16 Şubat 2012 Perşembe

Halil Ünal'ı devirecek tek güç!...

Eskişehirspor'un yıllar sonra yeniden eski adıyla Türkiye 1. Lig'i yeni adıyla Süper Lig'e çıkmasıyla birlikte başlayan Halil Ünal dönemi kimimize göre başarılı geçmekte kimimize göre ise, son derece başarısız ve onursuz geçmekte. Türk futbolunun kirlenmişliği içinde cereyan eden bazı olaylar ne yazık ki, Eskişehirsporumuz'a da bulaşmış ve bu pis oyunlar içinde sevdamızın da adı anılmıştır. Sonuç itibariyle baktığımız vakit Kulüp Başkanı Halil Ünal'ın fb maçı sonrası Bülent Uygun ile yaptığı telefon görüşmesi en azından kulübümüzün onurunu kurtarmış, Bülent Uygun ile Ümit Karan gibi haysiyyet yoksunu kişilerin bireysel pislikleri bize sadece bulaşmakla kalmıştır. Bunun dışında Halil Ünal'ın vermiş olduğu sözlerin hemen hemen büyük bir bölümünün "fos" çıkması taraftarların tepkisini daha da arttırmış ve tribünlerden "istifa" sesleri yükselmeye başlamıştır.

İstifa talebini yersiz bulanlar olduğu gibi bu talebin yanlış dillendirildiğini düşünen gönüldaşlarımız var. Halil Ünal'ın başarılı bulunması son derece doğaldır. Yönetimden beklenti bu noktada önem kazanıyor. Bir kısım gönüldaşımız takımın Süper Lig'de kalması beklentisi içinde olmuşlar takımımız da bu beklentileri karşılamıştır. Bu düşünceye sahip olan gönüldaşlarımız "Uzun zamandır biz buralarda yoktuk. Köy takımları ile maçlar yaptık, bunca zaman sonra buralara gelmişiz önce burada yerimizi bir sağlamlaştıralım sonra sportif başarı ve kurumsallaşma gibi önemli adımlar atılsın" düşüncesini savunmaktadırlar. Bu düşünce son derece yerinde ve haklı bir düşüncedir. Çünkü bu düşünceyi savunan gönüldaşlarımızın beklentileri bu noktadır. Bu beklenti karşılandığı süre içersinde de yönetim her zaman başarılı olarak görülecektir. Bunun aksini düşünen gönüldaşlarımızın bu düşünceye sahip olanları "Hain", "Satılmış" gibi sıfatlarla itham etmeleri son derece yanlıştır.

Bu noktada yönetimden beklentisi çok daha üst seviyelerde olanlar ise, hüsrana uğramış durumdalar. Özellikle kurumsallaşma ve stad konusunda haklı beklentiler içinde olan gönüldaşlarımız bana göre başkanımız Halil Ünal'ın gereksiz vaatleri sonucunda tam bir hayal kırıklığı yaşamışlardır. Stad konusunda yaşadık en büyük hayal kırıklığını. Yapılan hatalı transferler, uygulanan bilet ücret politikaları ve kurumsallaşma adına hiçbir adım atılmaması beklentilerini üst seviyede tutan bizler için "başarısızlık" olarak ortaya çıkmış büyük bir gerçektir. Tüm bunların sonucunda da tribünlerden "istifa" sesleri yükseldi ve sanal ortamda organize istifa çalışmaları yapıldı. 

Halil Ünal önceleri sessiz kalmayı tercih etti. Daha sonra ETB çatısı altında yükselen bu seslere yine ETB'yi muhatap alarak bir karşılık verme yolunu tercih etti ve ETB yetkilileri ile iki görüşme yaparak kendini savundu. 

Buraya kadar yaşananları ben gayet normal karşıladım. Olması gerektiği gibi oluyordu her şey. Taraftar olarak ortaya konulan tepkiler sonuç vermiş ve kulüp başkanı taraftar derneği ile masaya oturmak zorunda kalmıştı. Bu bir taraftar kitlesi için son derece başarılı bir gelişme idi. Ama bizler bu noktada da ayrışmayı becerdik. Tamamen olmasa da büyük ölçüde birlik içinde bir araya geldiğimiz ETB'yi kulüp başkanı ile görüştüğü için anında "Hain" ilan ettik. Kulüp başkanının dümen suyuna girmiş dedik. Bu görüşmelerin en önemli iki yanı vardı. Birincisi kulüp başkanı Halil Ünal tepkilerin kendisi için vahim sonuçlar doğuracağını anlamış ve bu tepkileri bir nebze de olsa hafifletmek belki de durdurmak maksadıyla bu görüşmeleri yaptı. İkincisi ise, Halil Ünal "Durum ne olursa olsun kulüp başkanlığını bırakmayacağım" şeklinde sarfettiği sözler ile kolay kolay bırakıp gitmeyeceğini ilan etti. Bununla birlikte kendisine yöneltilen yolsuzluk ve şike olayları ile ilgili suçlamaları da "bu süreç içersinde üç kez denetlemeye tabi tutulduk üçünden de temiz çıktık" sözleriyle bertaraf etmiş oldu. 

Bu durumda Eskişehirspor sevdalıları çıkan sonuca göre yeni bir strateji belirlemeleri gerekirken yine birbirleri ile didişerek mevcut yönetimin ekmeğine yağ sürmüş oldular. Bu didişme öyle bir noktaya geldi ki, birileri adeta kıs kıs gülerek ellerini ovuşturdular. Orduspor maçında yaşananlar taraftarımızın bu yöntemle kulüp yönetimi üzerinde hiçbir baskı kuramayacağının açık bir göstergesidir. Halil Ünal tribünlerden ya da sanal ortamdan yükselecek "İstifa" seslerine kulak asmayacağını net bir şekilde beyan etti. Bu durumda bizler de onun açmış olduğu müzakere yolunu takip etmeli ve bu yoldan yapacaklarımızı aklı selim bir vaziyette yapmalıyız. 

Nefer gurubu ve gurup lideri Murat Diri tribün gücümüzü ayakta tutabilecek en güçle tribün liderimiz olarak şu an karşımızda durmaktadır. ETB ise, bu gücü yönetim karşısında yapacağı müzakerelerde kullanabilecek taraftarı temsil eden kurumsal bir yapı olarak karşımızda durmaktadır. Elimizdeki bu iki değeri de çok iyi kullanmalı ve uzun sürecek bir süreç sonucunda Eskişehirsporumuz'u layık olduğu bir şekilde yönetecek kişilerin eline teslim etmeliyiz. Artık bana göre sıradan taraftarlar gibi tribünlerden "istifa" çağrısı yapma dönemi geçmiştir bizim için. Murat Diri tribünlerde, takıma en güzel bir şekilde destek verilmesini ve Türk futbol kültüründe önemli bir yeri olan Eskişehirspor taraftarlarının kamuoyunda daha çok beğeni kazanacak görsel şölenlerle hizmete devam etmeli, ETB ise, daha kurumsal bir çalışma içine girerek yönetimle müzakereleri sürdürmelidir.

ETB bu müzakere sürecinde neler yapabilir? Bana göre ETB'nin bu süreçte yapacağı en önemli girişim Halil Ünal ile yapılacak görüşmelerde içimizden birinin daha yönetime ya da kulüp içinde etkin bir göreve getirilmesini sağlamak olmalıdır. Burada isim vermek gerekirse benim ilk aklıma gelen isim Ankara'daki gönüldaşımız Müjdat Ertürk olacaktır. Futbol bilgisi ve Eskişehirspor sevgisi hepimizin malumudur. ETB bu arkadaşımızın kulüp içinde etkin bir görev almasını sağlamak için çalışmalıdır. Böylece uzun yıllar tribünlerde camiaya hizmet vermiş olan Mustafa Akgören'in dışında bir Eskişehirspor sevdalısı daha yıkılmaz gibi görülen bu Truva atının  içine girmiş olacaktır. Prof. Dr Fethi Heper ve Eskişehirspor aşığı sayın Mithat Körler'i de dahil ettiğimiz vakit sayımız 4 olacaktır. Bu benim için çok önemli bir aşama olacak. 

Bununla da yetinilmemeli elbette. Eskişehirspor'un bugün ülkemiz genelinde Eskişehirliler dışında oldukça fazla sayıda sevdalısının ve sempatizanı bulunan tek şehir takımı olma özelliğinde en büyük payın taraftar olduğu gerçeğiyle yola çıkarak böylesine bir kulübün içinde mutlaka bir taraftar temsilcisi bulunmazsı gerektiği vurgulanarak belki de Türkiye'de ilk kez kulüp yönetimi içinde bir "TARAFTAR TEMSİLCİLİĞİ" görevi ihdas edilerek bu göreve Murat Diri önerilmelidir. Tabii ki bu isim benim önerim. Taraftarımızın mutabık kalacağı başka bir isim de olabilir. Örneğin yine bu camiaya uzun yıllar Ayder tribünlerinde hizmet vermiş olan İlhan Kısmet (Yufka İlhan) olabilir...

Sonuç olarak, Eskişehirspor'un yeniden Yüksek Eskişehirsporluluk Bilinci ile yönetilmesi için "istifa" çığlıklıklarının yetersiz kalacağına ve ETB ile Nefer'in birarada birlik ve beraberlik içinde yürüteceği çalışmalar ile Yeniden Büyük Eskişehirspor idealimizin gerçekleşeceğine olan inancımı tekrarlıyor ve bu uğurda yapılacak her türlü çalışmaya gönülden katılım sağlayacağımı belirtmek istiyorum.

ALLAH BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ BOZMASIN!

1 Şubat 2012 Çarşamba

TAPMADIK ASLA, PARAYA PULA....

Orduspor ile oynadığımız maçta yine bir yolunu bulup NEFER'i hain, satılımış, yalaka ilan ediverdik. Neden!? Çünkü Nefer tribünü maçın sonlarında açık tribündeki gönüldaşlarımızın yaptığı gibi yönetimi istifaya çağırmak yerine takıma destek olmayı tercih etmiş. Yani YÖNETİM İSTİFA diye bağırmamış. Peki ne olacak Nefer yönetim istifa diye bağırsaydı. Yönetim istifa mı edecekti. Hayır. Peki açık tribün yönetim istifa diye bağırmak yerine takıma top yekün bir destek verseydi ne olurdu. Bir ihtimal takım maçı çevirebilirdi. Eğer sırf o maçla alakalı ortaya bir ihanet fotoğrafı koyacaksak bu iki davranış biçiminden hangisi ihanet olabilir oturup düşünmek lazım. 


Kurulduğu günden bu yana bir kesim gönüldaşımız bir türlü NEFER'e alışamadı. Nefer gurubunun en iyi olduğu dönemde bile o kesim sürekli eleştirdi Nefer'i. Birileri gittikleri her yerde yağma talan yaparken, bedava alınan otobüslerde para toplarken, bedava alınan otobüslerden bir kısmını kaldırmayıp parasını cebine atarken, gittikleri deplasmanlarda trende kadın döverlerken, Kocaeli stadında kendi taraftarlarını öldüresiye döverken, kendi taraftarına bıçaklı saldırı yapıp tehditler savururken, NEFER gurubu gittiği her deplasmanda arkasında Eskişehirspor'a duyulan saygı ve sevgiyi çoğaltarak kutlu topraklara dönüyordu. Nefer Tribünlerde yaptığı bestelerle, etkinliklerle dost düşman herkesin takdirini topluyordu. Nefer tribünlerde terör rüzgarları estirmeyip, rakip takımlarla dostluk köprüleri kuruyordu. Yıllardır eski ihtişamından uzak olan AYDER tribününü canlandırmak manevi bir değere sahip çıkmak adına Ayder tribününü kiralıyor cebinden peşin para ödüyor, ödediği paraları ise, üçer beşer toplamaya çalışıyordu. Nefer, kurulan Anadolu Yıldızı Derneği ile elbirliği edip dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vefa örneği sergileyerek Eskişehirspor'u efsane yapan eski futbolcularımızı tek tek toplayıp onlara hayatları boyunca unutamayacakları bir VEFA GECESİ yapıyordu. Nefer'in yaptıklarını burada tek tek saymaya gerek yok, merak eden araştırır bulur nelerin yapıldığını. Tüm bunları yaptı da ne oldu!? Aynı Orduspor maçında olduğu gibi acımasızca eleştirildi. :enim yakın arkadaşlarımdan bazıları bile "Nefer'i bir türlü kabullenemediklerini" söylediklerinde "Neden" diye sordum ve aldığım hiçbir cevap olmadı. Nedenini söyleyemiyordu insanlar. Bugün söyleyemiyorlar.


Eli bıçaklı gönüldaşlarımız yollarımızı kesip tehdit ettiler. derneğimiz taşlandı. Nefer ya da AYDER ürünü gördükleri araçları taşladılar. Boynunda Nefer atkısı olan küçücük çocuklara dahi saldırmaya kalkıştılar. Hiç kimsenin sesi çıkmıyordu o dönemlerde. Yüksek Eskişehirsporluluk Bilinci'ne sahip bir Allah'ın kulu da çıkıp "Yahu arkadaş bu Nefer ile AYDER'e neden bu kadar saldırıyorsunuz, ne yaptı bu adamlar" demedi. Ama Nefer'in en ufak hatasında ortalık ayağa kalktı. Ankara'daki bir maçtan sonra forumda acımasız eleştirilere tutulduk. O eleştirilerin sebebi ise, Nefer üyesi bir kaç genç kardeşimizin bilet kuyruğunda araya kaynak yapmaları idi. Sırf bu sebepten dolayı acımasızca eleştirildik. Bazı arkadaşlarım içindeki Nefer Karşıtlığını açık yüreklilikle ortaya attı. Nefer Ülkücü dediler. Evet bende Ülkücüyüm. Bundan da gurur duyuyorum. Fakat yine de Nefer'e yakıştırılan ve insanların içten içe Nefer'e düşman olmasını sağlayan bu iftira beni çok üzdü. Nefer gerçekten bir Ülkücü yapılanma içinde olsa gam yemeyeceğim. Nefer'i kurduğumuz yıllarda insanlara bu intibayı vermemek için elimizden geleni yaptık. Fakat insanlar yine de bu yaftayı vurdular bize. Aramızda Komünist ideolojiye gönül vermiş kardeşlerimizin olduğunu görmediler. Aramızda Ateist olan gönüldaşlarımızın bulunduğunu görmediler. Hele ki Malatya maçı sonrasında gönüldaşlarımız tamamen Nefer'i bir Ülkücü yapılanma olarak gördüler ve "Nefer tribünlere siyaset sokuyor" dediler. Bunu diyenlerin büyük kesimi açık tribündelerdi. Malatya maçında zorunlu şartlarda bozkurt işareti yapan kardeşlerimizi fotoğraflarda daire içine alıp hedef gösterdiler. Ancak aynı kişiler 15 gün sonra Açık tribünde Eskişehirspor'a zerre faydası dokunmayan AKP'li Kemal Unakıtan için elden ele gezdirilen pankart için tek kelime bile etmediler. Nefer tribün ve siyaset ikileminde öylesine tabular yıktı ki, buna kimsenin aklı ermez. Biz bir Ülkücü ile bir Komünist'in Eskişehirspor sevdası ile nasıl kardeş olabileceklerini cümle aleme öğrettik. Biz deplasmana giderken bira içip ESES marşları söyleyen gönüldaşımızla elindeki Kur'an-ı Kerim'den Yasin suresini okuyarak Eskişehirspor'un başarısı için dua eden gönüldaşımızın otobüste yanyana oturduğu bir topluluk olduk. Bize tribüne siyaset soktunuz eleştirisini getirenler önce bu tabularını yıkıp sonra bizim karşımıza geçip bizi eleştirsinler. Ben bir Ülkücü olarak yüreğinde zerre Eskşehirsphor sevdası olan bir gönüldaşımın ideolojisine, dinine, ırkına asla bakmadım ve bakmam da. Eğer Ülkcü olduğumuz için bizi eleştiriyorsanız buyrun sizde benim söylediğimi söyleyin o zaman bende size eyvallah diyeyim. Bir Allah'ın kulu çıkıp, Selahattin Erdoğan ya da bir başka Nefer ileri geleni bize tribünde Ülkücülük propagandası yaptı desin, ben taksim Meydanı'nda anırayım eşekler gibi. Ama şunu da çok iyi biliyorum ki, özellikle İstanbul'a okumaya gelen genç kardeşlerime "Aman sakın BKŞ ve Selahattin Erdoğan'dan uzak durun onlar hem Nefer'i destekliyor hem de Ülkücüler" şeklinde tenbihatlar yapıldı. 


Nefer ve Anadolu Yıldızı Derneği'nin (AYDER) bugüne kadar Malatya maçı haricinde bir tek Ülkücü eylemini gösterebilen çıkar mı acaba!? Fakat bunun yanı sıra söylenen bestelerden tutun da yapılan pankartlara kadar bir çok eylemimizde Komünist ideolojinin yansımalarını hepiniz görebilirsiniz. Buna rağmen Nefer Ülkücü bir tribündür o nedenle de biz Nefer'i ve onunla birlikte olanları sevmiyoruz diyorsanız da yapacak bir şey yok. Sevmemeye devam edeceksiniz. Ama biz yüreğinde Eskişehirspor sevgisini yaşatan her gönüldaşımızı kardeş bilip, kardeşçe davranmaya devam edeceğiz.


Biz hiçbir zaman hatasız olduğumuzu savunmadık. Biz hiçbir zaman "en iyi biziz" demedik. Fakat hiçbir zaman da "Hain, Satılmış, Yalaka" gibi iftira içerikli yakıştırmaları da haketmedik. 


ALLAH BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ BOZMASIN!!!