25 Nisan 2015 Cumartesi

YENİ NESİL, YENİ SEÇİM...

Yeni Nesil, Yeni Seçim...
Bu slogan, 12 Eylül Darbesi sonrasında bir Kola firmasının sloganı idi.
Ülkemizde uyanıklık kültürünün,
Haklının değil, güçlünün yanında olma kültürünün mimarı Turgut Özal ve Anavatan Partisi (ANAP) döneminin sloganı idi aslında bu slogan.
Siyonist ve Emperyalistlerin ülkemizdeki yeni oyunlarının adı.
Son film; YENİ NESİL, YENİ SEÇİM...
Yönetmenler: ABD ve İsrail
Oyuncular: Kenan Evren, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan
Yardımcı oyuncuların sayısı çok fazla jeneriğe sığmaz.

***
12 Eylül öncesindeki seçmen kendince haklının yanında olmayı biliyordu.
Dengeler her an değişebiliyordu.
Seçmeni kendine çekmek isteyen partiler de iktidarı yakaladıkları takdirde yatırımlara yöneliyordu.
Evet çok sıkıntılar çekildi ama, şu da bir gerçektir ki, Özal ve Erdoğan'ın satmakla bitiremediği devlet malları hep o dönemlerde yapıldı. Atatürk ve koalisyonlar döneminde yapılan tüm yatırımlar Özal ve Erdoğan döneminde satıldı.
***
Büyük sıkıntılar çekmesine rağmen gelişen, büyüyen Türkiye, sağ-sol çatışmaları ile durdurulmaya çalışılıyordu. 

Olmadı.
Başaramadılar.
Kenan Evren başkanlığında kurulan Cunta Yönetimi ve arkasından gelen darbe ürünü partiler milletimizin hassas noktasını iyi yakalamış ve dini kullanmaya başlamışlardı.
Ilımlı İslam...
Darbeciler tarafından yasaklanan başörtüsünü serbest bırakma vaadi ile yıllarca oy topladılar ancak uzun seneler bunu yapmadılar.
Çünkü en büyük oy kaynakları başörtüsü idi.
***
Milletin oyunu aldıkça güçlendiler.
Artık güç onlardaydı.
"Benim benim işini bilir, benim esnafım işini bilir" tarzı sözlerle uyanıklık kültürünü yerleştirdiler.
İşini bileceksin.
Hizmet almak istiyorsan güçlünün yanında olacaksın.
İş bulmak istiyorsan güçlünün yanında olacaksın.
Güçlü kim?
Taşeron adı altında kölelik düzenini Allah ve Rasulü'ne rağmen yeniden hortlatan Özal ve bu düzeni yasal hale getiren Erdoğan...
***
Güçlü artık onlar.
Onlar olmazsa taşeron olarak asgari ücretle kölelik edenler aç kalırlar(!)
Her ne kadar Allah (CC) "Sizin rızkınızı sadece ben veririm" mealinde bir çok kez uyarmış olsa da, ANAP ve AKP bu algıyı yerleştirdi.
Rızık Allah'tandır sözü "AKP olmazsa aç kalırsınız" sözüne dönüştü.
Fukara "Aç kalmakla" "Tok olmak" arasında sıkıştırıldı.
Allah'a iman noktasında zayıf kalan halkımız da bu gaflete düşüyor ve aç kalma korkusuyla oyunu atıyor.
***
İşte Yeni Nesil,
İşte Yeni Seçim.
Haklının yanında değil, Güçlünün yanında olacaksın!
AKP bu durumu çok iyi bildiği için sürekli olarak gücünü gösteriyor.
"Allah israf edenleri sevmez" Ayetine rağmen seçim öncesinde her mahallede 2-3 tane seçim irtibat bürosu kurarak,
Her cadde ve sokakta seçim arabalarıyla gezerek,
Her meydanda seçim çadırları, mobil araçlar bulundurarak gücünü gösteriyor millete.
"Bakın biz güçlüyüz, bizim yanımızda olun aç kalmayın, bize oy verin kazanan siz olun"
***
ABD'li emperyalist toplum mühendislerinin kurguladığı YENİ NESİL YENİ SEÇİM sineması budur işte.
Milletimiz artık dürüst insanların devlet yönetemeyeceğine inanıyor.
"Bahçeli çok dürüst adam, devleti yönetemez" diyen sözleri duydu kulaklarımız.
Allah dürüst olanları severmiş kimin umurunda.
Önemli olan kazanmak!
Kazananın yanında olmak.
Peki kim kazanır?
Güçlü olan kazanır.
İşte bu sebeple "Allah israf edenleri sevmez" ayetine rağmen AKP bol bol israf yapıyor ve gücünü gösteriyor.
***
Ey alnı secdeye değen,
Ey oruç tutup, zekat veren,
Ey mübarek topraklarda Hac farizasını yerine getiren Müslüman,
1 Kere olsun Allah'ın ayetlerine iman et!
Allah'ın sevmediklerinin peşinden koşma!

21 Nisan 2015 Salı

AKP, YENİ ÖCÜYÜ YARATTI: KOALİSYON!

Kölelik düzeni ve ekonomik sıkıntı içinde kıvranan milletimiz yavaş yavaş AKP'nin ülkemizi götürdüğü uçurumu farketmeye başladı. Bunun sonucu olarak da daha çok dini söylemler içine girdi ve halkımızı koalisyon ile korkutma yoluna geçti. Çünkü muhtemelen 7 Haziran da çıkacak sonuç bir koalisyonu işaret ediyor.
***
Mutlak surette her parti seçime tek başına iktidar hedefi ile girer ancak kamuoyu araştırmaları da artık ülkemizde bir gerçek. Bu araştırmalar da koalisyonu işaret ediyor şu anki verilere göre.
***
AKP bu durumu gördü ve hem Cumhurbaşkanı hem de parti olarak koalisyonların ülkemiz için en büyük tehlike olacağını söylemeye başladı. Geçmiş koalisyon hükümetlerini kötülemek ve milletimizi "yeni o günlere mi dönmek istiyorsunuz" diyerek korkutuyor.
***
Geçmişe baktığımız zaman ülkemiz tarihinde çok az koalisyon dönemi var. 1923'ten 1961'e kadar ülke tek başına iktidar olan hükümetler tarafından yönetilmiş. Atatürk'ün sağlığında oldukça önemli sanayi yatırımları, tarımsal reformlar yapılmış ekonomi ve sanayi sağlam temeller üzerine oturtulmuş, Türkiye yabancı ülkelere uçak satar hale gelmişti. İsmet İnönü döneminde ise ilk iş bu uçak fabrikası kapatıldı. "Benim milletim açken ben fabrika çalıştırmam" zihniyeti belkide bugün çektiğimiz sıkıntıların en önemli sebeplerinden biridir.
***
Demokrat Parti ve Adnan Menderes döneminde de ünlü Marshall Yardımı ile ülkemizde sanayi yatırımları durdu. ABD'den daha ucuza getirilen ürünler Türk Sanayii'ne vurulmuş en büyük darbelerden biriydi. Hem İnönü hem de Menderes dönemlerinde sanayi ve ekonomi bir kenara itilmiş milletimiz Türkçe Ezan meselesiyle meşgul idi.
***
Darbe sonrasında yine tek başına yönetilen ülkemiz, 1961 ile 1965 yılları arasında koalisyon hükümetleri tarafından yönetildi. Bu yıllarda sanayi yatırımları ve tarımsal gelişmeler yeniden başlatıldı. 1965'ten 1971'e kadar ülkemiz yeniden tek başına iktidarlar tarafından yönetildi. 1971'den 1974'e kadar ülkemiz bir kez daha darbe hükümetleri tarafından yönetildi. Tabii bu hükümetler de tek başına iktidar idi.
***
1974 yılında ise, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi koalisyon hükümeti kuruldu. Merhum Ecevit ve Merhum Erbakan'ın bu dönemlerdeki en büyük talihsizlikleri ise, Kıbrıs Barış harekatı oldu. Ülkemiz için oldukça stratejik önem taşıyan Kıbrıs'ın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine oradaki Türkleri korumak ve adaya barış götürmek maksadıyla başarılı bir operasyon yapılmış ve Kıbrıs'taki Türk Devleti'nin yaşaması sağlanmıştı. Bugün ver-kurtul zihniyeti ile bölücülere her türlü tavizi veren AKP hükümetinin aksine oldukça önemli bir başarı sağlanmış ve KKTC'nin kurulması ve ilelebet adada varlığını sürdürmesi sağlanmıştı.
***
Kıbrıs Barış Harekatı'nın faturası ülkemize çok ağır oldu. Yıllarca haçlı zihniyetindeki ülkelerin ambargosu ile mücadele edildi. Dış güçlerin iç karışıklık çıkarmak için oynadıkları oyunlara bir de karaborsacılar eklenince 70'li yıllar kuyruklar ve yokluklar dönemi haline geldi. Yapılan askeri darbenin sonrasında da gördüğümüz gibi o yıllarda yaşanan yokluklar bir gecede sona ermiş ve bunun nasıl büyük bir oyun olduğu ortaya çıkmıştı. Bunca sıkıntının arasında yatırımlar da durmamıştı. Barajlar, fabrikalar, yollar yapılıyor sanayi üretimi arttırılıyordu. O yıllarda Türkiye tarım üretiminde kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biriydi. 

***
1980 Darbecilerinin Cunta Hükümeti tarafından 1983 yılına kadar yönetilen ülkemizde yeniden tek başına iktidar dönemi başlamıştı. Anavatan Partisi döneminde bölücülere ilk tavizler de verilmeye başlandı. O dönemlerde yaşanan yolsuzluklar, banker dolandırıcılıkları, zenginin daha zengin fakirin daha fakir olması halen zihinlerimizde taze taze duruyor. Özellikle Özal ailesinin ve yakın çevresinin nasıl birden bire zenginleştiğini, Papatyalar ve prenslerini hepimiz çok iyi biliyoruz, anımsıyoruz.
***
Anavatan Partisi (ANAP) saltanatı sona erdi ve milletimiz yeniden koalisyon dedi. ANAP döneminde yaşanan yolsuzluk ve özellikle banker dolandırıcılıklarının faturasını ödemek de bu kaolisyon hükümetlerine kalmıştı. Yapılan özelleştirmeler ile ortaya çıkan bütçe açıkları yeni vergiler ile kapatılmaya çalışıldı. ANAP döneminde yolsuzluk ve dolandırıcılık amacıyla kurulan birçok banka battı. Halk bu batıkların faturasını çok kısa dönem görev yapan koalisyon hükümetlerine kesti. 1983'ten 1991 yılına kadar tek başına iktidar tarafından yönetilen ülkemiz 1991'den 2002'ye kadar koalisyon hükümetleri tarafından yönetildi. 

***
2002 yılından bu yana da yine tek başına iktidar var ülkemizde.
Sonuç olarak baktığımızda ülkemizin 92 yıllık tarihinde 22 yıl koalisyon 70 yıl da tek başına iktidar var. Atatürk döneminde yapılan yatırımlar ortada. Diğer yatırımlara baktığınız vakit ise, bu yatırımların büyük bir çoğunluğunun koalisyon hükümetleri döneminde yapıldığını görebiliriz. Atatürk'ten sonraki döneme baktığımız vakit sanayi, kalkınma ve ekonomi kimsenin umurunda değil. Bir kesim "Aman Şeriat gelecek" korkusu, diğer bir kesim ise, "Aman din elden gidecek" korkusu ile siyaset yapmış oy toplamış iktidar olmuşlar.
***
Bizden sonra çok büyük bir savaşa giren Avrupa ülkeleri 20-25 yıllık bir sıkıntı çekerek süper devlet konumuna gelmişken biz halen KÖLE İŞÇİLERİN bulunduğu bir ülke durumundayız. Şimdi iyice bakmak lazım.
Düşünmek lazım.
Biraz elimizi vicdanımıza koymak lazım.
Acaba korkulması gereken koalisyon hükümetleri mi yoksa, dini ya da laikliği kendine kalkan yaparak sömürü düzenine hizmet eden, kölelik düzenini halka sevdiren tek başına iktidarlar mıdır!?


5 Nisan 2015 Pazar

SAKIN OLA Kİ BAHÇELİ'YE OY VERMEYİN (!)

Dünya artık uyanıklık kültürü dünyası...
Uyanık olacaksın arkadaş!!!
Çalacan, çırpacan,
Allah, Allah diyecen,
Bakara, makara diyecen,
Milleti oyalayıp saltanatı süreceksin...
***
Uyanık olacaksın arkadaş!
Çalana çırpana oy vereceksin ki, sana da göz yumsunlar.
Holdingler artsın, yeni zenginler türesin, fukara yine simit - çay hesabı yapsın.
İktidara gelmeden önce "Dikili ağacı olmayanlar" ağaç dikmek yerine, hastaneler, oteller, avmler diksinler, gemicikleri hediye olarak kabul etsinler...
Sen bunları destekle ki, bal tutan parmağını yalar hesabı sen de nafakanı al ve parmaklarını yala...
***
Uyanık olacaksın arkadaş!
Bahçeli gibi dürüst adama oy vermeyeceksin.
Adam o kadar dürüst ki, kendi milletvekilini kendi eliyle yüce divana, kendi belediye başkanını kendi eliyle mahkemeye gönderiyor.
Uyanıklık kültürüne geçit vermez bu adam.
Milletvekili maaşı bile almamış.
Genel Başkan olduktan sonra serveti azalan tek lidermiş. Halbuki uyanık olsa, bu sıfatıyla bile nice ihaleler kapatır servetine servet katardı.
***
Uyanık olacaksın arkadaş!
Adam dini bile kullanamıyor siyasette.
Bursa'da bir köy camisi için yardım istemişler seçim gezisinde, Dr.Devlet Bahçeli​ seçim rüşveti olmasın diye taahhüt ettiği parayı seçimden hemen 1 gün sonra göndermiş. Halbuki uyanık olsa parayı seçimden önce gönderse millet oylarını ona verirdi. Köylüler uyanık, "Bahçeli'ye oy verilmez" deyip tek oy vermemişler!
***

Uyanık olacaksın arkadaş!
Halkına "ulan" değil, "Efendim" diyen,
Şehidine "Kelle" değil, "Şehit" diyen,
Bölücülere "Sayın" değil, "Bebek Katili" diyen,
Milletinin huzurunda ceketinin düğmesini dahi açmayacak kadar milletine saygı duyan,
Allah için kıldığı namazı gazetelere, tvlere reklam yaptırmayan,
Başörtüsü yasağının kalkması için verilen önergesi AKP'liler tarafından reddedilen,
Okullara Kur'an-ı Kerim dersinin konulmasına öncülük eden ancak bunu siyasi rant aracı olarak kullanmayan,
OY için Tunceli'de başka, Yozgat'ta başka konuşmayan MHP'nin Bilge Lideri Bahçeli'ye oy vermeyeceksin arkadaş (!)
***
Uyanık olacaksın arkadaş!
"Şu Bahçeli olmasa kesin MHP'ye verirdim" diyecek,
Ancak; "Bahçeli'nin ne hatası var da böyle söylüyorsun" dedikleri vakit verecek bir tek cevabın olmayacak!
Şimdi moda deyim bu.
AKP'nin ülkemizi getirdiği noktada söyleyecek sözü kalmayanlar, ama Yezidi bir inatla AKP'ye destek vermeye devam edenlerin tek çıkış yolu bu sihirli cümle:
"Bahçeli olmasa MHP'ye verirdim"
Neden? diye soruyoruz...
Cevap "Yok kardeşim o adama oy vermem ben"
Yani "İpe un serdim kardeşim" diyor.
***
Müslüman, uyanık olur.
Türk, uyanık olur.
Müslüman, mazlumun, dürüstün, namuslunun yanında olur.
Türk, adaletin yanında durur, haklının hakkını korur...
Bugün artık hepimiz biliyoruz ki, ülkemizi tüm şaibelere rağmen Peygamber muamelesi yapılan birileri yönetiyor.
Devlet Bahçeli, Peygamber değil, hataları elbette vardır, ancak görünen köy de klavuz istemez. Müslümansan, dürüstlükten adaletten dem vuruyorsan gider mührünü MHP'ye basarsın, yok uyanıklık kültüründen geçimini sağlıyorsan Yezidi inada devam...