31 Ağustos 2013 Cumartesi

Eskişehirspor Nereye Gidiyor!?

2013 - 2014 Futbol sezonu 3. Haftası, Eskişehirspor - Galatasaray maçı ile başladı.
Geride bıraktığımız 3 haftada sahamızda aldığımız 4 puan ile ligin üst sıralarını zorlayacağımız açık bir şekilde belli oldu.
Yani Eskişehirspor doğru yolda, doğru hedefe doğru gidiyor...
Kısa süreli teknik direktörlük kariyerini hiç bir teknik direktöre nasip olmayacak büyük başarı ile taçlandıran Ertuğrul Sağlam'ın doğru bir tercih olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.
Takıma monte edilen gençler büyük umutlar vaad ediyorlar
Özellikle Tarık Çamdal müthiş bir performans sergiliyor...
Galatasaray maçında adeta bir terminatör gibiydi Tarık Çamdal...
GS'li futbolcuların bir türlü durdurmayı başaramadığı Tarık Çamdal yediği kasti darbelere rağmen her pozisyonda dimdik ayakta kalmasını bildi.
Görünen o ki, Türkiye'nin yeni yıldızı Tarık Çamdal olacak...
Elbette yıldız olmanın ağırlığını da sahada yediği darbelere karşı ayakta kalabildiği gibi kaldırabilirse...
Bu ağırlığı kaldıramaz;
Yapılan övgüler sonucunda bir şımarıklığın içine düşerse saman alevi gibi biter gider...
Tarık karakteri sağlam bir insan...

Eminim Türkiye yıllarca onu konuşacaktır...
***
Ertuğrul Sağlam'ın şu ana kadar en büyük yanılgısı Necati Ateş olmuştur bence...
Ertuğrul Hoca'nın Necati'den faydalanmak istemesini anlayışla karşılayabiliriz, ancak ısrarcı olmak takıma zarar vermektedir.
Forvet bölgesindeki sıkıntı Ertuğrul Sağlam'ı böyle bir tercih yapmaya itiyor olabilir.
Ancak bu tercih hem FB hem de GS maçında takımın olası bir galibiyetine mani olmuştur.
Bienvenue, izlediğimiz kadarıyla daha istekli, daha mücadeleci ve gole daha yatkın bir oyuncu...
Hepsinden önemlisi Bienvenue Eskişehir'de kendini ispat etmek zorunda olduğunun bilincinde.
Ertuğrul Sağlam bu oyuncuya daha çok şans vermeli ve bana kalırsa bu şansı bulduğu vakit Bienvenue çok faydalı olacaktır.
Bir de kronik bir Kamara hastalığımız var...
Kamara bencil oyunu ile takımdaki havayı bozuyor...
Gençlerimizi oyundan soğutuyor...
Çok top kaybediyor ve kaybettiği her topun ardından mutlaka faul yapıyor...
Necati Ateş ve Kamara Ertuğrul Sağlam'ın yeni düzenine uymayan oyuncular, yönetim acilen bu iki futbolcu ile bağlarını koparmalı ve alternatif oyuncuları takıma kazandırmalıdır.
***
Bu sezon beni en çok sevindiren oyunculardan biri Veysel Sarı...
Geçtiğimiz sezonlara nazaran artık daha aklı başında oynuyor...
Hırsını zekasıyla birleştirme yolunda emin adımlarla ilerliyor...
Kaybettiği her pozisyonun ardından faul yapmak gibi bir acemilikten kurtulmuş gibi görünüyor.
Hırs ve becerisini zekasıyla bütünleştirmeye devam ettiği sürece ülkemizin yıldız oyuncuları arasına girecektir...

Futbolculara kaldıramayacakları yükü yüklememek gerekli.
Medya ve taraftar aşırı ilgi ve sevgi ile Erkan Zengin gibi futbolcuların motivasyonunu düşürmemelidir.
Sonuç itibariyle Erkan Zengin bu işten ekmek yiyen ve işini hakkıyla yapan bir futbolcudur.
İşini hakkıyla yapanlar takdir edilmeli ancak gereğinden fazla da ön plana çıkarılmamalıdır.
Bunun örneklerini defalarca yaşadık ve zararlarını da gördük...
***

Kalecimiz Ruud Boffin için söylenecek tek söz var: Mükemmel!
Halil Ünal yönetiminin en büyük kazanımlarından biri olmuştur Boffin...
İlk günlerde kendisi için söylediğim sözlerden dolayı beni ve bir çok ESES taraftarını utandırmaya devam etmektedir.
Hatalı oyununa rağmen karakterinden dolayı çok sevdiğimiz İvesa'yı bize çok çabuk unutturdu...
Artık kalemizde güven veren bir dev adam var...
Yüreğiyle de oyunuyla da dev bir adam...
Bu taraftar Boffin'i sevmiştir ve sevmeye devam edecektir...
Unutulmazlarımız arasında yerini alacaktır, bundan eminim...

***
Genel olarak teknik heyet ve futbolcularımıza baktığımızda Eskişehirspor'un çok çok iyi bir noktaya doğru gittiğini görebiliyoruz.
Bursa maçında alınan haklı galibiyetin ardından,
FB maçındaki şanssız mağlubiyet ve GS maçında kaybedilen 2 puan Eskişehirspor'un hedefini küçültmez...
Takım iyi yoldadır ve daha da iyi olacaktır...
Yönetimsel bazda baktığımız vakit henüz söylenecek bir şey yok gibi...
Yöhetimin verdiği sözleri yerine getirebilmesi için henüz oldukça erken...
Üyelik konusu öncelikle beklentimiz.
Bunun dışında en büyük merak konusu kulübün borçları...
Malum olduğu üzere Mesut Hoşcan yönetimi seçimleri kazandıktan sonra, yapılan ön inclemelerde kulübün büyük bir borç batağı içinde olduğunun görüldüğünü açıklamıştı. Profesyonel bir şirket tarafından hesahların incelendiği söylenmiş ve bu arada yapılan bir açıklamada borcun 100-150 milyon TL arasında olabileceği duyurulmuştu kamuoyuna...
Şimdi büyük bir merak ve endişe ile bu borcun açıklanmasını bekliyoruz.
Yönetim bu konudaki hassasiyetini sürdürmeli ve bir an önce borç konusunda camiamızı bilgilendirmelidir.

30 Ağustos 2013 Cuma

Taraftar sizin malınız değil, Hasan Hilmi Öksüz...

ARMA ALTI gurubunun boykot kararının ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anladık Hasan Hilmi Öksüz'ün bu talihsiz beyanatı ile. ARMA hırsızı yönetim görevde olduğu sürece o stada girmek bu zihniyete hizmet etmek demektir. Taraftarı yok sayan, taraftarı çoluk çocuk, it kopuk olarak tanımlayan bir zihniyet var şu an takımın başında...
Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna milyonlarca insanın ödediği vergilerle yapılan tesisleri sürekli başımıza kakıp, "Kasımpaşa taraftarı Kasımpaşa Kulübü'ne yapılanlardan dolayı AKP'ye oy vermek zorundadır" deme cüreti gösterenlerin bulunduğu tribün ARMA sevdalıları için haramdır...
***
İBB Başkanı olduğu dönemde Nurettin Sözen tarafından yapımı gerçekleştirilen stada ilaveten yapılan hizmetler Başbakan ya da siz sayın yöneticilerin cebinden çıkan paralarla mı yapılmıştır yoksa milyonlarca vatandaşın ödediği vergilerle mi yapılmıştır. Milletin parasıyla millete hizmet edeceksiniz sonra da milleti satın aldık edasıyla milleti köleniz gibi göreceksiniz...
Hiçbir güç bu taraftarı yok sayamaz...
Sizin yaptığınız tüm olumsuzluklara rağmen Lacivert-Beyaz sevdaları uğruna o tribünlere girenler sizi istifaya davet ediyorsa durun düşünün. Biz nerede yanlış yapıyoruz da böyle oluyor diye bir düşünün...
***
ARMA ALTI gurubu cepleri para dolu BJK aşıklarının kulübümüzü istila ederek, ARMA gaspını yaptığı ilk günden bu yana tavrını net olarak ortaya koymuş ve BOYKOT kararı almıştı.
Bu kararı alırken de tribünde emek veren 7'den 70'e tüm ARMA ALTI emekçilerinin fikirleri alındı. Tüm tribün emekçilerinin ortak kararıyla boykot başlatıldı.
Karar ve bu kararın alınmasındaki sebep çok açıktı...
Bir sabah sessiz sedasız birileri gelip kulübe çöreklenmiş ve ilk iş olarak ARMA değişikliğine gidilmişti...

Bu ARMA'nın sevdalılarının haberi bile olmadan...
Yıllarını bu ARMA sevdası için harcamış olanların fikri bile alınmadan...
Yani bu ARMA sevdalıları yok sayılarak ARMA değiştirilmiş yerine bir logo konulmuştu...
Sevda ayaklar altına alınmış, yıllar boyu o ARMA için verilen emekler yok sayılmıştı...

ARMA ALTI üyeleri yapılan toplantı neticesinde;
"Taraftarın yok sayıldığı, sevdamızın ayaklar altına alındığı o tribünlerde biz olamayız" diyerek BOYKOT kararı almıştı...

***
Sadece ARMA'nın derdine düşmüştük...
Ne çorba derdindeydik, ne de çorbaya atılan taşların derdinde...
Olimpiyat şampiyonlarımızın gururla göğüslerinde taşıdığı o kutlu ARMA'nın derdindeyiz sadece...
Boykot kararı almayan gönüldaşlarımız da var elbette...
Onlar ARMA ALTI gurubundan farklı düşünüp tribünlerde mücadele edelim dediler...
Ama olmadı...
Hasan Hilmi Öksüz tüm yaşananların ardından o tribünlere giren gönüldaşlarımızı da yok sayan açıklamalarda bulundu...
Taraftarı yok saydı...
Taraftara çoluk çocuk dedi...
Taraftarı AKP'ye oy vermek zorunda olan bir kitle olarak tanımladı...
"BJK bizim AŞK, Kasımpaşa ise, İŞ'tir" diyenlere karşı duramadı ve "Durun bakalım arkadaş siz Kasımpaşa'yı nasıl böylesine küçük düşürürsünüz" diyemedi...
Şimdi ise, bize Kasımpaşalılık dersi vermeye kalkışıyor...
***
Bir kere daha anladık ki, tek çare Boykot...
O tribünler boş kalmalı...
Akgençlik üyeleri girsinler onlara şakşakçılık yapsınlar...
Biz ARMA uğruna gerekirse sokaklarda tribünler kurarız, yine ARMAmıza sahip çıkarız...
Önce ARMA'yı sattılar, sonra Sevdamızı ezdiler...

Şimdi BJK taraftarını semtimize sokarak gurumuzu ayaklar altına alacaklar...
"Yapamazlar" dediklerimizin hepsini yaptılar...
Ve yine yapamazlar dediklerimizi de yapacaklar...
O tribünlerin boş bırakılması onlara verilecek en güzel yanıt olacaktır...
Bir kere daha tüm ARMA sevdalılarına sesleniyoruz...
ARMAmızı gasp edenlerin, sevdamızı ayaklar altına alanların, gurumuzu yok sayanların bulunduğu tribünler bize haramdır...

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Yaşasın Savaş! Kahrolsun Barış!

Haydi toparlanın arkadaşlar savaşa gidiyoruz!
Yurtta Sulh, Cihan'da Sulh da neymiş...

Bir ayyaşın (!) sözleriyle savaşmaktan mı vazgeçeceğiz...
Öldürmek lazım...
Kan akıtmak lazım...
Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Putperest...
Ne olursa olsun öldürmemiz lazım...
Türk, Kürt, Arap, Acem...
Hiç farketmez...
Öldürmemiz lazım...
***
Kim demiş İslam sevgi ve barış dinidir diye!?
Biz sadece bizim gibi düşünenleri severiz
Bizim gibi düşünmeyenleri gaz bombası fişeğiyle bile öldürürüz
Öldüremesek bile gözlerini de mi çıkaramayız sandınız...
Yeri gelir Allah'a inanmayan teröristi bile severiz biz...
Yeter ki bizim gibi düşünsün,
Yeter ki bizim gibi yaşasın...
Yeter ki bizim yaşam tarzımıza ayak bağı olmasın...
Hakmış adaletmiş...
Hadi canım sende!
***
Birileri Ortadoğu'da çocukları öldürüyormuş...
Onlar ne anlar çocuk öldürmekten...
Onlar ne anlar hayalleri toprağa gömmekten...
Hele bi biz girelim oraya da görün bakalım çocuklar nasıl öldürülürmüş...
Camiler nasıl bombalanırmış...
Kadınlara nasıl tecavüz edilirmiş...
Irak'ta gördünüz...
Afganistan'da gördünüz...
Bir de Suriye'de görün...
Sonra Mısır'da da gösterecğiz...
Haydin millet toparlanın savaşa gidiyoruz!
***
Gidin ulan gidin...
Daha düne kadar küfrettiğiniz ABD ve tayfası ile birlik olup;
Müslümanları katletmeye gidin bakalım...
Irak'ı teslim ettiniz Siyonistlere şimdi sıra Suriye'de...

Siz gittiğinizden beri Afganistan'da huzur kalmadı...
Siz gittiğinizden beri Irak'ta huzur kalmadı...
Şimdi sıra Suriye'de...

Oraya da götüreceksiniz şu lanet demokrasinizi...
Götürün bakalım götürün...
Ama şunu da unutmayın!
ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN DA ALLAH'I VAR...


17 Ağustos 2013 Cumartesi

Eskişehirspor'u şöyle böyle sevmedik biz?

Şöyle ki;
Deyip anlatmaya başlasak uymaz...
Böyle iken böyle desek yine anlatılmaz

Şöyle böyle sevmedik biz;
Bir garip sevdik,
Bir garip Eskişehirspor sevdalılarıyız...

Anlatmak istesek anlatamayız;
Anlamaya çalışsanız anlayamazsınız...
***
Eskişehirspor sevdası yüreklerimize düştüğü anda
Hiç kimsenin yaşayamayacağı şampiyonluk sevincini yaşadık...
Şimdi bütün şampiyonluklar gazoz kapağı gibi...
Kupalar 5 litrelik Salat yağı tenekesi gibi...

Anlamsız ve boş...
Eskişehirsporlu sevdalısı olabilmenin sevincini,
Hiç bir şampiyonluk yaşatamaz bizlere...
Biz şöyle böyle sevmedik Eskişehirspor'u arkadaş...
***
Deplasmanı öğrettik futbol taraftarına
Her deplasmana koştuk,
Yağmurunda ıslandık,
Çamuruna battık...
Güneşte kavrulup
İtfaiye çağırdık...
Yenildik üzülmedik,
Yendik sevinmedik...
Kümeleri düşerken birer birer,
Biz şampiyonluğumuzu kutladık
Sizin anlayamayacağınız, bizim anlatamayacağımız şampiyonluğumuzu...
***
Yüreklerimize taht kurduk,
En sevgiliyi oturttuk
Bazen Kızıl saçlı kara gözlü bir sevgili yaptık,
Bazen bedensiz bir ruha sevdalandık
Önce SİYAH dedik bahtımızı anlattık
Sonra sevdamızı KIRMIZI ile yaşadık...
Kara bir sevdaya düştük...

Bütün renkleri bir çuvala doldurup Dolmabahçe'den denize attık...
Yüreğimizde sadece SİYAH ve KIRMIZI ile türlü hayallere daldık...
Gün geldi yenerek ağladık

Gün geldi yenilerek sevindik...
Siz bizi hiç anlamadınız...
Ziyanı yok anlamayın nasılsa kıyamet kopmadı siz anlamadınız diye...



10 Ağustos 2013 Cumartesi

Kasımpaşa'da bir rüyadan uyansak...

Hani olmaz ya!
Diyelim ki olmuş...

Her şey aslında bir gecelik rüyaymış...
Sabah uyanmışım, yine o evdeymişim...
Fatma hanımların evi...
4 katlı, tek dairelik, ben diyeyim 65 siz deyin 70 metrekarelik bir ev...
Kasımpaşa'da...
Hoca Ahmet Sokakta...
Kolay değil Fatma hanım sırtında teneke teneke harç taşıyıp yapmıştı bu basit gördüğünüz evi...
Emek var efendi emek, tonlarca emek var temelinde...

Binanın arka tarafında, İncir ağacının camlara değen dallarını görseydim yine yataktan doğrulur doğrulmaz...
***
Annem sırtımdan çıkarıp çamaşır leğenine atana kadar hiç çıkarmadığım Tozkoparan forması üzerimde yine...

Forma deyip geçmeyin,
Hem o vakitler forma öyle kolay bulunmaz,
hem de Siyah-Kırmızı olanı hiç bulunmaz Kasımpaşa'da...
Tozkoparan bizim semtin gayri federe takımlarından biri...
Hani mahalle takımı dediklerimizden...
Yakalı, ön tarafı yarıya kadar bağcıklı,

Arkası düz siyah ön tarafı siyah - kırmızı parçalı formam...
Doğrusu Arması pek ilgilendirmiyordu beni,
Renklerine olan sevdamdan hiç çıkarmazdım sırtımdan...
Nihayetinde annem isyan eder;
    - Yeter artık sahtiyan gibi oldu çıkar şunu!
Deyip hışımla sırtımdan çekip alana kadar...
Uzun süre çıplak gibi hissederdim kendimi...
Yıkanacak, çitilenecek, kuruyacak, katlanıp dolaba konulacak
Ölme eşeğim ölme...
Daha da bitmiyor ki;
Annemin dalgın bir anını yakalayıp;
    - Yine mi giydin şunu!
Azarını yemeden giyebilmek var...
***
Bütün yaşadıklarım bir rüya olsa....
Bedrettin Dalan doğmamış olsa,
Şişhane'de Sarı Madam'ın kahvesini yıkıp yerine şu yolu yapmamış olsa
Ya da "gözleri masmavi olmayıp da" Haliç'i hiç temizlememiş olsa,
Hani afedersiniz ama "bok koksa da" yine bizim kalsa Haliç...
Camialtı l ve Camialtı ll vapurları çok ağır gidiyorlar diye jilet fabrikasına satılmamış olsa...
Yerine her tarafı kapalı, sigar bile tüttüremediğimiz jet motorlu deniz otobüsleri gelmemiş olsa...
Bizim okulun bahçesi daracık kalsa da;
Arada boyacı Hasan Amca ile pişbirik oynadığımız Nedim'in kahvesi yıkılmamış olsa...
Köfteci Niyazi ölmemiş olsa;
Şu köşebaşından Yoğurtçu Memet Amca çıkıverse, kamburuna yükledği askılı yoğurt tepsileriyle....
   -Yoğğuuuuuuuuuuuuuuurrrtçuuuuuuuu!
Ayaş Baba'nın simitleri buram buram koku salsa sokağımıza...
Emine hanım sepet salıp kasaba yollasa, para üstü iki buçuk lira bizim cebe kalsa

***
Olmaz değil mi!
Ulan olmazsa olmaz!
Olsa desek ne yazar!?
Kıyamet mi kopar!?
Hani her şey bir rüya olsa da;
Hemen sokağa koşup dolmuşçu Zühtü Bey'in;
1955 belair model Chevrolet'sine doluşsak, mahallede bize bir tur attırsa...
Ertesi gün bayram olsa;
Bayramyeri'ne lunapark kurulsa;
Günlerce izlesek uzaktan lunapark'ın kuruluşunu

Hayaller kursak lunaparkın açıldığı güne dair;
Ve bayram günü paramız yetmediği için çarpışan arabalara binemesek...

Nuri bakkalın elini öpsek;
     - Aferin ulan köftehorlar

Deyip nasırlı elleriyle yüzümüzü okşasa
Birer tane leblebi unu verse her birimize...
***
Bayram olsa...
Hayat bayram olsa...
Bir pabuç, bir pantolon hani olmaz ya bir de gömlek alsa babam semt pazarından...
Bayram günü bile kıyamasak giymeye...
Kıyıp da giysek;
Sokakta naylon topu görünce dayanamayıp aşağı mahallenin çocuklarıyla minyatür kale maç yapsak;
Hem yenilsek, hem de yeni pabuçlarla top oynadık diye bir araba sopa yesek akşam babamızdan
Fena mı olurdu be!
Şu gökdelenler, şu bolluk, şu teknoloji

Hepsi bir rüya olsa...
Yine Kasımpaşa'da bok kokan bir Haliç ile uyansak bu rüyadan...
***
Fena olmazdı ama olmuyor işte...
Hepsi gerçek anasını satayım...
Biz yarattık bunların hepsini...
Elimizle sapladık bu hançerleri bu güzel şehrin böğrüne...
Brütüs de biz olduk, Sezar da...
Şimdi rüya olsa diyoruz...
kahpelik bizde mi yoksa felekte mi bilemedimki vallahi...

6 Ağustos 2013 Salı

Gerçek eylem sandıkta olmalı!

Türkiye bir dönüşüm yaşıyor...
AKP iktidarı ile başlayan bu dönüşüm süreci bugün zirveye yaklaşmaktadır

Bir oyunun içindeyiz...
Bir intikam oyunu...
Bir bölünme oyunu...
19 Mayıs Özgürlük Savaşı ruhunun intikamı alınıyor...
29 Ekim Bağımsızlık ruhunun intikamı alınıyor...
Arap törelerinden kurtulup, TÜRK olabilme yolunda yapılan devrimlerin intikamı alınıyor...
***
Türkiye'yi manda haline getirmeye çalışan ABD,
Türkiye'yi işgal eden ve "geldikleri gibi gitmek" zorunda kalan Avrupalı emperyalist devletlerin destekleriyle;
Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerinden intikam alınıyor...
Aslında bu intikam süreci AKP ile başlamadı...
Bu intikam süreci 12 Eylül darbesi ve ardından gelen cunta ürünü yönetimlerle başladı...
PKK diye bir bela musallat edildi memleketin başına...
Bazı yasaklarla Pkk terör örgütünün eli güçlendirildi.
Cuntacıların koyduğu yasaklarla Pkk'nın eline halkı yanına çekmek için kullanacağı malzemeler verildi...
Ardında dincilerin intikam duygularını eylemsel düzeye çekerek canlı tutmak için başörtüsü yasağı getirildi...
Bir tarafta Mustafa Kemal ve silah arkadaşları vatanı işgalden kurtarmak için mücadele ederken ayrı bir devlet kurmak için halkı isyana teşvik eden Kürt Teali Cemiyeti'nin bugünkü uzantısı Pkk, diğer taraftan bu amaca hizmet eden dinci bir esimin bugünkü uzantısı ve yeniden Arap törelerinin egemenliği altına girmek isteyen din tüccarları...
***
Cumhuriyet rejimine ve Misak-ı Milli sınırlarına kafa tutan bu iki kutuplu düşman 12 Eylül cuntası tarafından yaratılmış ve ülkenin başına bela edilmiştir.
Bugünkü iktidarın getirdiği hakim ve savcıların 12 Eylül Darbesi ve Darbeciler karşısında takındığı tavırdan da bunu net bir şekilde anlamak mümkündür.
Ortada böylesine açık ve net bir oyun var....
Halkın büyük bir kesimi bu oyunun içine girmiş durumda...
Hiç kimse halkı oyunun içine düşmekle suçlayamaz...
Halkı bu oyunun içine düşürmemekle görevli olanlar görevlerini yapsaydılar bugün bunları yaşıyor olmayacaktık...
***
Ergenekon kararlarının açıklandığı şu günlerde bir kez daha gördük ki, Cumhuriyet düşmanları, Atatürk düşmanları ve Misak-ı Milli sınırlarını değiştirmeye çabalayanlar büyük bir yol katetmiş durumdalar...
Aslına bakarsanız bu yolu sadece kendileri ilerleyerek katetmediler...
Kendileri ilerlerken, bizleri de gerilettiler...
Çözümü demokraside arayanlar demokrasi alanındaki yetersizlikleri ve acizlikleri ile zaman zaman darbe çağrıları yaptılar...
Darbeleri sevimli gösterme çabasına girenler, demokrasinin en büyük karar mekanizması olan seçimlerde halkın beğenisini kazanamayanlardır...
Düşünün ki, bu ülkede Atatürk'ün kurduğu parti dururken, Atatürk'ü sevenler o partiye oy vermemişler...
Bu ülkede Türk Milliyetçiliğini kendisine bayrak edinmiş bir parti dururken Türk Milliyetçileri o partiye oy vermemişler...
Bir partiyi tek başına iktidara taşıyacak sayıda olan 14 milyon kişi bu ülkede sandığa gitmemiş...
Bir o kadar seçmenin iradesi sandığa yansımamış ve baraj altında kalmış...
***
Nerdeyse 20 milyon oy bir seçimde heder olmuş ve intikam duygularıyla yıllardır mücadele verenler bugün tek başına iktidar olmuşlardır.
Onlara "Neden iktidar oldunuz?" diye kızıp saldırmak yerine Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi partilerin yöneticilerine "Neden iktidar olamadınız?" diye hesap sormak çok daha mantıklı olacaktır elbette...
Fakat o sorunun ve hesabın sorulma zamanı şimdi değildir....
Halkımız şimdi her türlü iç çekişmeyi bir kenara bırakarak bu iki partiye destek vermeli;
Sandıkta bu iki partinin çöpe giden 20 milyon oyu;
20 Milyon vatandaşımızın iradesini sandığa yansıtarak öncelikle intikam duygularıyla ülkemizi emperyalist güçlere peşkeş çekenleri iktidardan uzaklaştırmak gerekmektedir...
***
Bunun dışında önümüzdeki kısa sürede yapılacak her türlü girişim AKP'nin iktidarını güçlendirecektir.
Muhalif kanatta konuşulmaya başlanan yeni parti girişimleri,
Yeni oluşum girişimleri,
Bağımsız aday girişimleri
Sokaklarda yapılacak eylemler tamamen AKP'ye hizmet edecektir...
Önümüzde tek çare bulunmaktadır.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inananlar olarak seçimlere hazırlanmak ve seçimlerde aktif görev alarak oylara sahip çıkmaktır.
Bunun dışında yollara sapmak bugünkü zulüm düzenine hizmet edecektir...

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Müslümanın Kadir Gecesi!?

Haydi bakalım bugün yine Kadir Gecesi...
"Bin aydan daha hayırlı gece"
"O kitabın indirildiği gece"
Kutlu bir gece...
Her ne kadar İslam alimleri bir tarih belirleyememiş olsa da;
Bu gece Kadir Gecesi...
Hiç bir konuda mutabık olamayan Müslümanlar Kadir Gecesi üzerinde de mutabık değiller...
Bin aydan daha hayırlı bir gecede daha çok ibadet edip;
Günü kurtarmanın peşinde bütün Müslümanlar...
Harala gürele hazırlıklar yapılıyor...
Cep telefonlarından,
Sosyal medya üzerinden süslü mesajlar yollanıyor...
Bu gece Kadir Gecesi

Belki de değil...
Kesin olarak bilmiyoruz...
Ama yine de işin kolayına kaçıp kutluyoruz...
Kutlu olsun...
***
Doğu Türkistan'ı anımsıyoruz...
Ramazan'ın başlarında katliam yeniden başlamıştı...
8 Yaşında bir çocuğa tecavüz eden Çinli köpekler
Kur'an öğrenmeye giden 12 yaşında bir kızımızı katletmişlerdi...
Oruç tutmak yasak...
İbadet etmek yasak...
Camilere girmek yasak...
Müslüman olmak yasak anlayacağınız...
- Aman bilader o caminin kliması yok çok terleriz Kadir Gecesi klimalı bir camiye gidelim...
Gidin efendiler gidin...
Allah'ın sizin ibadetlerinize çok ihtiyacı var(!)
Bol bol ibadet edin de Allah sizi cennete alsın...
Kerkük'te teravih namazı kılarken şehit edilenleri aklınıza bile getirmeyin...
Müslümanların birbirlerini kalleşçe, kahpece, vahşice katletmelerini hiç aklınızdan geçirmeyin...
Ramazan ayında bile birbirini katletmekten geri durmayan Müslümanları düşünüp;
"Biz neden böyleyiz, biz bu durumda iken Allah'ın huzuruna hangi yüzle çıkacağız!?" diye düşünmeyin hiç...
***

Bugün Kadir Gecesi...
Bol bol ibadetler edilecek...
Yarın sabah ne değişecek acaba?
Mısır'da Müslümanlar birbirlerini katletmekten vaz mı geçecek!?
Irak'ta müslümanlar Türklerin gittiği camileri bombalamaktan vaz mı geçecek?
Birbirilerine düşman gözüyle bakan, cemaatler, tarikatler, mezhepler, hocaefendiler, veliler;
"Artık yeter biz ne yapıyoruz, İslam dinini iyice parçaladık bölük pörçük ettik, Müslümanları birbirine düşman ettik" deyip İslam Birliği'ni mi kuracaklar!?
Elbette hayır...
Bundan yaşadığımız binlerce Kadir Gecesi sonrasında oldu mu bu saydıklarımız...
Olmadı...
Her geçen sene ayrılık ve nifak tohumları daha da çoğaldı...
Katliamlar daha da vahşileşti...
Ölüm kol gezdi Müslümanlar arasında...
Ama siz yine de gidin en serin camilerde ibadet edin bol bol...
Allah'ın ibadetlere çok ihtiyacı var (!)
***
Binlerce Kadir Gecesi yaşanmış...
Milyarlarca rekat namazlar kılınmış...
Dualar edilmiş yüzlerce yıldır...
Ama değişen bir şey yok!
Ayrılık daha da artıyor...
Katliamlar daha da artıyor...
Müslümanlar daha çok bölünüyor...
İslam Birliği daha çok ütopikleşiyor...
O halde neden böyle oluyor...
Bir Kadir Gecesi daha gelip geçerken neden bu soruyu sormayız vicdanlarımıza?
Hz. Peygamber vefat ettiğinden bu yana Müslümanlar neden birbirini katlediyor?
Neden çok açık aslında...
Hz. Peygamber hayatta iken tek lider vardı...
Tek bilen vardı...
Tek kitap vardı...
Daha sonra bilenler çoğaldı...
Daha sonra kitaplar çoğaldı...
Daha sonra liderler çoğaldı...
Ayrılıklar, düşmanlıklar, katliamlar çoğaldı...
Hani olmaz ya!
Yeniden o günlere dönebilsek...
Hz. Muhammed'in manevi liderliği etrafında toplanabilsek...

Tek kitap olarak Kur'an-ı Kerim'i kabullenebilsek...
Olmaz mı!?
Biliyorum olmaz!...
***
Mezhepler, tarikatler, cemaatler
Hocaeefendiler, veliler, şıh efendiler...
Onların liderlikleri,

Onların kitapları,
Onların fikir ayrılıkları yok sayılamaz...
Siz yine Kur'an-ı Kerim'i anlamadan okumaya devam edeceksiniz

Onlar da ayrılık üstüne ayrılık çıkarmaya devam edecek...
Allah sonumuzu hayır etsin...
Kadir Gecesi'ni bulabilene de helal olsun, kutlu olsun, mübarek olsun...