14 Temmuz 2018 Cumartesi

Kahpe Pusunun Kurbanı Şehit Hüseyin ÇARDAK...

Büyük acılar yaşadık biz...
Ve o acıların büyüklüğüne aldırış etmeden unutuverdik hemen...
Unuttuk pusulara kurban verdiğimiz yiğitleri...
Unuttuk üç kuruşluk mermilerin yok ettiği umutları...
Unuttuk tetiğe basan hain ellerin yok ettiği hayalleri...
Unuttuk sinsice köşe başına pusu atanların
Hayasızca unuttuk!
Umursamadan unuttuk!
''Unutmadık!'' nutukları çekerek unuttuk cancağızım...
Bir kahpe pusuda vurulan Hüseyin Çardak'ı da unuttuk...
***
Hüseyin Çardak...
İşçi...
Ya da bir başka deyişle emekçi!
Hiç bilmedik ve bilemeyeceğiz de;
O sabah evinden çıkarken evladını son bir kez öpüp koklamış mıydı!?
Bilemedik ve bilemeyeceğiz!
Çok da umurumuzda değil zaten!
O sabah evden çıkarken, son bir kez dönüp karısının yüzüne bakabilmiş miydi!?
''Allahaısmarladık'' diyebilmiş miydi!?
Unuttuk her şeyi, bidiklerimizi de bilmediklerimizi de unuttuk!
Unuttuk;
Diğerlerini unuttuğumuz gibi Hüseyin Çardak'ın da neden şehit düştüğünü unuttuk be cancağızım!
***
Belki de utandı, hem evladından hem de karısından...
Belki, evladına dün akşam bir gofret bile alamamıştı...
Belki, karısının tabanı delinmiş ayakkabısına bir pençe bile yaptıracak parası yoktu cebinde...
Ve utanarak hem karısından, hem çocuklarından başı önde çıkmıştı evinden....
Ne hüzünleri vardı Allah bilir!
Biz bilmiyoruz!
Ne hayalleri vardı Allah bilir!
Biz bilmiyoruz!
Hüseyin Çardak ve daha nicelerinin kahpe pusularda, darağaçlarında kurban ettiği ömürleriyle ayakta kalan Türk Milliyetçiliği davasının bugünkü neferleri olarak makam ve mevki peşinde koşmaktan onları aklımıza bile getirmedik.
Unuttuk.
Ama ''Unutmak İhanettir'' nutukları atmaktan da geri durmadık...
***
Saatlerce çalışmıştı.
8 Temmuz 1979 günü yorgun argın işinden çıkıp evine gidiyordu.
Belki karısına bir iskarpin almıştı.
Mahalle bakkalından evladına bir çikolatalı gofret alacaktı...
Hayaller kuruyordu belki de...
Evladının geleceğini, eşinin huzurlu ve mutlu bir yaşam sürebilmesi için kendince dua ediyordu belki de...
Belki de ''Vatan'' diyordu!
''Bayrak'' diyordu!
''Anadolu'da Türklüğün Bekası'' için canını bile verebileceğini düşünüyordu belki...
Bilemedik!
Unuttuk!
Bildiklerimizi de bilemediklerimizi de unuttuk!
Unuttuk Hüseyin Çardak'ın kahpe mermilerle yere yığılışını...
Kaldırımlara saçılan hayallerini unuttuk!
Yüreğinden oluk oluk malta taşlı sokaklara akan vatan sevgisini unuttuk...
Bir makam mevki derdine düştük, malta taşlı sokaklara düşen şehitleri unuttuk!
Unuttuk be cancağızım unuttuk!
''Unutursak gök girsin kızıl çıksın'' diye diye unuttuk!
***
Vurulmuştu Hüseyin Çardak!
İki köşe başına pusu atan 2 komünistin çapraz ateşiyle, önce sendeledi sonra yere yığıldı koca yürekli adam!
Şehadet kokusu sarmıştı bütün sokakları!
Gelibolu semaları bir kez daha cennet kokusuyla sarsılmıştı...
Kahpe eller mermileri boşalttıktan sonra kaçarken, ahali seyirtti Hüseyin Çardak'ın yanına...
Olmadı!
Bütün çabalar şehadetin önünde duramadı!
İstanbul'a yetiştirildi ancak birkaç gün süren yaşam mücadelesinde yenik düşmüştü Hüseyin Çardak!
Bir evlat daha babasız kalmıştı!
Bir kadın daha dul kalmıştı!
Bir evlat daha ''şehit evladı'', bir kadın daha ''şehit karısı'' olma şerefiyle şereflenmişti.
***
12 Temmuz 1979...
Bir şehadet daha son nefes ile yankılanmıştı yüreklerde...
''Anadolu'da Türklüğün Bekası'' davası bir şehit daha vererek, bu kutlu toprakları sahipleniyordu.
Davanın erleri arasında fitne olmasın diye şehit düşenlerin kemiklerini sızlatanlar, açtıkları fitne çukurlarında debeleneceklerdir elbette.
Ve binlerce şehit gibi Hüseyin Çardak'ın da elleri hesap gününde bu kutlu davaya fitne sokanların yakasında olacaktır...
Mekanları cennet olsun!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder