Evet son günlerin en popüler söylemlerindendir "Bahçeli gitmeli" söylemi.
MHP camiasında büyük bir kesim "Bahçeli gitmeli" demenin dayanılmaz hafifliği içerisinde MÇP döneminden bu yana süren Ülkücü Hareket içindeki muhalefet rüzgarlarını estirmeye devam ediyorlar.
7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında AKP'li toplum mühendislerinin tetiklediği "Bahçeli gitmeli" düşüncesi ile yeniden alevlenen muhalif hareketin aslında 1 Kasım seçimlerinde yaşanan 2 milyon oy kaybı ile çok d alakası olmadığını çoğumuz biliyoruz.
Milliyetçi Hareket içindeki bu muhalefet kazanı MÇP'nin kurulması ile başlamış ve zaman zaman alevlenerek bugünlere kadar gelmiştir.
***
Yaş itibariyle o günleri yaşayan büyüklerimiz çok iyi anımsayacaklardır.
MÇP kurulurken 12 Eylül Darbesi öncesinde omuz omuza mücadele veren Ülkücü Hareket içinde ayrışmalar başlamış, Başbuğ Alparslan Türkeş, bu ayrışmaları toparlamak ve Ülkücü Hareket'i MÇP çatısı altında yeniden toparlamak için büyük mücadeleler vermiştir.
Bu süreçte bazı büyüklerimiz Turgut Özal'ın 4 eğilimli Anavatan Partisi'ne geçerek siyaset yapmaya başlamışlar, bazı dava büyüklerimiz 12 Eylül öncesindeki silahlı mücadelenin ardından siyasi mücadelenin gereksizliğine inanarak siyaset dışında fikri mücadele vermeye başlamışlar, bir kısım dava büyüğümüz de Başbuğ Alparslan Türkeş'in emirleri doğrultusunda Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) çatısı altında siyasi mücadeleye devam kararı vermişlerdi.
***
Türkiye'de Cunta rejiminin bir ürünü olan ANAP ile yeni bir dönem açılmış, darbe öncesi Türkiye'nin üzerine adeta bir perde çekilmiş ve bu yeni dönemde yeni stratejiler belirlenmişti. Başbuğ Alparslan Türkeş bu yeni dönemde Milliyetçi düşüncenin siyasi alanda mücadelesini sürdürmesi ve varlığını gelecek nesillere taşıması gerektiğine inanmış ve bu nedenle de MÇP'nin kurulması talimatını vermişti.
Temelinde çeşitli ayak oyunları içeren siyaset, o güne kadar mertçe mücadele veren Ülkücü camiaya ters gelmişti. Kurulduğu günden beri hiçbir şekilde siyasi iktidar emeli gütmeyen Milliyetçilik davası yeni Türkiye düzeninde, adeta insanları kandırma sanatına dönüşen siyasi yapı içersinde mücadele edecekti. Başbuğ Alparslan Türkeş'in tüm gayretlerine rağmen Ülkücü camia bu duruma alışamıyordu.
***
MÇP'nin kuruluş şamasında ve kurulduktan sonra önemli bir kesim Alparslan Türkeş'in artık parti liderliğinden ayrılması gerektiğini ve bir nevi onursal lider olarak kalması gerektiğini savunuyordu. Bu aşamada Başbuğ Alparslan Türkeş'in veliahtı olarak da 2 isim öne çıkıyordu. Devlet Bahçeli ve Muhsin Yazıcıoğlu...
Bu iki ismin öne çıkmasıyla birlikte MÇP içinde muhalif hareketlenmeler başlamıştı. Sessiz ve derinden giden bu muhalif hareket adı Genel Başkanlık için geçen Muhsin Yazıcıoğlu ve 3 arkadaşının partiden ayrılmasıyla had safhaya çıkmıştı.
***
MÇP, Başbuğ Alparslan Türkeş liderliğinde girdiği ilk seçimlerde yüzde 2.93 oranında oy almıştı. 29 kasım 1987 tarihinde yapılan bu seçimlerde 701.538 oy alan MÇP baraj altında kalarak TBMM'ye girememişti. 26 Mart 1989'da yapılan yerel seçimlerde ise MÇP yüzde 4.14 oy alarak Elazığ, Yozgat ve Erzincan belediye başkanlıklarını kazanmıştı. Başbuğ Alparslan Türkeş'in liderliğinde her geçen gün büyüyen MÇP, Milliyetçi düşüncenin siyasi mücadele içinde varlığının süreceğinin garantisini veriyordu adeta.
***
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan Genel Seçimlerde Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile ittifak yapan MÇP bu ittifakın yüzde 16.9 oy almasıyla Ülkücü Hareket'i 1980 Darbesi sonrasında ilk kez TBMM çatısına taşıyordu. Milliyetçi Hareket darbe sonrası ilk büyük iç muhalefet darbesini burada yedi. Parti içinde sessiz ve derinden giden muhalefet hareketi ANAP dönemi sonrasında kurulacak olan SHP - DYP koalisyon hükümetine güven oyu verilmesini isteyen Başbuğ Alparslan Türkeş ile onun veliahtı olarak gösterilen Muhsin Yazıcıoğlu arasındaki fikir ayrılığı 4 milletvekilinin MÇP'den ayrılmasıyla sonuçlanmıştı.
***
Başbuğ Alparslan Türkeş siyaset yapıyordu. Pkk törer örgütünü destekleyen DEP milletvekillerini kendi bünyesinde TBMM'ye taşıyan SHP'nin içinde bulunduğu hükümete güvenoyu vermek Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına ters geliyordu. TÜRKEŞ ise, ANAP döneminde zayıflayan Ülkücü kadroların yeniden güçlenmesini sağlayabilmek için bu ateşten gömleği giyme cesaretini gösterebilmişti. O dönemde ben de Muhsin Yazıcıoğlu'nun haklı olduğu düşüncesindeydim ve kurulan Büyük Birlik Partisi'ne geçmiştim. Başbuğ Alparslan Türkeş'in de haklı olduğunu anladığımızda vakit çok geç olmuştu.
***
Bu ayrılıktan şunu anlamıştık:
Her haklılık bir ayrılığı gerektirmez.
Lider yıllar sonrasını düşünerek hareket eder, ateşten gömlek giyer, duygularından ziyade aklıyla hareket eder, bizler ise, günübirlik ve duygusal hareket ederiz.
İşte bunun sonucudur ki; belki o günlerde bu ayrılık yaşanmasaydı, bugün Türkiye MHP iktidarı ile yönetiliyor olacaktı.
Başbuğ Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli muhalifi hareket BBP'nin kurulmasıyla umutlanmıştı. Ancak BBP'nin siyasi yaşamı umulduğu gibi olmadı. Devlet Bahçeli'nin Genel Başkan olmasıyla birlikte bu muhalif hareket yeniden MHP içinde faaliyetlerini sürdürmeye devam etti.
***
Bahçeli gitmeli söylemi bugün başlamış bir söylem değildir.
MÇP'den bu yana varolan bir muhalif hareketin MHP'de iktidarı ele geçiremeyişinin bir söylemidir.
Bu muhalif hareket merhum TÜRKEŞ'e karşı da vardı, Devlet Bahçeli bu partiye yüzde 18'lere taşıdığında da vardı.
Sadece çünküleri değişti!
Bugün "MHP son seçimde 2 milyon oy kaybetti, öyleyse Bahçeli başarısızdır ve gitmeli" söylemini ortaya atanlar da çok iyi biliyorlar ki, Bahçeli 12 Eylül sonrasında 400 bin oyla siyasi mücadeleye başlayan bu hareketi 5.5 milyon oya taşıma ve tarihinde ilk kez 4 seçimdir baraj sorunu yaşamadan TBMM'ye taşıma başarısı gösteren bir liderdir.
***
Başbuğ Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli'nin Türk Milliyetçiliği davasının,
ANAP ile başlayan yeni Türkiye düzenin içinde varolma mücadelesindeki başarısına gölge düşürmek Ülkücü edebe ters bir durumdur.
Şöyle düşünelim.
Bugün "Bahçeli gitsin biz gelelim" diyenlerin arasında bulunan ve TÜRKEŞ'in bu davayı yeniden ayağa kaldırma mücadelesi verdiği yıllarda ANAP - DYP gibi partilerin başarısı için ter dökenler, kendilerini siyasetten çeken dava büyüklerimiz, ayrılıp başka parti kuran dava büyüklerimiz ve parti içi muhalefeti sürekli canlı tutan dava büyüklerimiz biraz sabırlı olup, TÜRKEŞ ve BAHÇELİ'ye destek olsaydılar, bugün MHP ne durumda olurdu acaba?
***
Ülkücü camia bir kez daha büyük bir sınavdan geçmektedir.
Geçmişte yaşadıklarımız, bugün bize ışık tutmazsa daha daz karanlık bir geleceğe doğru hızla ilerleyeceğiz.
MHP Genel Merkezi'nin açıkladığı Kurultay tarihi ile muhalefetin istediği Kurultay tarihi arasında 2 yıl gibi bir süre var. Siyasette 2 yıl çok kısa bir zamandır. Ve bu iki yılın içinde MHP bir yerel seçim yaşayacak.
Ben bu davanın bir parçası olarak gördüğüm BBP'yi de dahil ederek şu soruyu sormak istiyorum.
Bu 2 yılımızı tüm TÜRK MİLLİYETÇİLERİ olarak bu tür muhalefet hareketlerine harcayacağımıza MHP'nin bu yerel seçimlerde büyük bir başarı kazanması için harcasak sonuç ne olur?
Elimizi vicdanımıza koyalım ve bu soruyu soralım.
Hem parti içi iktidar hem de muhalefet olarak soralım bu soruyu.
Çünkü aziz Türk Milleti bu sorunun cevabını bekliyor bizden.
Bu milletin iç çekişmelerle zayıflayan bir MHP'ye değil, birlik ve beraberlik içinde büyüyen bir MHP'ye ihtiyacı vardır...
Sürç-ü lisan ettiysek affola!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder