaşamın derinliklerine...
***
Türk'e karalar bağlamak yakışmazdı,
Nisan'ın yağmurlarını bembeyaz örtü yaptı yaratan!
Ağlama Ankara ağlama,
BAŞBUĞLAR ÖLMEZ!
Sönmeden en son OCAK bitmez Türk'ün varoluş kavgası, dinmez haykırışlar, tükenmez yağmur kokan geceler...
Ölmez bu dava ölmez BAŞBUĞLAR...
Ne Mustafa Kemaller tükenir Anadolu'da ne de Türkeşler biter...
Her karış toprağına şehit kanıyla sulanan ölümsüz ÇINARlar diktik Anadolu'nun.
Türk'ün düşmanları "Bitti" dedikçe biz daha çoğalıp büyüyeceğiz...
***
BAŞBUĞlar ölmez!
Bir kutlu ordusu vardır ki Mustafa Kemal'in yemin etmiştir sonsuza kadar TÜRK için savaşmaya.
Bir kutlu ordusu vardır ki Türkeş'in yemin etmiştir sonsuza kadar Anadolu'da Türk varlığını korumaya!
Türküm!
Doğruyum!
Çalışkanım!
Andolsun,
Yemin olsun,
Ölmeyecek Başbuğlar,
Ölmeyecek Mustafa Kemal Atatürk!
Ölmeyecek Alparslan Türkeş...
***
Varlığım,
Türk varlığına armağan olsun...
Kınalı Kuzular'dan Fırat Çakıroğlu'na bir şehadet kervanının gönüllü askerleri yine Ankara'da haykırdı...
157. Alayın neferleri,
Kahpe düzenin Bozkurt yürekli yiğit çocukları,
Anadolu'nun başı dik yiğitleri,
Tek bir yürek olup, haykırdılar bir kere daha;
BAŞBUĞLAR ÖLMEZ!
***
Pensilva'nın itleri ürse de çöplüklerde,
Bozkurt'un nârâsı yükselecek Anadolu'da...
Hurdayla, çöple uğraşacak vaktimiz yok!
5000 yıllık bir varoluşun ebediyete kadar yaşamasıdır mücadelemiz.
Tasmalı itlere cevap Ankara'da verilmiştir.
Artık çöplükte ürenlere taş atmak yerine memleket davasına dönelim.
Vakit;
Başbuğ'un bizlere emanet ettiği 9 IŞIK'ın aydınlattığı yolumuzda müreffeh Türkiye için, Milliyetçi Hareket'in iktidarı için sokak sokak, ev ev dolaşarak gönüllere girme vaktidir.
***
Evet "Başbuğlar Ölmez!"
Bunun kuru bir slogan olmadığını göstermek vaktidir artık.
Başbuğ'un ordusuna komuta eden Bilge Lider Devlet BAHÇELİ'nin en büyük mücadelesi olan "Türklüğün Bekası" mücadelesinde kutlu bir nefer olma vaktidir.
En büyük vazifemiz fitneye kan kusturmaktır.
Bu kutlu yürüyüşte kim fitne kazanının kepçesini eline almışsa elini kırmak vaktidir!
Türk'ün son kalesi olan MHP ve Ülkü Ocakları'nın içinde fitne kazanını kaynatanlar bundan sonra en büyük düşmanımız ve hedefimizdir.
Koltuk sevdalıları;
Makam ve mevki kovalayıcıları,
Kartvizit budalaları,
Artık bu davanın sırtından inin, yakamızdan düşün...
Biz hesapsızca davaya gönül vermiş neferler olarak BAŞBUĞ'un ölmediğini en önce size sonra da bütün Türk düşmanı itlere göstereceğiz ve Devlet'in başına "Devlet"i getireceğiz!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
27 Kasım 2017 Pazartesi
18 Kasım 2017 Cumartesi
Devlet BAHÇELİ ve "DEVLET"
"Tayyip gitsin de ne olursa olsun!"
Evet sonlarda Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı bu noktaya geldi.
Bu noktaya gelinmesinde AKP ve Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın payı elbette oldukça önemli ölçüdedir.
Ancak bir önemli pay da Recep Tayyip Erdoğan karşısında siyasi başarı gösteremeyen siyasetçiler ve siyasi partilere aittir.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.
Türk milleti demokrasiyi özümsemiş bir millettir.
Ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Türk Milleti için en tehlikeli durum "Tayyip gitsin de nasıl giderse gitsin, ne olursa olsun" düşüncesinin bu toplumda derinlemesine bir ağırlık kazanmasıdır.
***
Bu düşünce tarzının toplum içinde oldukça güçlendiği kanısına varan Türkiye düşmanları 15 Temmuz günü ülkemizi bir iç savaşın eşiğine getirmiş, ancak bu aziz millet, sağcısıyla AKP ve R. Tayyip Erdoğan'ı seveniyle sevmeyeniyle tamamı bizim bir bedevi devleti ve bedevi milleti olmadığımızı bu düşmanlara açık bir şekilde göstermiştir.
Dikkat edersek, Türkiye'deki 15 Temmuz iç savaş denemesi öncesinde Arap dünyasında bunun çok başarılı provaları yapıldı.
"Saddam gitsin de ne olursa olsun" diyerek Saddam Hüseyin'e karşı ayaklanan Arapların bugünkü durumu ortada.
Ülke bir iç savaşın içinde.
Irak bölünme noktasına geldi.
Saddam döneminde refah düzeyi oldukça yüksek olan Irak halkı bugün açlıkla mücadele ediyor.
Hemen yanı başındaki Suriye'de de aynı oyun oynandı.
"Esad gitsin de ne olursa olsun" zihniyetiyle ayaklanan Suriye halkı şimdi ülkelerinden kaçmak için ölümü bile göze alabiliyorlar.
Bir başka örnek de Libya!
Libya'da Kaddafi döneminde dünyanın en müreffeh ülkelerinden birinde yaşamanın keyfini süren Libyalılar, "Kaddafi gitsin de nasıl giderse gitsin, ne olursa olsun" zihniyetiyle isyan çıkardılar. Kaddafi'yi öldürüp sokaklarda ölüsünü gezdirdiler.
Şimdi durum nedir Libya'da!?
Açlık, sefalet ve çetelerin iç savaşı!!!
***
Müslüman ülkelerde çıkardıkları iç savaşlar ile bir karmaşa ortamı yaratıp, bu ülkelerin tüm yer altı ve yer üstü zenginliklerini zapteden emperyalist güçler aynı oyunu ülkemizde de oynamaya kalkıştılar.
10 yıllık AKP iktidarı döneminde yürütülen politikalarla milletimizin, ayrıştığını, düşmanlaştığını ve en önemlisi Araplaştığını zanneden bu emperyal güçler 15 Temmuz'da harekete geçtiler ve ülkeyi iç savaşa sokmak için sözde bir darbe girişiminde bulundular.
Evet 15 Temmuz olayı bir darbe girişimi değil, ülkemizi iç savaş ortamına sokma girişimi idi!
Olmadı başaramadılar!
Çünkü bu ülkede yaşayanların sadece Müslüman olmadığını aynı zamanda TÜRK milleti olduğunu unuttular!
Lazıyla, Kürdüyle, Acemiyle, Çerkeziyle, Rumuyla, Ermenisiyle, Türkmeniyle, Alevisiyle, Sünnisiyle Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyeti kurarken söylediği "Ne mutlu TÜRKÜM diyene!" sözünün altında birleştiğini bilemediler!
15 Temmuz günü bir millet emperyalistlere bir kere daha Türk'ün tokatını vurdu!
***
15 Temmuz'da çok şey değişti.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu değişim ise en önemlisidir.
Yıllardır birlikte hareket ederek ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirdikleri yol arkadaşları bölücü ve dinci kesimin aslında bir vatan haini ve millet düşmanı olduklarını anladılar.
Bu iç savaş girişiminin karşısında dimdik duran MHP, Ülkü Ocakları ve Türk Milleti'nin lideri Devlet BAHÇELİ'nin de nasıl büyük bir devlet adamı olduğunu anladılar.
CHP Lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katılımıyla gerçekleştirilen Yenikapı mitingi Türk Milleti'nin emperyalist güçlere vurduğu bir şamar olmuştur.
"Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" düşüncesinin Arap toplumlarında olduğu kadar kolayca Türk Milleti'nin içine yerleşemeyeceğini gösterdik.
***
İşte bu noktadan sonra bir Devlet BAHÇELİ gerçeği ortaya çıkmıştır.
Devlet BAHÇELİ o dönemde yaptığı siyasi konuşmalarında bir "Türkiye gerçeği" vurgusu yapıyordu.
"Türkiye gerçeklerini gözardı etmeden siyaset yapmaktan" bahsediyordu.
Neydi bu Türkiye gerçeği!?
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan sandıktan tek başına iktidar olarak çıkmıştır.
Bir diğer gerçek ise, bu iktidar olasılığının karşısında duracak olan kesimin içinde hemen seçimler sonrasında "Pkk bizim arka bahçemizdir" diyerek bölücülüğünü tescilleyen HDP vardır. Ve MHP'nin bu bloğun içinde olması söz konusu dahi edilemez!
Bu "Türkiye gerçekleri"ni göz ardı etmeden, "Anadolu'da Türk varlığının bekası için" yürünecek tek demokratik yol AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ile bu ülkenin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir şekilde ülkemizin yönetimine katkıda bulunmaktır.
MHP ve Devlet BAHÇELİ de bunu yapmıştır ve bugün ne kadar başarılı olduğunu da bütün milletimiz görmektedir.
***
Bu ortamda CHP ne yapmıştır!?
Atatürk'ün kurduğu ülkenin, Atatürk'ün kurduğu partisini yönetenler ne yapmıştır!?
Kurtuluş Savaşı sırasında çeşitli isyanlarla Atatürk'e karşı savaşan Kürt Teali Cemiyeti'nin bugünkü uzantısı olan Pkk'yı arka bahçesi olarak görenlerle birlikte olmuştur.
Terörist cenazelerine sahip çıkmıştır.
Türk milletini CHP'ye oy vermeye ikna edecek tek bir politika geliştirememiş ve bunun acısını da CHP'ye oy vermeyenleri koyun sürü olmakla itham ederek çıkarmıştır.
CHP'nin iktidar olmasının tek yolu AKP'ye oy atanların CHP'ye oy atmaya ikna edilmesidir ve CHP'liler bunu "AKP'ye oy atanlar koyun sürüsüdür" diyerek başaracaklarını zannedecek kadar politik yetersizdirler şu anda.
CHP siyasi yetersizliğini kendi seçmeni üzerinde "Tayyip gitsin de ne olursa olsun" noktasına da getirmektedir.
***
CHP'den yana umudumu yitirmedim ben henüz.
Tanıdığım bir çok genç arkadaşım var.
Atatürk'ü anlamış, Atatürk'ün ilke ve inkılaplarını yaşam tarzı olarak seçmiş CHP gençliği halkı ikna edecek bir politik gelişimi mutlaka gösterecektir ve Atatürk'ün kurduğu CHP yeniden "Atatürk'ün kurduğu parti" olma noktasına gelecektir.
MHP'de de benzer durum vardır.
İç çekişmelerden arınmış bir MHP, bu ülkede AKP'nin tek alternatifi olacaktır.
MHP'nin CHP'ye oranla en büyük şansı Devlet BAHÇELİ gibi bir liderinin olmasıdır.
Devlet BAHÇELİ, popülist bir siyasetçi değil ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu bir devlet adamıdır.
Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş gibi liderlerden sonra ülkemiz genelde popülist siyasetçilerin yönetiminde kalmıştır.
"Devlet'in ve Millet'in bekası" bir yana bırakılmış, partinin ve partililerin varlığı ön plana çıkmıştır yeni lider profiliyle birlikte.
Devlet BAHÇELİ, yeniden devlet adamı profilinde bir lider olarak milletimizin teveccühünü kazanmış önemli bir şahsiyettir ve ülkemizin son yıllardaki en büyük kazancıdır.
ÖNEMLİ NOT:
Yorumların hakaret ve küfür içermeden yapılmasını rica ediyorum.
Aksi durumdaki tüm yorumlar silinmektedir.
Eğer düşünceye düşünce ile karşılık verirseniz memnuniyetle yayınlarım.
Evet sonlarda Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı bu noktaya geldi.
Bu noktaya gelinmesinde AKP ve Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın payı elbette oldukça önemli ölçüdedir.
Ancak bir önemli pay da Recep Tayyip Erdoğan karşısında siyasi başarı gösteremeyen siyasetçiler ve siyasi partilere aittir.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.
Türk milleti demokrasiyi özümsemiş bir millettir.
Ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Türk Milleti için en tehlikeli durum "Tayyip gitsin de nasıl giderse gitsin, ne olursa olsun" düşüncesinin bu toplumda derinlemesine bir ağırlık kazanmasıdır.
***
Bu düşünce tarzının toplum içinde oldukça güçlendiği kanısına varan Türkiye düşmanları 15 Temmuz günü ülkemizi bir iç savaşın eşiğine getirmiş, ancak bu aziz millet, sağcısıyla AKP ve R. Tayyip Erdoğan'ı seveniyle sevmeyeniyle tamamı bizim bir bedevi devleti ve bedevi milleti olmadığımızı bu düşmanlara açık bir şekilde göstermiştir.
Dikkat edersek, Türkiye'deki 15 Temmuz iç savaş denemesi öncesinde Arap dünyasında bunun çok başarılı provaları yapıldı.
"Saddam gitsin de ne olursa olsun" diyerek Saddam Hüseyin'e karşı ayaklanan Arapların bugünkü durumu ortada.
Ülke bir iç savaşın içinde.
Irak bölünme noktasına geldi.
Saddam döneminde refah düzeyi oldukça yüksek olan Irak halkı bugün açlıkla mücadele ediyor.
Hemen yanı başındaki Suriye'de de aynı oyun oynandı.
"Esad gitsin de ne olursa olsun" zihniyetiyle ayaklanan Suriye halkı şimdi ülkelerinden kaçmak için ölümü bile göze alabiliyorlar.
Bir başka örnek de Libya!
Libya'da Kaddafi döneminde dünyanın en müreffeh ülkelerinden birinde yaşamanın keyfini süren Libyalılar, "Kaddafi gitsin de nasıl giderse gitsin, ne olursa olsun" zihniyetiyle isyan çıkardılar. Kaddafi'yi öldürüp sokaklarda ölüsünü gezdirdiler.
Şimdi durum nedir Libya'da!?
Açlık, sefalet ve çetelerin iç savaşı!!!
***
Müslüman ülkelerde çıkardıkları iç savaşlar ile bir karmaşa ortamı yaratıp, bu ülkelerin tüm yer altı ve yer üstü zenginliklerini zapteden emperyalist güçler aynı oyunu ülkemizde de oynamaya kalkıştılar.
10 yıllık AKP iktidarı döneminde yürütülen politikalarla milletimizin, ayrıştığını, düşmanlaştığını ve en önemlisi Araplaştığını zanneden bu emperyal güçler 15 Temmuz'da harekete geçtiler ve ülkeyi iç savaşa sokmak için sözde bir darbe girişiminde bulundular.
Evet 15 Temmuz olayı bir darbe girişimi değil, ülkemizi iç savaş ortamına sokma girişimi idi!
Olmadı başaramadılar!
Çünkü bu ülkede yaşayanların sadece Müslüman olmadığını aynı zamanda TÜRK milleti olduğunu unuttular!
Lazıyla, Kürdüyle, Acemiyle, Çerkeziyle, Rumuyla, Ermenisiyle, Türkmeniyle, Alevisiyle, Sünnisiyle Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyeti kurarken söylediği "Ne mutlu TÜRKÜM diyene!" sözünün altında birleştiğini bilemediler!
15 Temmuz günü bir millet emperyalistlere bir kere daha Türk'ün tokatını vurdu!
***
15 Temmuz'da çok şey değişti.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu değişim ise en önemlisidir.
Yıllardır birlikte hareket ederek ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirdikleri yol arkadaşları bölücü ve dinci kesimin aslında bir vatan haini ve millet düşmanı olduklarını anladılar.
Bu iç savaş girişiminin karşısında dimdik duran MHP, Ülkü Ocakları ve Türk Milleti'nin lideri Devlet BAHÇELİ'nin de nasıl büyük bir devlet adamı olduğunu anladılar.
CHP Lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katılımıyla gerçekleştirilen Yenikapı mitingi Türk Milleti'nin emperyalist güçlere vurduğu bir şamar olmuştur.
"Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" düşüncesinin Arap toplumlarında olduğu kadar kolayca Türk Milleti'nin içine yerleşemeyeceğini gösterdik.
***
İşte bu noktadan sonra bir Devlet BAHÇELİ gerçeği ortaya çıkmıştır.
Devlet BAHÇELİ o dönemde yaptığı siyasi konuşmalarında bir "Türkiye gerçeği" vurgusu yapıyordu.
"Türkiye gerçeklerini gözardı etmeden siyaset yapmaktan" bahsediyordu.
Neydi bu Türkiye gerçeği!?
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan sandıktan tek başına iktidar olarak çıkmıştır.
Bir diğer gerçek ise, bu iktidar olasılığının karşısında duracak olan kesimin içinde hemen seçimler sonrasında "Pkk bizim arka bahçemizdir" diyerek bölücülüğünü tescilleyen HDP vardır. Ve MHP'nin bu bloğun içinde olması söz konusu dahi edilemez!
Bu "Türkiye gerçekleri"ni göz ardı etmeden, "Anadolu'da Türk varlığının bekası için" yürünecek tek demokratik yol AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ile bu ülkenin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir şekilde ülkemizin yönetimine katkıda bulunmaktır.
MHP ve Devlet BAHÇELİ de bunu yapmıştır ve bugün ne kadar başarılı olduğunu da bütün milletimiz görmektedir.
***
Bu ortamda CHP ne yapmıştır!?
Atatürk'ün kurduğu ülkenin, Atatürk'ün kurduğu partisini yönetenler ne yapmıştır!?
Kurtuluş Savaşı sırasında çeşitli isyanlarla Atatürk'e karşı savaşan Kürt Teali Cemiyeti'nin bugünkü uzantısı olan Pkk'yı arka bahçesi olarak görenlerle birlikte olmuştur.
Terörist cenazelerine sahip çıkmıştır.
Türk milletini CHP'ye oy vermeye ikna edecek tek bir politika geliştirememiş ve bunun acısını da CHP'ye oy vermeyenleri koyun sürü olmakla itham ederek çıkarmıştır.
CHP'nin iktidar olmasının tek yolu AKP'ye oy atanların CHP'ye oy atmaya ikna edilmesidir ve CHP'liler bunu "AKP'ye oy atanlar koyun sürüsüdür" diyerek başaracaklarını zannedecek kadar politik yetersizdirler şu anda.
CHP siyasi yetersizliğini kendi seçmeni üzerinde "Tayyip gitsin de ne olursa olsun" noktasına da getirmektedir.
***
CHP'den yana umudumu yitirmedim ben henüz.
Tanıdığım bir çok genç arkadaşım var.
Atatürk'ü anlamış, Atatürk'ün ilke ve inkılaplarını yaşam tarzı olarak seçmiş CHP gençliği halkı ikna edecek bir politik gelişimi mutlaka gösterecektir ve Atatürk'ün kurduğu CHP yeniden "Atatürk'ün kurduğu parti" olma noktasına gelecektir.
MHP'de de benzer durum vardır.
İç çekişmelerden arınmış bir MHP, bu ülkede AKP'nin tek alternatifi olacaktır.
MHP'nin CHP'ye oranla en büyük şansı Devlet BAHÇELİ gibi bir liderinin olmasıdır.
Devlet BAHÇELİ, popülist bir siyasetçi değil ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu bir devlet adamıdır.
Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş gibi liderlerden sonra ülkemiz genelde popülist siyasetçilerin yönetiminde kalmıştır.
"Devlet'in ve Millet'in bekası" bir yana bırakılmış, partinin ve partililerin varlığı ön plana çıkmıştır yeni lider profiliyle birlikte.
Devlet BAHÇELİ, yeniden devlet adamı profilinde bir lider olarak milletimizin teveccühünü kazanmış önemli bir şahsiyettir ve ülkemizin son yıllardaki en büyük kazancıdır.
ÖNEMLİ NOT:
Yorumların hakaret ve küfür içermeden yapılmasını rica ediyorum.
Aksi durumdaki tüm yorumlar silinmektedir.
Eğer düşünceye düşünce ile karşılık verirseniz memnuniyetle yayınlarım.
16 Kasım 2017 Perşembe
Eskişehirspor Sevdalılarına Açık mektup -2
Eskişehirspor sevdalıları şimdi ne yapacak!?
Hüznümüzü yaşamak için inzivaya mı çekileceğiz!?
Karalar bağlayıp, surat asıp bir kenarda gözyaşı mı dökeceğiz!?
Elbette hayır!
1965 yılı, 19 Haziran günü başlayan futboldaki devrim hareketine bir yenisini daha eklemenin çabası içine gireceğiz bu saatten sonra.
İlk yapmamız gereken sahiplenmektir.
Bundan böyle Eskişehirspor'u sevdiğimiz kadar sahiplenmeyi de becermek zorundayız!
***
Bazı cezaların gelmesi kaçınılmaz olmuştur.
Kulübümüzün yönetimsel hatalardan dolayı içine girdiği çıkmaz, bizler için bir başlangıç noktası olmalıdır.
Öncelikle yapılması gereken demokratik hak ve taleplerimizin Eskişehirspor taraftarına yakışır bir şekilde kullanılması olacaktır.
Eskişehirspor'u bir reklam aracı olarak kullananlara gereken ceza kesilmelidir!
Eskişehirspor'u rantiye olarak kullananlara gereken ceza kesilmelidir!
Eskişehir'in en büyük değeri olan Eskişehirspor'a sırtını dönen, Eskişehirspor'u yok sayan siyasetçiler mutlak surette sandığa gömülmelidirler.
Eskişehirspor sevdalılarının keseceği ceza sandıkta en etkin bir şekilde kendini göstermelidir!
***
Eskişehirspor'a yapılabilecek maddi yardımları her Eskişehirspor sevdalısı zaten elinden geldiğince yapmaktadır.
Kimimiz kombine alarak, kimimiz bir ürün alarak gücümüzün yettiğince yapmaktayız.
Bunun ötesinde yapılabilecek bir yardım kampanyası sadece maddi anlam taşımaz bir de manevi anlam taşır.
Eskişehir kentinden kasalarını dolduranlar Eskişehir'in en büyük değerine kayıtsız kalırken, onların kasalarını dolduranlar Eskişehirspor'a sahip çıkmış olacaktır.
Ülkemizin her yerine yayılacak olan bir yardım kampanyası ile sadece Eskişehirsporlular değil, ülkemizin dört bir yanındaki Eskişehispor sempatizanları da bu kampanyaya katılacaklardır.
Kentimizin aklı selim, yüreğinde Eskişehirspor sevdası bulunan ileri gelenlerinin öncülüğünde, örneğin sayın valimiz, Türkiye çapında ün sahibi olan sevgili Mithat Körler, efsane futbolcularımız ve Eskişehirspor sevgisiyle yüreğini şereflendiren sanatçı, gazeteci, siyasetçi büyüklerimizin öncülüğünde ulusal basına konu olabilecek şekilde bir kampanya ile en azından bu darboğaz aşılabilir.
***
Bunun ötesinde yapılabilecek en büyük ve en gerekli hamle de üyelik hamlesidir.
Artık Eskişehirspor sevdalıları tribünleri doldurdukları kadar kongre salonlarını da doldurmalıdır.
Kongre salonlarını dolduranlar, tribünlerin yolunu bilmez, tribünleri dolduranlar ise, kongre salonlarına giremez durumdadır.
Ve işte bu durumda Eskişehirspor'un bir çıkmaz sokağa girmesine en büyük sebeptir.
Belki bugün Eskişehirspor'u bir kaç küme birden düşmekten kurtaramayacağız ancak Eskişehirspor'un geleceğini kurtaracağız.
Eskişehirspor'a üye olarak bu noktadan sonra Eskişehirspor'u Eskişehirspor sevdası ile şereflenmemiş olanların elinden kurtaracağız.
İşte bu sahiplenmedir!
***
Bir hamlede gerçekleşecek olan 3-4 bin üyelikle belki çok büyük maddi katkılar sağlayamayacağız kulübümüze ama kulübümüzün sahibi biz olacağız.
Büyük bir aşkla bağlandığımız kulübümüze sahip çıkacağız!
Tribündeki atkılılar olarak kongre salonlarına da sahip çıkacağız!
Eskişehirspor'a üyelik bence kulübümüze maddi katkı sağlamanın tamamen dışında kulübümüze sahiplenme amaçlıdır.
Bugünlere gelmemizin tek sebebi o kongre salonlarındaki kravatlılar ise, bundan böyle kongre salonlarını atkılılar doldurmak zorundadır.
***
BİR olmak;
İRİ olmaktır.
İRİ olmak;
DİRİ olmaktır!
Ortak aşkımız Eskişehirsporumuz için BİR olalım.
Birbirimizi sevelim.
Birbirimize güç verelim.
Ortak aşkımızı büyütmek için İRİ olalım.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor düşmanları yok olacaktır.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor'u hiç kimse kendi menfaatleri uğruna kullanamayacaktır.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR olmaya devam edecektir.
Ortak aşkımızı korumak için DİRİ olalım!
1965 ruhunu yok edip, futbolda emperyalist güçlerin egemenliğini sürdürmeye çalışanlara vermemek için DİRİ olalım!
Eskişehirspor'un ANADOLU YILDIZI ünvanını korumak için DİRİ olalım.
KIRMIZI ŞİMŞEKLER'in sesinin daha gür çıkması için DİRİ olalım!
Hüznümüzü yaşamak için inzivaya mı çekileceğiz!?
Karalar bağlayıp, surat asıp bir kenarda gözyaşı mı dökeceğiz!?
Elbette hayır!
1965 yılı, 19 Haziran günü başlayan futboldaki devrim hareketine bir yenisini daha eklemenin çabası içine gireceğiz bu saatten sonra.
İlk yapmamız gereken sahiplenmektir.
Bundan böyle Eskişehirspor'u sevdiğimiz kadar sahiplenmeyi de becermek zorundayız!
***
Bazı cezaların gelmesi kaçınılmaz olmuştur.
Kulübümüzün yönetimsel hatalardan dolayı içine girdiği çıkmaz, bizler için bir başlangıç noktası olmalıdır.
Öncelikle yapılması gereken demokratik hak ve taleplerimizin Eskişehirspor taraftarına yakışır bir şekilde kullanılması olacaktır.
Eskişehirspor'u bir reklam aracı olarak kullananlara gereken ceza kesilmelidir!
Eskişehirspor'u rantiye olarak kullananlara gereken ceza kesilmelidir!
Eskişehir'in en büyük değeri olan Eskişehirspor'a sırtını dönen, Eskişehirspor'u yok sayan siyasetçiler mutlak surette sandığa gömülmelidirler.
Eskişehirspor sevdalılarının keseceği ceza sandıkta en etkin bir şekilde kendini göstermelidir!
***
Eskişehirspor'a yapılabilecek maddi yardımları her Eskişehirspor sevdalısı zaten elinden geldiğince yapmaktadır.
Kimimiz kombine alarak, kimimiz bir ürün alarak gücümüzün yettiğince yapmaktayız.
Bunun ötesinde yapılabilecek bir yardım kampanyası sadece maddi anlam taşımaz bir de manevi anlam taşır.
Eskişehir kentinden kasalarını dolduranlar Eskişehir'in en büyük değerine kayıtsız kalırken, onların kasalarını dolduranlar Eskişehirspor'a sahip çıkmış olacaktır.
Ülkemizin her yerine yayılacak olan bir yardım kampanyası ile sadece Eskişehirsporlular değil, ülkemizin dört bir yanındaki Eskişehispor sempatizanları da bu kampanyaya katılacaklardır.
Kentimizin aklı selim, yüreğinde Eskişehirspor sevdası bulunan ileri gelenlerinin öncülüğünde, örneğin sayın valimiz, Türkiye çapında ün sahibi olan sevgili Mithat Körler, efsane futbolcularımız ve Eskişehirspor sevgisiyle yüreğini şereflendiren sanatçı, gazeteci, siyasetçi büyüklerimizin öncülüğünde ulusal basına konu olabilecek şekilde bir kampanya ile en azından bu darboğaz aşılabilir.
***
Bunun ötesinde yapılabilecek en büyük ve en gerekli hamle de üyelik hamlesidir.
Artık Eskişehirspor sevdalıları tribünleri doldurdukları kadar kongre salonlarını da doldurmalıdır.
Kongre salonlarını dolduranlar, tribünlerin yolunu bilmez, tribünleri dolduranlar ise, kongre salonlarına giremez durumdadır.
Ve işte bu durumda Eskişehirspor'un bir çıkmaz sokağa girmesine en büyük sebeptir.
Belki bugün Eskişehirspor'u bir kaç küme birden düşmekten kurtaramayacağız ancak Eskişehirspor'un geleceğini kurtaracağız.
Eskişehirspor'a üye olarak bu noktadan sonra Eskişehirspor'u Eskişehirspor sevdası ile şereflenmemiş olanların elinden kurtaracağız.
İşte bu sahiplenmedir!
***
Bir hamlede gerçekleşecek olan 3-4 bin üyelikle belki çok büyük maddi katkılar sağlayamayacağız kulübümüze ama kulübümüzün sahibi biz olacağız.
Büyük bir aşkla bağlandığımız kulübümüze sahip çıkacağız!
Tribündeki atkılılar olarak kongre salonlarına da sahip çıkacağız!
Eskişehirspor'a üyelik bence kulübümüze maddi katkı sağlamanın tamamen dışında kulübümüze sahiplenme amaçlıdır.
Bugünlere gelmemizin tek sebebi o kongre salonlarındaki kravatlılar ise, bundan böyle kongre salonlarını atkılılar doldurmak zorundadır.
***
BİR olmak;
İRİ olmaktır.
İRİ olmak;
DİRİ olmaktır!
Ortak aşkımız Eskişehirsporumuz için BİR olalım.
Birbirimizi sevelim.
Birbirimize güç verelim.
Ortak aşkımızı büyütmek için İRİ olalım.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor düşmanları yok olacaktır.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor'u hiç kimse kendi menfaatleri uğruna kullanamayacaktır.
Biz İRİ oldukça Eskişehirspor BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR olmaya devam edecektir.
Ortak aşkımızı korumak için DİRİ olalım!
1965 ruhunu yok edip, futbolda emperyalist güçlerin egemenliğini sürdürmeye çalışanlara vermemek için DİRİ olalım!
Eskişehirspor'un ANADOLU YILDIZI ünvanını korumak için DİRİ olalım.
KIRMIZI ŞİMŞEKLER'in sesinin daha gür çıkması için DİRİ olalım!
15 Kasım 2017 Çarşamba
Eskişehirspor Sevdalılarına Açık Mektup - 1
"Bize taraftar demeyin! Zira biz bir futbol takımı taraftarı değil; bedensiz bir ruha sevdalıyız!"
Evet Eskişehirsporlu olmak böyle garip bir haldir.
Biz takım tutmadık!
Eskişehirspor'a sevdalandık!
Yenmek ve yenilmek olguları bizi hiç ilgilendirmedi!
Biz yenince üzülebilen, yenilince sevinebilen Eskişehirspor sevdalılarıyız...
1965'ten bu yana dinmeyen bir ateş, bitmeyen bir sevda.
Bir maç öncesinde bir TV kanalının muhabiri mikrofonu bana uzatıp o meşhur soruyu sordu:
- Eskişehirspor şalpiyon olursa n'aparsınız!?
Allah Allah!
Bu nasıl bir soru ki!
Düşündüm biraz.
Ve dedim ki:
- Çok anormal bir sevinç yaşayacağımı zannetmiyorum. Hatta belki de öyle şampiyon olan takımların taraftarlarının yaptığı gibi sevinç naraları falan da atmam!
Muhabir şaşkın şaşkın; "Ama nasıl olur takımınız ilk defa şampiyon olacak!"
Cevabım hazırdı:
- Bak efendi kardeşim, düşündüm ve anladım ki; hiç bir şampiyonluk, hiç bir kupa beni Eskişehirspor sevdalısı olmam kadar mutlu edemez! Bana mutluluk yetiyor, bundan daha büyük bir mutluluk olamaz!!!
***
Evet biz böyleyiz!
Kimine göre "manyak", kimine göre "putperest"...
Kim ne derse desin, biz böyleyiz.
Böyle severiz biz Eskişehirspor'u...
Sevdiği kıza adam gibi "Seni seviyorum" bile diyemeyen milyonlarca delikanlı varken biz Eskişehirspor'a kitaplar dolusu aşk şiirleri yazan mecnunlarız aslında...
Manyakça seviyoruz...
Ölümüne seviyoruz!
***
Bu sevgiyi kelimelerle anlatmak mümkün değil!
Yaşamak gerek!
Anlamak isteyenlere cevabımız hep bu oldu:
Bu aşk anlatılmaz, yaşanır!
Aşkımız öylesine büyüdü ki; bir de baktık Eskişehirspor'un bile önüne geçmişiz.
Seven, sevilenden daha büyükmüş!
Tüm ülke futbol taraftarlarına tribün kültürünü öğrettik!
Beste yapmayı, kareografi yapmayı, takımı desteklemeyi, takımın bir oyuncusu olmayı biz öğrettik.
Ve sonuçta Eskişehirspor sevdalılarının bir hayran kitlesi bile oluştu.
***
Türkiye'nin neresine gidersek gidelim, söz Eskişehir'den açılınca hemen Eskişehirsporlular geliyor akla.
"Büyük Taraftar" deniliyor.
Bizi sevmeyenler bile bize hayran!
Öyle bir hal ki nasıl anlatacağımızı bile bilemiyoruz.
Bazen kendi kendimize bile soruyoruz bu soruyu:
"Bu ne sevgi ahhh, bu ne ızdırap!"
***
Hasılı kelam biz çok fena aşığız Eskişehirspor'a...
Buraya kadar her şey iyi güzel.
Sevmenin sonrasında sahip olmak var.
Sahiplenmek var.
Sevdiğimize erişmek,
Sevdiğimizi namertlere teslim etmemek!
İşte burada tükenmişiz!
Eskişehirspor'u sevmekle öylesine meşgul olmuşuz ki, Eskişehirspor'a sahip çıkmayı, aşkımıza sahiplenmeyi aklımıza bile getirmemişiz.
Tribünleri hınca hınç doldurmuşuz ama kongre salonlarını boş bırakmışız.
Eskişehirspor aşkından habersiz insanlar kongre salonlarını işgal etmiş ve sevdiğimize sahip çıkmışlar.
***
Biz sevmişiz, onlar rantiye yapmışlar kendilerine!
Biz sevmişiz onlar reklam aracı yapmışlar kendilerine!
Biz sevmişiz onlar arkalarında bir güç olarak kullanmışlar Eskişehirspor yöneticiliğini!
Anlayacağınız, "biz sevdik eller aldı"...
Hatta; "sevdiğimizi kendi ellerimizle teslim ettik namertlere"
Ve bugün geldiğimiz nokta ortada!
Beceriksiz ve art niyetli yöneticilerin kulübü getirdiği nokta batma noktası!
İçinde bulunduğumuz borç batağını telaffuz etmeye dilimiz varmıyor!
Pusuda bekleyen puan silme ve küme düşme cezaları yüreğimizi yakıyor!
***
"Önce Güven" sloganı ile bizleri kandırıp, takımı küme düşürme görevini ifa eden Mister Hoşcan yönetiminin de borçlar noktasında hepimizi kandırdığı ortaya çıktı.
Bir Sinan Özeçoğlu geldi.
Bellli ki, birileri onu da kandırmış.
Sözler verilmiş tutulmamış.
Vaatler verilmiş yapılmamış.
Adam resmen kullanılmış, kandırılmış...
Ve sonunda o da gitti...
Şimdi ne yapacağız?
Bu sorunun cevabını da yarın vermeye çalışalım...
Evet Eskişehirsporlu olmak böyle garip bir haldir.
Biz takım tutmadık!
Eskişehirspor'a sevdalandık!
Yenmek ve yenilmek olguları bizi hiç ilgilendirmedi!
Biz yenince üzülebilen, yenilince sevinebilen Eskişehirspor sevdalılarıyız...
1965'ten bu yana dinmeyen bir ateş, bitmeyen bir sevda.
Bir maç öncesinde bir TV kanalının muhabiri mikrofonu bana uzatıp o meşhur soruyu sordu:
- Eskişehirspor şalpiyon olursa n'aparsınız!?
Allah Allah!
Bu nasıl bir soru ki!
Düşündüm biraz.
Ve dedim ki:
- Çok anormal bir sevinç yaşayacağımı zannetmiyorum. Hatta belki de öyle şampiyon olan takımların taraftarlarının yaptığı gibi sevinç naraları falan da atmam!
Muhabir şaşkın şaşkın; "Ama nasıl olur takımınız ilk defa şampiyon olacak!"
Cevabım hazırdı:
- Bak efendi kardeşim, düşündüm ve anladım ki; hiç bir şampiyonluk, hiç bir kupa beni Eskişehirspor sevdalısı olmam kadar mutlu edemez! Bana mutluluk yetiyor, bundan daha büyük bir mutluluk olamaz!!!
***
Evet biz böyleyiz!
Kimine göre "manyak", kimine göre "putperest"...
Kim ne derse desin, biz böyleyiz.
Böyle severiz biz Eskişehirspor'u...
Sevdiği kıza adam gibi "Seni seviyorum" bile diyemeyen milyonlarca delikanlı varken biz Eskişehirspor'a kitaplar dolusu aşk şiirleri yazan mecnunlarız aslında...
Manyakça seviyoruz...
Ölümüne seviyoruz!
***
Bu sevgiyi kelimelerle anlatmak mümkün değil!
Yaşamak gerek!
Anlamak isteyenlere cevabımız hep bu oldu:
Bu aşk anlatılmaz, yaşanır!
Aşkımız öylesine büyüdü ki; bir de baktık Eskişehirspor'un bile önüne geçmişiz.
Seven, sevilenden daha büyükmüş!
Tüm ülke futbol taraftarlarına tribün kültürünü öğrettik!
Beste yapmayı, kareografi yapmayı, takımı desteklemeyi, takımın bir oyuncusu olmayı biz öğrettik.
Ve sonuçta Eskişehirspor sevdalılarının bir hayran kitlesi bile oluştu.
***
Türkiye'nin neresine gidersek gidelim, söz Eskişehir'den açılınca hemen Eskişehirsporlular geliyor akla.
"Büyük Taraftar" deniliyor.
Bizi sevmeyenler bile bize hayran!
Öyle bir hal ki nasıl anlatacağımızı bile bilemiyoruz.
Bazen kendi kendimize bile soruyoruz bu soruyu:
"Bu ne sevgi ahhh, bu ne ızdırap!"
***
Hasılı kelam biz çok fena aşığız Eskişehirspor'a...
Buraya kadar her şey iyi güzel.
Sevmenin sonrasında sahip olmak var.
Sahiplenmek var.
Sevdiğimize erişmek,
Sevdiğimizi namertlere teslim etmemek!
İşte burada tükenmişiz!
Eskişehirspor'u sevmekle öylesine meşgul olmuşuz ki, Eskişehirspor'a sahip çıkmayı, aşkımıza sahiplenmeyi aklımıza bile getirmemişiz.
Tribünleri hınca hınç doldurmuşuz ama kongre salonlarını boş bırakmışız.
Eskişehirspor aşkından habersiz insanlar kongre salonlarını işgal etmiş ve sevdiğimize sahip çıkmışlar.
***
Biz sevmişiz, onlar rantiye yapmışlar kendilerine!
Biz sevmişiz onlar reklam aracı yapmışlar kendilerine!
Biz sevmişiz onlar arkalarında bir güç olarak kullanmışlar Eskişehirspor yöneticiliğini!
Anlayacağınız, "biz sevdik eller aldı"...
Hatta; "sevdiğimizi kendi ellerimizle teslim ettik namertlere"
Ve bugün geldiğimiz nokta ortada!
Beceriksiz ve art niyetli yöneticilerin kulübü getirdiği nokta batma noktası!
İçinde bulunduğumuz borç batağını telaffuz etmeye dilimiz varmıyor!
Pusuda bekleyen puan silme ve küme düşme cezaları yüreğimizi yakıyor!
***
"Önce Güven" sloganı ile bizleri kandırıp, takımı küme düşürme görevini ifa eden Mister Hoşcan yönetiminin de borçlar noktasında hepimizi kandırdığı ortaya çıktı.
Bir Sinan Özeçoğlu geldi.
Bellli ki, birileri onu da kandırmış.
Sözler verilmiş tutulmamış.
Vaatler verilmiş yapılmamış.
Adam resmen kullanılmış, kandırılmış...
Ve sonunda o da gitti...
Şimdi ne yapacağız?
Bu sorunun cevabını da yarın vermeye çalışalım...
11 Kasım 2017 Cumartesi
Eskişehir'in Seçilmişlerine ve Atanmışlarına Mektup
Eskişehir...
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde son derece önemli bir yer tutan,
İlk sanayi yatırımlarının gerçekleştiği,
Cumhuriyetimizin kurucusu Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle "Seçkin insanların" yaşadığı önemli bir Anadolu kenti
Ve Eskişehirspor...
Türk futbol tarihinin en önemli mihenk taşlarından birisi.
Türk Futbol tarihine ve hatta dünya futbol tarihine "İLK"leri ile geçmiş önemli bir futbol takımı.
Türk futboluna kazandırdıkları tüm futbol kamuoyunun malumudur.
***
Böylesine önemli bir kent ve bu kentte kurulmuş ancak tüm Anadolu insanı tarafından büyük bir sevgiyle kucaklanmış bir Eskişehirspor.
Öyle bir hal almış ki, bugün Eskişehir'in en önemli değeri haline gelmiş.
Eskişehir'in yurt genelinde tanınmasına ve sevilmesine en önemli katkıyı sağlayan Eskişehirspor olmuş.
Eskişehirspor'u seven Anadolu insanı ister istemez Eskişehir'e de büyük bir sevgi beslemeye başlamıştır.
Ülkemizde bir çok kentimiz, çeşitli tarım ve gıda ürünleriyle ün kazanmış, bir çok kentimiz el sanatları ve tarihi değerleri ile ün kazanmışken Eskişehir'i bu kadar ünlü yapan tek değer ESKİŞEHİRSPOR olmuştur.
Bugün Türkiye'nin neresinde olursanız olun, kime sorarsanız sorun, "Eskişehir denilince ilk akla gelen" ESKİŞEHİRSPOR'dur, ESES'dir, ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES'tir...
***
Durum böyle olunca Eskişehirspor'un Eskişehir'in tanıtımında en önemli etken olmaktadır.
Eskişehir'de seçilmiş belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz ve atanmış valilerimiz, kaymakamlarımız bugün yok olma noktasına gelen Eskişehirspor kulübünün sorunlarına "Yasalar müsaade etmiyor" gerekçesiyle kayıtsız kalamazlar!
Bu duruma kayıtsız kalmak "İnsan Yasaları"na aykırıdır!
Eskişehirspor'un yerine getirdiği görev gereği Eskişehir kentine katkıları bu kadar açıkken böyle bir değeri görmezden gelmek, bu değerin tükenmesine göz yummak vatana da ihanettir, bu vatan da yaşayan insanlara da ihanettir.
***
Tükenişe doğru hızla ilerleyen Eskişehirspor'un yaşadığı bu sıkıntılı duruma dur demek her vatanseverin görevidir.
Türk futboluna yepyeni çığırlar açan Eskişehirspor'un içinde bulunduğu durumdan çıkması için çaba sarfetmek her bilinçli futbol taraftarının asli görevidir.
Bugün, Eskişehirspor'un içinde bulunduğu duruma olumlu yönde müdahil olmayan seçilmişlerimiz unutmamalıdır ki, her biri zamanı geldiği vakit en demokratik hakları olan seçim sandığına gittiklerinde oylarını Eskişehirspor'a atacaklardır.
Sandık günü oy pusulasını elimize aldığımızda o pusulada göreceğimiz tek amblem ESKİŞEHİRSPOR amblemi olacaktır!
***
Eskişehirspor ve Eskişehirspor sevdalıları sadece Türkiye genelinde Eskişehir'in tanıtımını yapmamıştır. Dünya genelinde Türkiye'nin tanıtımına da önemli bir katkı sağlamıştır Eskişehirspor ve Eskişehirspor sevdalıları.
At gözlüğü takmış ve Türk futbolunu üç takımdan ibaret gören medyanın duyarsızlığı sebebiyle Türkiye'de hiç kimsenin bilmediği muhteşem bir tanıtım etkinliğine imza atmıştır Eskişehirspor.
İskoçya'da St. Johnstone kentinde yaşayanların tamamı bir Eskişehirspor ve Türkiye hayranıdır. Bu kentin takımı olan St. Johnstone FC ile bir Avrupa kupası maçı oynayan Eskişepirspor ve ESES sevdalıları bu kent üzerinde öyle bir etki yarattılar ki, bugün St. Johnstone tribünlerinde her maçta ESES çekiliyor, tribünlerinde ve birçok işyerinde ESES bayrakları asılıyor. St. Johnstone FC takımının yöneticileri takımın renklerinin Mavi - Beyaz olmasına rağmen deplasman formasının renklerini SİYAH - KIRMIZI olarak değiştiriyor.
İşte bu Türkiye'nin tanıtımına yapılmış en büyük hizmettir.
İşte bu vatan sevgisidir!
İşte bu ülke turizmine katkıdır!
İşte bu "Futbol, dostluktur, kardeşliktir" sözünün gerçeğe dönüştüğü muhteşem bir olaydır.
***
Hırsızların, dolandırıcıların, yolsuzluk yapanların bile affa uğradığı, bir şekilde elini kolunu sallayarak sokaklarımızda dolaştığı ülkemizin böylesine büyük işler başaran bir futbol takımının yok olmasına göz yumulamaz!
Devletimiz, hükümetimiz mutlaka bir hal çaresi bulmalıdır!
Ülke futboluna ve Ülke tanıtımına hiçbir katkı sağlamamış belediye takımlarına ve hükümet desteğine bütün ülke insanı şahittir.
Biz de Eskişehirspor'a da bu katkı ve yardımlar yapılmalıdır talebinde bulunmayı hakkımız olarak görüyoruz.
Bu sesi duyun!
Eskişehirspor'un beceriksiz yönetimlerin beceriksizlikleri sonucunda yok olup gitmesine seyirci kalmayın.
***
Biz Eskişehirspor sevdalıları olarak kimseden yardım talep etmiyoruz.
Kentimizin ve ülkemizin tanıtımına bunca katkı sağlayan,
Türk futbol tarihine ve tribün kültürüne en önemli katkıları sağlayan, futbola seyir zevkini katan bir camianın HAKKI OLANI istiyoruz.
Art niyetli ve beceriksiz yöneticilerin cezasını koskoca bir camia çekmemeli!
Zamanında devletin denetim kurumlarının görevlerini yerine getirmemesinin suçunu koskoca bir camia çekmemeli!
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde son derece önemli bir yer tutan,
İlk sanayi yatırımlarının gerçekleştiği,
Cumhuriyetimizin kurucusu Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle "Seçkin insanların" yaşadığı önemli bir Anadolu kenti
Ve Eskişehirspor...
Türk futbol tarihinin en önemli mihenk taşlarından birisi.
Türk Futbol tarihine ve hatta dünya futbol tarihine "İLK"leri ile geçmiş önemli bir futbol takımı.
Türk futboluna kazandırdıkları tüm futbol kamuoyunun malumudur.
***
Böylesine önemli bir kent ve bu kentte kurulmuş ancak tüm Anadolu insanı tarafından büyük bir sevgiyle kucaklanmış bir Eskişehirspor.
Öyle bir hal almış ki, bugün Eskişehir'in en önemli değeri haline gelmiş.
Eskişehir'in yurt genelinde tanınmasına ve sevilmesine en önemli katkıyı sağlayan Eskişehirspor olmuş.
Eskişehirspor'u seven Anadolu insanı ister istemez Eskişehir'e de büyük bir sevgi beslemeye başlamıştır.
Ülkemizde bir çok kentimiz, çeşitli tarım ve gıda ürünleriyle ün kazanmış, bir çok kentimiz el sanatları ve tarihi değerleri ile ün kazanmışken Eskişehir'i bu kadar ünlü yapan tek değer ESKİŞEHİRSPOR olmuştur.
Bugün Türkiye'nin neresinde olursanız olun, kime sorarsanız sorun, "Eskişehir denilince ilk akla gelen" ESKİŞEHİRSPOR'dur, ESES'dir, ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES'tir...
***
Durum böyle olunca Eskişehirspor'un Eskişehir'in tanıtımında en önemli etken olmaktadır.
Eskişehir'de seçilmiş belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz ve atanmış valilerimiz, kaymakamlarımız bugün yok olma noktasına gelen Eskişehirspor kulübünün sorunlarına "Yasalar müsaade etmiyor" gerekçesiyle kayıtsız kalamazlar!
Bu duruma kayıtsız kalmak "İnsan Yasaları"na aykırıdır!
Eskişehirspor'un yerine getirdiği görev gereği Eskişehir kentine katkıları bu kadar açıkken böyle bir değeri görmezden gelmek, bu değerin tükenmesine göz yummak vatana da ihanettir, bu vatan da yaşayan insanlara da ihanettir.
***
Tükenişe doğru hızla ilerleyen Eskişehirspor'un yaşadığı bu sıkıntılı duruma dur demek her vatanseverin görevidir.
Türk futboluna yepyeni çığırlar açan Eskişehirspor'un içinde bulunduğu durumdan çıkması için çaba sarfetmek her bilinçli futbol taraftarının asli görevidir.
Bugün, Eskişehirspor'un içinde bulunduğu duruma olumlu yönde müdahil olmayan seçilmişlerimiz unutmamalıdır ki, her biri zamanı geldiği vakit en demokratik hakları olan seçim sandığına gittiklerinde oylarını Eskişehirspor'a atacaklardır.
Sandık günü oy pusulasını elimize aldığımızda o pusulada göreceğimiz tek amblem ESKİŞEHİRSPOR amblemi olacaktır!
***
Eskişehirspor ve Eskişehirspor sevdalıları sadece Türkiye genelinde Eskişehir'in tanıtımını yapmamıştır. Dünya genelinde Türkiye'nin tanıtımına da önemli bir katkı sağlamıştır Eskişehirspor ve Eskişehirspor sevdalıları.
At gözlüğü takmış ve Türk futbolunu üç takımdan ibaret gören medyanın duyarsızlığı sebebiyle Türkiye'de hiç kimsenin bilmediği muhteşem bir tanıtım etkinliğine imza atmıştır Eskişehirspor.
İskoçya'da St. Johnstone kentinde yaşayanların tamamı bir Eskişehirspor ve Türkiye hayranıdır. Bu kentin takımı olan St. Johnstone FC ile bir Avrupa kupası maçı oynayan Eskişepirspor ve ESES sevdalıları bu kent üzerinde öyle bir etki yarattılar ki, bugün St. Johnstone tribünlerinde her maçta ESES çekiliyor, tribünlerinde ve birçok işyerinde ESES bayrakları asılıyor. St. Johnstone FC takımının yöneticileri takımın renklerinin Mavi - Beyaz olmasına rağmen deplasman formasının renklerini SİYAH - KIRMIZI olarak değiştiriyor.
İşte bu Türkiye'nin tanıtımına yapılmış en büyük hizmettir.
İşte bu vatan sevgisidir!
İşte bu ülke turizmine katkıdır!
İşte bu "Futbol, dostluktur, kardeşliktir" sözünün gerçeğe dönüştüğü muhteşem bir olaydır.
***
Hırsızların, dolandırıcıların, yolsuzluk yapanların bile affa uğradığı, bir şekilde elini kolunu sallayarak sokaklarımızda dolaştığı ülkemizin böylesine büyük işler başaran bir futbol takımının yok olmasına göz yumulamaz!
Devletimiz, hükümetimiz mutlaka bir hal çaresi bulmalıdır!
Ülke futboluna ve Ülke tanıtımına hiçbir katkı sağlamamış belediye takımlarına ve hükümet desteğine bütün ülke insanı şahittir.
Biz de Eskişehirspor'a da bu katkı ve yardımlar yapılmalıdır talebinde bulunmayı hakkımız olarak görüyoruz.
Bu sesi duyun!
Eskişehirspor'un beceriksiz yönetimlerin beceriksizlikleri sonucunda yok olup gitmesine seyirci kalmayın.
***
Biz Eskişehirspor sevdalıları olarak kimseden yardım talep etmiyoruz.
Kentimizin ve ülkemizin tanıtımına bunca katkı sağlayan,
Türk futbol tarihine ve tribün kültürüne en önemli katkıları sağlayan, futbola seyir zevkini katan bir camianın HAKKI OLANI istiyoruz.
Art niyetli ve beceriksiz yöneticilerin cezasını koskoca bir camia çekmemeli!
Zamanında devletin denetim kurumlarının görevlerini yerine getirmemesinin suçunu koskoca bir camia çekmemeli!
7 Kasım 2017 Salı
Sinan ÖZEÇOĞLU'na mektup!
"Eskişehir'de bir fabrika kurar gibi Eskişehirspor'u kuracağız"
Bu sözler Cumhuriyetimizin kurucusu Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Efendiler; yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" sözleri gibiydi Eskişehir için!
***
Bir devrimin ayak sesleri!
Yeni bir kurtuluş destanının son cümlesi gibi...
İşgal güçlerini denize döküp, Türk Milleti'nin Anadolu'daki son bağımsız Türk Devleti'ni kuruşu gibiydi.
***
Türk Futbolu'ndaki İstanbul egemenliğinin yıkılışının habercisiydi bu sözler.
10 Yıl gibi kısa bir sürede nice devrimler yapıldı, nice "Yıkılmaz" sanılan tabular yıkıldı!
***
Eskişehirspor bir milli uyanış duygusuyla kuruldu ve bu duygu bütünlüğü sayesinde Cumhuriyetin ilk 10 yılında olduğu gibi Eskişehirspor da 10 yıl da çok büyük işler başardı.
Türk Futbolu'nda yaptığı devrimler ile "TÜRK FUTBOLU'NUN DEVRİMCİSİ" ünvanını aldı.
***
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın yanı sıra başta Sevilla zaferi olmak üzere Avrupa'da üstün başarılar kazanarak KIRMIZI ŞİMŞEKLER ünvanını kazandı!
***
Anadolu insanının İstanbul egemenliği altında ezilmişliğine son vererek, bir uçtan bir uca bütün Anadolu'da büyük bir sevgi kazandı. Anadolu insanının umudu oldu. Anadolu insanının da "kazanabileceğini" ispat etti. 10 Yılda sadece Eskişehir'in ve Eskişehirliler'in değil bütün Anadolu kentlerinin takımı oldu. Eskişehirspor'un yarattığı bu devrim hareketinden sonra bir çok kent kendi adını taşıyan takımlar kurdu. Ve Eskişehirspor; ANADOLU YILDIZI ünvanını kazandı.
***
Eskişehirspor kolaylıkla Eskişehirspor olmadı.
İlk 10 yılın sonrasında bu devrim hareketinden ürkenlerin ayak oyunları başladı ve maalesef biz bu oyunlara yenik düştük.
Eskişehirspor'u sevdiğimiz kadar Eskişehirspor'a sahip çıkmayı beceremedik.
***
Tribünleri hep doldurduk.
Tribünlerde sahada yaptığımız devrimlerden daha büyük devrimler yaptık.
Türkiye'de futbol taraftarlığının ağa babası olduk.
Tüm ülke tribünlerine taraftarlığı öğrettik.
Bir şeyi unutmuştuk!
Kongre salonlarına giremedik!
Kongre salonlarını dolduramadık!
Biz bütün Türkiye'ye tribün kültürünü öğretirken sevdamız Eskişehirspor'un pavyoncu tayfası tarafından yönetilmesine engel olamadık!
Bu sebepledir ki; kabahatin en büyüğü bizdedir!
***
Yüksek Eskişehirsporluluk Bilinci'nden uzak yöneticilerin yıllarca Eskişehirspor yönetiminde kalmasına göz yumduk ve bugün bu noktalara geldik. Evet belki biraz geç oldu ama yanlışlarımızın farkına vardık. Bu biraz da sizin sayenizde oldu sayın Sinan Özeçoğlu! Biz sizde Aziz Bolel başkanımızın samimiyetini gördük. Biz sizde 1965 Ruhunu gördük. Eskişehirspor'un yeniden o eski günlere döneceğine inancımızı sen güçlendirdin. Biz ilk defa kayıtsız şartsız size güvendik! *** Bizim YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR idealimizin senin başkanlığında gerçekleşeceğine inancımız tamdır. Bu sezon ne kadar zor durumda olduğumuzu biliyoruz. Çok kısa bir zamanda ne kadar büyük bir çöküntü yaşadığınızın da farkındayız. Kentin seçilmişleri ve işadamları tarafından kandırıldığınızı da biliyoruz! Geldiğimiz nokta da küme düşmeye bile razıyız. Yeter ki sen bizi bırakma! Yeter ki, yeniden pavyoncu tayfanın eline kalmasın bu kulüp. Düşebileceğimiz en kötü yerlere kadar düşelim. Biz biliyoruz ki, nerelere düşersek düşelim seninle LAYIK OLDUĞUMUZ YERLERE YENİDEN DÖNECEĞİZ! *** Bırakıp gitmek size yakışmaz! Mağlubiyetler alsak da bu mağlubiyetlerin zafere giden yola çıktığını biliyoruz artık. Biz varız! Biz buradayız! Sonu nereye çıkarsa çıksın sizinle yürümeye and içiyoruz! YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR! YAŞASIN ONURLU MÜCADELEMİZ!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)