Ülkemizde insanlarımızı kandırmak çok kolay.
Hele ki dini referans göstererek kandırmak çok daha kolay.
İlk kez halk oylaması ile seçilecek olan Cumhurbaşkanlığı için AKP henüz aday göstermemişken başta MHP ve CHP olmak üzere bir çok muhalefet partisi tek isim üzerinde birleşerek ortak bir aday gösterdiler...
Ekmeleddin İhsanoğlu...
Dindar bir ailenin dindar bir evladı...
Geçmişi tamamen İslam'a hizmet ile dolu.
AKP böyle bir aday beklemiyordu.
Hele ki CHP gibi bir partinin böyle bir adaya destek vermesini hiç beklemiyordu.
Muhalefet partilerinin bir aday üzerinde uzlaşmamaları için de elinden geleni yapmıştı.
Ancak toplumsal mutabakat sağlandı ve halkın değerlerine saygılı, halkın inançları doğrultusunda bir aday üzerinde mutabakat sağlandı.
Milli İrade tecelli buldu...
***
AKP kurmayları bu noktada ne yapacaklarını şaşırmış durumda kaldı.
Bir nevi sert bir yumrukla yere düşen ve hakem tarafından sayılan bir boksör gibi kaldı....
Bir türlü bir eleştiri ekseni oluşturulamadı.
İlk telaşla adıyla alay etmeyi seçtiler.
Bu tutmadı.
Ardından Mısır doğumlu olmasını öne sürdüler, bu da tutmadı...
Mısır'da doğmasına rağmen nüfus kaydının Yozgat'ta bulunması bu tezi de çürüttü...
Dış güçlerin adayı dediler...
Fakat bu hiç olmadı.
Çünkü Ekmeleddin İhsanoğlu onlarca Müslüman ülkeden devlet nişanı almış, İslam adına yaptığı çalışmalar nedeniyle yine birçok İslam ülkesinden ödüller ve nişanlar almış.
AKP'nin muhtemel adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise, aldığı belki de tek ödül ABD'de faaliyet gösteren bir Yahudi Düşünce Kuruluşu'ndan alınmış olan bir Üstün Cesaret Madalyası var...
***
Son olarak AKP yandaşı medya yalakları ortaya en ciddi eleştirel argümanı koydular. Buna AKP yöneticileri de destek verdi. Her yerde artık bunu konuşuyorlar.
"Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası 1924 yılında Mehmed Akif ile birlikte CHP zulmünden Mısır'a kaçtı. Oğlu da şimdi CHP adayı oldu!"
Alın size tarihi bir yalan!
Hele ki Mehmed Akif Ersoy'un kaçtığı tamamen bir yalandır.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası Yozgatlı Müderris İhsan Efendi, o zamanların en büyük üniversitelerinden biri olan El-Ezher'de okumak için Mısır'a gitmiştir. Bu bir kaçma değildir.
Mehmed Akif Ersoy'un ise gidiş sebebi altında Halk Fırkası ve TBMM'nin devrim yasalarına olan muhalefeti vardır. Her ne kadar birileri çıkıp "sürekli takip ediliyordu, kara listeye alınmıştı ve öldürülmekten korktuğu için Mısır'a kaçtı" şeklinde sözler etse de, 1924 yılı ortalarında Mısır'a kaçan (!) birine aynı parti ve aynı meclis tarafından "Kur'an-ı Kerim'i tercüme etme vazifesi nasıl verilebilirdi?
Düşünün;
Arada belki 1 yıl bile olmayabilir.
Büyük bir zulüm altında inleyen bir adam bu zulümden kaçıyor Mısır'a...
Ve bu adama bu zulmü yapan TC Meclisi ya da hükümeti 1 yıl sonra bu adama TBMM kararıyla Kur'an-ı Kerim'i tercüme vazifesi veriyor, bu adam bu vazifeyi kabul ediyor ve 1000 Lira da avans alıyor.
Bu nasıl bir zulumdür?
Bu nasıl bir zalimdir?
Bu nasıl bir mazlumdur?
Bu nasıl bir kaçıştır?
***
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası Müderris İhsan Efendi'nin de şapka giyme zorunluluğuna karşı çıktığı için kaçtığı söylense de şapka kanunun Müderris İhsan Efendi'nin Mısır'a gitmesinden 1 sene sonra çıktığı da tarihi bir gerçektir. Türkiye'de olmasa da Müderris İhsan Efendi'nin şapka kanununa muhalefet etmesi de çok doğaldır bunu da belirteyim.
AKP taraftarlarınca bu yalan çok tuttu.
Yalan olduğunu bilseler bile iyi bir yalan olarak görülüyor ve her yerde konuşuluyor.
Nasılsa halk muhalif medyayı takip etmiyor.
Etseler bile "onlar zaten şeytan" zihniyeti var.
Biz bu gerçekleri ortaya koyarken çok zorlanmadık.
Ancak bu gerçekleri görenler inanmakta zorluk çekiyorlar ne hikmetse...
***
Sonuç olarak AKP Ekmeleddin İhsanoğlu'nun dini kimliği ve geçmişi karşısında ezildiği çok açık bir gerçek.
Henüz dişe dokunur bir eleştiri merkezi oluşturamadılar.
CHP ile MHP'nin ortak aday göstermiş olması şu an için en önemli eleştiri noktaları.
MHP seçmenini "Siz CHP ile nasıl bir arada olabilirsiniz?" sorusuyla kandırmaya çalışıyorlar.
Ancak Ekmeleddin İhsanoğlu'nun zamanında merhum Alparslan Türkeş'in danışmanlığını yaptığı gerçeği de ortaya çıkınca bu saçmalık da kuru bir gürültü olarak ortada kaldı.
Siyaset dürüstçe yapılmalı.
Yalanlar siyaset yaparsanız, çürük bir bina inşa etmiş olursunuz ve o bina er geç çöker...
29 Haziran 2014 Pazar
19 Haziran 2014 Perşembe
19 Haziran 1965... Hoşgeldin AŞK...
Ondokuz Haziran Bindokuzşüzaltmışbeş...
Ve hoşgeldin AŞK...
İyi ki doğdun ESES...
***
Futbolun üç ilin takımları arasına sıkıştığı bir dönemde,
Bir yıldız doğar Anadolu'nun bağrında...
Bir yıldız ki, parıltısı göz kamaştırır...
Tüm Anadolu halkının gönlünde taht kurar,
İstanbul takımlarını uzaktan sevmek yerine,
Anadolu'nun bağrında doğan yıldıza gönül verir Anadolu insanı...
Siyah kaderimiz
Kırmızı sevdamız deyip,
AŞK ile bağlanırlar Eskişehirspor'a...
Ve bu sevda ANADOLU YILDIZI olarak yansır gazete manşetlerine...
***
ANADOLU YILDIZI
Eskişehirspor, girmiştir gönüllere...
Dr. Aziz Bolel ve arkadaşları bir sevdanın ateşini yakmışlardır,
Devrim'in doğum yerinde...
Eskişehir'de
Devrim otomobillerinin üretildiği kentte,
Adeta yeni bir devrim yaratılıyordu...
Adı Eskişehirspor...
Renkleri Kara bahtımızı ve Sevdamız...
SİYAH ve KIRMIZI
ANADOLU YILDIZI....
***
Sadece bir futbol takımı değildi kurulan,
Urfa'dan Edirne'ye,
Antalya'dan, Samsun'a
Kars'tan, Muğla'ya
Tüm Anadolu halkının yüreğindeki
İsyan, Aşk ve Onur olacaktı kısa zamanda bu takım...
Kurulur kurulmaz,
Yani daha ilk profesyonel mücadelesini verdiği yılda,
Dünya tarihine geçti...
2. Ligde tamamladığı 1 sezonun sonunda, "Dünya'da kurulduğu yıl 1. Lig'e çıkma başarısı gösteren 2. takım" ünvanını alarak dünya futbol tarihine adını yazdırmıştı...
***
Artık 1. ligdeydi Anadolu insanının sevinci, hüznü...
İsyanı,
Coşkusu,
Haykırışı...
Yani Anadolu'nun Yıldızı,
ANADOLU YILDIZI ünvanıyla artık 1. Lig'deydi...
Bu yıldız kısa zamanda öylesine parlamıştı ki;
Sadece Eskişehir halkının değil,
Tüm Anadolu halkının karanlıkta kalanlarını aydınlatıyordu...
Yüzlerinde tebessüm oluyordu...
Gönüllerinde coşku ve tabii ki hiç bitmeyecek bir AŞK...
Hoşgeldin AŞK...
İyi ki doğdun ESES...
***
Sonra?
Öylesine büyük başarılar kazandı ki;
Birilerinin korkulu rüyası oldu...
Birbirleriyle ezeli düşman olanlar,
Gazetelerin spor sayfalarında haykırıyorlardı:
"Eskişehirspor'a karşı birleşmeliyiz..."
Bu kadar kısa bir zamanda
Korku salmıştı ESES...
Tek gücü vardı Anadolu halkının AŞK'ı, sevdası...
Bu sevda öylesine bir sevdaydıki,
Eskişehirspor'a öylesine kutsal bi güç veriyordu ki;
Sevenlerini yüceltiyor, rakiplerine ise korku salıyordu...
Şimşek gibi çakıyordu...
Her çakışında korku büyüyor,
Coşku bentlerini yıkıyordu...
***
Anadolu semalarında birleşen sevda bulutları,
Şimşekler yaratıyordu...
KIRMIZI ŞİMŞEKLER!...
Yağmurlar yağıyor,
Şimşekler çakıyor...
SİYAH ile KIRMIZI'da birleşen yürekler
Yeri göğü inletiyor...
KIRMIZI ŞİMŞEKLER!!!
Onlar ne kanarya,
Ne kartal,
Ne de Aslandı...
Onlar ANADOLU YILDIZI,
Onlar KIRMIZI ŞİMŞEKLER'di...
Sevda yüklü bulutların birleşmesiyle,
Futbolumuzun üzerine çakan KIRMIZI ŞİMŞEKLER!
***
Takım tutmadık biz...
Eskişehirspor'a aşık olduk...
Şampiyonluk peşinde koşmadık...
Onurlu mücadelenin,
Onurlu yaşamanın,
Zevkini tattık ESES sevdamızda...
Sevinmek için sevmedik,
Üçüncü liglere dahi düşsek,
Onurlu bir sevdanın hazzını yaşadık...
Bugün Ondokuz Haziran...
İyi ki doğdun AŞK...
İyi ki yüreklerimizi yaktın ESES...
Ve hoşgeldin AŞK...
İyi ki doğdun ESES...
***
Futbolun üç ilin takımları arasına sıkıştığı bir dönemde,
Bir yıldız doğar Anadolu'nun bağrında...
Bir yıldız ki, parıltısı göz kamaştırır...
Tüm Anadolu halkının gönlünde taht kurar,
İstanbul takımlarını uzaktan sevmek yerine,
Anadolu'nun bağrında doğan yıldıza gönül verir Anadolu insanı...
Siyah kaderimiz
Kırmızı sevdamız deyip,
AŞK ile bağlanırlar Eskişehirspor'a...
Ve bu sevda ANADOLU YILDIZI olarak yansır gazete manşetlerine...
***
ANADOLU YILDIZI
Eskişehirspor, girmiştir gönüllere...
Dr. Aziz Bolel ve arkadaşları bir sevdanın ateşini yakmışlardır,
Devrim'in doğum yerinde...
Eskişehir'de
Devrim otomobillerinin üretildiği kentte,
Adeta yeni bir devrim yaratılıyordu...
Adı Eskişehirspor...
Renkleri Kara bahtımızı ve Sevdamız...
SİYAH ve KIRMIZI
ANADOLU YILDIZI....
***
Sadece bir futbol takımı değildi kurulan,
Urfa'dan Edirne'ye,
Antalya'dan, Samsun'a
Kars'tan, Muğla'ya
Tüm Anadolu halkının yüreğindeki
İsyan, Aşk ve Onur olacaktı kısa zamanda bu takım...
Kurulur kurulmaz,
Yani daha ilk profesyonel mücadelesini verdiği yılda,
Dünya tarihine geçti...
2. Ligde tamamladığı 1 sezonun sonunda, "Dünya'da kurulduğu yıl 1. Lig'e çıkma başarısı gösteren 2. takım" ünvanını alarak dünya futbol tarihine adını yazdırmıştı...
***
Artık 1. ligdeydi Anadolu insanının sevinci, hüznü...
İsyanı,
Coşkusu,
Haykırışı...
Yani Anadolu'nun Yıldızı,
ANADOLU YILDIZI ünvanıyla artık 1. Lig'deydi...
Bu yıldız kısa zamanda öylesine parlamıştı ki;
Sadece Eskişehir halkının değil,
Tüm Anadolu halkının karanlıkta kalanlarını aydınlatıyordu...
Yüzlerinde tebessüm oluyordu...
Gönüllerinde coşku ve tabii ki hiç bitmeyecek bir AŞK...
Hoşgeldin AŞK...
İyi ki doğdun ESES...
***
Sonra?
Öylesine büyük başarılar kazandı ki;
Birilerinin korkulu rüyası oldu...
Birbirleriyle ezeli düşman olanlar,
Gazetelerin spor sayfalarında haykırıyorlardı:
"Eskişehirspor'a karşı birleşmeliyiz..."
Bu kadar kısa bir zamanda
Korku salmıştı ESES...
Tek gücü vardı Anadolu halkının AŞK'ı, sevdası...
Bu sevda öylesine bir sevdaydıki,
Eskişehirspor'a öylesine kutsal bi güç veriyordu ki;
Sevenlerini yüceltiyor, rakiplerine ise korku salıyordu...
Şimşek gibi çakıyordu...
Her çakışında korku büyüyor,
Coşku bentlerini yıkıyordu...
***
Anadolu semalarında birleşen sevda bulutları,
Şimşekler yaratıyordu...
KIRMIZI ŞİMŞEKLER!...
Yağmurlar yağıyor,
Şimşekler çakıyor...
SİYAH ile KIRMIZI'da birleşen yürekler
Yeri göğü inletiyor...
KIRMIZI ŞİMŞEKLER!!!
Onlar ne kanarya,
Ne kartal,
Ne de Aslandı...
Onlar ANADOLU YILDIZI,
Onlar KIRMIZI ŞİMŞEKLER'di...
Sevda yüklü bulutların birleşmesiyle,
Futbolumuzun üzerine çakan KIRMIZI ŞİMŞEKLER!
***
Takım tutmadık biz...
Eskişehirspor'a aşık olduk...
Şampiyonluk peşinde koşmadık...
Onurlu mücadelenin,
Onurlu yaşamanın,
Zevkini tattık ESES sevdamızda...
Sevinmek için sevmedik,
Üçüncü liglere dahi düşsek,
Onurlu bir sevdanın hazzını yaşadık...
Bugün Ondokuz Haziran...
İyi ki doğdun AŞK...
İyi ki yüreklerimizi yaktın ESES...
17 Haziran 2014 Salı
2 Kutuplu Türkiye ve Ekmeleddin İhsanoğlu
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çizdiği "Yeni Türkiye" resmi iki kutuplu bir yönetim sistemini işaret ediyor.
ABD'deki başkanlık sisteminin bir benzerini ancak başkanın "padişah" yetkileriyle donatılmış olanını "Yeni Türkiye" düzeninde uygulamaya çalışacaklar.
Başkanlık sistemi ile birlikte gerek iki turlu seçim sistemiyle gerekse yapılacak yasal düzenlemelerle iki partili bir sistem getirilecek.
Bu yeni düşünülmüş bir sistem değil.
AKP'nin kuruluşundan bu yana hazırlanan "Yeni Türkiye" projesinin bir parçası.
Hatta en önemli parçası.
AKP'nin tüzüğüne koymuş olduğu 3 dönem kuralı o günlerde başkanlık sistemine geçiş için biçilen süre idi. 15 yılda bu geçiş sağlanacaktı ve şu ana kadar gördüğümüz bu sistem normal seyrinde devam ediyor.
***
Halkın dini ve manevi değerlerini çok iyi kullanan "karizmatik" lider Recep Tayyip Erdoğan sayesinde ülkemizde (en az) yüzde 30 civarında Tayyip Erdoğan'ın her dediğine biat edebilecek bir halk kitlesi oluştu.
Onu halife olarak gören,
Osmanlı Sultanı olarak gören,
Evliya olarak gören,
Ve hatta çok daha ileri gidenleri hepimiz biliyoruz...
13 yıl içinde böyle bir kitle oluşturuldu.
Bu çok basit bir şekilde yapıldı.
Başörtüsü serbestisi ve kılık kıyafet konusundaki rahatlık...
Bunun dışında İslam adına hiçbir şey yapılmadı.
Bilakis tam aksi oldu.
Çağdaş kölelik sistemi olan Taşeron sistemi Özal ile başladı Erdoğan ile tavan yaptı.
Cumhuriyet döneminde hiçbir zaman ülkemizde kumar bu kadar yaygınlaşmadı, üstelik devlet elinde...
Alkol ürünlerine reklam yasağı getirilirken kumar oyunları teşvik edildi.
Buna rağmen din kullanılarak başbakana biat kültürü ile bağlı olan çok büyük bir kitle oluşturuldu.
***
Başkanlık sistemi için halk hazır.
Bütün direnç noktaları baskıcı bir tutum ile kırıldı.
Halkın çok az bir kısmı artık direnebiliyor.
Hal böyle olunca iki partili sistemde yer alacak ilk parti net olarak belli oldu.
Yeni Türkiye'nin mimarı AKP...
Şimdi ikinci partinin belirlenmesinde sıra.
Bu belirleme sürecini de yine AKP yönetiyor.
İki partili sistemin 2. partisi olmaya aday iki parti var.
Türkiye'nin en köklü, en eski iki partisi
Cumhuriyet Halk Partisi...
Milliyetçi Hareket Partisi...
***
Bu iki partinin Yeni Türkiye sisteminde varlıklarını sürdürebilmeleri için adeta bir soğuk savaş yaşanacak.
Bunun ilk izlerini 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinde gördük.
AKP, bu seçimleri "Sağ-Sol" seçimleri bandına oturtup MHP'li seçmenin oylarını çalmaya çalıştı.
Bunu bir çok yerde de başardı:
Bir çok yerel seçim bölgesinde AKP'liler "MHP'ye verirseniz oyunuz CHP'ye gider" propagandası ile Milliyetçi iradeyi tahakküm altına almaya çalıştı.
Böylesi bir propagandaya rağmen MHP oylarını 2 buçuk milyon civarında arttırarak, varlığını sürdüreceğinin işaretini verdi.
AKP'nin 3 milyona yakın oy kaybettiği bu seçimlerde CHP ise çok düşük bir oy artışı ile yeni sistemde zor bir duruma düşeceğinin işaretlerini verdi.
***
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri'nin ardından başlayan Cumnurbaşkanlığı seçimi de yine bir soğuk savaş gibi...
AKP adayını henüz net olarak açıklamadı.
Bir takım işaretler veriliyor.
Ancak kesin açıklamalar yapılmıyor.
Bunun sebebi de yapılan anketler...
Anketlerde Recep Tayyip Erdoğan açık ara fark atabiliyor olsaydı aday çoktan açıklanırdı.
Bir de muhalefetin adayının belirlenmemiş olması da bunda etkili olmuştur.
Şimdi anket sonuçları AKP için daha da önem kazanacak.
AKP halkın nabzını tutmayı çok iyi biliyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu adının açıklanmasından sonra belki de Recep Tayyip Erdoğan adaylıktan vazgeçecek ve "Yeni Türkiye" projesi rötar yapacak.
***
MHP Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de yeni sistemin ikinci partisi olma yolunda önemli bir adım attı.
Devlet Bahçeli'nin "Çatı Aday" formülü CHP'nin elini ayağını bağladı.
Ve sonuçta zamanında merhum Alparslan Türkeş'in danışmanlığını da yapmış olan, Türkiye'nin yetiyştirdiği en önemli bürokrat ve bilim insanlarından biri olan Ekmeleddin İhsanoğlu adı üzerinde iki parti uzlaşmak durumunda kaldı.
Her ne kadar adayı CHP açıklamış olsa da, anlaşılan o ki, MHP'nin önerdiği bir aday ve CHP de bunu kabullenmek durumunda kaldı.
Doğru olan da buydu zaten.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde R. Tayyip Erdoğan'ın halkın dini ve milli hissiyatını kullanarak propaganda yapamayacağı bir aday var artık karşısında.
AKP'nin bu noktaya ortaya koyabileceği tek eleştirel nokta CHP ve MHP'nin uzlaşmış olmasıdır.
***
CHP ve MHP arasında yapılan bu uzlaşma halkımız açısından tarihi bir uzlaşma olmuştur.
AKP, hem bu uzlaşıdan dolayı hem de MHP'nin Yeni Türkiye projesinde ikinci parti olma yolunda emin adımlarla ilerliyor olması sonucunda hırçınlaşıyor ve yandaşlarınca Ekmeleddin adıyla alay etmekten öteye bir eleştirel yaklaşım getirilemiyor.
MHP lideri özellikle son 1 yılda yürüttüğü politikalar sayesinde, AKP'nin milliyetçi ve mukaddesatçı söylemlerle kendi tabanının erimesine mani oldu ve daha da ileri giderek böylesine yoğun bir karapropagandaya karşı oylarını en çok arttıran parti durumuna getirdi partisini.
Dikkat ederseniz AKP son zamanlarda sürekli MHP'nin CHP ile ittifak yaptığı yönünde algı yönetimi yapmaya çalışıyor.
Bunun tek sebebi, Yeni Türkiye projesinde karşılarında MHP gibi milli ve manevi değerlere sahip bir partinin değil, geçmişte Türkçe Ezan, Başörtüsü Yasağı gibi din karşıtı eylemlerde ön plana çıkan CHP'nin olmasını istiyor olmalarıdır.
Sırf Türkçe ezan ve başörtüsü yasağını kullanarak CHP'yi yıllar boyu çok kolay bir şekilde saf dışı bırakabilirler.
Ancak MHP onlar için her an iktidarı kaptırabilecekleri bir parti durumundadır.
***
Sosyal Medya ve fısıltı gazetesini çok iyi kullanan AKP yandaşlarının Ekmeleddin İhsanoğlu adının açıklanmasıyla birlikte MHP'ye yönelik tek eleştirileri bizi doğrular niteliktedir.
Söyledikleri tek şey, "Yıllar önce savaştığınız, şehit Ülkücülerin katilleri ile ittifak mı yapacaksınız?" şeklindeki safsata oluyor...
Binlerce askerimizin, binlerce polisimizin, binlerce vatandaşımızın katili olan terör örgütü ile müzakere yapanların kendileri olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak 40-45 yıl önceki yaraları kaşımaya çalışıyorlar.
Hatta ülkenin yeniden bir "sağ - sol çatışması"nın içine düşmesi için adeta dua ediyorlar...
Sonuç itibariyle baktığımız vakit MHP, bu süreçte son derece akıllıca politikalarla üstlendiği misyonun sonsuza dek savunucusu ve bayraktarı olacağını bir kez daha göstermiştir.
Ekmeleddin İhsanoğlu, gibi halkın milli ve manevi değerleri ile aynı doğrultuda bir aday ile yola çıkarak Ülkücü camiayı rahatlatmıştır.
Oyumuz Ekmeleddin İhsanoğlu'na helal olsun...
ABD'deki başkanlık sisteminin bir benzerini ancak başkanın "padişah" yetkileriyle donatılmış olanını "Yeni Türkiye" düzeninde uygulamaya çalışacaklar.
Başkanlık sistemi ile birlikte gerek iki turlu seçim sistemiyle gerekse yapılacak yasal düzenlemelerle iki partili bir sistem getirilecek.
Bu yeni düşünülmüş bir sistem değil.
AKP'nin kuruluşundan bu yana hazırlanan "Yeni Türkiye" projesinin bir parçası.
Hatta en önemli parçası.
AKP'nin tüzüğüne koymuş olduğu 3 dönem kuralı o günlerde başkanlık sistemine geçiş için biçilen süre idi. 15 yılda bu geçiş sağlanacaktı ve şu ana kadar gördüğümüz bu sistem normal seyrinde devam ediyor.
***
Halkın dini ve manevi değerlerini çok iyi kullanan "karizmatik" lider Recep Tayyip Erdoğan sayesinde ülkemizde (en az) yüzde 30 civarında Tayyip Erdoğan'ın her dediğine biat edebilecek bir halk kitlesi oluştu.
Onu halife olarak gören,
Osmanlı Sultanı olarak gören,
Evliya olarak gören,
Ve hatta çok daha ileri gidenleri hepimiz biliyoruz...
13 yıl içinde böyle bir kitle oluşturuldu.
Bu çok basit bir şekilde yapıldı.
Başörtüsü serbestisi ve kılık kıyafet konusundaki rahatlık...
Bunun dışında İslam adına hiçbir şey yapılmadı.
Bilakis tam aksi oldu.
Çağdaş kölelik sistemi olan Taşeron sistemi Özal ile başladı Erdoğan ile tavan yaptı.
Cumhuriyet döneminde hiçbir zaman ülkemizde kumar bu kadar yaygınlaşmadı, üstelik devlet elinde...
Alkol ürünlerine reklam yasağı getirilirken kumar oyunları teşvik edildi.
Buna rağmen din kullanılarak başbakana biat kültürü ile bağlı olan çok büyük bir kitle oluşturuldu.
***
Başkanlık sistemi için halk hazır.
Bütün direnç noktaları baskıcı bir tutum ile kırıldı.
Halkın çok az bir kısmı artık direnebiliyor.
Hal böyle olunca iki partili sistemde yer alacak ilk parti net olarak belli oldu.
Yeni Türkiye'nin mimarı AKP...
Şimdi ikinci partinin belirlenmesinde sıra.
Bu belirleme sürecini de yine AKP yönetiyor.
İki partili sistemin 2. partisi olmaya aday iki parti var.
Türkiye'nin en köklü, en eski iki partisi
Cumhuriyet Halk Partisi...
Milliyetçi Hareket Partisi...
***
Bu iki partinin Yeni Türkiye sisteminde varlıklarını sürdürebilmeleri için adeta bir soğuk savaş yaşanacak.
Bunun ilk izlerini 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinde gördük.
AKP, bu seçimleri "Sağ-Sol" seçimleri bandına oturtup MHP'li seçmenin oylarını çalmaya çalıştı.
Bunu bir çok yerde de başardı:
Bir çok yerel seçim bölgesinde AKP'liler "MHP'ye verirseniz oyunuz CHP'ye gider" propagandası ile Milliyetçi iradeyi tahakküm altına almaya çalıştı.
Böylesi bir propagandaya rağmen MHP oylarını 2 buçuk milyon civarında arttırarak, varlığını sürdüreceğinin işaretini verdi.
AKP'nin 3 milyona yakın oy kaybettiği bu seçimlerde CHP ise çok düşük bir oy artışı ile yeni sistemde zor bir duruma düşeceğinin işaretlerini verdi.
***
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri'nin ardından başlayan Cumnurbaşkanlığı seçimi de yine bir soğuk savaş gibi...
AKP adayını henüz net olarak açıklamadı.
Bir takım işaretler veriliyor.
Ancak kesin açıklamalar yapılmıyor.
Bunun sebebi de yapılan anketler...
Anketlerde Recep Tayyip Erdoğan açık ara fark atabiliyor olsaydı aday çoktan açıklanırdı.
Bir de muhalefetin adayının belirlenmemiş olması da bunda etkili olmuştur.
Şimdi anket sonuçları AKP için daha da önem kazanacak.
AKP halkın nabzını tutmayı çok iyi biliyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu adının açıklanmasından sonra belki de Recep Tayyip Erdoğan adaylıktan vazgeçecek ve "Yeni Türkiye" projesi rötar yapacak.
***
MHP Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de yeni sistemin ikinci partisi olma yolunda önemli bir adım attı.
Devlet Bahçeli'nin "Çatı Aday" formülü CHP'nin elini ayağını bağladı.
Ve sonuçta zamanında merhum Alparslan Türkeş'in danışmanlığını da yapmış olan, Türkiye'nin yetiyştirdiği en önemli bürokrat ve bilim insanlarından biri olan Ekmeleddin İhsanoğlu adı üzerinde iki parti uzlaşmak durumunda kaldı.
Her ne kadar adayı CHP açıklamış olsa da, anlaşılan o ki, MHP'nin önerdiği bir aday ve CHP de bunu kabullenmek durumunda kaldı.
Doğru olan da buydu zaten.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde R. Tayyip Erdoğan'ın halkın dini ve milli hissiyatını kullanarak propaganda yapamayacağı bir aday var artık karşısında.
AKP'nin bu noktaya ortaya koyabileceği tek eleştirel nokta CHP ve MHP'nin uzlaşmış olmasıdır.
***
CHP ve MHP arasında yapılan bu uzlaşma halkımız açısından tarihi bir uzlaşma olmuştur.
AKP, hem bu uzlaşıdan dolayı hem de MHP'nin Yeni Türkiye projesinde ikinci parti olma yolunda emin adımlarla ilerliyor olması sonucunda hırçınlaşıyor ve yandaşlarınca Ekmeleddin adıyla alay etmekten öteye bir eleştirel yaklaşım getirilemiyor.
MHP lideri özellikle son 1 yılda yürüttüğü politikalar sayesinde, AKP'nin milliyetçi ve mukaddesatçı söylemlerle kendi tabanının erimesine mani oldu ve daha da ileri giderek böylesine yoğun bir karapropagandaya karşı oylarını en çok arttıran parti durumuna getirdi partisini.
Dikkat ederseniz AKP son zamanlarda sürekli MHP'nin CHP ile ittifak yaptığı yönünde algı yönetimi yapmaya çalışıyor.
Bunun tek sebebi, Yeni Türkiye projesinde karşılarında MHP gibi milli ve manevi değerlere sahip bir partinin değil, geçmişte Türkçe Ezan, Başörtüsü Yasağı gibi din karşıtı eylemlerde ön plana çıkan CHP'nin olmasını istiyor olmalarıdır.
Sırf Türkçe ezan ve başörtüsü yasağını kullanarak CHP'yi yıllar boyu çok kolay bir şekilde saf dışı bırakabilirler.
Ancak MHP onlar için her an iktidarı kaptırabilecekleri bir parti durumundadır.
***
Sosyal Medya ve fısıltı gazetesini çok iyi kullanan AKP yandaşlarının Ekmeleddin İhsanoğlu adının açıklanmasıyla birlikte MHP'ye yönelik tek eleştirileri bizi doğrular niteliktedir.
Söyledikleri tek şey, "Yıllar önce savaştığınız, şehit Ülkücülerin katilleri ile ittifak mı yapacaksınız?" şeklindeki safsata oluyor...
Binlerce askerimizin, binlerce polisimizin, binlerce vatandaşımızın katili olan terör örgütü ile müzakere yapanların kendileri olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak 40-45 yıl önceki yaraları kaşımaya çalışıyorlar.
Hatta ülkenin yeniden bir "sağ - sol çatışması"nın içine düşmesi için adeta dua ediyorlar...
Sonuç itibariyle baktığımız vakit MHP, bu süreçte son derece akıllıca politikalarla üstlendiği misyonun sonsuza dek savunucusu ve bayraktarı olacağını bir kez daha göstermiştir.
Ekmeleddin İhsanoğlu, gibi halkın milli ve manevi değerleri ile aynı doğrultuda bir aday ile yola çıkarak Ülkücü camiayı rahatlatmıştır.
Oyumuz Ekmeleddin İhsanoğlu'na helal olsun...
12 Haziran 2014 Perşembe
AK Bülent Arınç ve Türk Bayrağı...
Bayrak namustur diyoruz...
Hele ki;
Askeri birliklerimizde dalgalanan bayraklarımız namus ötesidir...
Biz evlerimizde Kur'an-ı Kerim'i bayrağa sarıp muhafaza eden bir milletiz...
Bizim için bayrak o derece kutsaldır/olmalıdır...
Bir it çıktı direğe ve bayrağı indirdi.
Hem de askeri birlikteki bir bayrağımızı indirdi.
Birlikteki nöbetçiler izledi.
Askerler izledi.
Onların komutanları izledi.
Hükümet izledi.
Biz de televizyonlarımızın başında izledik.
Çakal soyu öylesine rahat, öylesine pervasız...
Acele bile etmiyor.
Duvara tırmanıyor,
Dikenli telleri geçiyor,
Bayrak direğine tırmanıyor...
Bayrağı yerinden söküyor,
Ve dönüp dışarıda bekleyen leş kargalarına doğru atıyor...
***
Bu anlattıklarımız Türkiye'de bir askeri birlikte oluyor...
Düşünüyoruz nasıl bu kadar rahat olabilirler?
Bu adam hiç mi korkmuyor askerin biri sıkar G3 mermisini armut gibi indirir diye...
Demek ki düşünmüyor ki, o kadar rahat...
Sanki birileri "Aslan parçası sen çık o direğe bayrağı indir, rahat ol kimse sana dokunmayacak" garantisi vermiş kadar rahat...
AKP Hükümeti döneminde bayrağımıza bir çok kez saldırılar olmuştu.
Mersin'de bölücüler tarafından yakılmış,
Bir gazeteci müsveddesi TÜRK Bayrağı adının değiştirilmesini önermiş,
Bazı bürokrat ve Bakanlar Türk Bayrağı geçiş merasiminde ayağa kalkmamışlardı.
Dikkat edersek bayrağa karşı yapılan saldırılar aşama aşama yürütülüyor...
Bayrağımıza yapılan hakaretler ve saldırılar sindire sindire normalleştiriliyor...
Hele ki, AKP destekçileri tarafından AKP ne yaparsa normal karşılanıyor zaten...
***
Dün akşam evde TV karşısında haberleri izlerken bir haber resmen kanımı dondurdu.
AKP Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ağlakbaşı Bülent Arınç bayrak olayı ile ilgili açıklamalarda bulunuyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Bayrağımızı indireni alnının çatından vuracaksın" sözlerini alaycı bir tavırla eleştiriyor:
"Bahçeli benden biraz büyük, ama hukuk bilmiyor. Bunun hukuk ile bir ilgisi yok. Hukuk'ta bayrağı indirenin cezası 1 yıldan başlar. Öyle her bayrak indireni, her bayrağa hakaret edeni alnının çatından vurursanız ortalık cesetten geçilmez"
İşte bu sözler AKP'nin bugüne kadar yürüttüğü bayrağı itibarsızlaştırma ve bayrak düşmanlarını cesaretlendirme politikasının bir parçasıdır.
Bülent Arınç'ın eleştirdiği bu sözlerin aynısını sayın BB Erdoğan da söylemişti. Sonradan çark etti. İlk şaşkınlıkla ağzından çıkıvermişti sanırım.
***
Bülent Arınç'ın dün yaptığı bu açıklamayı özellikle AKP'ye oy veren vatandaşlarımız çok iyi tahlil etmelidir.
Bülent Arınç'ın bu sözleri bölücü unsurları bayrak indirme konusunda daha da cesaretlendirecek açıklamalardır. "En kötüsü 1 yıl hapis yatarım" diyen her it bir direğe tırmanıp, bayrağımızı indirme çabası içine girecektir.
Bunun yanı sıra bayrağımızı korumakla görevli olan güvenlik görevlilerimiz de "Bu adamı indirirsem ben cinayet ile suçlanırım. En kötü ihtimal ile 18-20 yıl hapis yatma ihtimalim var" deyip, bayrağımızın indirilmesini seyretmeyi tercih edecek.
Yani bayrak indireni alnının çatından vurmaya kalkışacak olanlara da bir gözdağıdır bu açıklama.
***
AKP Yıllardır bunu hep yapıyor.
Böylesi zor durumlarda farklı kişilerden farklı açıklamalar geliyor ve bir karambol durumu yaratılıyor.
Halkın kafası karıştırılıyor.
Muhalefet hangi açıklamayı gündeme getireceğini bilemiyor.
Her söyledikleri ayrı bir tartışma konusu oluyor.
Ve arada yapmak istediklerini yapıyorlar...
Bugüne kadar aziz milletimiz "O kadar da olmaz" diye diye bayrağımızın böylesi ağır bir şekilde askeri birlikten indirilmesi noktasına gelmiştir.
Bundan sonrası daha vahim gelişmelere gebedir.
Aziz milletimiz artık gaflet uykusundan uyanmalı ve bayrağımızı bu denli itibarsız hale getirenlere Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Osmanlı tokadını vurmalıdır...
Hele ki;
Askeri birliklerimizde dalgalanan bayraklarımız namus ötesidir...
Biz evlerimizde Kur'an-ı Kerim'i bayrağa sarıp muhafaza eden bir milletiz...
Bizim için bayrak o derece kutsaldır/olmalıdır...
Bir it çıktı direğe ve bayrağı indirdi.
Hem de askeri birlikteki bir bayrağımızı indirdi.
Birlikteki nöbetçiler izledi.
Askerler izledi.
Onların komutanları izledi.
Hükümet izledi.
Biz de televizyonlarımızın başında izledik.
Çakal soyu öylesine rahat, öylesine pervasız...
Acele bile etmiyor.
Duvara tırmanıyor,
Dikenli telleri geçiyor,
Bayrak direğine tırmanıyor...
Bayrağı yerinden söküyor,
Ve dönüp dışarıda bekleyen leş kargalarına doğru atıyor...
***
Bu anlattıklarımız Türkiye'de bir askeri birlikte oluyor...
Düşünüyoruz nasıl bu kadar rahat olabilirler?
Bu adam hiç mi korkmuyor askerin biri sıkar G3 mermisini armut gibi indirir diye...
Demek ki düşünmüyor ki, o kadar rahat...
Sanki birileri "Aslan parçası sen çık o direğe bayrağı indir, rahat ol kimse sana dokunmayacak" garantisi vermiş kadar rahat...
AKP Hükümeti döneminde bayrağımıza bir çok kez saldırılar olmuştu.
Mersin'de bölücüler tarafından yakılmış,
Bir gazeteci müsveddesi TÜRK Bayrağı adının değiştirilmesini önermiş,
Bazı bürokrat ve Bakanlar Türk Bayrağı geçiş merasiminde ayağa kalkmamışlardı.
Dikkat edersek bayrağa karşı yapılan saldırılar aşama aşama yürütülüyor...
Bayrağımıza yapılan hakaretler ve saldırılar sindire sindire normalleştiriliyor...
Hele ki, AKP destekçileri tarafından AKP ne yaparsa normal karşılanıyor zaten...
***
Dün akşam evde TV karşısında haberleri izlerken bir haber resmen kanımı dondurdu.
AKP Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ağlakbaşı Bülent Arınç bayrak olayı ile ilgili açıklamalarda bulunuyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Bayrağımızı indireni alnının çatından vuracaksın" sözlerini alaycı bir tavırla eleştiriyor:
"Bahçeli benden biraz büyük, ama hukuk bilmiyor. Bunun hukuk ile bir ilgisi yok. Hukuk'ta bayrağı indirenin cezası 1 yıldan başlar. Öyle her bayrak indireni, her bayrağa hakaret edeni alnının çatından vurursanız ortalık cesetten geçilmez"
İşte bu sözler AKP'nin bugüne kadar yürüttüğü bayrağı itibarsızlaştırma ve bayrak düşmanlarını cesaretlendirme politikasının bir parçasıdır.
Bülent Arınç'ın eleştirdiği bu sözlerin aynısını sayın BB Erdoğan da söylemişti. Sonradan çark etti. İlk şaşkınlıkla ağzından çıkıvermişti sanırım.
***
Bülent Arınç'ın dün yaptığı bu açıklamayı özellikle AKP'ye oy veren vatandaşlarımız çok iyi tahlil etmelidir.
Bülent Arınç'ın bu sözleri bölücü unsurları bayrak indirme konusunda daha da cesaretlendirecek açıklamalardır. "En kötüsü 1 yıl hapis yatarım" diyen her it bir direğe tırmanıp, bayrağımızı indirme çabası içine girecektir.
Bunun yanı sıra bayrağımızı korumakla görevli olan güvenlik görevlilerimiz de "Bu adamı indirirsem ben cinayet ile suçlanırım. En kötü ihtimal ile 18-20 yıl hapis yatma ihtimalim var" deyip, bayrağımızın indirilmesini seyretmeyi tercih edecek.
Yani bayrak indireni alnının çatından vurmaya kalkışacak olanlara da bir gözdağıdır bu açıklama.
***
AKP Yıllardır bunu hep yapıyor.
Böylesi zor durumlarda farklı kişilerden farklı açıklamalar geliyor ve bir karambol durumu yaratılıyor.
Halkın kafası karıştırılıyor.
Muhalefet hangi açıklamayı gündeme getireceğini bilemiyor.
Her söyledikleri ayrı bir tartışma konusu oluyor.
Ve arada yapmak istediklerini yapıyorlar...
Bugüne kadar aziz milletimiz "O kadar da olmaz" diye diye bayrağımızın böylesi ağır bir şekilde askeri birlikten indirilmesi noktasına gelmiştir.
Bundan sonrası daha vahim gelişmelere gebedir.
Aziz milletimiz artık gaflet uykusundan uyanmalı ve bayrağımızı bu denli itibarsız hale getirenlere Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Osmanlı tokadını vurmalıdır...
10 Haziran 2014 Salı
TÜRK Bayrağı ve AKP...
TÜRK Bayrağı'na saygısı sevgisi olmayanları savunabilmek sadece ve sadece AKP yandaşlarına mahsus olmalı. Çünkü onların safından kelli felli adamların ağzından onu peygamber gibi gördüklerini belirten cümleler ve hatta daha da ileri gidip "Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde topladığı" (HAŞA) yönünde cümleler duyduk.
***
Bugüne kadar, sayın RTE'nin yandaşlarından Türklük, bayrak ve Cumhuriyet ile alakalı neler duyduk neler gördük. TC ibaresini kaldıran hükümet AKP hükümetidir. Bebek katillerini siyasi muhatap kabul eden AKP hükümetidir. "Analar ağlamasın" safsatasıyla milleti uyutup, askeri bölgede zayıflatan, operasyonları durduran ve Pkk'nın bu süreçte gücüne güç kazanmasını sağlayan yine AKP hükümetidir.
***
Törenlerde bayrak geçerken ayağa kalkmayan bakan ve bürokratlar AKP hükümetinin bakan ve hükümetleridir. Bu durumu savunan yine AKP yandaşlarıdır. Gezi Direnişi sırasında elinde Türk bayrağı taşıyanlara acımasızca saldıran polis AKP'nin polisidir. Bizzat bana Taksim'de elimdeki Türk Bayrağı'nı kastederek "O bayrakla milleti tahrik etmeyin" diye bağıran yine bu AKP'nin polisidir.
***
Türk Bayrağı'nın adının değişmesini isteyenler, yine AKP yandaşı gazeteci ve sözde aydınlardır. Türk Bayrağı'nın askeri birlikte tecavüze uğradığı bir dönemde "Pkk bayrağının taşınmasını suç olmaktan çıkarmakla" övünen yine bir AKP'li sayın Bülent Arınç'tır.
***
Yıllardır besledikleri semirttikleri, şımarttıkları teröristlerin böyle bir dengesizlik yapacakları akıllarına gelmemişti. zor ve aciz bir durum içine düştüler. Bu şaşkınlık içersinde ilk açıklama olarak bayrağı indirenin bir çocuk olduğunu söylediler. Görüntüleri hepimiz izledik, direğe çıkanın yüzü kapalı. Boyuna posuna bakılırsa da epeyce yetişkin biri. Bu hainin çocuk olduğu o kadar kısa bir sürede nasıl anlaşıldı anlamak mümkün değil.
***
Haydi diyelim ki, yüzü kapalı birinin çocuk olduğunu anladınız. Çocuk olduğu için askeri alana girmesine, bayrak direğine tırmanmasına ve o şanlı bayrağı oradan indirmesine göz yumuldu. Süreç zarar görmesin diye verilebilecek en büyük tavizleri büyük bir rahatlık içinde verdiğinizi zaten bütün milletimiz biliyor. Bu tavizi de onlardan saydık diyelim. Peki bu durumu bu şekilde savunan yandaşlara sormak istiyorum. 14 Yaşındaki Berkin Elvan kafasından biber gazı fişeği ile vurulduğunda çocuk değil miydi? Bayrak bir milletin namusudur. Bir devletin namusudur. Bir hükümetin namusudur. Berkin Elvan'ın öldürülmesini haklı göstermek için bir yerlerinizi yırttınız. Berkin Elvan ne yapmıştı? Yüzüne maske takıp eline sapan almış cebine de misket doldurmuş. Tabiiki bu iddialar size ait. Böyle bir durumda namusumuza tecavüz eden mi masum eline sapan alan mı masum?
***
AKP hükümeti bir milletin, bir devletin namusunun kirletilmesini seyretmiştir. Ve ne yazıktır ki, bu haysiyyetsizlik karşısında dahi AKP ve sayın RTE yandaşları savunma psikolojisi içine düştüler. Daha düne kadar elinde sapan olan çocuğun katlinin vacip olduğunu söyleyenler bugün bir milletin namusuna tecavüz edeni "o daha çocuk" diyerek savunabiliyor. İnanın bu durum o bayrağın indirilmesinden daha çok zorumuza gidiyor.
***
Elinizi vicdanınıza koyun, bu iş öyle reklam kokan hareketlerle olmaz. Bütün kameralar karşısında yerden bayrağı alıp kaldırmak, seçim öncesinde bayrak reklamı yaparak bayrağı seçim malzemesi yapmak, bayrak geçerken ayağa kalkmamak, bayrak hainler tarafından indirilirken seyretmek sadece AKP döneminde yaşanabilirdi ve yaşandı. Bunu bari savunmayın be arkadaş....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)