10 Ağustos 2013 Cumartesi

Kasımpaşa'da bir rüyadan uyansak...

Hani olmaz ya!
Diyelim ki olmuş...

Her şey aslında bir gecelik rüyaymış...
Sabah uyanmışım, yine o evdeymişim...
Fatma hanımların evi...
4 katlı, tek dairelik, ben diyeyim 65 siz deyin 70 metrekarelik bir ev...
Kasımpaşa'da...
Hoca Ahmet Sokakta...
Kolay değil Fatma hanım sırtında teneke teneke harç taşıyıp yapmıştı bu basit gördüğünüz evi...
Emek var efendi emek, tonlarca emek var temelinde...

Binanın arka tarafında, İncir ağacının camlara değen dallarını görseydim yine yataktan doğrulur doğrulmaz...
***
Annem sırtımdan çıkarıp çamaşır leğenine atana kadar hiç çıkarmadığım Tozkoparan forması üzerimde yine...

Forma deyip geçmeyin,
Hem o vakitler forma öyle kolay bulunmaz,
hem de Siyah-Kırmızı olanı hiç bulunmaz Kasımpaşa'da...
Tozkoparan bizim semtin gayri federe takımlarından biri...
Hani mahalle takımı dediklerimizden...
Yakalı, ön tarafı yarıya kadar bağcıklı,

Arkası düz siyah ön tarafı siyah - kırmızı parçalı formam...
Doğrusu Arması pek ilgilendirmiyordu beni,
Renklerine olan sevdamdan hiç çıkarmazdım sırtımdan...
Nihayetinde annem isyan eder;
    - Yeter artık sahtiyan gibi oldu çıkar şunu!
Deyip hışımla sırtımdan çekip alana kadar...
Uzun süre çıplak gibi hissederdim kendimi...
Yıkanacak, çitilenecek, kuruyacak, katlanıp dolaba konulacak
Ölme eşeğim ölme...
Daha da bitmiyor ki;
Annemin dalgın bir anını yakalayıp;
    - Yine mi giydin şunu!
Azarını yemeden giyebilmek var...
***
Bütün yaşadıklarım bir rüya olsa....
Bedrettin Dalan doğmamış olsa,
Şişhane'de Sarı Madam'ın kahvesini yıkıp yerine şu yolu yapmamış olsa
Ya da "gözleri masmavi olmayıp da" Haliç'i hiç temizlememiş olsa,
Hani afedersiniz ama "bok koksa da" yine bizim kalsa Haliç...
Camialtı l ve Camialtı ll vapurları çok ağır gidiyorlar diye jilet fabrikasına satılmamış olsa...
Yerine her tarafı kapalı, sigar bile tüttüremediğimiz jet motorlu deniz otobüsleri gelmemiş olsa...
Bizim okulun bahçesi daracık kalsa da;
Arada boyacı Hasan Amca ile pişbirik oynadığımız Nedim'in kahvesi yıkılmamış olsa...
Köfteci Niyazi ölmemiş olsa;
Şu köşebaşından Yoğurtçu Memet Amca çıkıverse, kamburuna yükledği askılı yoğurt tepsileriyle....
   -Yoğğuuuuuuuuuuuuuuurrrtçuuuuuuuu!
Ayaş Baba'nın simitleri buram buram koku salsa sokağımıza...
Emine hanım sepet salıp kasaba yollasa, para üstü iki buçuk lira bizim cebe kalsa

***
Olmaz değil mi!
Ulan olmazsa olmaz!
Olsa desek ne yazar!?
Kıyamet mi kopar!?
Hani her şey bir rüya olsa da;
Hemen sokağa koşup dolmuşçu Zühtü Bey'in;
1955 belair model Chevrolet'sine doluşsak, mahallede bize bir tur attırsa...
Ertesi gün bayram olsa;
Bayramyeri'ne lunapark kurulsa;
Günlerce izlesek uzaktan lunapark'ın kuruluşunu

Hayaller kursak lunaparkın açıldığı güne dair;
Ve bayram günü paramız yetmediği için çarpışan arabalara binemesek...

Nuri bakkalın elini öpsek;
     - Aferin ulan köftehorlar

Deyip nasırlı elleriyle yüzümüzü okşasa
Birer tane leblebi unu verse her birimize...
***
Bayram olsa...
Hayat bayram olsa...
Bir pabuç, bir pantolon hani olmaz ya bir de gömlek alsa babam semt pazarından...
Bayram günü bile kıyamasak giymeye...
Kıyıp da giysek;
Sokakta naylon topu görünce dayanamayıp aşağı mahallenin çocuklarıyla minyatür kale maç yapsak;
Hem yenilsek, hem de yeni pabuçlarla top oynadık diye bir araba sopa yesek akşam babamızdan
Fena mı olurdu be!
Şu gökdelenler, şu bolluk, şu teknoloji

Hepsi bir rüya olsa...
Yine Kasımpaşa'da bok kokan bir Haliç ile uyansak bu rüyadan...
***
Fena olmazdı ama olmuyor işte...
Hepsi gerçek anasını satayım...
Biz yarattık bunların hepsini...
Elimizle sapladık bu hançerleri bu güzel şehrin böğrüne...
Brütüs de biz olduk, Sezar da...
Şimdi rüya olsa diyoruz...
kahpelik bizde mi yoksa felekte mi bilemedimki vallahi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder