Bugün sizlerle bir yazı paylaşmak istedim.
Yıllardır anlatmaya çalıştıklarımızı bizden çok daha güzel anlatan bir yazı.
Yıllardır söylediğim "benim için Türkiye'nin üç büyükleri Eskişehirspor, Adanademirsphor ve Göztepe'dir" cümlemi son derece mantıklı bir şekilde anlatan bu güzel yazıyı özellikle kendi şehrinin takımı yerine üç İstanbul takımından birini tutmayı tercih eden arkadaşlarım iyi okusunlar.
Türk futbolu neden geri kalıyor.
Bu üç İstanbul takımı emperyalist mi?
Türkiye'de futbol bir sömürü düzeni mi?
Buyrun keyifle okuyun ve düşünün. Türk futbolu için düşünün!
KİRLİ YILDIZA ŞEHRİNİ SATMA
İngiltere’de yaşadığınızı düşünün.
Birmingham, Cardif, Sheffield, Sunderland veya İngiltere’nin herhangi bir yerinde Londra takımı olan Chelsea’nin Premier Lig şampiyonluğunu kutlamak için arabanıza atlayıp kornaya basarak dolaşıyorsunuz. İnsanlar anlam veremez yaptığınıza çevreyi rahatsız ettiğiniz için ceza yemek bir yana sizi sırf bu yüzden kamu hizmetinde çalıştırırlar. Çünkü orada yaşayan herkes şehrinin, kasabasının takımını tutacağını küçük yaşta öğrenir. Aileleri ufak yaşta çocuklarının elinden tutup oynadığı lig fark etmeksizin Nottingham, Sunderland, Derby Country tribünlerine sokar çocuklarını. Hiçbiri Arsenal’li, United’li, Chelsea’li yapmaya gerek duymaz, zaten tuhaf karşılanır. Yaşadıkları bölgenin takımı iki alt ligde oynasa bile kutu gibi stadyumlar da mahalledeki arkadaşlarıyla ağabeyleriyle aynı ortamda ısınır o çocuklar kulüplerine. Kasabasını yüzlerce kilometre ötedeki şaşalı kulüplere satmayı hiçbiri düşünmez. Aynı şey Avrupa’nın diğer ülkelerinde de geçerlidir. İspanya’da San Sebastian kentinin nüfusu toplam 200 bin yokken 32 bin kişilik stadyum zaman gelir yetmez. Bu kentte yaşayan kimse Real Sociedad’a karşı Barca’yı Real’i tutmaz. Bilbao deplasmanın da dünya devi Barcelona’yı destekleyen 200 kişi zor görürsünüz tribünde onlarda Bilbaolu değildir zaten. Münih’te Dortmund’lu, Torino’da Milan’lı, Nantes’ta Lyon’lu göremezsiniz.
Televizyon da izlerken hep imrendiğiniz İngiltere Liginde 8 bölgeden 23 farklı takım bu sebeple şampiyon olmuştur. Senin ülkende Anadolu futbolu ezilirken orada Premier lige çıkan takım 170 milyon Euro gelire sahip olur, sırf yukarıdaki takımlarla daha iyi şartlarda rekabet edebilsin diye…
İtalya Liginde 16 farklı kulüp şampiyonluk yaşamıştır. Bugün beğenmediğin Genoa’nın 9, Torino ve Bologna’nın 7 şer şampiyonluğu vardır. Almanya’da 62-63 sezonundan itibaren Bundesliga statüsünden sonra 12 farklı ekip şampiyon olsa da Bundesliga öncesine indiğimizde bu rakam 28’i bulur. Gelirlerin en adaletsiz dağıtıldığı İspanya’da bile şampiyonluk yaşamış 9 farklı kulüp vardır.
Fransa Liginde 19 takım şampiyonluk yaşamıştır. Lig 1’in kurulduğu 1932 öncesine indiğimizde bu rakam 28’i bulur. Sana sorsak bugün PSG’den büyüğü yoktur orada ama en çok şampiyonluğu Saint Etienne kazanmıştır. (10 şampiyonluk), Marsilya’nın 9, Nantes’in 8, Monaco ve Lyon’un 7, Bordeaux ve Reims’in 6, PSG’nin 5, Nice’in 4, Lille’in 3, Le Havre ve Sochaux’un 2 şampiyonluğu bulunur. Avrupa liglerindeki en adil gelir dağılımının meyvesi bu kadar denk şampiyonluk sayılarıdır. Fransa’da gelirlerin kulüp kayırmadan adilane yapılması rekabeti arttırmıştır.
Hadi diyelim ki bunlar Avrupa’nın önde gelen ligleri, tabloyu biraz daha aşağı çekelim, Hollanda’da 18 şehirden 29 şampiyon çıkarken, Porto, Benfica,S.Lizbon gibi birkaç kulübün tekelinde gibi görünen Portekiz’de 8, Belçika’dan 15, İsveç’te 10, İsviçre’de 19 farklı takım şampiyonluk yaşamıştır. Hani şu tükürüğümüzle boğarız dediğin Avrupa şampiyonluğu bulunan 10 milyonluk Yunanistan var ya orada bile 6 kulüp şampiyonluk yaşamış kardeşim.
Senin her tarafı kokuşmuş liginde 59 senede 5 takım şampiyon olurken, 52 şampiyonluk İstanbul’dan çıkmış. Yani dün akşam kendini monte ettiğin kornaya basma nedenin başarılması çok güç bir şey zannettiğin aynı takımın 59 sezonda 20.kez ipi göğüslemesi mi? Matematiğe vurduğunda 3’te 1’e tekâmül eder hemen hemen, senin dışında kuş grubundaki diğer ikisinin de 19’ar ve 13’er şampiyonluğu var, son 30 sezonda Bursaspor mucizesini dışarı koyarsak 29 şampiyonluk senin kulüp binasının yerine bilmediğin, televizyonda köle olduğun ve 600 km öteden korna aşındırdığın İstanbul’a gitmiş. Bu aptal düzende 50 sene sonra evde televizyon karşısında giydiğin forman da hipodromda at binen jokeyin formasından çok yıldız olup, kuyruklu yıldız misali armanın üstünden başlayıp kıçına doğru sıralanacak.
Bütün gün İzdivaç programı izleyip akşam televizyonunda finali takip ettiği dizinin sona ermesi ile yapan ve genelde çarşamba günleri çeyrek altın günlerine giden mahallenin teyzelerine bile bu ligde ilk üç kim olur diye sorsak sana pat diye bu üçünü sıralar. İşte futbola yakınlığın o teyze kadar senin.
Bu şehirde kazandın, bu şehir ile övündün, bu şehir ile gurur duydun ama bu şehrin takımlarına arkanı döndün, kendini güce sattın önüne dayatılanı yedin, kalabalığa biat ettin, yeri geldi kendi mahallenin takımının karşısında adıyla çok övündüğün İzmir Atatürk Stadyumu’nda “Küme’ye” diye bağırdın, İzmir takımı sahaya çıkarken ıslıkladın. Bu sezon iki takımı küme düşmüş olan mahallende utanmadan tura çıktın. İşte bütün bunlardan dolayı çok övündüğün bu şehrin sokakları senin oralarda kornaya basarak dolaşmandan utanıyor be kardeşim.
Elbet bu rüyadan kısa zaman sonra ayılacaksın, biat ettiğin güç bu şehrin eline geçecek bir gün, o gün bu güçlü gördüğün büyütülmüşlerin suratına indireceğimiz şamar o saltanatı yıktığında ayılacaksın. Atkını, formanı içine saklayıp girdiğin Mersinli tarafındaki kale arkasında İzmir ile alakası olmayan azınlığın içinde yalnız kalacaksın. Birbirlerine sarılmış 50 bin inanmış İzmirli karşısında aciz duruma düşüp İzmirliliğin Boyoz ve Kumru’dan ibaret olmadığını işte o gün anlayacaksın ama inan ki senin için çok geç olacak…
O sizin bugün çok parlak gördüğünüz ama içinde her türlü pisliği barındıran yıldızlarınızı bu şehre yemin olsun ki tek tek karartacağız...
(Göz Göz TV Editörü Mazlum Şarkaya)