20 Ekim 2011 Perşembe

Benim için ölme, benim için öldürme!!!

PKK kurbanı öğretmen Dilek Kerman
19 Ekim 2011 akşamı, yani 24 askerimizin şehit edildiği günün akşamı... TV ekranları yine tam bir curcuna yeri. Her kanalda birileri çıkıp martaval okuyor yine... Kumanda elimizde kanal kanal dolaşıyoruz. İlk olarak CNNTÜRK kanalında Ahmet Hakan'ın programına takıldık. MHP Iğdır milletvekili konuşuyor. Olağanüstü halin bölgede bir an önce ilan edilmesini savunuyor. Karşıt görüşte olanlar zamanında uygulanan olağanüstü hal uygulamasının yanlışlarından dem vuruyor. MHP'li vekil o yanlışları siz yapmayın, o yanlışlardan ders alın ve doğrusunu yapın diyor ama anlamak isteyen yok. OHAL'den herkes korkuyor. Peki ne olmuştu OHAL döneminde!? "0" şehit... AKP Hükümeti ile birlikte OHAL kaldırıldı ve kendisini feshetme aşamasına gelen PKK yeniden eylemlere başladı. Pkk'nin faiili meçhul cinayetleri yeniden başladı. Asker, polis, öğretmen, ebe, doktor, hemşire, kadın, bebek, köylü... Onlar için farketmiyordu. OHAL kalkmış ve yeniden kudurmuşlardı. AKP'nin onlar için yapmış olduğu bu önemli hizmet AKP iktidarı süresince büyük bir nimet olarak duruyor bebek katillerinin önünde... Ve bugün onlar OHAL'den korkuyorlar. Neden korkuyorlar acaba? Askerimizi, polisimizi, kadınımızı, bebeğimizi öldüremeyecekleri için mi!?...

Program konukları arasında genç bir bayan var. Yeni bir oluşum başlatmışlar. PKK'ya çağrı yaparak "Benim için ölme, öldürme" diyorlarmış. Aman efendim ne güzel diyorsunuz değil mi!? Bir gurup Kürt vatandaşımız kendileri için savaştıklarını söyleyen bebek katillerine "Benim için ölme, kadın öldürme, bebek öldürme, asker, polis öldürme kardeşim" diye sesleniyor. İlk etapta bizim de kulağımıza hoş geliyor. Bu genç kadına söz verildiği vakit gerçek niyetleri ortaya çıkıyor bunların. Söylediği birçok söz beni çok da ilgilendirmedi aslında. Çünkü hep aynı şeyler söyleniyor. Sevgi, barış, kardeşlik, cart curt... Bu genç kadın onca lakırdının içinde öyle bir söz etti ki, o an kan beynime sıçradı. Fakat her ne hikmetse ne orada bulunan konuklar ne de ekranları başında izleyen ulusumuz sanki benim duyduğum o sözleri duymamış gibiydiler. Ne dedi bu genç kadın? Aynen aktarıyorum: "Bugün ülkenin birçok yerinde Kürt halkı ırkçı bir saldırıya uğrama korkusu ile evine giderken..." Vay anasına arkadaş yahu... Biz hangi ülkede yaşıyoruz. Bu genç kadın neden bahsediyor. Hangi Kürt vatandaşımız bu korkuyu hissediyormuş bunu da çıkıp bir tek örnekle göstersene be kadın! İşte bunların gerçek niyetleri budur. Bu tür söylemlerle Türk-Kürt çatışmasını sağlamak, olayı sokağa dökmek ve bir iç savaş ortamı yaratmak. Bugün her Türk'ün canı kadar sevdiği bir Kürt vardır. Arkadaşıdır, dostudur, yavuklusudur, karısıdır, kocasıdır, akrabasıdır, komşusudur... Hiçbir Türk bir Kürt kardeşi için ırkçı düşüncelere kapılmamıştır, kapılmayacaktır. Yok sizin Kürt diye tanımladıklarınız sadece PKK'lılar ve onların sempatizanlarıysa o zaman haklısınız işte. Onlar evlerine rahat gitmesinler zaten... Bebek katilleri, kadın katilleri rahat uyumasınlar zaten...

Kumandamızı çalıştırıp başka bir kanala geçtiğimizde, güler misin ağlarmısın cinsinden bir görüntü çıkıyor karşımıza. TRT Haber... Halkımızın parasıyla iktidar borazanlığı yapan TRT haberleri sunuyor. Spiker üzgün bir yüz ifadesiyle veriyor haberi. "Hain saldırı bakanlar tarafından da üzüntü ile karşılandı..." ve görüntüler geliyor. Bir bakan bir yerde halka hitap ediyor. Güya gözyaşlarını tutamamış. Ve haykırmış "Sözün bittiği yerdeyiz!" Vay anasına arkadaş yahu! Daha bir ay önce oraya gelmemiş miydik!? Yine mi oraya geldik. Orayı bir türlü geçemeyecek miyiz?!. Söz bittiyse ne olacak onu bir gösterseniz. Sözden sonra ne geliyor onu bir anlasak. Bu konuşan bir bakan yanlış anlamayın. Sayın başbakanımız da bir kaç hafta önce aynı şeyi demişti. Sözün bittiği yerdeyiz... Şehit sayısı çift haneli rakamları geçince bu söz çıkıyor hemen ortaya. 3-5 olsa söz bitmez daha. Ama 10'u geçerse söz biter. Tamam ona da eyvallah ama söz bitince ne oluyor. Şehit kanıyla çalışan uçaklar havalanıyor sanırım. Birkaç sorti morti, cart curt... Sonra!... 1 Şehit, 2 Şehit, 3 Şehit.... az olursa kimsenin sesi çıkmaz. TV kanalları önemsiz haberler arasında verir geçer, ama sayı artarsa orda söz biter... Yalan söylüyorlar asıl orada söz başlıyor. Cümle alem TV kanallarına koşturup laf salatası konusundaki maharetlerini sergiliyorlar...

Kumanda işini yapıyor, kanal kanal geziyoruz. TV programcısı Okan Bayülgen kendi formatının tamamen dışında bir program yapıyor. TV8'in habercileri konuk edilmiş. Bir de güvenlik uzmanı var. İlk olarak güvenlik uzmanına söz veriliyor. Güvenlik uzmanı bugüne kadar hiç söylenmemiş bir şey söylüyor. "Öldürenlere öldürdükleri insanların hayat hikayeleri okutulsun. Gazeteler şehit edilen askerin, polisin, kadının, bebeğin hayat hikayesini günlerce yayınlasınlar." Gerçekten ilginç bir yaklaşım. Bunun sebebini de şöyle açıklıyor güvenlik uzmanı: "Her insanda bir vicdan vardır. Bu teröristlerde sonuç itibariyle o bölgede yaşamakta olan sıradan bir insan iken dağa çıkıp terörist olmuşlardır. Onların da bir vicdanları vardır. Öldürdükleri insanları bir nesne olarak değil bir insan olarak görmeli ve o öldürdükleri insanların ömürleri boyunca neler yaşadıklarını öğrenmeliler. Nasıl yetiştirildiklerini, ne zorluklarla o yaşa kadar getirildiklerini bilmeliler. Ve en azından vicdanlarında bir soru işareti oluşmalıdır." Uzmanın bu sıradışı önerisi bana son derece makul ve mantıklı geldi...

Diğer kanalları da dolaştık tek tek. Birkaç kez dolaştık. Sonuç hep aynı: Martaval....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder