26 Ağustos 2014 Salı

Suriyeliler, sığınmacı mı, işgalci mi, yatırımcı mı?

''Suriyeli kardeşlerimiz MUHACİR, bizler de ENSAR'ız''
Bu cümle ile AKP hükümeti izlemiş olduğu Suriyeli mülteci politikasını dini bir çerçeveye oturtmak istemişti.
Neden böyle bir gereksinim duydu AKP?
Çünkü izlediği bu mülteci politikasının yanlış olduğunu biliyor ve halka bunu yutturmak için dini motiflerle süslemekten başka çaresi yoktu.
Suriye'deki iç savaştan kaçıp ülkemize sığınanlar öylesine kontrolsüz bir şekilde alındı ki ülkemize kelimenin tam anlamıyla kantarın topuzu kaçtı.
***
AKP ülkemize kabul ettiği sünni Arapların büyük çoğunluğunu vatandaş yaptı.
Vatandaş yapılan bu Arap sığınmacıların hepsinin AKP'ye oy atması sağlandı.
Kendi vatandaşına sağlamadığı imtiyazları Arap vatandaşlarına sağlayan AKP hükümeti, kısa bir süre sonra sayıları 3 milyona yaklaşan bu sığınmacıların bulundukları kentlerde büyük bir asayiş sorunu yaratacaklarını düşünememişti.
Maaş bağlandı.
İş imkanı sağlandı.
Bir çok devlet hizmetinden ücretsiz faydalandırıldılar.
Üniversitelere sınavsız girmeleri sağlandı.
Saymakla bitiremeyeceğimiz bir çok imtiyaz Arap sığınmacıların emrine amade edildi.
***
Bugün geldiğimiz durum gerçekten büyük bir vehamet manzarası sunuyor bizlere.
Muhacir olarak bize yutturulan imtiyazlı Sünni Araplar;
Yerleştikleri kentlerde sahipsiz metruk binaları işgal etti.
İstanbul gibi büyük kentlerin cadde ve sokakları Suriyeli dilenciler tarafından işgal edildi.
Öyle gönlünüzden kopanı istemiyorlar.
Sülük gibi yakanıza yapışıp, adeta masum bir gasp yapıyorlar.
Küçük yaştaki Suriyeli çocuklar 6-7 kişilik guruplar halinde semt pazarlarında pazar esnafının tezgahından, bakkallardan, seyyar satıcılardan ufak tefek meyve, sebze, eşya ve bunlara benzer küçük tüketim mallarını çalıp kaçıyorlar.
İstanbul'da kendi çevremizde yaşadığımız olaylara baktığımız vakit artık ''Bunlar muhacir mi yoksa işgalci mi?'' diye sormadan edemiyoruz.
***
Gezip gördüğümüz bir çok mahallede Arapça tabelalar aldı başını gidiyor.
Savaştan kaçıp gelen zavallı muhacir olarak bize yutturulan Sünni Araplar;
Bakkal dükkanı açıyor,
Giyim mağazası açıyor,
İnternet kafe açıyor,
Cep telefonu dükkanı açıyor,
Seyyar satıcılık yapıyor...
Zaten işsizlik içinde büyük sıkıntı yaşayan esnafımız, bir de muhacir olarak gelen Arapları karşılarında rakip işletmeci olarak görünce haliyle çileden çıkıyor.
Hangimiz çileden çıkmayız ki?
***
Düşünün!..
İşsizlikten bir çok gün siftah etmeden dükkan kapatıyorsunuz
Banka kredileri ve kredi kartlar ile vergi ödemeye çalışıyorsunuz.
Her mahallede mantar gibi artan süper marketlerle mücadele edip ayakta kalmaya çalışırken, bir de bakıyorsunuz savaştan kaçıp ölüm korkusu olmadan yaşayabilmek için ülkenize sığınan ve sizin de yardımlarda bulunduğunuz insanlar size rakip oluyor.
Bu ruh hali içinde bu durumu kabullenebilecek kaç insan vardır?
***
Bizim insanımız yardımseverdir.
Sabırlıdır.
Ancak bıçak kemiğe dayandığı vakit de kurunun  yanında yaşı da yakar geçer.
Hükümetin sığınmacılar konusundaki umursamaz tavrı bir çok kentimizde acı sonuçlar doğurmaktadır.
Bir Suriyeli'nin Gaziantep'te bir vatandaşımızı öldürmesiyle başlayan olaylar yavaş yavaş bütün kentlerimize yayılmaktadır.
Vatandaşlarımız ''Bunlara sessiz kalırsak yarın bir gün bizi de öldürmeye kalkışırlar'' düşüncesiyle en ufak bir kıvılcımda hiç de arzu etmediğimiz sonuçlarla karşılaşacağımız büyük bir öfke patlaması yaşayabilir.
***
İstanbul adeta saatli bir bomba durumunda.
Hükümet acilen tedbir almazsa, o bomba patlar.
İstanbul'da yaşanacak olası bir öfke patlaması, Anadolu'da yaşananlardan çok daha vahim sonuçlar doğurur.
Biz sokaklarda yaşayanlar olarak, sırça köşklerden ülkemizi yönetenleri uyarıyoruz.
Lütfen acil tedbir alın!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder