Sene Bindokuzyüzaltmışbeş...
Günlerden 19 Haziran...
Bir Yıldız doğdu Anadolu semalarında.
Adı "ANADOLU YILDIZI"
Tüm Anadolu'nun karanlıklarını aydınlatan,
Umutlarını yeşerten parladıkça parlayan bir Yıldız...
Anadolu Yıldızı ESKİŞEHİRSPOR!...
***
Bir "BaşKaldırıŞ" öyküsüdür Eskişehirspor!
Bozuk düzene karşı isyan hareketidir!
Futbola çöreklenmiş emperyal güçlere karşı bir direniş, bir isyan hareketidir Eskişehirspor!
Ve kısa zamanda korkulu rüya olur Anadolu Yıldızı.
Futbolu kendi egemenlikleri altına alanların üzerine ŞİMŞEK gibi çakar!
Korkarlar!
Neye uğradıklarını şaşırırlar!
Çaktıkça Şimşekler, birbirlerine sarılır, kenetlenirler!
Ve en korkulu rüyasıdır artık onların KIRMIZI ŞİMŞEKLER!
***
Türk Futbol Tarihi'nin ilk yaşayan efsanesidir Eskişehirspor!
İstanbul'un egemenliğine son verendir Eskişehirspor!
Ve artık tüm Anadolu insanının sevdasıdır Eskişehirspor!
Anadolu'nun orta yerinden tüm ülkeye yayılan bir aşk ateşidir Eskişehirspor.
Eskişehir'de günaydındır Eskişehirspor!
Eskişehir'de iyi günlerdir Eskişehirspor!
Eskişehir'de merhabadır Eskişehirspor!
Eskişehir'de iyi akşamlardır Eskişehirspor!
Eskişehir'de iyi uykulardır Eskişehirspor!
Eskişehir'de bir bardak sıcak çaydır Eskişehirspor!
Eskişehir'de bir soğuk bira, bir duble rakıdır Eskişehirspor!
Eskişehir'de bir tas sıcak çorbadır Eskişehirspor!
Eskişehir'de her dost meclisinin ilk sohbet mevzusudur Eskişehirspor!
Eskişehir'de okuldur Eskişehirspor!
Eskişehir'de fabrikadır Eskişehirspor!
Eskişehir'de ekmektir Eskişehirspor!
Eskişehir'de havadır, sudur Eskişehirspor!
Ve
Eskişehir'de HAYATTIR Eskişehirspor!
TÜRKİYE'DE AŞKTIR ESKİŞEHİRSPOR!
***
Adı geçtiği vakit ilk olarak akıllara futbol takımının geldiği Türkiye'nin tek kentidir Eskişehir!
Yani Eskişehir, Eskişehirspor ile tanınır, bilinir!
Futbolu bilen bilmeyen kime sorarsanız sorun:
-Eskişehir'in nesi meşhurdur!?
Alacağınız cevap tektir!
-TABİİ Kİ ESKİŞEHİRSPOR'u!
Eskişehirspor , Eskişehir'in en tanınmış ve en ünlü markasıdır!
Hepimiz bunun bilincinde olmalıyız.
Tüm Eskişehirliler olarak, Eskişehir'in bu paha biçilemez markasına sahip çıkmak zorundayız.
Eskişehirspor adının sonsuza kadar yaşaması için yemin etmiş onbinlerce Eskişehirspor sevdalısının yanısıra Eskişehir'de "ekmek parası" kazanan herkes Eskişehirspor'a karşı görevini bilmeli ve yerine getirmelidir.
***
O efsane yılların ardından Eskişehirspor bu gün zor günler geçirmektedir.
Eskişehirspor sevdalıları hem Eskişehir'de hem de deplasmanlarda üzerine düşeni fazlasıyla yapmaktadır.
Şimdi sıra tüm kentin uyanmasına gelmiştir.
Bu kenti yönetenlerden, o yöneticileri seçenlere kadar, bu kutlu kentin havasını teneffüs eden, suyunu içen, ekmeğini yiyen herkes için Eskişehirspor'a olan borçlarını ödeme vakti gelmiştir.
Caddelerimizde, sokaklarımızda faaliyet gösteren küçük esnafımız,
Fabrikalarımız,
Organize sanayi bölgemiz,
Belediyelerimiz,
Valiliğimiz,
Kaymakamlıklarımız,
Okullarımız,
Üniversitelerimiz
Otogarımız
Diş hekimlerimiz,
Doktorlarımız,
Avukatlarımız,
Aklımıza gelen her meslek gurubu "Az çok demeden" borcunu ödemelidir Eskişeirspor'a
***
Kulüp yönetiminin başlatmış olduğu "Her eve 2 forma" kampanyası dahilinde Eskişehir'de faaliyet gösteren tüm firmalar "Her çalışanımıza 1 Forma" kampanyası yapmalıdır!
Otobüs firmaları tüm seferlerinde çalışanlarının bu formalardan giymesini sağlamalıdır.
Eskişehir'in her caddesinde sokağında faaliyet gösteren kahvehane, nargile salonu, kuaför, lokanta, restaurant, meyhane, alışveriş merkezi, mağaza sahibi çalışanlarının müşterilerine bu formalarla hizmet vermesini sağlamalıdır.
Ve en önemlisi de Eskişehir'de faaliyet gösteren tüm siyasi partiler yapılan 1 yönetim kurulu toplantısında ya da topluca bir etkinlikte bu formaları giyerek Eskişehir basınına poz vermelidirler.
***
Halil Ünal'ın başkanlık görevini devralmasıyla birlikte Eskişehirspor içine düştüğü zor durumdan bir nebze de olsa kurtulmuş, en azından kapanma tehlikesini atlatmıştır. Bundan sonraki süreç çok daha önemlidir ve bu süreçte tüm kentin uyanması gerekmektedir.
Tüm Türkiye'ye Eskişehirspor sevdasını armağan eden Eskişehir halkının artık uyuma lüksü yoktur!
1965 Ruhu uyanmalı, Anadolu'nun yıldızı yeniden parlamalı ve bozuk düzenin korkuyu rüyası Kırmızı Şimşekler yeniden çakmalıdır!
12 Şubat 2018 Pazartesi
7 Şubat 2018 Çarşamba
Sihirli el işaretleri: Bozkurt, Rabia ve Zafer
Ülkemizde yaşayan insanların kendi siyasi ve dini kimliklerini belirtmek üzere kullandıkları çeşitli semboller var.
Bu semboller bir zamanlar bıyıklardı.
Özellikle 70'li yıllarda solcular kalın bıyıklarıyla, Ülkücüler sarkık bıyıklarıyla, dinci kesim de badem bıyıklarıyla arz-ı endam ederlerdi.
Herkes birbirini bu bıyık sembolleri ile tanır selamlaşır hatta cinayetler bile bu bıyıklar baz alınarak işlenirdi.
İyiler, kötüler, çirkinler, güzeller hep bıyıklara göre belirlenirdi.
12 Eylül darbesi ile bıyıkların hükmü kalktı bir süreliğine.
Çünkü askeri cunta yönetimi tüm bıyıklara düşmandı.
***
Sarkık bıyıkların ucu kısaldı, kalın bıyıklar kısaltıldı, badem bıyıklar da hepten kesildi ya da sakal ile birleştirildi.
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden bir süre geçip demokratik düzene yeniden geçildikten sonra bıyıklar yine belirleyici olsa da yavaş yavaş bu sembolün yerini el işaretiyle yapılan semboller almaya başladı.
Sol görüşlüler zafer işareti, Ülkücüler ise Bozkurt işareti ile kendilerini ifade ediyorlardı zaten.
Ancak dinci kesimin belirgin bir el işareti yoktu.
Dinci kesim uzun süre merhum Necmettin Erbakan'ın başparmak işaretini kullandılar. Fakat bu genele yayılamadı. Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte dinci kesimin el işareti de ortaya çıktı: Rabia...
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kullandığı Rabia işreti bugün tüm İslamcı çevre tarafından benimsenmiş durumda.
***
Her şey iyi güzel de nereden çıktı bu ey işaretleri?
Merak ettik araştırdık sizler için.
Önce Zafer işaretinden başlayalım.
Zafer işareti ile alakalı birkaç rivayet var.
Ancak en sağlam bilgi yakın tarihten geliyor.
***
V-hareketinin zafer işareti olarak kullanılmasının gerçek hikayesi 2. Dünya Savaşı'na uzanmaktadır. 14 Ocak 1941 yılında Belçika Adalet Bakanı ve Belçika'da Fransızca yayın yapan BBC'nin başkanı Victor de Laveleye, Belçikalıların V işaretini "zafer" amaçlı kullanmalarını önermiştir, zira Fransızcada victorie "zafer", Flemenkçede vrijheid "özgürlük" demektir. Laveleye, BBC üzerinden yaptığı yayında şunları söylemiştir:
"İşgalci kuvvetler, bu hareketi tekrar tekrar, her seferinde aynı şekilde, sonsuz defa tekrarlanan bir şekilde gördüklerinde anlayacaklardır ki etrafları akıl almaz sayıda vatandaş tarafından sarılmıştır ve her biri, düşmanlarının bir anlık zaafiyetini ve ilk hatasını beklemektedir."
Aradan birkaç hafta bile geçmeden Belçika, Hollanda ve Kuzey Fransa'da V işaretleri her yerde görülür hale gelmiştir. Bundan hoşnutluk duyan BBC, kısa bir süre sonra "V for Victory" (Zafer için V) isimli bir kampanya başlatmıştır.
***
Bu kampanyanın başına getirilen Douglas Ritchie, V harfinin Mors kodundaki karşılığı olan üç nokta bir çizgiyi melodi olarak belirlemiştir. Beethoven'ın 5. Senfonisi de bu aynı dizgiyle başladığı için, BBC bu besteyi savaş boyunca işgal altındaki yabancı Avrupa ülkelerindeki programlarının başlangıcı olarak kullanmıştır. Bu beste kısa sürede Nazi Almanyası'nın "kapısını çalma" propagandasının bir parçası haline gelmiştir.
Temmuz 1941'e gelindiğinde V işaretinin "zafer" anlamında kullanımı işgal altındaki tüm Avrupa ülkelerine yayılmıştır. 19 Temmuz günü başbakan Winston Churchill, yaptığı bir konuşmada bu işareti benimsediğini belirtmiş ve o günden sonra işareti bu anlamda kullanmaya başlamıştır.
***
Bugün ülkemizde genelde sol düşünceye sahip kitlenin kullandığı zafer işaretinin öyküsünü aktardıktan sonra gelelim dinci kesimin Rabia işaretine.
Rabia işareti ile ilgili olarak da çeşitli bilgiler var.
İslamcı kesimin kullandığı bu işaret ile ilgili en eski bilgi bu işaretin Muaviye tarafından kullanıldığı ve 4. halifenin Hz. Ali değil de kendisinin olduğunu vurgulamak için kullandığı yönünde. Peygamber Efendimiz'in sülalesine olan düşmanlığı ile tanınan ve Kerbela'da Peygamberimizin soyundan gelen bebekleri dahi katleden Muaviye'nin halkın karşısına çıktığında Rabia işareti yaparak "4. halife Ali değil benim" dediği ve bunun sembolleştiği bilgisi sağlam kaynaklara dayanmaktadır.
***
Rabia işaretinin Sümer ve Babil dönemlerinde Mezopotamya'da da kullanıldığı yönünde kesin bilgiler olsa da bugünkü amacıyla ilgili olmadığı için bu bilgiyi burada kısa geçiyorum.
Gelelim bugün kullanılan Rabia işaretinin çıkış öyküsüne.
Sembol, Rabiatül Adeviyye Meydanı'nda 2013 Ağustos’unda gerçekleşen gösterilerde ölen, Müslüman Kardeşler'in önde gelen isimlerinden Dr. Muhammed Beltaci'nın kızı Esma gerekçe gösterilerek kullanılmaya başlanır.
Mursi taraftarlarınca Rabiatül Adeviyye Meydanı'nda gerçekleştirilen gösteriler, aslında Mısır’ın en önemli iç ayaklanmasının da başlangıcı olur. Gösteride hayatını kaybeden Esma, Müslüman Kardeşler'in kurucusu ve rejim muhalifi Hürriyet ve Adalet Partisi'nin Genel Sekreteri olan Dr. Beltaci'nin kızıdır. Muhammed Beltaci’nin Türkiye ile politik ve güncel olan ilişkisiyse, 2010 yılında gerçekleşen ve diplomatik bir kirize dönüşen Mavi Marmara eyleminde açığa çıkar. Beltaci eylemin en önemli aktörlerindendir.
***
Buraya kadar edindiğimiz bilgilere göre Rabia ve Zafer işaretlerinin kökeni Arap ve Batı medeniyetlerine dayanıyor.
Şimdi bir de Bozkurt işaretinin kökenine bakalım.
Binlerce yıldan beri Türkler elleri ile “Bozkurt işareti” yaparak, kimliklerini izah etmişlerdir. Çin'de bir kazıda bulunan ve eliyle Bozkurt işareti yapan 6. YY'a ait "Türk Hakanı" heykeli ve 10. YY.'da İranlı şair Firdevsi tarafından yazılan Şeyhname'de yer alan Bozkurt işareti yapan kadın gravürü bu tarihi gerçekliğin en büyük kanıtlarıdır. Türkler savaşlarda kurt uluması ile düşman üzerine korku vererek saldırmıştır. Malazgirt savaşında; Türk Ordusu düşmanın moralini bozmak için çıkardığı kurt uluması ile, Bizans Ordusunda bulunan Peçenek Türklerinin uyanmasına ve soydaşları olan Selçuklu Türklerinin tarafına geçmesine vesile olmuştu.
Bu semboller bir zamanlar bıyıklardı.
Özellikle 70'li yıllarda solcular kalın bıyıklarıyla, Ülkücüler sarkık bıyıklarıyla, dinci kesim de badem bıyıklarıyla arz-ı endam ederlerdi.
Herkes birbirini bu bıyık sembolleri ile tanır selamlaşır hatta cinayetler bile bu bıyıklar baz alınarak işlenirdi.
İyiler, kötüler, çirkinler, güzeller hep bıyıklara göre belirlenirdi.
12 Eylül darbesi ile bıyıkların hükmü kalktı bir süreliğine.
Çünkü askeri cunta yönetimi tüm bıyıklara düşmandı.
***
Sarkık bıyıkların ucu kısaldı, kalın bıyıklar kısaltıldı, badem bıyıklar da hepten kesildi ya da sakal ile birleştirildi.
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden bir süre geçip demokratik düzene yeniden geçildikten sonra bıyıklar yine belirleyici olsa da yavaş yavaş bu sembolün yerini el işaretiyle yapılan semboller almaya başladı.
Sol görüşlüler zafer işareti, Ülkücüler ise Bozkurt işareti ile kendilerini ifade ediyorlardı zaten.
Ancak dinci kesimin belirgin bir el işareti yoktu.
Dinci kesim uzun süre merhum Necmettin Erbakan'ın başparmak işaretini kullandılar. Fakat bu genele yayılamadı. Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte dinci kesimin el işareti de ortaya çıktı: Rabia...
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kullandığı Rabia işreti bugün tüm İslamcı çevre tarafından benimsenmiş durumda.
***
Her şey iyi güzel de nereden çıktı bu ey işaretleri?
Merak ettik araştırdık sizler için.
Önce Zafer işaretinden başlayalım.
Zafer işareti ile alakalı birkaç rivayet var.
Ancak en sağlam bilgi yakın tarihten geliyor.
***
V-hareketinin zafer işareti olarak kullanılmasının gerçek hikayesi 2. Dünya Savaşı'na uzanmaktadır. 14 Ocak 1941 yılında Belçika Adalet Bakanı ve Belçika'da Fransızca yayın yapan BBC'nin başkanı Victor de Laveleye, Belçikalıların V işaretini "zafer" amaçlı kullanmalarını önermiştir, zira Fransızcada victorie "zafer", Flemenkçede vrijheid "özgürlük" demektir. Laveleye, BBC üzerinden yaptığı yayında şunları söylemiştir:
"İşgalci kuvvetler, bu hareketi tekrar tekrar, her seferinde aynı şekilde, sonsuz defa tekrarlanan bir şekilde gördüklerinde anlayacaklardır ki etrafları akıl almaz sayıda vatandaş tarafından sarılmıştır ve her biri, düşmanlarının bir anlık zaafiyetini ve ilk hatasını beklemektedir."
Aradan birkaç hafta bile geçmeden Belçika, Hollanda ve Kuzey Fransa'da V işaretleri her yerde görülür hale gelmiştir. Bundan hoşnutluk duyan BBC, kısa bir süre sonra "V for Victory" (Zafer için V) isimli bir kampanya başlatmıştır.
***
Bu kampanyanın başına getirilen Douglas Ritchie, V harfinin Mors kodundaki karşılığı olan üç nokta bir çizgiyi melodi olarak belirlemiştir. Beethoven'ın 5. Senfonisi de bu aynı dizgiyle başladığı için, BBC bu besteyi savaş boyunca işgal altındaki yabancı Avrupa ülkelerindeki programlarının başlangıcı olarak kullanmıştır. Bu beste kısa sürede Nazi Almanyası'nın "kapısını çalma" propagandasının bir parçası haline gelmiştir.
Temmuz 1941'e gelindiğinde V işaretinin "zafer" anlamında kullanımı işgal altındaki tüm Avrupa ülkelerine yayılmıştır. 19 Temmuz günü başbakan Winston Churchill, yaptığı bir konuşmada bu işareti benimsediğini belirtmiş ve o günden sonra işareti bu anlamda kullanmaya başlamıştır.
***
Bugün ülkemizde genelde sol düşünceye sahip kitlenin kullandığı zafer işaretinin öyküsünü aktardıktan sonra gelelim dinci kesimin Rabia işaretine.
Rabia işareti ile ilgili olarak da çeşitli bilgiler var.
İslamcı kesimin kullandığı bu işaret ile ilgili en eski bilgi bu işaretin Muaviye tarafından kullanıldığı ve 4. halifenin Hz. Ali değil de kendisinin olduğunu vurgulamak için kullandığı yönünde. Peygamber Efendimiz'in sülalesine olan düşmanlığı ile tanınan ve Kerbela'da Peygamberimizin soyundan gelen bebekleri dahi katleden Muaviye'nin halkın karşısına çıktığında Rabia işareti yaparak "4. halife Ali değil benim" dediği ve bunun sembolleştiği bilgisi sağlam kaynaklara dayanmaktadır.
***
Rabia işaretinin Sümer ve Babil dönemlerinde Mezopotamya'da da kullanıldığı yönünde kesin bilgiler olsa da bugünkü amacıyla ilgili olmadığı için bu bilgiyi burada kısa geçiyorum.
Gelelim bugün kullanılan Rabia işaretinin çıkış öyküsüne.
Sembol, Rabiatül Adeviyye Meydanı'nda 2013 Ağustos’unda gerçekleşen gösterilerde ölen, Müslüman Kardeşler'in önde gelen isimlerinden Dr. Muhammed Beltaci'nın kızı Esma gerekçe gösterilerek kullanılmaya başlanır.
Mursi taraftarlarınca Rabiatül Adeviyye Meydanı'nda gerçekleştirilen gösteriler, aslında Mısır’ın en önemli iç ayaklanmasının da başlangıcı olur. Gösteride hayatını kaybeden Esma, Müslüman Kardeşler'in kurucusu ve rejim muhalifi Hürriyet ve Adalet Partisi'nin Genel Sekreteri olan Dr. Beltaci'nin kızıdır. Muhammed Beltaci’nin Türkiye ile politik ve güncel olan ilişkisiyse, 2010 yılında gerçekleşen ve diplomatik bir kirize dönüşen Mavi Marmara eyleminde açığa çıkar. Beltaci eylemin en önemli aktörlerindendir.
***
Buraya kadar edindiğimiz bilgilere göre Rabia ve Zafer işaretlerinin kökeni Arap ve Batı medeniyetlerine dayanıyor.
Şimdi bir de Bozkurt işaretinin kökenine bakalım.
Binlerce yıldan beri Türkler elleri ile “Bozkurt işareti” yaparak, kimliklerini izah etmişlerdir. Çin'de bir kazıda bulunan ve eliyle Bozkurt işareti yapan 6. YY'a ait "Türk Hakanı" heykeli ve 10. YY.'da İranlı şair Firdevsi tarafından yazılan Şeyhname'de yer alan Bozkurt işareti yapan kadın gravürü bu tarihi gerçekliğin en büyük kanıtlarıdır. Türkler savaşlarda kurt uluması ile düşman üzerine korku vererek saldırmıştır. Malazgirt savaşında; Türk Ordusu düşmanın moralini bozmak için çıkardığı kurt uluması ile, Bizans Ordusunda bulunan Peçenek Türklerinin uyanmasına ve soydaşları olan Selçuklu Türklerinin tarafına geçmesine vesile olmuştu.
***
Hazar Denizi’nin kuzeyinden Avrupa’nın içlerine gelen Hun, Peçenek ve Kıpçak Türkleri ata geleneği “Bozkurt” işaretini birbirlerini “Ben Türk’üm” anlamında tanışma ve düşmana “Ben Türk’üm. Dikkatli ol” anlamında uyarı olarak kullanmışlardır.
Hazar Denizi’nin kuzeyinden Avrupa’nın içlerine gelen Hun, Peçenek ve Kıpçak Türkleri ata geleneği “Bozkurt” işaretini birbirlerini “Ben Türk’üm” anlamında tanışma ve düşmana “Ben Türk’üm. Dikkatli ol” anlamında uyarı olarak kullanmışlardır.
Kıpçak Türklüğünde hakanlar, 11 Kıpçak boyu içinde “Elbörülü” yani “kurt illi/vatanlı” boyuna mensup olanlardan seçilirdi.
Peçenek Türklerinin bir kolu olan Moldova’da yaşayan Gagavuz (Gökoğuz) Türkleri, Ortodoks olmasına rağmen Ata dinleri “Gök Tengriciliğin” bazı ritüellerini hala yaşamaktadırlar. Doğaya saygı ayinleri, Ergenekon Bayramı (İlk yaz 21 Mart), kutsal ruhlara kurban adama v.s.
***
Bozkurt işareti hakkında çok daha uzun bilgiler bulunmakta.
Burada uzun uzun vaktinizi almadan ortaya konulan bir gerçek var.
Bugün ülkemizde el işaretleriyle yapılan semboller arasında bize ait olan tek sembol Bozkurt sembolüdür. Türkler tarih boyunca bu işareti em zafer anlamında em de kendilerini tanıtma anlamında kullanmışlardır.
Bozkurt işareti merhum Alparslan Türkeş tarafından kurmuş olduğu Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları'nın sembolü olarak ilan edilmiş ve bugüne kadar da Türk Milliyetçileri tarafından Türklüğün sembolü olarak kullanılmıştır.
***
Bugün hem zafer işaretini benimseyenler hem de rabia işaretini benimseyenler Bozkurt işareti yapanları kınıyor, hatta faşist olmakla suçluyorlar.
Bu suçlamayı yapanlara sormak lazım; bir milletin kendine ait tarihi bir sembolü kullanması faşistlik oluyorsa kendisine ait olmayan hatta kendi mensup olduğu millete düşman olanların sembollerini kullanmak ne oluyor!?
***
Bozkurt işareti hakkında çok daha uzun bilgiler bulunmakta.
Burada uzun uzun vaktinizi almadan ortaya konulan bir gerçek var.
Bugün ülkemizde el işaretleriyle yapılan semboller arasında bize ait olan tek sembol Bozkurt sembolüdür. Türkler tarih boyunca bu işareti em zafer anlamında em de kendilerini tanıtma anlamında kullanmışlardır.
Bozkurt işareti merhum Alparslan Türkeş tarafından kurmuş olduğu Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları'nın sembolü olarak ilan edilmiş ve bugüne kadar da Türk Milliyetçileri tarafından Türklüğün sembolü olarak kullanılmıştır.
***
Bugün hem zafer işaretini benimseyenler hem de rabia işaretini benimseyenler Bozkurt işareti yapanları kınıyor, hatta faşist olmakla suçluyorlar.
Bu suçlamayı yapanlara sormak lazım; bir milletin kendine ait tarihi bir sembolü kullanması faşistlik oluyorsa kendisine ait olmayan hatta kendi mensup olduğu millete düşman olanların sembollerini kullanmak ne oluyor!?
5 Şubat 2018 Pazartesi
Kayacan ERDOĞAN!
Kayacan ERDOĞAN...
Eskişehirspor'da yıllarca Boffin ve Sinan'ın gölgesinde kalmış bir yıldız.
Boffin'in gitmesiyle birlikte Eskişehirspor kalesini devralan ve akla hayale gelmedik talihsizlikler sonucunda yediği gollerle bir anda tüm camianın acımasızca eleştirilerine maruz kalan genç adam.
Kayacan'ın sezon başında takımın aldığı kötü sonuçlarda ne kadar etkisi vardı?
Neden bütün camia tüm takımın faturasını Kayacan'a kesiyordu?
Defans ataları neden görmezden geliniyordu?
Forvet mevkiinde oynayan oyuncuların akıl almaz hatalarını neden görmezden geliyorduk?
***
Ligin başlarında öyle bir av estirildi ki, sanki bütün takım çok iyi oynuyor, defans muazzam derecede iyi, forvet sürekli gol atıyor da bir tek Kayacan berbat!
Öyle değildi elbette!
Belki de takımın en atasız oyuncusu Kayacan idi.
Defans ataları sebebiyle yenilen gollerin hiçbirisinde Kayacan'ın hatası yoktu bana göre.
Eskişehirspor sevdalılarının büyük çoğunluğu Kayacan'ı acımasızca eleştirirken, bizim Kayacan'a sahip çıkmamız, Kayacan'ın çok iyi bir kaleci olduğunu söylememizin sebebi Kayacan ile olan bir bağımızdan değil, Kayacan'daki yeteneği görmemizdendir elbette.
***
Hafta boyunca sosyal medya üzerinden Kayacan'a ağır eleştiriler yapılırken o hep sustu.
Eskişehir'in bir evladı olarak susması gerekiyordu sustu.
Sabretti ve çalıştı.
Eleştiriler öylesine artmış ve edep sınırlarının dışına çıkmıştı ki, Kayacan'ın sabır sınırları zorlanıyordu.
Belki de başka bir oyuncu olsa bavulunu toplar giderdi.
Ama o böyle yapmadı.
Daha çok çalıştı.
Tüm eleştirilere rağmen yüreğindeki ESES sevgisi ağır bastı ve alıp başını gitmek kolaylığı fikrinden uzak kalarak, çalışmalarına daha da yoğun bir şekilde devam etti.
***
Kayacan, sabrının ve azminin ödülünü 5. haftadan itibaren almaya başladı.
Yaptığı kurtarışlarla Eskişehir çocuğunun kendi takımına nasıl sahip çıktığını ve tüm zorluklara rağmen nasıl yürekten hizmet ettiğini hepimize gösterdi.
Biz sonuna kadar bu takımda Eskişehir çocuklarının, kendi evlatlarımızın olmasını istedik.
Kayacan buna en açık örnektir.
Beyfendi kişiliği, mesleğine olan saygısı, memleketine olan vefa duygusu ve en önemlisi de çocukluğundan beri yüreğinde beslediği ESES aşkı ile bugün tüm camiamızın gurur kaynağı olan Kayacan...
Kayacan ERDOĞAN ile birlikte Eskişehir çocuklarının yıldızları da parlamaya başladı.
Bedirhan, Fıratcan ve Furgan...
***
Eskişehirspor kendi öz evlatlarıyla efsane oldu ve bu efsane yine kendi öz evlatları ile birlikte yaşamaya devam edecektir.
Yeter ki biz onlara iyi günlerinde kötü günlerinde sahip çıkalım.
Eskişehirspor'un alt yapı takımlarında oynayan gençlerimizi iyi takip edelim.
Onlara sahip çıkalım.
Genç yaşta Milli Takım'a seçilme başarısı gösteren gençlerimiz var.
Onlar da vakti geldiğinde tıpkı Kayacan gibi yüreklerindeki ESES sevgisi ile bu takıma hizmet etme onuruna ulaşacaklardır.
Gelecek bizimdir...
Eskişehirspor'un makus talihini sona erdirecek olan reçete bizim çocuklarımızdadır.
***
Eskişehirspor'un geleceği olan gençlerimize daha yolun başındayken eleştiri sınırlarını aşıp, küfür ve hakarete ulaşan sözlerle seslenirsek, Eskişehirspor'un geleceğini yıkmaktan başka bir şey yapmayız.
Eskişehirspor'u içine düştüğü girdaptan çıkaracak olan bizleriz.
Bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız...
Eskişehir'in ayazında bizimle üşüyen, Eskişehirspor'un düşüşlerinde bizimle üzülen çocukları üzmeyelim.
Eskişehirspor'da yıllarca Boffin ve Sinan'ın gölgesinde kalmış bir yıldız.
Boffin'in gitmesiyle birlikte Eskişehirspor kalesini devralan ve akla hayale gelmedik talihsizlikler sonucunda yediği gollerle bir anda tüm camianın acımasızca eleştirilerine maruz kalan genç adam.
Kayacan'ın sezon başında takımın aldığı kötü sonuçlarda ne kadar etkisi vardı?
Neden bütün camia tüm takımın faturasını Kayacan'a kesiyordu?
Defans ataları neden görmezden geliniyordu?
Forvet mevkiinde oynayan oyuncuların akıl almaz hatalarını neden görmezden geliyorduk?
***
Ligin başlarında öyle bir av estirildi ki, sanki bütün takım çok iyi oynuyor, defans muazzam derecede iyi, forvet sürekli gol atıyor da bir tek Kayacan berbat!
Öyle değildi elbette!
Belki de takımın en atasız oyuncusu Kayacan idi.
Defans ataları sebebiyle yenilen gollerin hiçbirisinde Kayacan'ın hatası yoktu bana göre.
Eskişehirspor sevdalılarının büyük çoğunluğu Kayacan'ı acımasızca eleştirirken, bizim Kayacan'a sahip çıkmamız, Kayacan'ın çok iyi bir kaleci olduğunu söylememizin sebebi Kayacan ile olan bir bağımızdan değil, Kayacan'daki yeteneği görmemizdendir elbette.
***
Hafta boyunca sosyal medya üzerinden Kayacan'a ağır eleştiriler yapılırken o hep sustu.
Eskişehir'in bir evladı olarak susması gerekiyordu sustu.
Sabretti ve çalıştı.
Eleştiriler öylesine artmış ve edep sınırlarının dışına çıkmıştı ki, Kayacan'ın sabır sınırları zorlanıyordu.
Belki de başka bir oyuncu olsa bavulunu toplar giderdi.
Ama o böyle yapmadı.
Daha çok çalıştı.
Tüm eleştirilere rağmen yüreğindeki ESES sevgisi ağır bastı ve alıp başını gitmek kolaylığı fikrinden uzak kalarak, çalışmalarına daha da yoğun bir şekilde devam etti.
***
Kayacan, sabrının ve azminin ödülünü 5. haftadan itibaren almaya başladı.
Yaptığı kurtarışlarla Eskişehir çocuğunun kendi takımına nasıl sahip çıktığını ve tüm zorluklara rağmen nasıl yürekten hizmet ettiğini hepimize gösterdi.
Biz sonuna kadar bu takımda Eskişehir çocuklarının, kendi evlatlarımızın olmasını istedik.
Kayacan buna en açık örnektir.
Beyfendi kişiliği, mesleğine olan saygısı, memleketine olan vefa duygusu ve en önemlisi de çocukluğundan beri yüreğinde beslediği ESES aşkı ile bugün tüm camiamızın gurur kaynağı olan Kayacan...
Kayacan ERDOĞAN ile birlikte Eskişehir çocuklarının yıldızları da parlamaya başladı.
Bedirhan, Fıratcan ve Furgan...
***
Eskişehirspor kendi öz evlatlarıyla efsane oldu ve bu efsane yine kendi öz evlatları ile birlikte yaşamaya devam edecektir.
Yeter ki biz onlara iyi günlerinde kötü günlerinde sahip çıkalım.
Eskişehirspor'un alt yapı takımlarında oynayan gençlerimizi iyi takip edelim.
Onlara sahip çıkalım.
Genç yaşta Milli Takım'a seçilme başarısı gösteren gençlerimiz var.
Onlar da vakti geldiğinde tıpkı Kayacan gibi yüreklerindeki ESES sevgisi ile bu takıma hizmet etme onuruna ulaşacaklardır.
Gelecek bizimdir...
Eskişehirspor'un makus talihini sona erdirecek olan reçete bizim çocuklarımızdadır.
***
Eskişehirspor'un geleceği olan gençlerimize daha yolun başındayken eleştiri sınırlarını aşıp, küfür ve hakarete ulaşan sözlerle seslenirsek, Eskişehirspor'un geleceğini yıkmaktan başka bir şey yapmayız.
Eskişehirspor'u içine düştüğü girdaptan çıkaracak olan bizleriz.
Bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız...
Eskişehir'in ayazında bizimle üşüyen, Eskişehirspor'un düşüşlerinde bizimle üzülen çocukları üzmeyelim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)