Ülkemiz son dönemde iki ibretlik olay yaşadı.
Bu olaylardan Kabataş'da yaşandığı iddia edileni ülke gündemini sarstı.
Aylardır Kabataş ile yatıyor Kabataş ile kalkıyoruz.
Köydeki bebeler bile artık Kabataş tartışması yapar hale geldiler.
Kabataş olayının ilk gündeme gelişini hepimiz çok iyi anımsıyoruz.
Eğer o anlatılanlar doğru olsaydı bu tam bir vahşet manzarası olurdu ülkemiz için.
Bir kadın "70-100 kişinin saldırısına uğramış, üzerine işenmiş, bebeği bile saldırıya uğramış"
İnsan bunu duyar duymaz zaten dehşete kapılıyor.
***
Hemen hemen aynı zaman dilimi içersinde bir olay daha yaşandı ülkemizde.
Bu kez olay Siirt ilimizde yaşandı.
Bir lise öğrencisi, öğretmenlerine giderek kantin işletmecisinin kendisine 7 aydır tecavüz ettiğini anlattı.
Öğretmenlerin çabasıyla olay yargıya intikal etti.
Oralarda öyle kolay değildir bir genç kızın "Bana tecavüz edildi" demesi.
Töreler var...
İlkin kızın canını alır ailesi...
Neyse ki böyle bir vahşet yaşanmadı.
Tecavüz sanığı tutuklandı ve hapse atıldı.
Tacizci Siirt Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10.5 yıl hapse mahkum edildi.
Kararı onayan yargıtay yapılan itiraz üzerine kararını bozdu ve tecavüzcünün serbest bırakılmasına karar verdi.
Kararın bozulmasındaki gerekçe "Kadının beyanından başka delil olmaması"
***
Siirt'te yaşanan tecavüz olayını ülkemizde kimse konuşmadı.
TV ekranlarında yazar, çizer tayfası saatlerce tecavüze uğrayan kızımızın mağduriyetini konuşmadı.
Gazeteler sadece 3. sayfa haberi olarak geçti.
Fakat Kabataş olayı halen ülkemizin 1 numaralı gündem maddesi.
Böyle olmasının sebebi tacize uğradığını beyan eden kadının başörtülü ve AKP'li olması...
Siirt'te tecavüze uğrayan kızımızın başörtüsü var mıydı? Hangi partiliydi onu bile bilmiyoruz...
Siirt'te yaşanan ve genç kızın beyanı esas alınarak takibe alınan olay umuma kapalı mekanda gerçekleşmiş.
Yani ispatı mümkün olmayan sadece "kadının beyanının esas alınabileceği" bir durum...
Kabataş'ta yaşandığı "beyan" edilen olayın ise ispatı mümkün.
Nitekim zamanın başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da o günlerde TV ekranlarına çıkıp "Bunlar benim başörtülü bacıma bunları bunları yaptılar, görüntüleri var Cuma günü yayınlayacağız" demişti.
***
Aradan çok Cumalar geçti...
Görüntü yokmuş.
Tayyip Erdoğan'ı kandırmışlar...
Dolayısıyla o da Türk Milleti'ni kandırmış oldu.
O günlerde kadın tarafından "beyan" edildiği söylenenler ile bugün söylenen arasında dağlar kadar fark var.
O gün "üzerine işediler" deniliyordu, bugün "sözlü taciz, psikolojik taciz" gibi daha masum taciz söylemleri türedi.
Allah muhafaza, o günlerde "Başörtülü ve bebekli kadına saldırdılar , hatta üzerine işediler" yalanı ile binlerce samimi Müslüman ayaklanıp, kendilerince "çapulcu" olarak gördükleri insanları linç etmeye kalkışsalardı acaba bunun vebali kimin boynuna olacaktı!?
***
Kabataş iddialarının ispat edilememesi üzerine, bu kesim "Kadının beyanı esastır" ilkesine sarıldı.
Evet tecavüz olaylarında uluslararası hukuk kurallarına böyle bir ilke girdi.
Tecavüz vakıaları genelde ispatı mümkün olmayan şekilde gerçekleştiği için hukukçular böyle bir ilke ortaya attılar.
Bugün, Kabataş iddialarının gerçek olduğunu savunanların tek silahı da bu oldu.
Bir ülkenin Başbakanı çıkıp "Görüntüler var Cuma günü yayınlayacağız" diye haykıracak ancak aradan onlarca Cuma geçmesine rağmen bu görüntüler ortaya çıkmayacak.
Çok ilginç bir durum.
Hal böyle olunca da AKP'li Cumhurbaşkanı her yerde veryansın edecek "Tecavüz olayında kadının beyanı esastır"
***
Başbakan iken kandırılan ve halkı kandıran Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı iken de kandırılmış ve milletimizi yine kandırıyor.
Zira yukarıda bahsettiğim Siirt vakasında Yargıtay "Tecavüz olayında kadının beyanı esas değildir" diyerek 10.5 yıl ceza alan tecavüzcüyü serbest bıraktı.
AKP'liler yine mantara bağladılar...
Ve ülkemde, Özgecan gibi masumların vahşice katledildiği şu günlerde bir tecavüzcü daha hukuk sisteminin boşluğundan yararlanarak elini kolunu sallayarak dolaşacak sokaklarda...
Siirt'li kızımızın durumu ise, Kabataş figüranı kadar konuşulmayacak ülkemde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder