Bu devirde en zor meselelerden biridir.
Dost bulabilmek.
Çıkarsız,
Karşılıksız,
Harbi dostluklar...
Artık kalmadı denilecek kadar az kaldı.
Dost hançerlerinin yarası kalbimizi sardı.
Acılarından kıvranıyoruz nefes aldıkça.
***
Allah'a şükürler olsun ki, o gerçek dostluklardan biz de nasiplendik.
Zor zamanlarımızda dost elini gördük yanımızda.
Dertlerimizi dinleyecek, derman olamasa da ortak olabilecek bizim de bir dostumuz var....
Elhamdulillah...
Ne güzel bir duygudur dara düşünce bir dost elinin omzunuza dokunması bilir misiniz?
Biz bildik!
Elhamdulillah...
Allah'a sığındığımız anlar vardır...
- Allahım sen bana yardım et, dara düştüm, zordayım!
Diye Allah'a yalvardığınız anlarda;
- Abi nasılsın var mı bir sıkıntın!?
Diyeniniz oldu mu?
Bizim oldu!
Elhamdulillah!...
***
Elhamdulillah!
Ulu Allah bir şekilde bizi bir araya getirdi sevgili Osman GÜR ile.
Kibirsiz,
Fitnesiz,
Çıkarsız!
Sevgi ve saygı dolu bir dostluk yaşadık biz Osman GÜR ile.
Gönlümüze sevgili, beynimize saygılı.
Aynı yaşta olmamıza rağmen bugüne kadar bir kez olsun bana adımla hitap etmeyen ya "Hocam" ya da "Abi" diyen benlikten ve kibirden hiç nasiplenmemiş bir dost...
Osman GÜR!
Dost'un adı Osman GÜR...
***
Dost acı söyler!
Evet hep acı söyledik birbirimize.
Kendi kendimize yalakalık etmedik.
Tartıştık, dövüştük ama küsmedik, darılmadık.
Belki bir kaç saat, belki bir kaç gün...
Dostça!
Arkadaşça!
Kardeşçe!
***
Siyasette başlayan dostluğumuz, hayatımızın her alanını sardı sarmaladı.
Öyle ki; Eskişehirspor'u bile benim kadar sevdi nerdeyse...
Evet gönlü güzel adam Osman GÜR.
Herkese yardıma koşan,
Hz. Ali'nin "İnsanlara faydası dokunmayanları ölülerden sayın!" sözünün muhatabı olmamak için her anını insanlara faydalı işler yapmak için harcayan iyi yürekli adam!
Siyasette ve hayatın her alanında başarı basamaklarını ağır ağır ve emin adımlarla çıkan, sabır mefhumunu gönlüne nakşeden bir dava adamı Osman GÜR...
***
Bugün Osman GÜR doğmuş!
Elhamdulillah...
Gönlümüze doğmuş, hayatımıza girmiş!
Elhamdulillah...
Gönül soframıza dost olmuş!
Elhamdulillah...
İyi ki, doğdun, iyi ki varsın sevgili dostum.
Ulu Allah bundan sonraki yaşamını da gururdan, kibirden ve benlikten uzak etsin...
Sevdiklerinle birlikte nice güzellikler yaşamanı dilerim "Osman Başkanım"
13 Ekim 2017 Cuma
11 Ekim 2017 Çarşamba
ŞERMİN!...
Bazı hayatlar roman gibidir.
Yazılmış romanlar vardır.
Bir de yaşanmış romanlar vardır.
Yazılamayan romanlar.
Roman tadında hayatlar.
İşte biz bu hayatlardan bir çoğunu yaşadık.
Kimsenin okumadığı ve okuyamayacağı roman tadında hayatlara ortak olduk.
Bu hayatlardan biri de benim kız kardeşim, sevgili dayıcığım ilk evladı Şermin'in hayatıdır.
Çok kısa da olsa bugün onu yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim.
***
Kasımpaşa, İstanbul'un en eski semtlerinden birisi.
Yitik sevdaların, kardeşçe dostlukların ve kaybolan yılların mezarlığı gibidir Kasımpaşa.
Camii Kebir mahallesinin incir yaprağı kokulu sokaklarından biri olan Hoca Ahmet sokağında oturuyoruz.
Akrabalık bağları oldukça ileri seviyede.
Köyden İstanbul'a gelen amcalarımın ve halalarımın çocukları bir de biz 4 kardeş aynı evdeyiz.
Zaman zaman ev nüfusu 15'lere kadar çıkabiliyor.
Bir de teyzelerim var.
Merhum anneannem...
Dada doğrusu Şerife ebem.
Ve Şermin...
***
Dayım, İstanbul'da yaşama sarılmaya çalışan ancak türlü zorluklar ve talihsizlikler yaşayan bir Anadolu insanı.
Ekmeğin aslanın ağzında olduğu dönemler 70'li yıllar.
Bu zorluklar neticesinde ilk eşinden boşandı dayım.
Henüz küçük bir bebe olan Şermin dayımla kaldı.
Küçücük bir bebe.
Annem hangi birimizle uğraşacak.
Teyzelerim bekar, bizde kalıyorlar.
Tek çare Şerife ebem köyden kalktı geldi.
Çatma Mescid mahallesinde bir tahta binada küçücük bir oda ve binanın merdiven altındaki bir tuvaletten oluşan bir ev tutuldu.
Şermin ve Şerife ebem bu evde kalıyorlar.
***
Çocukluğu bu evde geçti Şermin'in.
Annesiz geçen yıllar.
Her akşam baba yolu gözlemeyi bile bilmeyen bir çocukluk.
Derken, Şerife ebem hastalandı.
Yaşı henüz 60'a bile varmadan bu ağır hayat şartlarına dayanamadı garibim.
O da bırakıp gitti Şermin'i...
Belki bizler vardık, halaları vardı belki ama ona analık eden Şerife ebemin yerini kimse dolduramadı.
Biz gülüp oynarken Şermin'in iç dünyasında neler yaşadığını hiç birimiz bilemedik.
Dayım, işlerini düzeltti.
Yeniden evlendi.
Hepimiz Şermin'i düşünüyorduk.
Dayımın yeni karısı bir başka kadının çocuğu olan Şermin'e analık edebilecek miydi?
***
Zeliha yengemiz.
Dayımın ikinci karısı.
Sen ne güzel yürekli bir kadınmışsın.
Annesiz geçen çocukluğuna sahip çıktın Şermin'in.
Zerre eksik etmedin kendi evlatlarına verdiğin sevgini Şermin'in üzerinden.
Sardın, sarmaladın.
O cennet kokan bağrındaki sıcaklığı Şerminimizden esirgemedin yıllar boyu.
Evet, Şermin belki de ilk kez ana sıcaklığını buluyordu Zeliha yengemizin kucağında.
Ve onca yıl sonra Şermin de "Anne" diyebiliyordu...
Siz bilir misiniz, yıllarca "Anne" diyememenin acısını?
Ve yıllar sonra "Anne" diyebilmenin mutluluğunu!?
***
Aradan yıllar geçti.
Dayım bir evlilik daha yaptı.
Seher yengemiz de sahiplendi Şermin'i.
Kendi evlatlarından ayırt etmedi.
Çile dolu bir çocukluk ve gençlik döneminden sonra evlendi Şermin.
Şimdi Antalya'da mutlu bir anne oldu Şermin.
Bana sorsanız annelerin en güzeli derim.
Benim çileli kız kardaşım.
Öylesine güzel bir yuva kurdu ki, herkes onlara imrenir oldu.
Allah iki evlat verdi.
Oğlu Onur'u mühendis yaptı Şermin.
Kızı Şeyda bu sene üniversiteye başladı.
Eşi Hüseyin ile mutlu bir aile tablosunda yerlerini aldılar.
***
Çileli bir hayatın sonunda onurlu bir hayat kuran,
Eşine ve sevgili evlatlarına mutluluk abidesi bir aile kuran benim güzel yürekli kız kardeşim...
Şermin...
Yıllarca hep uzaklarda da olsa, yüreğimin en güzel sızısı olan Şerminim...
Biliyor musun?
Sen bana hiç uzak olmadın!
İyi ki varsın, iyi ki Rabbim seni bizlere lütfetmiş...
Yazılmış romanlar vardır.
Bir de yaşanmış romanlar vardır.
Yazılamayan romanlar.
Roman tadında hayatlar.
İşte biz bu hayatlardan bir çoğunu yaşadık.
Kimsenin okumadığı ve okuyamayacağı roman tadında hayatlara ortak olduk.
Bu hayatlardan biri de benim kız kardeşim, sevgili dayıcığım ilk evladı Şermin'in hayatıdır.
Çok kısa da olsa bugün onu yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim.
***
Kasımpaşa, İstanbul'un en eski semtlerinden birisi.
Yitik sevdaların, kardeşçe dostlukların ve kaybolan yılların mezarlığı gibidir Kasımpaşa.
Camii Kebir mahallesinin incir yaprağı kokulu sokaklarından biri olan Hoca Ahmet sokağında oturuyoruz.
Akrabalık bağları oldukça ileri seviyede.
Köyden İstanbul'a gelen amcalarımın ve halalarımın çocukları bir de biz 4 kardeş aynı evdeyiz.
Zaman zaman ev nüfusu 15'lere kadar çıkabiliyor.
Bir de teyzelerim var.
Merhum anneannem...
Dada doğrusu Şerife ebem.
Ve Şermin...
***
Dayım, İstanbul'da yaşama sarılmaya çalışan ancak türlü zorluklar ve talihsizlikler yaşayan bir Anadolu insanı.
Ekmeğin aslanın ağzında olduğu dönemler 70'li yıllar.
Bu zorluklar neticesinde ilk eşinden boşandı dayım.
Henüz küçük bir bebe olan Şermin dayımla kaldı.
Küçücük bir bebe.
Annem hangi birimizle uğraşacak.
Teyzelerim bekar, bizde kalıyorlar.
Tek çare Şerife ebem köyden kalktı geldi.
Çatma Mescid mahallesinde bir tahta binada küçücük bir oda ve binanın merdiven altındaki bir tuvaletten oluşan bir ev tutuldu.
Şermin ve Şerife ebem bu evde kalıyorlar.
***
Çocukluğu bu evde geçti Şermin'in.
Annesiz geçen yıllar.
Her akşam baba yolu gözlemeyi bile bilmeyen bir çocukluk.
Derken, Şerife ebem hastalandı.
Yaşı henüz 60'a bile varmadan bu ağır hayat şartlarına dayanamadı garibim.
O da bırakıp gitti Şermin'i...
Belki bizler vardık, halaları vardı belki ama ona analık eden Şerife ebemin yerini kimse dolduramadı.
Biz gülüp oynarken Şermin'in iç dünyasında neler yaşadığını hiç birimiz bilemedik.
Dayım, işlerini düzeltti.
Yeniden evlendi.
Hepimiz Şermin'i düşünüyorduk.
Dayımın yeni karısı bir başka kadının çocuğu olan Şermin'e analık edebilecek miydi?
***
Zeliha yengemiz.
Dayımın ikinci karısı.
Sen ne güzel yürekli bir kadınmışsın.
Annesiz geçen çocukluğuna sahip çıktın Şermin'in.
Zerre eksik etmedin kendi evlatlarına verdiğin sevgini Şermin'in üzerinden.
Sardın, sarmaladın.
O cennet kokan bağrındaki sıcaklığı Şerminimizden esirgemedin yıllar boyu.
Evet, Şermin belki de ilk kez ana sıcaklığını buluyordu Zeliha yengemizin kucağında.
Ve onca yıl sonra Şermin de "Anne" diyebiliyordu...
Siz bilir misiniz, yıllarca "Anne" diyememenin acısını?
Ve yıllar sonra "Anne" diyebilmenin mutluluğunu!?
***
Aradan yıllar geçti.
Dayım bir evlilik daha yaptı.
Seher yengemiz de sahiplendi Şermin'i.
Kendi evlatlarından ayırt etmedi.
Çile dolu bir çocukluk ve gençlik döneminden sonra evlendi Şermin.
Şimdi Antalya'da mutlu bir anne oldu Şermin.
Bana sorsanız annelerin en güzeli derim.
Benim çileli kız kardaşım.
Öylesine güzel bir yuva kurdu ki, herkes onlara imrenir oldu.
Allah iki evlat verdi.
Oğlu Onur'u mühendis yaptı Şermin.
Kızı Şeyda bu sene üniversiteye başladı.
Eşi Hüseyin ile mutlu bir aile tablosunda yerlerini aldılar.
***
Çileli bir hayatın sonunda onurlu bir hayat kuran,
Eşine ve sevgili evlatlarına mutluluk abidesi bir aile kuran benim güzel yürekli kız kardeşim...
Şermin...
Yıllarca hep uzaklarda da olsa, yüreğimin en güzel sızısı olan Şerminim...
Biliyor musun?
Sen bana hiç uzak olmadın!
İyi ki varsın, iyi ki Rabbim seni bizlere lütfetmiş...
10 Ekim 2017 Salı
ESKÜYAD Gecesi'nde bir daha haykırdık: YAŞASIN ESKİŞEHİR!
Eskişehir'i sevmek!...
Anladım ki, Eskişehir'i sevmek için Eskişehirli olmaya gerek yok...
Eskişehir, Türkiye'dir...
Türkiye'yi seven, Türkiye'ye sevdalı herkes Eskişehir'i sevmeli.
"Bu özlem bizim"
Böyle haykırıyordu, Tepebaşı Belediyesi ANNELER TİYATRO TOPLULUĞU...
Eskişehirliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nin Eskişehir'in Düşman İşgali'nden Kurtuluş yıldönümü dolayısıyla İstanbul Kartal'da düzenlediği gecede sahneye çıkan bu tiyatro topluluğu bizleri kurtuluş Savaşı yıllarına aldı götürdü.
Onlar annelerdi!
Kınalı Kuzular'ın anneleri...
***
Amatör bir topluluk olmalarına rağmen bizlere öylesine güzel bir oyun sergiledikler ki, salonda gözyaşlarını akıtmayan kalmadı.
Bir milletin yeniden doğuşunu canlandırdılar.
Kınalı kuzuları ve analarını canlandırdılar.
İşte tam o an, "Eskişehir'i sevmek için Eskişehirli olmama gerek yok" dedim.
Bu kutlu vatanda yaşamanın bir vecibesidir Eskişehir'i sevmek.
Ve bizler Türk'ün dünya tarihinde yazdığı son destan olan Kurtuluş Savaşı'nın en can alıcı noktasını sahnede yeniden canlandıran bu kutlu insanlara yani Tepebaşı Belediyesi ANNELER TİYATRO TOPLULUĞU'na bir kez daha teşekkür ediyoruz.
***
ESKÜYAD'ın düzenlediği kutlama gecesinde coşkulu bir kalabalık vardı.
Eskişehirli sanatçı Mustafa Gökçe'nin sahneye çıkmasıyla coşku daha da arttı.
Eskişehir türkülerini ve gençlik yıllarımızın en güzel şarkılarını hep birlikte söyledik.
Sanatçı Mustafa Gökçe'den sonra hepimizin büyük bir heyecanla beklediği Eskişehirliler'in ve Eskişehirsporlular'ın sevgilisi Mithat Körler sahneye çıktı.
Ve tabii ki;
ESKİŞEHİRSPOR MARŞI!
Salonu dolduran herkes ellerinde ESES ve Türk bayrakları ile çılgınlar gibi eşlik etti.
Bize her yer tribündü!
Camiamıza böylesine coşku ve ruh dolu bir marş kazandırdığı için sevgili Mithat Körler'e sonsuz teşekkürler ediyoruz.
***
Omuz omuza girdik...
Yüreklerimiz kabarmıştı...
Yumruklarımız havada hınç dolu savruluyordu...
Bayraklarımızı daha yukarılara kaldırmak için parmak uçlarımızı bile kullanıyorduk...
Kadın, erkek, çoluk çocuk...
Tek nefes, tek ses:
ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!!!
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen ES!
Bir kere yetmedi.
Bir daha söyledik aynı coşku ile,
Aynı hasret ile...
***
Gurbette çok büyük bir coşku yaşamıştık.
Ve bu coşkulu anları bize yaşatan Eskişehirliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nin tüm yöneticilerine başkanımız sayın Recayi Konakçı nezdinde tek tek teşekkür ediyoruz. Bu gecenin hazırlanmasında, konukların karşılanmasında ve gece boyunca çalışan emek veren tüm hemşehrilerimize sonsuz teşekkürler.
Ayrıca bu güzel gecenin gerçekleşmesinde muazzam destekleri olan Kartal Belediye Başkanı sayın Altınok ÖZ'e de sonsuz teşekkürler.
***
Söylenecek çok söz var bu güzel geceyle ilgili.
Ancak Eskişehirliler ile ilgili olarak sözlerin en güzelini sizlerle paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum:
"Eskişehir halkı, seçkin özelliklerle bezenmiş bir halktır. Eskişehir halkı, bize çok yardımda bulunmuştur."
15 Ocak 1923
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk
Anladım ki, Eskişehir'i sevmek için Eskişehirli olmaya gerek yok...
Eskişehir, Türkiye'dir...
Türkiye'yi seven, Türkiye'ye sevdalı herkes Eskişehir'i sevmeli.
"Bu özlem bizim"
Böyle haykırıyordu, Tepebaşı Belediyesi ANNELER TİYATRO TOPLULUĞU...
Eskişehirliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nin Eskişehir'in Düşman İşgali'nden Kurtuluş yıldönümü dolayısıyla İstanbul Kartal'da düzenlediği gecede sahneye çıkan bu tiyatro topluluğu bizleri kurtuluş Savaşı yıllarına aldı götürdü.
Onlar annelerdi!
Kınalı Kuzular'ın anneleri...
***
Amatör bir topluluk olmalarına rağmen bizlere öylesine güzel bir oyun sergiledikler ki, salonda gözyaşlarını akıtmayan kalmadı.
Bir milletin yeniden doğuşunu canlandırdılar.
Kınalı kuzuları ve analarını canlandırdılar.
İşte tam o an, "Eskişehir'i sevmek için Eskişehirli olmama gerek yok" dedim.
Bu kutlu vatanda yaşamanın bir vecibesidir Eskişehir'i sevmek.
Ve bizler Türk'ün dünya tarihinde yazdığı son destan olan Kurtuluş Savaşı'nın en can alıcı noktasını sahnede yeniden canlandıran bu kutlu insanlara yani Tepebaşı Belediyesi ANNELER TİYATRO TOPLULUĞU'na bir kez daha teşekkür ediyoruz.
***
ESKÜYAD'ın düzenlediği kutlama gecesinde coşkulu bir kalabalık vardı.
Eskişehirli sanatçı Mustafa Gökçe'nin sahneye çıkmasıyla coşku daha da arttı.
Eskişehir türkülerini ve gençlik yıllarımızın en güzel şarkılarını hep birlikte söyledik.
Sanatçı Mustafa Gökçe'den sonra hepimizin büyük bir heyecanla beklediği Eskişehirliler'in ve Eskişehirsporlular'ın sevgilisi Mithat Körler sahneye çıktı.
Ve tabii ki;
ESKİŞEHİRSPOR MARŞI!
Salonu dolduran herkes ellerinde ESES ve Türk bayrakları ile çılgınlar gibi eşlik etti.
Bize her yer tribündü!
Camiamıza böylesine coşku ve ruh dolu bir marş kazandırdığı için sevgili Mithat Körler'e sonsuz teşekkürler ediyoruz.
***
Omuz omuza girdik...
Yüreklerimiz kabarmıştı...
Yumruklarımız havada hınç dolu savruluyordu...
Bayraklarımızı daha yukarılara kaldırmak için parmak uçlarımızı bile kullanıyorduk...
Kadın, erkek, çoluk çocuk...
Tek nefes, tek ses:
ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES!!!
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen ES!
Bir kere yetmedi.
Bir daha söyledik aynı coşku ile,
Aynı hasret ile...
***
Gurbette çok büyük bir coşku yaşamıştık.
Ve bu coşkulu anları bize yaşatan Eskişehirliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nin tüm yöneticilerine başkanımız sayın Recayi Konakçı nezdinde tek tek teşekkür ediyoruz. Bu gecenin hazırlanmasında, konukların karşılanmasında ve gece boyunca çalışan emek veren tüm hemşehrilerimize sonsuz teşekkürler.
Ayrıca bu güzel gecenin gerçekleşmesinde muazzam destekleri olan Kartal Belediye Başkanı sayın Altınok ÖZ'e de sonsuz teşekkürler.
***
Söylenecek çok söz var bu güzel geceyle ilgili.
Ancak Eskişehirliler ile ilgili olarak sözlerin en güzelini sizlerle paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum:
"Eskişehir halkı, seçkin özelliklerle bezenmiş bir halktır. Eskişehir halkı, bize çok yardımda bulunmuştur."
15 Ocak 1923
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)