20 Mart 2018 Salı

Şehidin Sevdasıdır ESKİŞEHİRSPOR!

''Nasıl olur!?''
Diyorlar hayretle!
Biz anlatmaktan usandık, onlar şaşırmaktan usanmadı.
Bir futbol takımı nasıl olur da bu kadar sevilir!?
Hep bu soruya muhatap oluyoruz.
Bir de benim gibi Eskişehirli olmadan Eskişehirspor sevdalısı olana rastladılar mı, yandı keten helvam!
O üç takımdan birini tutmak sanki farzmış gibi, ''Tamam onu anladık da asıl takım hangisi'' sorusu gelince kan beynimize çıkıyor.
Yok ulan yok işte!
Başkası yok!
Sen nasıl ki, Anadolu'nun herhangi bir yerinde doğup da İstanbul'un üç takımından birini tutuyorsan ben de Eskişehirspor'a sevdalıyım!
Nesi garip geliyor bunun!?
***
Eskişehirspor sevdası kitaplar da yazılsa anlaşılmayacak!
Yaşamak gerek.
Şimdi sizlere yaşanan bu büyük sevdanın en can alıcı örneklerinden birini aktaracağım şimdi sizlere.
Biliyorsunuz ordumu Afrin'e yönelik büyük bir operasyon başlattı ve zaferle sonuçlandı.
Çok şehit verdik!
Büyük acılar yaşadık!
Ancak şehadet şerbetini içen şehitlerimizin hepsi gökteki yıldızlar kadar kutsal birer emanet olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için can veren yiğitler olarak, gönül tahtlarımızdaki yerlerini aldılar.
Allah onlardan razı olsun!
Son şehitlerimizden biri, Eskişehirli Binbaşımız Mithat Dunca...
Mithat Dunca'nın arkadaşına yazmış olduğu vasiyeti Türk Milleti'nin yüreklerini sızlattı.
Ve bizlere bir kez daha Eskişehirspor sevdasının ne büyük, ne kutlu bir sevda olduğunu gösterdi.
***
Şehit Binbaşı Mithat Dunca Afrin'e girmeden önce arkadaşına cep telefonundan şu vasiyeti yazdı!

''Hacı ne yapıyorsun? Biz içeri giriyoruz. Sağ salim geri dönersek eğer bu mesaj sende kalsın ama olur da şehitlik rütbesi nasip olursa:

"1. Zeynep Naz ve yengen sana emanet her şeyiyle.
2. Yengen nereye isterse oraya defnetsin ve hakkını helal etsin, çok kahrımı çekti biliyorsun. Ama benim gönlümden geçen Eskişehir Vişnelik Hava Şehitliği ya da Ankara Cebeci Şehitliği İhsan Yüzbaşının yanıbaşı. Zeynoma da anlat, ben onlar gelecekte bu meselelerle uğraşmasınlar, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalsın diye can verdim bilsin ve hakkını helal etsin.
3. Yengen ile Zeynom planlarımızı ertelemesin, önce Karadeniz turu, sonra Kıbrıs, sonra da Recepler oradayken yurt dışı turlarını mutlaka yapsınlar.
4. Herkese söyle. Annem, abim ve özellikle de babam hakkını helal etsin. Verilecek tazminatın bir kısmı ile sağlıkları el verirse annem ile babamı hacca gönderin.
5. Arkamdan kesinlikle ve kesinlikle kimse para tartışmasına girmesin. İsmail Kartal'a olan borçlarım unutulmasın yeni aldığım arsadan dolayı.
7. Söyle, Es Es bu sene Süper Lig'e çıkarsa mezarımı ziyaret etsinler. Erkan Zengin ve diğerleri.
8. Son olarak, şehit olmak nasip olursa inşallah şefaat edeceğim üçüncü kişi de sensin bunu da bil (Zeynom, Yengen, Sen.............)"
***
Ailesi, evlatları. vatanı ve Eskişehirspor!
Ve bunun adı AŞK'tır!
Aile aşkı,
Evlat aşkı,
Vatan aşkı,
Ve Eskişehirspor aşkı...
Şimdi bu vasiyetin gereği en görkemli şekilde yapılmalıdır.
Eskişehirspor yönetimi, futbolcular, teknik heyet ve tüm çalışanların yanısıra tüm Eskişehirspor sevdalılarının katılacağı  bir yürüyüş ile şehidimizin kabri ziyaret edilmelidir.
Bu da yetmez.
Yeni yapılan Eskişehir Atatürk Stadı önüne şehidimizin bir heykeli dikilmeli.
Böylesine büyük bir AŞK mutlaka ölümsüzleştirilmelidir.
***
Sözün özü Eskişehirspor'a sevdalanmak böyle bir şeydir.
Şehadet gönlünüze malum olmuşsa ilk aklınıza gelenlerin başında yer alır Eskişehirspor.
Çünkü Eskişehirspor bizim için yenen, yenilen bir futbol takımı değil.
Bir yaşam biçimidir!
Şehidmizi bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Yazımızı buraya kadar sabırla okuyan her okurumuzdan başta Şehit Binbaşı Mithat Dunca olmak üzere tüm şehitlerimiz için bir Fatiha okumaya davet ediyorum.

18 Mart 2018 Pazar

Türk'ün ANNELER GÜNÜ 18 Mart Olmalı!

Türk Milleti 1900'lü yılların başında insanlık tarihinin en büyük işgal ve soykırımlarından biriyle yüz yüze kalıyordu.
900 yıl süre Anadolu topraklarındaki Türk egemenliğini sona erdirmek ve Türk Milleti'ni Anadolu topraklarından yok etmek için batılı devletler dört bir yandan saldırıyor, Arapların ve içimizdeki hainlerin de destekleriyle Cihan İmparatorluğu Osmanlı'yı bir avuç toprak parçasının içine hapsediyordu.
Ve bir Türk çıktı!
''Bir Türk Dünya'ya Bedeldir'' sözünün boş lakırdı olmadığını bütün dünyaya gösteren Türk Mustafa Kemal adlı genç bir Osmanlı subayıydı.
***
Türk'ün esaret altında yaşayamayacağını,
Türk'ün boyunduruk altına alınamayacağını,
Türk'e zincir vurulamayacağını,
Türk'ün yurdundan kovulamayacağını yedi düvel küffara bir kez daha haykıran Mustafa Kemal Atatürk!..
Yürüdü!
Neferlerine ''Size savaşmayı değil vatan için ölmeyi emrediyorum'' diye haykıran bu Türk'ün ardından bir millet yürüdü.
Hacılar, hocalar yürüdü.
Öğretmenler, memurlar yürüdü.
Kadınlar yürüdü.
Gençler yürüdü.
İhtiyarlar yürüdü.
Ve KINALI KUZULAR yürüdü vatan için ölüme gülerek yürüdü çocuklar...
***
Ne mübarek annelerdi onlar.
Elleri değil ayakları öpülesi anneler onlar.
Yüzlerinden nur akan, gözlerinden cesaret alevleri yükselen koca yürekli Türk anneleri...
Ayaklarına taş değmesine kıyamadıkları,
Öpmeye koklamaya doyamadıkları,
Alınlarında domuran ter damlacıklarının yere düşmesine bile kıyamayıp avuçlarıyla sildikleri, süt kokulu evlatlarının saçlarına kınalar sürüp vatana kurban olsunlar diye cepheye uğurlayan mübarek analar!
Türk'ün anaları!
''Türk'ün vatanı olmazsa neyleyim sırma saçlı kuzumu'' diyerek 15'lik kuzularını vatana kurban eden kutlu analar!
***
Ve biz!
O kınalı kuzuların mübarek annelerinin anneler gününü nasıl kutluyoruz!
Tarihin en destansı özgürlük savaşını verdiğimiz milletlerle aynı gün kutluyoruz.
Onların annelerinin gününde kutluyoruz!
Ne garip bir haldir.
Tarihte böylesine muazzam bir destana imza atan anne var mıdır!?
Hangi milletin anası 15 yaşında evladını vatan için kurban edip kınalarla uğurlamıştır!?
Ve biz Türk Milleti olarak,
Bugün o kınalı kuzuların ve analarının bizlere emanet ettiği şu vatan toprağında onların anısına 18 Mart'ta Anneler Günü kutlayamıyoruz!
Ne acı bir vaziyettir!
***
Bilmeyenler için söyleyelim.
Anneler Günü dünyanın bir çok ülkesinde farklı tarihlerde kutlanmaktadır.
Geneli Mayıs ayının 2. pazar günü olmakla birlikte bir çok ülke kendi milli ve manevi değerleri doğrultusunda kutlamaktadır Anneler Günü'nü.
Fakat kendisine has bir Anneler Günü tarihi belirlemeyi en çok hak eden Türk Milleti ne yazık ki bunu yapamıyor!
***
Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum.
Başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, hükümetimize ve tüm siyasi partilerimize;
En önemlisi de aziz Türk Milleti'ne sesleniyorum.
Gelin bu tarih itibariyle Anneler Günü'nü Kınalı Kuzularımızın muhterem annelerinin anısına 18 Mart tarihinde kutlayalım!
Onlara olan vefa borcumuzu bir nebze de olsa bu şekilde ödemeye çalışalım!


17 Mart 2018 Cumartesi

Kara&Kızıl Sevda'nın Gözyaşları

Bir sevda düşünün!
Aşık var maşuk yok!
Onbinlerce yürek sevdalanmış, bedensiz bir ruha...
Bindokuzyüzaltmışbeş'ten bu yana yüreklerde yanan bir ateş.
Ne vuslatı var, ne de hasreti.
Her daim yanıbaşımızda her daim ötelerden ötede.
Saçları siyah ise, gözleri Kırmızı,
Gözleri Siyah ise, hilal kaşları siyah...
Adı;
Anadolu Yıldızı
Adı;
Kırmızı Şimşekler
Adı;
Eskişehirspor!
***
Sizlerle paylaştığımız fotoğraftaki ADAM'a iyi bakın!
Bir aşıklar ordusunun lideri.
NEFERlerin reisi!
Bu adama sorun;
Kaç kere böyle yenilmiş!?
Kaç kere böyle yıkılmış!?
Kaç kere böyle ağlamış!?
Kaç kere böyle tükenmiş!?
Kaç kere böyle isyan etmiş!?
Hangi zorluk onu böylesine yıkabilmiş!?
Hangi acı ona böylesine yürekten gözyaşı döktürebilmiş!?
Hangi puşt zümresi onu böylesi hallere sokabilmiş!?
Hangi kumpas onu böylesine naçar bırakabilmiş!?
***
Bu ADAM Murat Diri!
Hayatın tüm zorlukları, tüm kahpelikleri, tüm acıları bir araya gelse onu böylesine yıldıramaz, böylesine yıkamaz, böylesine gözyaşı döktüremezdi.
Onu bu hallere sokan, onbinlerce sevdalı yüreğin ateşi, ESKİŞEHİRSPOR sevdasıdır.
İşte böyledir bu sevda.
Sevgili Murat Diri'yi bu vaziyette görünce, İstanbul'da Vefa Stadı'nda Eskişehirspor sevdam için döktüğüm ilk gözyaşlarımın dinmeyen sızısı nüksetti yüreğimde.
Sanki halen yanaklarımdan süzülüyor o gözyaşları.
Biz Eskişehir Atatürk Stadı'na ''Kutlu Mabet'' derken boş lakırdı etmiyorduk.
Nice sevdalı yürekten akan gözyaşları ile kutsandı o stadyum!
Nice acılarımız, nice umutlarımız, nice kahroluşlarımız halen oralardadır!
***
Eskişehirspor'u yönetenler!
Eskişehirspor'dan ekmek yiyenler!
Eskişehirspor'da forma giyenler!
Unutmayın bu gözyaşlarını!
Bu gözyaşlarımızın ahını almayın!
Umutlarımızın,
Sevdamızın,
Tükenişlerimizin,
Dirilişlermizin,
BaşKaldırıŞlarımızın,
İsyanlarımızın,
Teslimiyetlerimizin,
Lafın özü Eskişehirspor aşkımızın ahını almayın!
Çıkar aheste aheste!
***
Sevdamızın başını öne eğdirenler elbette bunun vebalini öderler.
Biz nice yenilgiler yaşadık, nice hayal kırıklıklar yaşadık!
Hiç birinde başımız öne eğilmedi!
Fakat, ruhsuzca bu kutlu sevdaya ihanet edildiği vakit gönlümüzün direkleri sızlıyor!
Gün gelecek, güneş doğacak!
Ve 1965 Ruhu ile bu kutlu sevdanın peşinde koşanlar, YENİDEN BÜYÜK ESKİŞEHİRSPOR idealimizi gerçekleitirecektir.
Başımızı öne eğmeyelim reis!
Biz dik başlı değil; Anadolu'nun Başı Dik Evlatlarıyız!
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR SEVDAMIZ!

13 Mart 2018 Salı

Eskişehirspor Futbolcularına Mektup

Kiminiz yıllardır Eskişehirspor forması giyiyorsunuz...
Kiminiz bu formanın manevi lezzetini daha yeni tattınız!
Kiminiz başka şehirlerden geldiniz,
Kiminiz Eskişehir'de doğdunuz,
Kiminiz ailenizle birlikte Eskişehir'de yaşıyorsunuz...
Ancak hepiniz şunu çok net bir şekilde gördünüz ki; Eskişehir'de Eskişehirspor tutulan bir takım değil, kutlu bir AŞK öyküsüdür...
***
Eskişehirspor'a sevdalanmak için Eskişehir'de doğmak gerekmiyor.
Mardin'den,
Trabzon'dan
Samsun'dan
Bartın'dan
Tokat'tan
Antalya'dan,
Yozgat'tan,
İstanbul'dan,
Van'dan
Ve daha memleketin bir çok yerinden, nüfus cüzdanında doğum yeri Eskişehir yazmayan nice sevdalı yürek var her hafta sizin başarılı olmanız için dualar ediyor, Allah'a yalvarıyorlar...
***
Koca kentte 7'den 70'e bütün Eskişehir halkının umutlar sizlerde.
Ne geçim sıkıntısı,
Ne hayatın kederleri, ne de sevinçleri...
Bu an itibariyle bütün KARA&KIZIL sevdalı gönüllerin umutları, sevinçleri sizlere bağlı.
Henüz okula yeni başlayan çocuklarımız sizlere destek olabilmek için pankart boyayan abilerinin yanına gidip, pankart boyamaya çalışıyorlar.
Tribünlerde gözyaşı döken çocuklarımızı görün.
Sevgilileri ile buluşmak yerine sizin peşinizden deplasmanlara koşan delikanlıların umudu sizlerde.
Çoluk çocuğunun rızkından kesip maçlara gelen, tek amaçları daha dolu tribünler önünde oynayarak motive olmanızı sağlamak olan babaları düşünün.
Düşünün çocuklar düşünün...
Hangi biriniz böylesine büyük bir sevdanın muhatabı olabilirdiniz sırtınızda taşıdığınız o forma olmasaydı!?
***
Maça çıkıp, seremonide İstiklal Marşımızı okurken tribünlerimize iyi bakın.
Eskişehirspor'a sevdalı gözlerin içine girin.
Eskişehirspor'a sevdalı yüreklerin sıcaklığını yüreğinizde hissedin!
O tribünlere iyi bakın çocuklar.
O sevdalı insanlar sizden sadece bir galibiyet beklemiyorlar.
Yıllardır yüreklerimizi yakan sızılarımızı dindirmenizi bekliyoruz.
Yarınlara dönük bütün umutlarımız sırtınızda taşıdığınız o formalarda yüklü...
Bu kent Eskişehirspor'a sevdalı yüreklerin kenti.
Bu yüreklerde yeni sızı açmayın!
Bu koca yürekleri küme düşürmeyin!
***
Biz ilk defa yenilmiyoruz.
İlk defa küme düşme korkusu yaşamıyoruz.
İlk defa ağlamıyoruz tribünlerde ya da tv başında...
Biz yenile yenişle sevdalandık Eskişehirspor'a!
Adını bile bilmediğimiz stadların sidik kokan tribünlerinde gözyaşı döktük.
Öylesine düştük ki, ulusal gazetelerin sütunları arasında Eskişehirspor'un maç sonucunu aramaktan gözlerimizin feri söndü!
İlk defa üzülmüyoruz!
İlk defa ağlamıyoruz!
İlk defa hayallerimizi içimize gömmüyoruz.
***
Sırtınızda taşıdığınız forma böylesine kutludur!
O formayı sırtınızda taşıdığınız için sizi de o formayı sever gibi seviyoruz.
Biz teknik taktik bilmeyiz.
Biz deliler gibi sevmeyi biliriz.
Sevdiğimizi yüceltmeyi, sevdiğimizi baş tacı etmeyi en iyi biz biliriz...
Çıkın yürekten oynayın...
Yenilirseniz yenilin, biz yine ağlarız, yeter ki sizin yürekten oynadığınızı yüreğimizde hissedelim...
Hem ağlarız bir kez daha küme düşüşümüze hem de sizi bağrımıza basarız!
Sevdalı yüreklerin ahını almayın yeter!
Şu minicik yüreğinde kocaman bir sevda besleyen Baran kardeşimizin, gözlerindeki ışıltıyı söndürmeyin, yüreğindeki o koca sevdanın ahını almayın!
***
Küme düşme korkusu yaşadığımız şu ligin son haftalarında size inanıyor ve güveniyoruz.
Çaremiz olmadığından değil!
Bütün samimiyetimiz ve bütün içtenliğimizle size inanıyoruz!
Yürekten oynayın yeter!
Türkiye'nin neresine giderseniz gidin.
Eskişehirspor forması giydiğiniz bu şehirde sevildiğiniz kadar hiç bir yerde sevilmeyeceksiniz.
Belki önümüzdeki maçlar ESES forması ile son maçlarınız olacak.
Öyle bir yürekten oynayın ki; küme düşsek bile sizleri sevgiyle analım!
YAŞASIN ESKİŞEHİRSPOR!

6 Mart 2018 Salı

Çantacılar kimmiş!?

Yıllar önceydi...
Bugün MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye muhalif olanlar o vakitlerde muhaliftiler...
Ancak bu öyle bir muhalefet öyküsüdür ki akıllara ziyan bir hal...
Devlet Bahçeli'ye muhalefet ederek, partiden ayrılanların yıllar önce muhalif olma sebepleri Meral Akşener idi.
Devlet Bahçeli onlara göre bir Ülkücü düşmanı (!) idi.
Onca Ülkü devi dururken DYP ve ANAP saflarında siyaset yapan Meral Akşener ve birkaç kişiyi daha MHP'ye alarak milletvekili yapmıştı.
Yani onlara göre,
Yani ani şu bugün Meral Akşener'in Ülkü devi (!) olduğunu ispat etmek için Başbuğ Türkeş'e bile iftira atmaktan kaçınmayanlara göre o zamanlar Meral Akşener hanımefendi Ülkücü değildi!
Bu Ülkücü olmayanlar sınıfına Celal Adan ve Murat Başesgioğlu gibi isimler de dahildi tabiiki...
***
DYP ve ANAP kökenli siyasetçilerin MHP'ye gelmesiyle birlikte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir kısım partili tarafından Ülkücü düşmanı ilan edilmişti.
Bu siyasetçilerin milletvekili listelerinden garanti sıraya konulmaları bazı kişileri çok rahatsız etmiş ve büyük bir isyan hareketinin daha temeli atılmıştı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi hedef alan ve "Ülkücü düşmanı" yaftasını takacak kadar hadsizleşen bu güruhun rahatsızlığı DYP ve ANAP kökenli milletvekilleri mi, yoksa kendilerinin milletvekili seçilemeyişleri midir, bunu anlamak çok da zor değil tabiiki...
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun Başbuğ Alparslan Türkeş'e karşı başlattığı ihanet hareketinin bir benzerini başlatanların sözcüsü de YENİÇAĞ gazetesi idi.
Yeniçağ gazetesi ve yazarları sürekli bu konu üzerinden Devlet Bahçeli'ye saldırıyor, Devlet Bahçeli'nin genel başkanlığı bırakması gerektiğini vurguluyorlardı.
O dönemlerde bu gazetede çıkan haber ve yorumlarda DYP ve ANAP kökenli milletvekilleri "Çöp ve Hurda" olarak tanımlanıyor, Devlet Bahçeli de bunları partiye aldığı için "Çöpçü ve Hurdacı" olarak ifade ediliyordu.
***
MHP'nin üst kademesinde başlayan bu ihanet hareketi kısa zamanda tabana da yayıldı.
Teşkilat içinde "Ülkücü-Ülkücü olmayan" ayrımı çok hızlı bir şekilde yayıldı ve taraftar topladı.
İlçe yöneticileri...
Mahalle teşkilatları...
Parti üyeleri...
Ve sadece oy vermekle yetinen partililer...
Hepsi bu "Ülkücü olan - Ülkücü olmayan" tartışmasının içindeydi...
Bin yıllık kutlu bir davanın son emanetçileri olarak omuz omuza bu kutlu davaya hizmet etmesi gerekenler bir siyasi çıkar uğruna davalarına ihanet edenlerin oyununa gelmişti.
***
O dönemlerde bir "Çantacılık" furyası vardı.
Nedir bu çantacılık!?
Efendim bir ilçe başkanı, ya da bir ilçe yöneticisi bu ihanet hareketinin merkezinde bulunan DYP ve ANAP kökenli bir milletvekilinin çantasını ya da bir başka eşyasını araçtan inerken bir saygı gereği eline alırsa, ilçe teşkilatına girene kadar elinde taşırsa hemen bomba patlatılırdı "Filanca ilçe başkanı Celal'in çantacısı olmuş", "Filanca ilçe yöneticisi Meral'in çantacısı olmuş" tarzında algı cümleleri çok hızlı bir şekilde teşkilat mensupları arasında yayılır ve bu ilçe başkanı ya da ilçe yöneticisi itibarsızlaştırılmaya çalışılırdı...
Çantacılık meselesi buydu.
Bu çantacılık deyiminin mucidi MHP içindeki kronik Devlet Bahçeli düşmanlarıdır.
***
Hani atalar sözü vardır bilirsiniz hepiniz...
"Allah'ın parmağı yok ki gözüne soksun!"
Evet Allah'ın parmağı yok ama parmaktan daha acı dersler verir Allah!
Zalimlerin, müfterilerin, hainlerin, fitnebazların yaşattıklarının aynısını onlara yaşatır ulu Allah!
Sosyal medyada dolaşan fotoğraf hepimizin malumudur!
Birileri birilerinin çantasını taşıyor.
Kronik Devlet Bahçeli düşmanları, bir zamanlar Ülkücü değil dedikleri hanımefendinin çantasını taşıyorlar.
Bir zamanlar çantacı dedikleri insanlar bugün halen LİDER-TEŞKİLAT-DOKTRİN ilkesinin emrinde "Lidere sadakat, Davaya sadakattir" diyerek, Başbuğ Alparslan Türkeş'in "Ülkücülük MHP'de olur" emrine tabi oluyorlar.
Kendilerini Ülkü devi sananlar ise, çöp, hurda, ülkücü değil dedikleri kişilerin çantasını taşıyorlar...
Ülkücülerin sosyal medyadaki güçlü sesi #oyunubozacağız sayfası tam da bu noktada bombayı patlatmış:ÜLKÜCÜLÜĞÜ 
TAŞIYAMAYANLAR
ÇANTA
TAŞIRLAR
Bu sözden öteye de söylenecek sözümüz yoktur...