26 Mart 2013 Salı

Görmek ve Bakmak - Başbakan versiyonu (1)

Görmek ve bakmak demiştik anımsayacaksınız...
Bakıp da göremeyenlerden mevzu ettik...
Yani bakar körlerden dem vurmuştuk...
Geçmişten örneklemeler yapmıştık...
Peki günümüzde yok mu bu örneklemelerden...
Elbette var...
Hem de sürüsüyle...
İnsanlık var olduğu günden bu yana olduğu gibi bundan böyle de var olacak bakar körler...
***
Efendim bir başbakan düşünün...
Yüzde doksan dokuzunun Müslüman olarak kabul edildiği bir ülkede dindar bir başbakan...
Beş vakit namaz kılar...
Bunu müteaddit defalar medya önünde ima ettiği için biliyoruz...
Cuma namazlarını kaçırmaz...
Yanındaki tayfaya da sebep olur...
Bayram namazları miting gibidir zaten...
Seçim dönemindeysek mümkün olduğunca daha çok camiye gidilir ve cami girişi çıkışı miting havasına büründürülür...
Fazla lakırdıya gerek yok, anladık ki, sayın başbakanımız oldukça dindar biri...
Her vesile de bunu gördük...
***
İslam dininin düşmanları vardır...
Allah düşmanları...
Peygamber düşmanları...
Bunların en önemlisi hepimizin bildiği üzere İsrailoğulları, yani Yahudiler...
Hem Kur'an-ı Kerim'de hem de Hadis-i Şerifler'de bu İsrailoğulları lanetlenirler...
Müslüman ümmet bunlara karşı sürekli uyarılır...
İslam tarihinde meydana gelen bir çok iç savaş bu Yahudilerin Müslümanlar üzerine oynadıkları oylunlar neticesinde gerçekleşmiş. Yani öylesine fetbazlar ki; Müslüman'ı Müslüman'a kırdırıyorlar yüzlerce yıldır...
Hz. Peygamber'in vefatından sonra başlar oyunlar...
Osmanlı'da bile devam eder...
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de hep vardır bu oyunlar...
***
Ve bir başbakan çıkıyor...
Dindar bir başbakan...
Bütün dindar kesimi etkileyen söylemleriyle ümmetin umudu olur...
Adalet ve Kalkınma Partisi kurulur...
Parti'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yasağı nedeniyle milletvekili bile olamaz...
Genel Başkan sıfatıyla düşer Amerika yollarına...
Artık onlar mı davet etti, yoksa kendiliğinden mi gitti bilemeyiz...
Fakat şunu biliyoruz ki; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük emperyalist gücü olan ABD Başkanı o güne kadar Başkan ya da Başbakan düzeyindeki kişilere bile 1-2 yıl sonrasına randevu verirken, çat kapı gelen AKP Genel Başkanı'nı hemen huzuruna kabul eder...
Şimdi burada bir şeyi atlamamak lazım...
Sayın Genel Başkan belki de Beyaz Saray'ın kapısına dayanıp, daha sonraları İsraillilere "Van Minut" dediği gibi, "Kaçılın ulen önümden başkanınızla görüşücem" de demiş olabilir...
Orasını bilemiyoruz...
O an kanka olurlar...
Yıllar sürecek bir kankalık başlar...
İsimler değişse de AKP Genel Başkanı ABD başkanlarıyla hep kanka olarak kalacaktır...
***
Ne olduysa oldu;
Genel Başkan memlekete gelir gelmez kısa bir süre içersinde AKP tek başına iktidar oldu...
Halkımız dindar ya!
Dedik herhalde bizim arslan yürekli dindar başbakanımız ABD'yi dize getirdi,
Gitti postasını koydu ve gelip ülkede iktidar oldu...
Takvimlerin 2004 yılını gösterdiği zamanlarda;
Çok ilginç bir olay yaşandı...
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine ABD yollarına düşmüştü...
Oradaki Yahudi lobilerini hepimiz çok iyi biliriz...
Oradaki karagahlarında oturup, "şimdi hangi ülkeyi karıştıralım", Müslümanlar üzerinde hangi oyunu oynayalım" diye düşünüp strateji geliştirirler...
Bunların bir çoğuna "Düşünce Kuruluşu" derler...
İşte böyle bir Yahudi Lobi gurubu bir karar alır...
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Üstün Hizmet Madalyası" anlamna gelen bir ödül vermek...
***
Bu ödül ilk kez bir Müslüman'a verilecekti...
Bu ödül kimlere ve neden veriliyor peki?
Herhangi bir ülkede üst düzey yönetici olmuş kişilere "SİYONİST DAVA" ya yaptıkları hizmetlerden dolayı veriliyor...
Pekala, Recep Tayyip Erdoğan Siyonist dava için nasıl bir hizmet yapmıştıki bu ödül kendisine verildi....
Üstelik sayın başbakan da bu ödülü reddetmedi...
Gitti onların, Siyonistlerin kıyafetlerini de giyerek, bu ödülü aldı...
Demek ki, var bi numara!...
Belki de ilk defa bir Müslüman Başbakan'a verilen bu ödülün veriliş şeklinde de bir değişiklik yapmışlardı Yahudiler...
Mesela "yaptıkları" hizmetler için değil de, "yapacakları" hizmetler için vermişlerdi bu ödülü...
***
Başbakan'ın ödülü almadan önceki icraatlarına baktığımız vakit Siyonist dava için yaptığı bir eylem yok...
Bir söylem yok!
Bir icraat yok!
Bir hizmet yok!...
Zaten olması da mümkün değil, çünkü o dindar bir Müslüman...
Bilakis, Yahudi, Siyonist ve Masonlar hakkında söylemediği laf yok!
Onları pek çok defasında şeytan ile bir tutuyor...
Ödül'den önce bir hizmet yoksa, ödül sonrasına bakmak lazım...
Bakmak lazım ki, bazı gerçekleri görelim...
Biz de bakar kör olmayalım....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder