Sevmek...
Günümüzde içi en çok boşaltılmış kelimelerden biridir sevmek...
Seviyoruz ama nasıl seviyoruz!?
Hep bizim istediğimiz gibi olursa seviyoruz...
Ya da sevmek istediğimizi bizim istediğimiz şekle sokuyoruz...
Olduğu gibi sevmek yok...
Mecnun gibi sevmek yok...
Ferhat gibi, Şirin gibi sevmek yok...
Romeo ve Jülyet gibi sevmek, sevilmek yok artık...
- Bebeğim seni çok seviyorum...
- Ben de seni çok seviyorum aşkitom...
- Ama bi tanem önce, çok para kazanacağın bir iş, sonra bir ev, sonra bir araba alsan da öyle mi evlensek biz seninle!?
İşte günümüz sevmeleri böyle artık...
***
Aşk sadece iki cins arasında mıdır!?
Elbette değil...
Aşk herhangi birini, herhangi bir şeyi sonunda vuslat bile olamayacağını kabullenerek sevebilmektir...
Hz. Ali'nin, Hz. Muhammed'i sevmesidir aşk...
Hz. Fatıma'nın babasına olan bağlılığıdır aşk...
Bir taraftarın ARMA'sına olan tutkusudur...
Bir rengi severiz bazen,
Bazen de bir hayvanı, ama ölesiye seversiniz...
Öyle abidik gubidik değil...
Gel deyince geleni, git deyince gideni sevmek değildir aşk...
Yüreğini neticesi ne olursa olsun emanete bırakmaktır aşk sonsuz yaşama doğana kadar...
***
Bugün Hz. Muhammed'in doğum günü...
Eskiden, bir de halen var olan eskiler doğum günü kutlamanın Hristiyan geleneği olduğunu söyler ve neredeyse doğum günü kutlayanlara kafir gözüyle bakarlar.
Peki neden Hz. Muhammed'in doğum gününü kutluyoruz!?
- Aman efendim o farklı bu farklı
- Nasıl farklı!?
- Bu kandil, doğum günü değil!
Öyle ya hep işimize geldiği gibi yontmayı severiz biz.
Yüzlerce yıldır haram olan faiz, adı "KAR PAYI" olarak değiştirilince birden helal oluvermedi mi!?
Neyse mevzumuz faiz değil şimdi...
En azından bir örnekleme yaptık.
Hani dedik ya hep işimize geldiği gibi yontuyoruz diye...
***
Bugün Hz. Muhammed'in doğum günü...
O'nu sevmek aşkların en güzeli olmalı...
Ama dediğimiz gibi O'nu bile adam gibi sevemiyoruz...
Hep işimize gelen yönlerini seviyoruz...
Mesela; son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde bir moda var;
Peygamber Efendimiz'in yatış şeklini gösteren temsili resimler kullanılarak yapılan bir paylaşımda ayrıntılı bir şekilde Hz. Muhammed'in yatış şekli gösteriliyor.
Eğer onu seviyorsanız siz de öyle yatmalısınız!?
Uyku da insan yarı ölüdür, ölü bir insan yatış şeklini nasıl düzenlesin!?
Efendim bana ne, nasıl düzenlersen düzenle, Peygamber efendimiz öyle yatmış, O'nu seviyorsan sen de öyle yatacaksın.
Tamam peki, bunu yapmaya çalışacağız...
***
Bu yatış meselesine takıldım.
Aslında yatış şeklinde ziyade yattığı yatağa takılmıştım ben...
Allah'ın "Sevgilim" diye hitap ettiği bu büyük insan nerede yatıyordu acaba!?
Artık merak ettiklerimiz konusunda bilgi edinmek için işimiz kolay.
Allah razı olsun bilgisayar dene bu mereti icad edenden.
Bir de internet icat olunmuş ki, kaymaklı ekmek kadayıfı...
Hemen yazdık arama motoruna...
Peygamber Efendimizin yatağı ile alakalı çok az bilgi var...
Yatış şeklini de bir araştırayım dedim...
Aman Allahım!
Yüzlerce sayfa çıkıyor karşımıza...
Her önüne gelen yazmış...
Peygamber Efendimiz şöyle yatar böyle yatar diye...
Gerçi hemen hemen hepsi aynı yola çıkıyor ama bu bilginin bu kadar yer alması bana ilginç geldi...
Neden ilginç geldi!?
Yatış şekliyle ilgili dünya kadar bilgi sayfası olmasına rağmen yatağıyla ilgili çok az bilgi olması ilginç geldi...
***
İşte bizim sevgimiz böyle...
Yatış şekli ile çok ilgileniriz...
Yatarken O'nun gibi yatmak çok kolay çünkü...
O'nun gibi yatar ve bir de böbürlenirsiniz, "Ben Peygamberim gibi yatttım ne mutlu bana" diye...
Merak etmeden de duramazsınız "Acaba bu hareketimden dolayı ne kadar sevap kazanmışımdır" diye...
Ama asıl mesele yatakta efendi yatakta...
Edindiğim bilgiye göre Tanrımız Allah'ın "sevgilim" diye hitap ettiği, insanlık tarihinin en önemli şahsiyeti olan Hz. Muhammed (SAV) hurma liflerinden yapılmış, oldukça sert ve engebeli bir şiltede uyumuş ömrü boyunca...
Eski köy evlerinde yaşayanlar bilirler, yeniler de belki otantik mekanlarda görmüşlerdir...
sırtımızı dayadığımız hasır yastıklar vardı...
İşte en az onlar kadar sert...
Kuş tüyü yataklarımıza Peygamber Efendimizin yattığı gibi yattık diye böbürlenirken acaba onun yattığı o sert yatak hiç aklımıza gelir mi!?
Hayatımızda bir kere olsun, onun yattığı yatakta yatabilir miyiz!?
***
İşte aşk burada başlar...
Son teknoloji ile donatılmış salonlarda,
Neticemizi koyduğumuz yumuşacık koltuklarda yapılan anma toplantılarında anlatılan acıklı hikayelere gözyaşı akıtmak mıdır O'nu sevmek!?
Süslü laflarla kandil kutlama mesajları atmak mıdır O'nu sevmek!?
Saçını, sakalını, elbiseni, yatış şeklini vs taklit edip, yattığı yatağı görmezden gelmek midir O'nu sevmek!?
Yani işimize gelenler sevip, işimize gelmeyen yönlerini görmezden gelmek midir O'nu sevmek!?
Ulu Tanrım, Allah'a şükürler olsun ki, O'nun sevgilisini, her haliyle sevmek için bir gayret verdi yüreğimize...
Yapabildiklerimizle böbürlenmekten Allah'a sığınırız...
Yapamadıklarımızdan da Hz. Muhammed'in merhametine sığınırız...
Allah'ın elçi olarak tayin ettiği Hz. Muhammed'in doğumunu bir kere daha anarken bizlere O'nu gerçek anlamda sevmeyi nasip etmesini bir kere daha diliyoruz yüce yaratandan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder