7 Ekim 2014 Salı

Tükenen değerlerimiz... (Tahta Kaşık sanatkarı Hüseyin Salim'in ardından)


Gelişen teknolojiye boyun eğen el sanatlarımızdan biridir tahta kaşıkçılık...
Ülkemizdeki geçmişi 1071'den öncelere dayanır...
Türklerin Anadolu(ya girmesinden evvel Hoca Ahmed Yesevi'nin müridleri gelmiş bu topraklara...
Horasan Erenleri denilen bu müridlerin yaklaşık 400 kişi olduğu söylenir...
Anadolu'nun değişik bölgelerine gelip yerleşmişler...
Hepsi bir sanatkar...
Hepsi bir el sanatının ustası...
İşte bunlardan ikisi "Sinan Dede" ve "Kenan Dede" adlı müridler de bizim köyümüzün kurucuları...
Köyümüzün içinden akıp giden derenin Boriçi olarak adlandırılan noktasına yerleşmişler ve burada tahta kaşık yaparak yakınlardaki Rum köyüne satarak geçimlerini sağlamışlar...
Bir yandan da bu Rum köyündeki insanlara İslam'ı tebliğ etmişler...
***
O gün bu gündür köyümüzün tek geçim kaynağıdır tahta kaşık sanatı...
Anadolu'nun bir çok yerinde yapılan kaşıklardan çok farklıdır köyümüzde yapılanlar...
Adeta bir teknoloji ürünü gibi...
Milimetrik hesaplamalarla yapılır...
Kesici aletler dışında hiçbir alet kullanılmadan bu kadar mükemmel bir tasarım yapmak mümkün değil gibi görünür...
Tahta kaşık sanatını bilenler arasında "Herkes kaşık yapar ama Bodamyalı gibi sapını ortaya getiremez" şeklinde bir deyim dahi oluşmuştur...
Öylesine harika bir el terazisi vardır ki;
Kaşığın tam orta yerinden terazilediğiniz vakit ağız kısmı ile sap kısmı aynı ağırlıkta olur...
Bunu yapmak için sadece el ve göz ayarı kullanılır...
***
Muazzamlık bir mühendislik örneğidir...
Ama bu mühendislik harikasını yapabilen ustalar ne matematikten anlar, ne de ölçüp biçmeden...
Sadece el ve göz hesabı...
Alışkanlık bir nevi...
İşte bu ustalardan, (hatta sanatkar demek daha doğru olur) birini daha geçtiğimiz günlerde ebedi yolculuğuna uğurladık...
Hayatı boyunca yaşadığı tüm zorluklara rağmen, yüzünden tebessüm eksik olmayan,
Bembeyaz sakalıyla ve yüzündeki tebessümle insanın içine ayrı bir huzur veren Hüseyin Salim Çakmakçı ağabeyimizi son yolculuğuna uğurlamanın hüznüne bir de yüzlerce yıllık tahta kaşık sanatının son ustalarından birini daha kaybetmiş olmanın hüznü eklendi yüreklerimize...
***
Hüseyin Salim Çakmakçı, hayatı boyunca edindiği tecrübeleri her daim yüzündeki tebessümle birlikte biz gençlerle paylaşan, bizlere yol gösteren, bizlere sevgi ve dostluğun kıymetini anlatan değerli bir şahsiyetti...
Böylesi güzel insanları kaybetmek insanı gerçekten büyük bir üzüntüye sevkediyor...
Üzülüyoruz, çünkü biliyoruz ki, gelişen teknoloji ile birlikte yok olup giden sadece el sanatlarımız değil, Hüseyin Salim Çakmakçı gibi gün görmüş, aydınlık yüzüyle ufkumuzu aydınlatan büyüklerimiz de yok olup gidiyor...
Teknoloji belki el sanatlarımızın yerini dolduracak ürünler geliştirebiliyor, ancak yolumuzu aydınlatan insanlarımızın yerini dolduramıyor...
Hüseyin Salim Çakmakçı ile birlikte, yolda karşılaştığımız zaman tebessümle bizlere selam verecek bir büyüğümüz daha eksildi...
***
Belki büyük çoğunluğunuz Hüseyin Salim Çakmakçı'yı tanımıyorsunuz...
Onu hiç görmediniz...
Ama şunu da kesinlikle biliyorum ki, sizin de çevrenizde mutlaka bir Hüseyin Salim Çakmakçı vardır...
Yüzüne baktığınız vakit içinize huzur dolan,
Elini öptüğünüz vakit büyük bir haz duyduğunuz,
Sohbetinden nice dersler çıkardığınız,
Göremediğiniz vakit özleyip merak ettiğiniz, bir Hüseyin Salim Çakmakçı mutlaka vardır....
Bu paha biçilemez değerli insanlarımızın kıymetini bilelim...
Ölüp gittikten sonra inanın çok büyük pişmanlık duyuyor insan ve eksikliğini muazzam derecede hissediyorsunuz...
***
Hüseyin Salim amcamızı rahmet ve minnetle anıyor, ailesine özellikle de hastalığı boyunca elinden gelen her şeyi yapmak için büyük gayretler sarfeden sevgili evladı İsmail Çakmakçı kardeşime sabırlar diliyorum.
Bizler sana hakkımızı son damlasına kadar helal ettik sevgili Hüseyin Salim dayı...
Umarım sen de bize olan haklarını helal etmişsindir...
Mekanın cennet olsun, evliyalar şehitler ahirette komşun olsun yüzünde güller açan adam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder